Soru 89 : Fenomenoloji nedir?
|
Yirminci yüzyılın başlarında, felsefeyi bir bilim ve bir metafizik olarak yeniden kurma deneyleri yapılmıştır. Böylece Kant'cılığın ya da pozivitizmin, felsefî araştırmaya kapamış olduğu alanın yeniden açılmasına; tabiat bilimlerinin karşısında bağımsız bir felsefenin temellerinin atılmasına çalışılmıştı.Bu denemelerden en önemlisi, Husserrin (1859-1939) Fenomenolojisidir.
Filozofa göre, felsefe bir bilimdir. Felsefe zihne verilmiş olan özlerin tasvir edilmesinin bilimidir. Bilinç, her zaman bir şeyin bilincidir, bir başka şeye yönelmiş olan nesnenin (şeyin) bilincidir; bilinç, kendi algı aktıyla (fiiliyle) bu verilmiş şeyi görür ve kavrar. Bize verilmiş olan özler, dışdünyadan ya da kendi iç varlığımızdan gelebilir. Önemli olan nokta, fenomenoloji metoduyla, bu verilmiş varlığı, bütün somut özelliklerinden ayıklamak, onun özünü algılamak ve bu özü tasvir ederek ortaya koymaktır. Böylece, nesnenin ferdî yanı ortadan kaldırılmış, özüne varılmış olur. Husserl'in bu görüşü, duyusal varlığın ötesinde onun özünü arayan felsefî davranışa uygun düşmektedir.
Filozof için önemli olan şey, bilinç ve bu bilincin doğrudan doğruya algıladığı verilmiş nesnedir. Husserl, bir bakıma Descartes gibi hareket ederek, bilincin dolaysız ve kesin biçimde kavradığı gerçek üzerinde durmaktadır. Bundan ötürü, duyuların sağladığı bütün verilerden hatta dışdünyanın varlığından bile vazgeçerek sadece bilinç ve onun karşısındaki özün incelenmesi fenomenolojinin amacı ve metodudur. Bu metot, ampirik (duyularımızla ve deneylerimizle bildiğimiz) olayların ve olguların ötesinde bunların özlerini (mahiyetlerini), yani sadece düşüncemizdeki varlıklarını kavramak çabasıdır. Bu özlerin,zihin sezgisiyle doğrudan doğruya kavranması ve bütün ayrıntıları içinde tasvir edilmesidir. Fenomenoloji,bu metotla, bütün varlık alanlarının ve bilimlerin araştırma konularının temelinde bulunan özleri inceleyip ortaya koyarak bir çeşit «bilimlerin bilimi» niteliğine ulaşmak istiyordu. Fenomenoloji, özellikle varoluşçuluk (egzistansiyalizm) üzerinde etkili olmuştur.
Filozofa göre, felsefe bir bilimdir. Felsefe zihne verilmiş olan özlerin tasvir edilmesinin bilimidir. Bilinç, her zaman bir şeyin bilincidir, bir başka şeye yönelmiş olan nesnenin (şeyin) bilincidir; bilinç, kendi algı aktıyla (fiiliyle) bu verilmiş şeyi görür ve kavrar. Bize verilmiş olan özler, dışdünyadan ya da kendi iç varlığımızdan gelebilir. Önemli olan nokta, fenomenoloji metoduyla, bu verilmiş varlığı, bütün somut özelliklerinden ayıklamak, onun özünü algılamak ve bu özü tasvir ederek ortaya koymaktır. Böylece, nesnenin ferdî yanı ortadan kaldırılmış, özüne varılmış olur. Husserl'in bu görüşü, duyusal varlığın ötesinde onun özünü arayan felsefî davranışa uygun düşmektedir.
Filozof için önemli olan şey, bilinç ve bu bilincin doğrudan doğruya algıladığı verilmiş nesnedir. Husserl, bir bakıma Descartes gibi hareket ederek, bilincin dolaysız ve kesin biçimde kavradığı gerçek üzerinde durmaktadır. Bundan ötürü, duyuların sağladığı bütün verilerden hatta dışdünyanın varlığından bile vazgeçerek sadece bilinç ve onun karşısındaki özün incelenmesi fenomenolojinin amacı ve metodudur. Bu metot, ampirik (duyularımızla ve deneylerimizle bildiğimiz) olayların ve olguların ötesinde bunların özlerini (mahiyetlerini), yani sadece düşüncemizdeki varlıklarını kavramak çabasıdır. Bu özlerin,zihin sezgisiyle doğrudan doğruya kavranması ve bütün ayrıntıları içinde tasvir edilmesidir. Fenomenoloji,bu metotla, bütün varlık alanlarının ve bilimlerin araştırma konularının temelinde bulunan özleri inceleyip ortaya koyarak bir çeşit «bilimlerin bilimi» niteliğine ulaşmak istiyordu. Fenomenoloji, özellikle varoluşçuluk (egzistansiyalizm) üzerinde etkili olmuştur.