Felsefe'nin Doğuşu Ve Anadolu Medeniyetlerinin Bu Gelişimdeki Etkileri - 4

ANAKSİMANDROS (610-545)

İonia Okulunun ikinci düşünürü, Thales’ten daha genç biri olan Miletos’lu Anaksimandros’tur. Miletos’lu filozof Thales’in öğrencisidir. Onun M.Ö. 610 yılında doğup, M.Ö. 547 yılında öldüğü tahmin edilir. Anaksimandros’da da, bilimsel faaliyetle felsefi düşünce iç içe geçmiş durumdadır. Nitekim, onun Karadeniz’e açılan denizciler için bir harita yapmış olduğu anlatılmaktadır. “Tabiat Üzerine” isimli bir eseri vardır.

Dinden ya da mitolojiden ayrılarak kendisini öne süren, kendisine yer açan felsefenin, onda biraz daha soyut ve gelişmiş bir düzeye ulaştığını görmekteyiz. Gerçekten de, Anaksimandros’un evren anlayışı, dünyanın su üzerinde yüzen düz bir tepsi olduğunu öne süren Thales’in evren anlayışının çok daha ötesine gider. Thales’in görüşünde, tepsiyi ve tepsinin üzerinde yüzdüğü su kütlesini neyin taşıdığı sorusuyla, akşam batıdan batan güneşin, ertesi sabah yeniden doğudan nasıl doğduğu sorusuna tatmin edici bir yanıt getirmenin güçlükleri karşısında, Anaksimandros, dünyanın bir tepsi değil de, genişliği yüksekliğinin üç katı olan boşlukta asılı duran bir silindir şeklinde olduğu düşüncesine ulaşmıştır. Bu görüşe göre, dünya, evrenin tam merkezinde ve boşlukta, dayanaksız olarak durmaktadır. Evren küresinin her yerine eşit uzaklıkta bulunan dünyanın, şu ya da bu yöne gitmesi için hiçbir neden yoktur.

Arkhe ya da maddi töz konusunda da, Anaksimandros, Thales’i aşar. O çağdaşı Thales’in maddi töz olarak “su” anlayışına, suyun nicelik bakımından sınırlı, nitelik bakımından belirli olduğu gerekçesiyle karşı çıkmıştır. Buna göre, su ya da nem, çatışma ve savaşlarını açıklamak durumunda olduğumuz karşıtlardan biri olup, ondan hiçbir zaman karşıtı çıkmaz. Başka bir deyişle, değişme, doğum ve ölüm, büyüme ve küçülme, çatışma ve savaşın, bir öğenin sınırlarını diğerinin aleyhine olacak şekilde genişletmesinin bir sonucu olduğu için, suyun doğasına aykırı bir yapıda olan öğe ya da şeylerin, su içinde nasıl olup da eriyip gitmedikleri sorusuna doyurucu bir açıklama getirilemez. Sudan, öyleyse yalnızca ıslak ve soğuk olan şeyler türeyebilir. Oysa, dünyada sıcak ve kuru olan şeyler de vardır. Suyun nitelik bakımından belirli olmasının yarattığı güçlükten kurtulsak bile, bu kez suyun nicelik bakımından sınırlı oluşunun yarattığı güçlük karşımıza çıkar. Buna göre, su gibi nicelikçe sınırlı bir maddeden, sonlu bir kütleden evreni meydana getiren sonsuz varlık kütlesi doğamaz. Sonsuz sayıda evren olduğunu öne süren Anaksimandros’ta, sonsuz sayıdaki evren görüşü, sonsuz miktarda maddeyi gerektirir.

Evrende varolan tüm nitelikleri tek bir niteliğe götürmenin, tüm karşıtları tek bir karşıta indirgemenin doyurucu ve doğru olmamasından dolayı, ona göre, evrenin ilk maddesi, maddi tözü, arkhesi nitelik bakımından belirsiz, nicelik bakımından sınırsız bir madde olmalıdır. Anaksimandros, söz konusu özellikleri taşıyan ilk maddesine, hiçbir duyusal maddeyle özdeş olmayan belirsiz bir varlık, soyut bir ilke anlamında apeiron adını verir. Aperion, sınırsızlık, sonsuzluk demektir. Herşey aperion’dan meydana gelir ve ona geri döner. Aperion, ezeli ve ebedidir, meydana gelmemiş olduğu gibi yok da olamaz.

Onun, ilk madde olarak nicelikçe sınırlı, nitelikçe belirli bir öğe ya da maddenin seçilmesi evresini geçerek, her şeyin kendisinden türediği belirsiz, sınırsız bir arkhe anlayışına ulaşması, felsefede gerçek bir ilerlemeyi ifade eder.

Anaksimandros’un başka bir yeniliği ya da onun gözlemi akıl yürütme veya argümanla destekleyişinin çok iyi başka bir örneği de, geliştirmiş olduğu evrim kuramıdır. Anaksimandros, dünyanın sıcak ile soğuğun birleşmesinden doğduğunu savunur. Ona göre, yaşam "ıslak" bir ortamda başlamıştır, ilk canlılar ise balığa benzer yaratıklardır. Bu düşünceleriyle, binlerce yıl önce ilk evrim düşüncesini ortaya atmıştır. Yaşamın denizlerde ve suda başladığını, insan da dahil olmak üzere, tüm canlıların önce denizlerde yaşamış olup, karaya daha sonra çıktıklarını söyleyen Anaksimandros’a göre, insan türünün ataları, önce balıkların vücudunda doğmuş ve ancak yaşamlarını kendi başlarına sürdürebilecek bir olgunluğa eriştikten sonra, karaya çıkmışlardır. Bu durumu, insan yavrusunun uzun bir bakım devresinin ardından kendi başına yaşayabilir olması olgusu ile açıklayan filozofa göre, insan varlıklarının söz konusu uzun bakım devresini balıkların karnında geçirmemiş olsalardı, karaya çıkar çıkmaz yok olup gideceklerdi.


ANAKSİMENES (584-524)

İonia Okulunun üçüncü ve sonuncu düşünürü, temsilcisi Anaksimenes’tir. M.Ö. 585—525 yılları arasında yaşadığı hesaplanan Anaksimenes, tıpkı Thales ve Anaksimandros gibi bir bilim adamı —ya da astronom— filozoftur. Tarih yazarı olup aynı zamanda matematikçi ve coğrafyacıdır. Ruh kavramını felsefeye ilk kazandıran filozoftur. Bununla birlikte, Anaksimandros’un, Thales’e kıyasla, felsefi ve bilimsel düşüncede bir ilerlemeyi gösterdiği yerde, o bir anlamda geriye dönüşü temsil etmektedir. Bunu, örneğin onun astronomisinde görmek mümkündür. Buna göre, Anaksimenes, Anaksimandros’un boşlukta duran silindir şeklindeki dünya anlayışı yerine, havada aynen bir yaprak gibi yüzen, bir masa kapağı şeklindeki dünya anlayışını geçirmiştir. Ruhumuzun bizi ayakta tuttuğu gibi, hava da dünyayı ayakta tutmaktadır.

Yine, o gökkuşağına ilişkin olarak da oldukça tuhaf bir açıklama getirmiştir. Onun açıklamasına göre, gökkuşağı, güneş ışınlarının, içinden geçemedikleri bir bulut üzerine düşmelerinin sonucu olarak ortaya çıkar. Anaksimenes’e haksızlık etmemek için, bir yandan da onun astronomisinin Anaksimandros’unkinden bazı bakımlardan daha ileri olduğunu söylemek gerekir. Çünkü, o güneş ve ay ile diğer yıldızlar arasında ilk kez olarak bir ayırım yapmış, güneşin kendi ışığına sahip olduğu yerde, ay da dahil olmak üzere, diğer gök cisimlerinin güneşin ışığını yansıttığını söylerken, güneş ve ay tutulmalarına ilişkin olarak da doğru bir açıklama getirmiştir.

Anaksimenes felsefe bakımından da, Anaksimandros’un gerisine düşmüştür. Zira o, Anaksimandros’un nicelikçe sınırsız, nitelikçe belirsiz bir töz olarak apeironundan sonra, Thales’in belirli tözüne geri giderek ilk madde olarak Aer ya da havayı öne sürmüştür. Onu, ilk madde ya da maddi tözün hava olduğunu söylemeye götüren neden, muhtemelen insan varlığındaki nefes alma olgusudur. İnsan nefes aldığı sürece yaşadığı için, havanın evrendeki yaşam ve varlık ilkesi olduğu sonucuna ulaşmak zor değildir. Arkhe psüke’dir. Psüke, ince bir nefes ve soluktur, canlandırıcı, dağılmayı engelleyicidir. Evrende herşey havadan, bu sıcak nefesten oluşur. Canlılık, hayatiyet, psükenin nesnelerde bulunmasıdır.

Onun felsefe alanındaki yeniliği ise, ilk kez olarak birlikten çokluğa geçiş süreci üzerinde, varolan her şeyin havadan nasıl varlığa geldiğini açıklama işinde yoğunlaşmış olmasıdır. Buna göre, Anaksimenes birlikten çokluğa geçiş sürecini açıklarken, dudaklarımızı birbirine yaklaştırıp avucumuza üflediğimiz zaman, ağzımızdan çıkan havanın soğuk, ağzımızı fazlaca açıp, avucumuza üflediğimiz zaman da, ağzımızdan çıkan havanın sıcak olması gözleminden yararlanarak, sıkışma ve seyrekleşme kavramlarına başvurmuştur. Başka bir deyişle, Anaksimenes’e göre, hava seyrekleştiği zaman ateş, sıkıştığı zaman da rüzgar, bulut, su ve toprak haline gelebilir. Bu çerçeve içinde, o havanın seyrekleştiği zaman, daha sıcak hale geldiğini ve böylelikle de ateş olma yoluna girdiğini, buna karşın sıkıştığı zaman, daha soğuk olup katılaşma yoluna girdiğini düşünmüştür.

Anaksimenes’teki seyrekleşme ve sıkışma kavramları, birlikten çokluğa geçiş sürecini açıklamaya yaradıktan başka, her tür niteliği niceliğe indirgeme girişimini temsil eder.

Anaksimenes’le ilgili olarak önem kazanan sonuncu husus, onun maddi töz olarak havayı öne sürdüğü bağlamda, ruh kavramına giden yolda ilk büyük adımı atmış olmasıdır. Havayla ruh arasında bir benzerlik kuran Anaksimenes’e göre, nasıl ki evreni kuşatan hava, evreni ayakta tutuyorsa, aynı şekilde içimizdeki nefes, aldığımız soluk olarak ruh da, bize can verir. Buna göre, ruh insan varlığındaki hareket ve canlılık ilkesidir.


KAYNAKLAR

• Meydan Larousse Büyük Lugat ve Ansiklopedi

• AnaBritannica Genel Kültür Ansiklopedisi

• Grand Master Genel Kültür Ansiklopedisi

• Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi

• ÖSS ve ÖYS’ye Hazırlık Felsefe Grubu Kitabı

• Bilim Tarihi Anadolu Üniversitesi Ders Kitabı

• Uygarlık Tarihi Anadolu Üniversitesi Ders Kitabı

• Dıctıonnaıre Larousse Ansiklopedik Sözlük

• Felsefenin Doğuşu, ODTÜ Felsefe Bölümü

1 - 2 - 3 - 4

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP