MICHAEL POLANYI VE ÖRTÜK BİLGİ

Zerrin Oral KAVAS

Bugün dünyamızın içinde bulunduğu koşutları gözönünde bulundurark felsefe ve bilim tarihine baktığımızda kesin, apaçık, nesnel, değiştirilene bilgi peşinde koşmanın yanlış bir ülkü olduğu görülür. Bu ülkü mükemmel, kesin, yanlışlanamaz, çürütülemez, kuşku barındırmayan bilginin yolunu hazırlama uğraşını gerektirir. Oysa insan bilgisinin (bilimsel bilgisinin) ilerlemesini, gelişimini, yaşam biçimlerinin, geleneklerin çeşitliliğiyle birlikte anlamak istersek kendimizi bilginin örtük bir karakteri olduğunu kabul etme noktasında buluruz. Bu noktada da şu soru sorulmalı: Örtük bilginin konusu, nesnesi nedir? Polanyi, ele avuca sığmaz, sının belirlenemeyen, tüketilemeyen, kendini hep gizli tutan gerçekliğin örtük bilginin nesnesi olduğunu söyler. Böylesi bir gerçeklik anlayışı bilimsel bilginin ya da insan bilgisinin temelinin neliği konusunda Descartesçı ve mantıkçı pozitivist yaklaşımlardan farklı bir tutum alınabileceğini gösterir.

Descarteçı yaklaşımlarda gerçeklik ve doğruluk atbaşı giden ve yanlışlanamaz, kuşku götürmez, değiştirilemez tümel bilginin temelini birlikte oluşturan kavramlardır; bilgi, gerçek ve doğruluk birbirleriyle birebir örtüşmektedir. Mantıkçı pozitivist akımın da biricik amacı, sarsılmaz, değişmez bilimsel bilgiyi garantileyecek bir ölçüyü bulmaktır. Bu amacın gerçekleşmesi içinse deneyimlerimizin içine sığmayan ya da mantıksal çözümleme sonucunda yanhşlanan bütün sahte Önermeler (metafizik, şiirsel) rafa kaldıracak ve saf, kesin, değişmez, katı bir bilim diline sahip olunacaktır.

Günümüzde de bu anlayışın etkisi ile bilgi (bilimsel bilgi) değişmez, kesin, yanlışlanmaz bir şey gibi düşünülür, insan yaşamının bütün alanlarına müdahale etme hakkını da kendinde görür. Bu gücü nesnel, tümel bilgi olma adına elinde bulundurur. Öte yandan günümüzde bilimsel bilgiyi farklı bir bakışla sorgulayan değişik tutumlar, görüşler de seslerini duyurmaya başlamıştır. Bu yoldaki düşünürlere örnek olarak Koyré. Polanyi ve Feyerabend'ın adlarını anabiliriz. Bu düşünürlere göre bilimsel bilginin veya insan bilgisinin temeline yerleştirdikleri gerçeklik kavramı özel bir yere sahiptir. Felsefe tarihi ve bilim tarihi de bize bütün düşüncelerin, teorilerin arkasında yatan ya da onunla birlikte giden (alttan alta akıp giden) bir şey olduğunu gösterimiştir.

Tarihin ilerlediği yol sınırları çizilmiş, başı ve sonu belli bir yol değildir, çünkü gerçekliğin karakterinin ne olduğu hiçbir zaman kesin, belirlenmiş ve değiştirilemez değildir. Böyle olunca da bilimsel bilginin temelinin ne olduğunun kesin, değişmez, nesnel, tam ve tek bir biçimde (adeta tarihin dondurulacağı varsayımı ile) tanımlanması mümkün gözükmemektedir.

Yalın olguların değiştirilemez, kesin, belirlenmiş bilgisinin imkansızlığı ise tarihte insan yorumundan bağımsız tek bir olgu buhınamamasından kaynaklanır. Bilim tam belirlenemeyen, sınırlandınlamayan yolunda doğruya ilerlerken gerçekliğin tam bilgisine ulaşamayacağının bilinciyle yürür. Bütün birbirinden değişik dönemler, paradigmalar gizli gerçekliğin ne olduğunu kesin bir biçimde dile getirme çabasıdır. Fakat gerçekliğin, bizim belirlemelerimize tam uymayan, her zaman fazla olan hep elden kaçan bir yapısı vardır.

Gerçekliğe ilişkin bütün tanımlamalar, yorumlamalar birbirlerinden farklıdır, fakat birbirlerinden tamamen bağımsız, ilişkisiz değildir. Hepsi de gerçekliğin ortak paydasının bir öğesi oldukları için sınırlandınlamayan gerçeklikle uyum halindedir.

Polanyi'ye göre bilimsel önermeler gizli gerçeklikte temelini bulan bütün bilimsel eylemlerin önkoşulsuz koşullandır. Bilim adamlannın doğruya olan tutkulan, ideal bilime olan inançları ve bilim adamlannın gerçeğe ilişkin sezgileri, bu önkoşulsuz önermelerin değişmesine yol açar. Koşulsuz önermeler sürekli değişime uğrayıp bütün bilim adamlan tarafından kabul edilirler; bir başka biçimde söylemek gerekirse, bilim adamları topluluğunun koşulsuz talebi gibi kabul görürler.

Bilimi, insan yapıp etmelerinden biri olarak kabul ediyorsak, metafizik, ilahiyat, sanat mitolojisinin de içinde olduğu düşünce tarihinde, bilimin kendine ait apayn bir tarihi olduğu fikri bir yanılsama, sahte bir turum olur. Eğer doğa bilimine, farklı toplumlara, yaşam biçimlerine, geleneklere dikkat edecek olursak, olgulann yalnız maddeyle ilgili olamayacağını görüp alttan alta akıp giden bir şeyin sesine kulaklarımız tıkaymayız. Bu sese kulak verilerek önermelerin değiştirilmesi mümkün olacaktır.

Birbiri ile yarışan iddialar, önermeler değiştirilmesi istenen önermenin yerine aday olduklannda, tarafsız bir akıl yürütmenin ölçüsü olan tanımlayıcı bir dille bunlara karar verilebileceğini düşünmek tam bir yanılsama, kendini kandırma olur.

Önermelerin değişmesi bize ilerelemeyi sunar. Polanyi için ilerleme gizli gerçeğin yeni yönlerinin sezgi yoluyla kcşfedümesidir. Biiimin kullandığı açık, sarih tümcelerin gizli gerçeğe dayandığının göstergesi, örtük bir paydanın olduğu inancıdır.

Bilimsel yaratıcılık kesin, değişmez kurallara bağlanamaz, daha çok inanç işidir, saklı olan doğruların açığa çıkarılabileceğine ve bunun olabilirliğine olan inanca bağldir. Örneğin, doğaya ilişkin eski bilgilerimizden daha gerçek, daha ussal olan yeni bilgilerimiz, tanıdık olguların yeni bir yorumla, yepyeni bir bağlamda ele alınması ile kazanılmıştır.

Bilimde yeniliği, yaratmayı kabui edersek, bilimde özgürlüğü de kabul etmek durumundayız: bu temelini düşünmenin ve aklın gücüne olan inançta bulan bir özgürlüktür. Polanyi felsefesinde özgürlük, ilke, ölçü. tammamazlık olamaz; kişisel yaratıcılık belli bir gelenek içinde uğraş vererek onun bütün kurallarım bilip belli bir topluluğun üyesi olmakla mümkündür, çünkü ancak bu kurallar, bu topluluk bilimin ünsei gerçekliğini oluşturabilir.

Bütün yaratılar, keşifler, sezgi gücüne sahip özgür vicdanlı kişilerin gizli, örtük gerçeğe olan inançları doğrultusundaki yorumlarında, seçimlerinde gerçekleşir. Gerçeğin işte bu yolla, ancak örtük bir biçimde anlaşılması, bizim kesin bilgi, nesnel bilgi dediğimiz bilginin temelidir. Gizli gerçeğin kavranması ilk önce Örtük bir anlamayla ve örtük bir bilgiyle mümkündür, yani gerçeği sezgi ile kavrayabilen kişilerin yorumlarına bağlıdır. Kesin bilgi de bu örtük bilgiye dayanmak zorundadır. Gerçekle bağlantılı olduğu ve daha ussal olduğu ileri sürülen bir teori bir çeşit kehanet gücünü ortaya koyar. Bir tip bağlanmaya ancak rakip bir bağlanmayla itiraz ediiebilir. Polanyi için örtük bilgi hem varlıkbilim hem de bilgi felsefesi açısından kesin bilgiden daha temeldir, birincildir.

KAYNAKÇA

Poianyi. M. The Logic Of Liberty (London: Chicago Press, 1951).
Poianyi, M. Science Faith And Society (Chicago; Chicago Press, 1964).
Poianyi, M. Personal Knowledge (Newyork: Harper and Row. 1964).
Koyre. A. The Astronomical Revolution (Ithaca. Cornel Press, 1973),
Feyerabend. P. Against Method (London. Humaniti es Perss. I9Î5).

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP