Francis Bacon
İnsanın yaradılışı çoğunlukla gizli kalır, kimi zaman baskı altına alındığı olur, ama bütünüyle sökülüp atılabildiği çok seyrektir. Sertliğe daha sert bir tepkiyle karşılık verir. Kurallar, öğütler sertliğini azaltır, ama yalnız alışkanlık onu değiştirip sıkıya sokabilir. Yaradılışını yenmeye çalışan kimsenin kendine seçtiği görevler ne çok büyük ne de çok küçük olmalı, çünkü büyük işlerde üst üste başarısızlıklara uğrayarak bezginliğe düşer, küçük işlerde de sık sık başarı kazanmakla birlikte çok az ilerler. Başlangıçta birtakım yardımlar görmesi gerekir, tıpkı yüzme öğrenenlerin ilkin tulumlarla kamışlardan yararlanmaları gibi. Bununla birlikte bir süre sonra, daha çok çaba göstermeyi de öğrenmeli, kocaman hantal ayakkabılarla dansedenler gibi; çünkü alıştırma, uygulamanın kendisinden daha güç olursa, büyük ölçüde ustalık kazandırır, insanın yaradılışı çok ağır basar da, yenilmesi çetin olursa, şu aşamalardan geçmek gerekli olur: ilkin, öfkelenince alfabenin bütün harflerini sayan kimse gibi yaradılışı dizginleyip durdurmalı; sonra kısıntıya gitmeli, ilkin konukların sağlığına içmeye başlayan, derken her yemekte bir yuduma indirgeyen, en sonunda da şarabı temelli bırakan kimse gibi. Ama, yeterli istem ile güce sahipse insanın kendini bir çırpıda yaradılışının köleliğinden kurtarıvermesi en iyisidir.
"Optimus ille animi vindex laedentia pectus Vincula qui rupit, dedoluitque seme." 1
Yaradılışın, düzeltilmek istenen eğri bir değnek gibi ters yönde bükülmesini salık veren eski kural da yabana atılmamalı, yeter ki o ters yön kötü bir yol olmasın, insan, ruhuna bir alışkanlığı sürekli bir zorlamayla benimsetmeye çalışmamalı, zaman zaman ara vermeli. Böylece bu dinlenme sırasında yeniden güç toplar. Öte yandan, daha olgunlaşmamış bir kimse sürekli alıştırmalar yaparsa, yeteneklerine alıştığı gibi yanlışlarına da alışmaya başlar.2 Bu da ancak uygun zamanlarda ara vermekle önlenebilir. Ama hiç kimse, kendi yaradılışını yenmiş olduğuna çok güvenmesin, çünkü o uzun süre derinlerde gizlenir de, bir elverişli durum bulur bulmaz gene ortaya çıkıverir. Tıpkı Aisopos'un masalında genç bir kıza dönüşen kedinin, masanın başında hanım hanımcık otururken yanıbaşından bir fare geçince her şeyi unutup atılıvermesi gibi. Onun için, insan böyle tehlikeli durumlardan ya büsbütün kaçınmalı, ya da bunlarla sık sık karşılaşarak iyice pişmeli, umursamaz duruma gelmeli. Bir insanın kişiliği en iyi kendi özel yaşayışında belli olur, çünkü o zaman zorunluluktan doğan yapmacıklara sapamaz: öfkelenince bütün kuralları unutabilir, umulmadık bir durumla da karşılaşınca alışkanlıkları işe yaramadığı için sinirlenebilir. Yaradılışları işlerine uygun düşen kişiler mutlu insanlardır. Hoşlanmadıkları işi yapanlar ise: "Multum incola fuit anima mea,"3 derler, insan kendinin zorlanmasını gerektiren çalışmalar için belli saatler ayırmalıdır, ama hoşa giden çalışmalar için belli bir zaman ayırması gerekmez, çünkü düşünceleri ister istemez sık sık bunlara yöneleceğinden, öteki işlerle çalışmalar arasında kalan zaman yeter, insanın kişiliği ya yararlı bitkiler yetiştirir ya da ayrıkotları; yararlıyı zamanında sulamalı, ayrıkotunu da söküp atmalı.
Notlar:
l- "Göğsünü saran zincirleri birden kıran, aynı zamanda sızlanmayı da kesen kimse, ruhunun en büyük kurtarıcısıdır." Ovidius, Remedia Amoris, 294.
2- Cicero, Oralar, l, 33.
3- "Ruhum öteden beri bir yabancı." Bkz. Kutsal Kitap, Vahiy, CXX, 6.
cok guzel bir yaziydi. birkac gundur aklimda salinan dusuncelere cevap oldu...
YanıtlaSil