Bergson'a Göre Adalet
|
- H.BERGSON
Ahlaksal tüm kavramlar birbirinin içine girerler ama hiçbiri adalet kavramı kadar eğitici değildir, çünkü öncelikle diğerlerinin büyük bir bölümünü kapsar, daha sonra çok büyük zenginliğine rağmen en yalın formüllerle açıklanabilir ve nihayet ve özellikle zorunluluğun iki biçiminin adalet kavramı içinde birbirinin içine geçtiği görülür. Adalet her zaman eşitlik, orantı, ödünleme fikirlerini uyandırmıştır: adalet bir teraziyle temsil edilmiştir. Hakkaniyet eşitlik anlamına gelir. Kural, doğruluk ve düzenlilik düz çizgiyi belirten sözcüklerdir. Aritmetiğe ve geometriye yapılan bu göndermeler, tarihi boyunca adaletin özellikleridir.,..
Ama, antik adaletin ellerindeki denge gibi her zaman geçici olan ve otomatik olarak ulaşılan bu dengelerden çok uzakta, ilişki veya ölçü fikirlerini değil ama aksine ölçülemezlik ve mutlak fikirlerini uyandıran "insan hakları"nın adaleti vardır. Bu adalet, matematikçilerin dediği gibi ancak sonsuzda tam olarak temsil edilebilir; belirli bir anda ancak yasaklamalar yoluyla kesin ve kategorik olarak formülleştirilebilir; ama pozitif olarak sahip olduğu şeyde adalet, herbirinin kişiliğin ve bunun sonucu insanlığın daha tam bir gerçekleştirmesi olduğu ardışık yaratımlarla yolalır.
Bu gerçekleştirme ancak yasalar aracılığıyla mümkündür; toplumun onayını kapsar. Diğer taraftan, adaletin yavaş yavaş, tarihinin belirli bir döneminde toplumun ruh durumu sayesinde kendi kendine oluştuğu boşuna ileri sürülecektir. Bu, ancak eğer toplum bir deney yapmaya karar vermişse ileriye doğru bir atılım olacaktır; bunun için deneyin ikna etmek veya en azından sarsmak için serbest bırakılması gerekir; ve sarsma her zaman bir kişi tarafından başlatılmıştır.
Ahlaksal tüm kavramlar birbirinin içine girerler ama hiçbiri adalet kavramı kadar eğitici değildir, çünkü öncelikle diğerlerinin büyük bir bölümünü kapsar, daha sonra çok büyük zenginliğine rağmen en yalın formüllerle açıklanabilir ve nihayet ve özellikle zorunluluğun iki biçiminin adalet kavramı içinde birbirinin içine geçtiği görülür. Adalet her zaman eşitlik, orantı, ödünleme fikirlerini uyandırmıştır: adalet bir teraziyle temsil edilmiştir. Hakkaniyet eşitlik anlamına gelir. Kural, doğruluk ve düzenlilik düz çizgiyi belirten sözcüklerdir. Aritmetiğe ve geometriye yapılan bu göndermeler, tarihi boyunca adaletin özellikleridir.,..
Ama, antik adaletin ellerindeki denge gibi her zaman geçici olan ve otomatik olarak ulaşılan bu dengelerden çok uzakta, ilişki veya ölçü fikirlerini değil ama aksine ölçülemezlik ve mutlak fikirlerini uyandıran "insan hakları"nın adaleti vardır. Bu adalet, matematikçilerin dediği gibi ancak sonsuzda tam olarak temsil edilebilir; belirli bir anda ancak yasaklamalar yoluyla kesin ve kategorik olarak formülleştirilebilir; ama pozitif olarak sahip olduğu şeyde adalet, herbirinin kişiliğin ve bunun sonucu insanlığın daha tam bir gerçekleştirmesi olduğu ardışık yaratımlarla yolalır.
Bu gerçekleştirme ancak yasalar aracılığıyla mümkündür; toplumun onayını kapsar. Diğer taraftan, adaletin yavaş yavaş, tarihinin belirli bir döneminde toplumun ruh durumu sayesinde kendi kendine oluştuğu boşuna ileri sürülecektir. Bu, ancak eğer toplum bir deney yapmaya karar vermişse ileriye doğru bir atılım olacaktır; bunun için deneyin ikna etmek veya en azından sarsmak için serbest bırakılması gerekir; ve sarsma her zaman bir kişi tarafından başlatılmıştır.