FİLOZOFLARDAN KISA METİNLER
|
Ahlak ve Metafizik
- HAROLD HOFFDING
Kökeninde felsefik ahlakı doğuran ve onun her zaman yeni bir ilgi uyandırmasına neden olan şey, ahlakın son nedeninin doğada bulunmasının gerektiğine olan inançtır. İnsanın doğru ve iyi, güzel ve büyük bulduğu her şeyin ölçütünün nihai olarak kendisinde olması gerekir. Her anlayışın ve her değerlendirmenin, kuramsal ve pratik her etkinliğin ilkeleri bilinçte bulunmalıdır. İdealler kendisinden ne kadar yükseğe çıkarsa çıksın, haşmetli yasanın bilinçte ortaya çıkışının gücü ne olursa olsun, buna rağmen onun için idealler ve yasa, insan onlan özgürce kabul ettiği ve yapısı nedeniyle onlara onayını verdiği için böyledirler. İşte bu sebepten "Kendini tanı" diyen Sokrates Ahlak'ın gerçek kurucusudur. Aslında, kişilik veya öznellik ilkesine ve özgür bilinç ilkesi ile aynı zamanda özgür araştırma ilkesini ortaya koymuştur. Bu ilke, sürekli hale gelmiş olan kör itaatin karşısmdadır, kör itaatle kişiliksiz bir makina haline gelmek için özgür kişilik terkedilmektedir.
Başka bir neden bizi, ahlakı mümkün olduğu kadar tüm tartışma götürür postulatlardan bağımsız hale getirme isteği olan felsefık bir Ahlakı geliştirmek için çaba göstermeye zorlamaktadır. İyilik ve kötülük üzerine olan değerlendirmelerin insan yaşamı üzerinde çok güçlü bir etkisi olduğu için ve bu alanda en derin zıtlıkların yolaçtıklan için Ahlak'ın ihtilaflanna başka bir ihtilafı karıştırmamak çok önemlidir. İşte bu sebepten ahlaksal sorunlar dinsel ve metafizik sorunlardan mümkün olduğu kadar tam bir ayrıklık içinde tutulmalıdır. Eğer Ahlak dogmatik sorunlar üzerinde uzlaşmanın sağlanmasına kadar bekleme zorunluluğunda kalırsa; çok uzun süre bekleme riskine girer. Oysa, ahlaksal alanda, dinsel ve metafizik alandakilerden daha büyük bir anlaşmanın olup olmadığını incelemek, çaba göstermeye değerdir. Ve, dinsel ve metafizik sorunlara büyük ügiye neden olan ahlaksal anlam olduğuna göre, şeylerin zorlaması ile,-en azından belirli bir ölçüde- metafizik ve dinsel postulatlardan bağımsız olması gereken, ahlakın bir temeline ve bir ölçütüne sahip olunmalıdır, çünkü bu postulatlara ahlaksal bir anlam atfederek, onlara değer verilmeye kalkışılıyor ve bu durumda bu değeri vermek için hangi temele dayanıldığı ve hangi ölçütün kullanıldığı sorulmuyor.
Bunun sonucu olarak, diğer büyük sorunlann kaşısmda felsefedeki ahlaksal sorun, çok özgür ve çok bağımsız bir yer tutmaktadır. Doğal olarak, bir dünya görüşüne, varlığın genel bir kuramına ulaşmaya çalışan Metafizik'i, bilme yetimizin temelini, ilkelerini ve sınırlarım inceleyen Bilgi Kuramı ile Ahlak arasında bir bağ vardır. Bununla birlikte bu bağ çoğu zaman kabul edildiği kadar doğrudan ve kendiliğinden değildir. Her durumda, sorunları mümkün olduğu kadar aynk tutmada yarar vardır. Bu da çok açıdan bu sorunların karşılıklı olarak birbirlerini aydınlatmalarına engel değildir.