KISA FELSEFE METİNLERİ
|
Ermişlik
- LOUİS LAVELLE
Ermişin özü,her zaman mutlağa kendiliğinden gitmesidir.Yaşamı,doğanın kendiliğinden devinimlerine bu kadar yakın olan insan yoktur: doğaya kendini adamıştır; ermiş bu devinimlerin içinden coşkusunu alır. Oysa, bu doğayla çarpıştığı düşünülebilir; ama daha çok, tüm itkilerini, bu itkilerin ona mükemmel bir tatmin getirecek ve onu dolduracak bir noktaya kadar ittiğini söylemek gerekir. Bu itkiler, doğanın ermişte, yöneldiği amaca ulaşması için onu doğanın sınırlarını aşmaya zorlar. Bu şekilde sınır fikri içinde matematikçiyi bir seri terimi sonsuza kadar iterken görürüz. Ve aynı şekilde ermiş yalnızca en alışık duygulan devreye sokar ve bize telkin eder: ve hiçbir insan bundan daha fazla ulaşılır değildir. En olağanüstü kullanımı da bu duygularla gerçekleştirir: çünkü ermiş bu duygulara tüm gücünü ancak, onlara bugüne kadar atfettiğimiz kullanışı aşmalan için onları zorlayarak verebilecektir, duygular tükendikleri anda birbirlerine zıtlaşıyorlar veya zıtlanna dönüşüyorlar gibi görünüyorlar.
Bu şekilde ermişte doğanın tüm atılımlarını görüyoruz ama buna rağmen onları tanımıyoruz. Ermişin sadece onlarla çarpıştığnı düşünmek yanlıştır, çünkü doğa da Tanrı'dan kaynaklanıyor. Ermiş doğayı doğaüstüleştiriyor. Onda kökenini, yönünü ve anlamını buluyor. Ve doğanın içinde kalan birinin doğanın onun kullanımına verdiği tüm güçleri azalttığı ve değersizleştirdiği kolaylıkla anlaşılmaktadır. Çünkü tanrısal ve şeytanca olan aynı unsurlardan oluşmuştur. Özgürlüğün basit bir yön değiştirmesi, birini diğeri haline getirmek için yeterlidir. Doğanın yaşamı gerçek tamamlanışını zihne göre olan yaşamın içinde görmektedir. Doğanın bir figür olduğunu görmemek onu figürsüzleştirmektir. Doğanın içinde kalmayı istemek ve doğanın aşkınlıktan geldiğini, aşkınlığa doğru gittiğini ve gizli ve geçici çıkışı aşkınlığın içine verdiğini ve yalnızca ölümün bunu tamamlayabileceğini görmemek, içkinlikteki tüm değerini reddetmektir.