KISA FELSEFE METİNLERİ

Toplumun Temeli Olarak Mülkiyet

- LE PLAY

Mülkiyet,aklın ve adaletin temel kavramlarına en iyi oturan kurumlardan biridir; bununla birlikte mülkiyet bazı yazarlar tarafından tartışma konusu yapılmış ve bu onlara belirli bir ün kazandırmıştır. İnsan türünün deneyine dayanan yöntem burada daha kesin sonuçlara götürmektedir. Nasıl din, mülkiyeti gelişmiş toplumlarda kendiliğinden belirli derecede bir uygarlığı kurmuş ise mülkiyet de toplumsal düzenlemenin ikinci temelini oluşturmuştur. Mulkiyet çok değişken biçimler altında oluşmasına rağmen belli başlı iki tipe dayanmaktadır: kollektif olarak sahip olma ve bireysel olarak sahip olma.

Eski rejimin yönetimleri, din için olduğu gibi mülkiyet için de bireyin özgürlüğüne küçük bir pay bırakmışlardır; menkul mülkiyetinin ve özellikle paranın, giysilerin, silahların, çalışma araçlarının açık kişisel niteliğini görmemezlikten gelmemişler, ama çoğu zaman toprağın bölünmemiş mülkiyetini çalışandım topluluklarına vermiştir.

Aksine modem toplumlar ve özellikle üstünlükleri ve batırılan ile en çok ayırdedilebilenler, gitgide her tür mülkiyete kişi kişisel nitelik vermeye yönelmektedirler. Bu biçimiyle, mülkiyetçi çalışmanın ve tasarrufun yani özellikle insan tülünün refahının dayandığı bu iki erdemin ödülü olarak kabul etmişdir.Çoğunlukla Batı'nın toplumları, Ortaçağ'dan beri Rusya'da ancak 1863'de kurulan bu rejimi uygulamaktadırlar. Diğer taraftan mülk sahiplerine daha büyük bir eylem serbestliği vermeye başlamışlardır. Günlük deneyime göre, mülkiyet, mülk sahibinin ondan kendi arzusuna göre yararlanmakta ve onu yönelimin hiçbir müdahalesi olmadan devretmekte özgür olduğu oranda daha verimli hale geliyor. Ve kamuoyunun birinci sıraya koyduğu toplumsal kuruluşlar aynntılanyla incelendiği zaman, genelde bunların mülkiyeti özgür ve bireysel hale getirmede en başarılı olan kuruluşlar olduğu saptanmaktadır.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP