Felsefeye Yaklaşımların Kökenleri

Doç.Dr. Çetin VEYSAL

Felsefede üretkenliğin, bilimselliğin ve yaşamda ön açıcılığın kendini gösterdiği bir alandır. Yalnızca bilimsel, olgusal değil, metafizik ve spekülatif bağlamlarda temellendirmelere de dayanan bir etkinlik ve eylem alanı olarak felsefe, salt günlük sorunların aydınlatılması ya da salt kavramsal-kuramsal sorunlar üzerinde çalışmak demek değildir. Felsefe, doğası gereği, akıl yürütme, merak ve herhangi bir görüngü karşısında hayretten doğar ve bu anlamda, hem güncel pratikle hem de kuramsal çalışmalarla iç içedir. Günümüzde felsefenin en önemli işlevi —içinde yaşadığımız toplumun insansal niteliklere yönelik olmaması nedeniyle— insansal niteliklerin ilerletilmesini, geliştirilmesini sağlayan; ekonomik, politik, sosyal anlamda, birey ve toplum yaşamında özgürleşmenin önünü açan bir ortam yaratmasıdır. Çağdaş felsefe, pozitif bilimler ve onların bulgularının açımlanmaları üzerinde yeni sorular oluşturur ve ortaya çıkmış soruların yanıtlanmasına çabalar. Yaşamın her alanına ilişkin olan felsefenin hem bilimlerle birlikte, hem de bilimlerin dışında problem alanları vardır.

Koşulların, olanakların ve zorunlulukların incelemesini yapan bilimlerle dayanışma içinde olan felsefe, bu bilimlere yeni araştırma alanları açar, sorular verir ve onların bulgularını değerlendirir; yeni sorular arar, soruların temellerini, kaynaklarını ve yanıtlarını bulmaya çalışır. Çağımızda, felsefe diğer bütün bilimleri çevreleyen bir bilim olmaktan çıkmış gibi göründüğünden, çalışmalarını diğer bilimlerle birlikte, disiplinler arası bağlamı izleyerek bilgiye yönelik bir dayanışma içerisinde yönlendirmektedir. Ancak, her yaşam ve eylem alanı ile disiplinin de ele alınıp konulaştırıldığı felsefe dalı da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Doğa ve toplum olaylarının karmaşıklaştığı günümüzde, bu olayların ayrıntılı olarak ele alınması; öncelikle doğa ve toplum yasalarının çözümlenmesini, neye dayandıklarını, hangi ilişkiler üzerinde yükseldiklerini, ne ile çevrelendiklerini, iç içe olduklarını ve felsefi arka planlarının ne olduğunu bilmekten, özümsemekten geçer. Felsefenin bu değişebilirlik açısıyla dünyayı yeniden yorumlaması, sorular bularak, insan dünyasının hakikat ve gerçeğinin ne olduğunu; şeylerin ne ölçüye kadar bilinebilir olduğunu araştırması, insanın akıl ve olanaklarıyla nereye kadar ilerleyebileceğini ve nerede durulması gerektiğini göstermesi de en belirleyici eylem ve etkinliklerinden biridir.


Felsefe hakkında düşünmeye başlar başlamaz, gerçeklik ve hakikate ilişkin anlama-anlamlandırma; başka bir deyişle problemi belirleme, kökenlerini bulma ve temellendirme, yaşamın her alanını reflektif düşünme yoluyla yeniden bilgisine ulaşılacak varlık alanı olarak belirlemeyi gerektirir. Varolan, özne tarafından insan ve doğanın içinde olduğu birlik olarak belirlenir belirlenmez, problemin odağına da değişik açılardan konulaştırılanın neliğini betimlemeye çalışan felsefe yerleşmektedir. Felsefe, yaşam alanlarının ayrıntılanarak karmaşıklaşması karşısında, ayrıntılarda boğulan olgu ve kavramların kurtarılması için gerekli olan derinlemesine düşünme olanaklarını sunduğu kadar, maddi dünyanın doğrudan kendisini ilgilendiren problemlerin eylem aracılığıyla dönüşmesine katkıda bulunan uygulayıma da katılmaktadır. Felsefe, insansal amaçlara uygun olarak, hem bütünün hem de bireysel ya da öznel tutkuların ve eğilimlerin gerçekleşmesine, ama aynı zamanda bütünün tek’i olduğu denli, tek’in de bütünü gözeterek olanaklarını gerçekleştirmesine yönelmeyi gerekmektedir.

Felsefe, genel olarak bir uyumsuzluk, karşıtlık ya da çelişkili düşünme, kavrayış veya durumdan hareket eder. Uyumsuzluk ve problemin ortaya çıktığı yerde uyum —bu uyum, boyun eğmeye değil, doğal dengenin gerçekleştirilmesine işaret etmektedir— ve dengeyi araştırma, yaşamı anlaşılır ve anlamlı kılmaya çalışma etkinliğidir felsefe. Karşıtlık ya da çelişkiden hareket etmekle birlikte felsefe; kaçınılmazlığını bildiği halde, çelişki ya da uyumsuzluğu uyumluluğa taşımayı hedefler. Her ne kadar felsefe, bir eylem ya da etkinlik olarak kendi uygulayıcılarının çelişki ya da karşıtlık içeren düşünce ve tutumlarını içerse de yine de ideal olanı barındıran iç dinamiğe sahiptir ve bu dinamikten hiç yoksun kalmaz. Ama aynı zamanda bu çelişkili durum da yeniden ele alınması gereken sorunsalı ortaya koyar ve felsefenin bir hareket ettiricisi olarak yeniden ele alınabilir koşulları yaratır. Felsefe, yaşamı ve evreni anlama-anlamlandırma girişimi olarak dinginlik içindeki devingenlik, somut içindeki soyut, gerçeklik içindeki hakikat görünüş içindeki öz ve bunların tersini de içeren bütünleyen çözümleyici anlama gücünün etkinliğidir.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP