Soru 29 : Tasavvufun islâm düşüncesindeki yeri ve özellikleri nelerdir?
|
Dinin gerçek anlamı, bu gerçek anlama uygun ve ahlâklı yaşamanın ilkeleri, insan iradesinin özgürlüğü, varlıkların ve tanrının ilişkisi gibi konularda, islâm düşüncesinin verdiği cevapların en ilgi çekicilerine ve orijinallerine tasavvufta rastlarız. Tasavvuf, her şeyden önce bir eylem (action), yaşama ve davranma felsefesidir; bîr bilgeliktir. Ama aVnı zamanda, bir bilgi, bir dünya görüşü ve felsefî bîr" sistemdir.
Mistik bir düşünüşe dayanan islâm tasavvufunda, hint mistisizminin dünyadan uzaklaşma, varlıktan sıyrılma ve yoklukla bir olma düşüncesi ağır basmaz. Tasavvufta, gorünüşlerden, bu görünüşün altındaki gerçek varlığa ulaşmak fikri vardır ama hakikate ulaştıktan sonra yeniden dünyaya ve varlığa geri dönmek; olgunluğa ulaşmış bir kimse olarak günlük hayata ve insanların arasına girmek fikri de vardır. İslâm mutasavvıfları bunu, «terki dünya, terki ırkba, terki terk» (dünyayı terk etmek, ahıreti terk etmek, terki terketmek) sözleriyle dile getirirler. Burada, çeşitli ve karşıt aşamalardan geçerek daha yüksek bir düzeye ulaşmayı ve yeniden dünyaya dönüşü öngören diyalektik bir manevî ilerleyiş söz konusudur. H. Z. Ülken'in belirttiği gibi, bunu, Hegel'in olumsuzlamanin olumsuzlanmasına (negation de la negation - inkârın inkârı) benzetmek mümkündür.
(«İslâm Düşüncesi», s. 23). Dünyaya dönüş, hıristiyan mistisizminde de genellikle görülür. Ama hıristiyan mistisizminde, felsefî ve metafizik yan iyice gelişmemiştir. Varlıkla ilintili sorular tasavvufta önemli bir yer tuttuğu halde, hıristiyan mistisizminde her şeyden önce, ahlâkî hayat ve eylem ağır basar.
Genel ve ortak bir dünya görüşü olarak tasavvuf, bir yandan belli bir yaşayış tarzını öte yandan seziş ve düşünceye dayanan teorik çabaları kapsar. Tasavvuf yoluyla hakikate ulaşmak isteyen kişinin geçirmesi gereken ruh yaşantısı çeşitli ve belirli dönemlere ayrılmıştır. Bir yol göstericiye (mürşid'e) uyularak, belirli şeyler (meselâ «zikir») yapmak gereklidir. Böylece, «şeriat»dan yani islâm dininin temel ilkelerinden «hakikat»e yani islâm dininin iç ve gerçek anlamına varılacak; bu gerçek anlama göre yaşanacak, davranılacaktır. Ama tasavvufun; tanrı, varlık, insan, insanın ortaya çıkışı gibi konular hakkında da teorik açıklamaları vardır. (Bk. «100 Soruda Tasavvuf», A. Gölpmarlı, Bö¬lüm V, VI - Gerçek Yayınevi).
Sadece akıl yoluyla hakikate ulaşmanın imkânsız olduğunu kabul ettiği için felsefenin işe yaramayan bir çaba olduğunu söylemesine rağmen, tasavvufun belli bir felsefesi vardır ve bu felsefe hem mutasavvıf düşünürlerin hem de tasavvufu teorik açıdan ele alarak geliştirmiş ve sistemleştirmiş düşünürlerin eserlerinde dile gelir. (Bk. «islâm Düşüncesi», H. Z. Ülken, s. 101-204).
Mistik bir düşünüşe dayanan islâm tasavvufunda, hint mistisizminin dünyadan uzaklaşma, varlıktan sıyrılma ve yoklukla bir olma düşüncesi ağır basmaz. Tasavvufta, gorünüşlerden, bu görünüşün altındaki gerçek varlığa ulaşmak fikri vardır ama hakikate ulaştıktan sonra yeniden dünyaya ve varlığa geri dönmek; olgunluğa ulaşmış bir kimse olarak günlük hayata ve insanların arasına girmek fikri de vardır. İslâm mutasavvıfları bunu, «terki dünya, terki ırkba, terki terk» (dünyayı terk etmek, ahıreti terk etmek, terki terketmek) sözleriyle dile getirirler. Burada, çeşitli ve karşıt aşamalardan geçerek daha yüksek bir düzeye ulaşmayı ve yeniden dünyaya dönüşü öngören diyalektik bir manevî ilerleyiş söz konusudur. H. Z. Ülken'in belirttiği gibi, bunu, Hegel'in olumsuzlamanin olumsuzlanmasına (negation de la negation - inkârın inkârı) benzetmek mümkündür.
(«İslâm Düşüncesi», s. 23). Dünyaya dönüş, hıristiyan mistisizminde de genellikle görülür. Ama hıristiyan mistisizminde, felsefî ve metafizik yan iyice gelişmemiştir. Varlıkla ilintili sorular tasavvufta önemli bir yer tuttuğu halde, hıristiyan mistisizminde her şeyden önce, ahlâkî hayat ve eylem ağır basar.
Genel ve ortak bir dünya görüşü olarak tasavvuf, bir yandan belli bir yaşayış tarzını öte yandan seziş ve düşünceye dayanan teorik çabaları kapsar. Tasavvuf yoluyla hakikate ulaşmak isteyen kişinin geçirmesi gereken ruh yaşantısı çeşitli ve belirli dönemlere ayrılmıştır. Bir yol göstericiye (mürşid'e) uyularak, belirli şeyler (meselâ «zikir») yapmak gereklidir. Böylece, «şeriat»dan yani islâm dininin temel ilkelerinden «hakikat»e yani islâm dininin iç ve gerçek anlamına varılacak; bu gerçek anlama göre yaşanacak, davranılacaktır. Ama tasavvufun; tanrı, varlık, insan, insanın ortaya çıkışı gibi konular hakkında da teorik açıklamaları vardır. (Bk. «100 Soruda Tasavvuf», A. Gölpmarlı, Bö¬lüm V, VI - Gerçek Yayınevi).
Sadece akıl yoluyla hakikate ulaşmanın imkânsız olduğunu kabul ettiği için felsefenin işe yaramayan bir çaba olduğunu söylemesine rağmen, tasavvufun belli bir felsefesi vardır ve bu felsefe hem mutasavvıf düşünürlerin hem de tasavvufu teorik açıdan ele alarak geliştirmiş ve sistemleştirmiş düşünürlerin eserlerinde dile gelir. (Bk. «islâm Düşüncesi», H. Z. Ülken, s. 101-204).