KANT’TA ETİK DEĞERLER OLARAK ÖZGÜRLÜK VE SAYGI ( ... devam )

Ahlâk yasasına saygı duygusunun güdü olarak öznenin duyusallığında etkide bulunmasını sağlayan ana koşul, akıl sahibi varlığın sonlu olması ve dolayısıyla duyusallıktan yana koparamayacağı bağları olmasıdır. Çünkü güdü kavramının temelinde “çıkar” kavramı vardır; dolayısıyla güdü kavramı ancak akıl sahibi varlıklara yüklenebilir. Akıl sahibi varlığın da iki tür çıkarı vardır: Eğilimlerini giderme anlamındaki çıkarı ve düşünsel anlamdaki çıkarı, yani ahlâksal çıkarı.

Ahlâk yasasına saygı güdüsü, akıl tarafından tasarımlandığından, ahlâksal çıkar, duyulara bağlı olmayan bir çıkardır. Oysa eğilimleri giderme anlamındaki çıkar, duyulara bağlıdır, hep arzulama yetisinin bir nesnesine yöneliktir. Ahlâkça iyi bir istemenin güdüsü, öznenin duyusallığını
etkilediğinden, insan başka bir çıkarı olmaksızın, yalnızca yasayla belirlendiğini görür ve ahlâksal çıkarının bilincine varır.

Görüldüğü gibi, Kant’ta insanın ahlâksal çıkarı ahlâk yasasında olduğundan ve ahlâk yasası da son çözümlemede kesin bir şekilde insanı araç olarak değil, amaç olarak görerek eylemde bulunmayı istemeyi buyurduğundan, insanın ahlâksal çıkarı insanın değerliliği düşüncesinde temellenir. Kant’a göre insan bir “şey” olmadığından, akıl sahibi varlık olması nedeniyle kendi başına amaç olan bir varlık olduğundan, şeylerde olduğu gibi fiatı değil, değerliliği söz konusudur. Çünkü “fiatı olanın yerine, eşdeğer olarak başka bir şey de konabilir; (oysa) her türlü fiatın üstünde olan, dolayısıyla eşdeğeri olmayan (ise) değerlidir” (Kant,1995;s.52)

Etik tarihinde, hemen hemen her filozofun, etik görüşünü ortaya koyarken temele aldığı ide, erdemli kişi (etik kişi) idesidir. Etik kişi ise, çeşitli etik değerlere sahip olan kişidir. Etik kişi, dürüst, adil, güvenilir, özgür vb. olan kişidir. Etik değerler sözkonusu olduğunda da, filozofların çoğunun açık bir şekilde dile getirmedikleri üstü kapalı bir ayrım sözkonusudur. Etik değerler en temelde iki gruba ayrılabilir. Etik değerlerin bir grubu ve en temelde olanı, kişinin kendiyle ve başkalarıyla ilişkilerinde ortaya çıkan değerlerdir. Bu değerler, o kişiyi değerli kılan özellikleri, yani onun diğer kişilerden farkını (özgür, adil, dürüst vb. olmasından kaynaklanan farkını) oluşturan özelliklerdir. Bu türden etik değerler, kişinin başkalarıyla ilişkilerinde gerçekleştirdiği eylemlerinde temelini bulan kendiyle ilişkisinde oluşur. Kişinin kendiyle ilişkisi, kişinin kendine ve başkalarına yönelik eylemlerini, kararlarını, yaşamına yön vermesini kapsayan bilgisel bir iç hesaplaşmasıdır. Bu nedenle, bu türden etik değerlerin yaşayabilmesinde ya da özelliklerin kazanılmasında önemli olan, kişinin kendiyle ilişkisindeki bu iç hesaplaşmasında temele aldığı etik bilgidir. Temele alınan etik bilgi de, ancak, “insanın değerliliği” idesinde temellendiği sürece, kişinin bu etik değerleri ya da özellikleri kazanması sözkonusudur. Diğer grup etik değerler ise, bir kişinin diğer bir kişiyle ilişkisinde yaşanan belirli özellikteki yaşantılardan oluşur. Bu tür etik değerlerin yaşanabilmesinin ana koşulu, iki etik kişinin (kişi özelliklerinden oluşan etik değerlere sahip olan, başkasında bu değerleri görebilen ve bu değerleriyle başkalarına etik değerlerin yaşanabilirliğinin olanaklarını gerçekleştirebilmelerinde yardımcı olan iki kişinin) yüz yüze gelmesidir. Başka bir ifadeyle, bu türden etik değerlerin ortaya çıkmasına temel olan ilişki, kendileriyle ilişkilerinde yukarıda sözü edilen hesaplaşmayı yapan iki etik kişinin birlikteliği olarak da görülebilir. Bu nedenle, bir etik kişinin diğer bir etik kişiyle ilişkisinde ortaya çıkan bu değerlerin temelinde hep, ilk türden etik değerler bulunur (Kuçuradi,1999;s.179).

Bu düşüncelerin ışığında Kant’ta birer etik değer olarak da görülebilecek olan özgürlük ve saygıya bakıldığında şunlar söylenebilir: Özgürlük ve saygı, Kant felsefesinde sahip oldukları yerden dolayı, Kant’ın pratik felsefesini ayakta tutan iki temel kavramdır. Ancak bu iki kavram en temelde birer etik değerdir; bunlar, Kant’ın etik görüşündeki yerleri itibarıyla da birbirleriyle doğrudan ilişkisi olan birer etik değerdir.

Kant’ta özgürlük, insanın sahip olduğu bir olanağa ilişkin olarak insan aklının ürettiği bir idedir. İnsanın istemesini eğilimleri, çıkarları belirleyebileceği gibi, saf aklın ürünü olan ahlâk yasası da belirleyebilir. Başka bir ifadeyle özgürlük ahlâk yasasının buyurduğu biçimde eylemde
bulunmayı istemektir.

Her akıl sahibi varlık, ahlâk yasasının buyurduğu biçimde eylemde bulunma olanağına sahiptir, ama bu olanağı ancak bazı kişiler gerçekleştirebilir. Bu nedenle de ancak bu olanağı gerçekleştiren kişiler özgür kişilerdir. Özgürlüğün insanlar için bir olanak olması bu anlama geliyor Kant’ta.

Ahlâk yasası saf aklın ürünü olan bir yasadır. Başka bir ifadeyle, ahlâk yasası ancak kişinin kendiyle ilişkisinde –ki bu ilişki, yalnızca kişinin bilgisel bir etkinliğine dayanır- ortaya çıkabilecek bir yasadır . Özgür bir istemeye sahip olmakla ahlâk yasasına uygun biçimde eylemde bulunmak bir ve aynı şey olduğundan, özgürlük, kişinin kendiyle ilişkisinde ortaya çıkan, kişiye özgü etik bir değerdir. Bu nedenle Kant’a göre özgür olma, etik kişi olmanın onsuz olunamaz biricik temel koşuludur. Etik kişi, ahlâk yasasına göre eylemde bulunan, yani özgür olan kişidir.

Kant’ta etik kişinin en temeldeki etik değeri özgürlüktür. Saygı, yani ahlâk yasasına saygı duygusu ise, ahlâk yasasının istemeyi belirlemesi sonucunda “pratik bir etki” olarak ortaya çıktığından, ancak kişinin başka bir kişiyle ilişkisi sonucunda ortaya çıkan etik bir değerdir. Çünkü kişinin duyusallığına etkide bulunmak demek, onun duyular dünyasına ait olan yanına etkide bulunmak demektir. Bu da, ancak ahlâk yasasının bilincinde olan özgür bir kişinin, ahlâk yasasına uygun biçimde eylemde bulunan diğer bir özgür kişiyle ilişkisi sonucunda ortaya çıkar.

Kant’a göre kişi (ahlâk yasasının eylemleri belirleyebildiğini görebilecek gözü olan kişi), bir karakter dürüstlüğünü, ahlâk yasasına göre eylemde bulunan diğer bir kişinin eyleminde fark ederse, istese de istemese de o kişiye saygı duyacaktır. Çünkü kişi, o özgür kişinin eylemini kendi yapıp etmeleriyle karşılaştırdığında, kendini beğenmişliğini yıkan bir yasanın buyurduğunun yapılabilirliğini eylemle kanıtlamış olarak görür. Dolayısıyla, Kant’ta özgürlük, kişinin kendiyle ilişkisi sonucunda ortaya çıkan en temeldeki etik değerken, saygı, özgür olan bir kişinin diğer bir özgür kişiyle ilişkisinde yaşanan etik bir değerdir. Etik bir kişinin diğer etik bir kişiyle ilişkisinde ortaya çıkan her etik değerin temelinde, kişinin kendiyle ilişkisinde ortaya çıkan değerler temel olduğundan Kant’ta özgürlük ve saygı birbirlerine doğrudan bağlı olan etik değerlerdir.

Sonuç olarak, görülmektedir ki, Kant’ın etik görüşünde saygı bir duygu olmakla birlikte, ahlâk yasasının istemeyi belirlemesi sonucunda ortaya çıkan bir duygu olduğundan, diğer bütün duygulardan ayrı olan , düşünsel bir nedenin uyandırdığı a priori olan tek duygudur. Ahlâk yasası istemeyi doğrudan belirlemek için duyguda temelini bulan her türlü eğilimi engellediğinden, dolayısıyla duygu üzerindeki bu olumsuz etkinin kendisi de duygu olacağından, Kant, pratik bir etki olarak ortaya çıkan bu ahlâksal yasasına saygıyı bir duygu olarak nitelendirir. Kant’ın duygular arasında yaptığı bu ayrım doğrudan hesaba katılmadığı takdirde, Kant’ın saygıyı bir duygu olarak nitelendirmesi, sanki onun etik görüşündeki bir çelişkiymiş gibi görünmesine yol açar. Ama bu çalışmada da gösterildiği gibi, Kant’ta saygı, ahlâk yasasının istemeyi belirlemesi sonucunda ortaya çıkan, sahip olduğu bu özelliğinden dolayı da etik bir kişi değeri olan özgürlükle doğrudan bağlı bir etik ilişki değeridir.

KAYNAKÇA

Kant, Immanuel (1905). Critique de la raison pure. (Çev. A. Tremesaygues, B.Pacaud, De A. Hannequin) Paris: Librairie Félix Alcan.
Kant, Immanuel (1984). Seçilmiş Yazılar. (Çev. N. Bozkurt). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Kant, Immanuel (1994). Pratik Aklın Eleştirisi. ( Çev . İ . Kuçuradi , Ü . Gökberk, F. Akatlı). Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.
Kant, Immanuel (1995). Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi. ( Çev . İ . Kuçuradi). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları.
Kuçuradi, İoanna (1965). Schopenhauer ve İnsan. İstanbul: Yankı Yayınları.
Kuçuradi, İoanna (1999). Etik. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.
Tepe, Harun (1992). Etik ve Metaetik: 20.Yüzyıl Etiğinde Normatiflik Tartışması. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP