Soru 1 : «Felsefe» sözünün kaynağı ve anlamı nedir?

«Felsefe» sözü eski yunancadan arapçaya ve bu dilden türkçeye geçmiştir. Bu sözün yunanca aslı «pihilosophia» dır ve iki kelimeden meydana gelmiştir. «Philia» kelimesi «sevgi» anlamına gelir; «sophia» ise «bilgelik» ya da genel olarak «bilgi» demektir, öyleyse, «philosopihia», «bilgeliği - sevmek» ya da «bilgi - sevgisi» anlamına geliyor. «Philosophos» (filozof), «bilgeliği -seven», «bilgeliği arayan ve ona ulaşmak isteyen kişi» dir; bilgi ve hakikat âşığıdır. Eski yunancadaki «sopihia» kelimesinin, sadece kuru ve soyut bilgi anlamına değil; akıllıca hareket etmek, aşırılıktan kaçınmak, kendine egemen olmak ve kötü durumlara göğüs germeyi bilmek anlamına geldiğini de belirtmeliyiz. Demek ki, filozof, hayatın anlamını bulmaya ve bu anlama uygun şekilde yaşamaya çalışan kimsedir. Felsefenin amacı, sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda doğru davranışlarda bulunmamızı sağlamak, ahlâklı yaşamanın yollarını öğretmektir. Eski yunan düşüncesi bilgi ile bilgelik; bilmek ile işlemek (ahlâk) arasında sıkı bir ilinti görüyordu. Sokrates, bundan ötürü, «kimse bilerek kötülük işlemez» diyordu. Demek ki, «felsefe» kelimesini başlangıçta taşıdığı anlam içinde ele alırsak, sadece bilme¬nin değil, ahlâka uygun ve mutlu bir hayat yaşamanın da söz konusu olduğunu; «felsefe» denince, sağlam bilgiler edinilme çabası kadar, doğru, ahlâklı ve mutlu yaşama çabasının da kastedildiğini görürüz.


Kelimenin taşıdığı bir başka anlam özelliği de, «philosophia» nın, bilgeliğe karşı duyulan «sevgi» ya da «dostluk» oluşudur. «Philosophos» yani filozof, kesin bilgilere yada mutlak hakikatlere sahip olduğunu sanan kimse degildir. Bilgeliği ve bilgiyi seven, arayan, ele geçirmek için çaba harcayan kimsedir. «Philosophos» kelimesini, ilk olarak İsa'dan önce altıncı yüzyılda yaşayan eski yunan filozofu Pylhagoras'ın kendisi için kullandığı söylenir. Pythagoras, kendisinin, mutlak doğruları elde etmiş bir kimse degil, bilgi arayıcısı ve bilgelik âşığı olduğunu söylemek isliyordu. Demek ki, filozof, mutlak bilgileri ve hakikatleri bulduğunu düşünerek mutluluk duyan bir kimse değildir. Ama hiç bir şeyin bilinemeyeceğini düşünerek koyu bir şüpheciliğe düşen kimse de değildir. Filozof, edinmiş olduğu bilgileri yetersiz bulan, tedirginlik duyan, eleştirmelere tlirişen ve arayan kimsedir. İnançlarına körükörüne bağlı kimse, bilgiye ve hakikate sahip olduğundan şüphe etmez. Filozof ise, kendisine sunulan bilgileri, hakikatleri ve inançları eleştirir; irdeler; doğru olanı, gerçek bilgiyi, bilgeliği arar; insanoğlunun hayatını anlamlı kılacak, yaşanmaya dcjğer hale getirecek ve mutluluğa ulaştıracak ilkeleri ve kuralları bulmak ister; bunlara uygun olarak yaşamaya çalışır. Bu ilkeleri ve kuralları, iyice araştırılıp akıl yoluyla bulunmuş temeller üzerine kurmaya çalışır. Felsefî düşünce, eleştirici bir tavır takınmaktır; eylem (ahlâk) alanında, peşîn hükümlerden, içinde, yaşadığımız çevrenin bize kabul ettirdiği inançlardan, tutkulardan, duygulardan ve alışkan¬lıklardan sıyrılıp uzak durmak, onlara dışardan bakmak, onları irdelemek ve eleştirmektir. Kısacası, bilginin temeli olacak doğrulara ve davranışımızı yönetecek ilkelere ulaşmak çabasıdır; arayışıdır, sevgisidir.
Tarih boyunca çeşitli filozoflar gelip geçmiş, farklı felsefe sistemleri kurulmuştur. Hatta, bu sistemlerin bazıları, uzun ya da kısa süreler boyunca, mutlak bir hakikat fllbi kabul edilmiş; insan düşüncesini ve hayatını etkilemiştir. Bununla birlikte, gerçek felsefenin özünde, yukarda açıkladığımız «philosophia» sözünün ilk anlamı, her zaman varolagelmiştir. Yani, gerçek felsefeler, her zaman, bir eleştirme, bir hakikat sevgisi ve arayışı; bir yaşayış, davranış ve ahlâk meselesi olarak, bu amaçlara yönelmiş bir çaba olarak ortaya çıkmıştır. Sistemlerin ve çeşitli felsefî düşünüşlerin derinine inilince, bu sevgiyi, arayışı ve çabayı görmek her zaman mümkündür.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP