NESNEL TİNDE EĞİTİM SİSTEMİNİN ROLÜ

NICOLAI HARTMANN
Çeviren: Tahsin Yılmaz 

a. Bireyin insan olmasının yolu 

Son örnek olarak da eğitim alanını ele alalım. Bu alan daha önce anılan alanlarla kesişmektedir; fakat yine de kendine özgü bir içeriği yoktur. Onun canlı içeriğini, biraz önce değinilen tinsel alanların içeriği oluşturmaktadır. Dil eğitimi, müzik eğitimi, şiir eğitimi, yaşam biçimi eğitimi, din eğitimi olduğu gibi bilgi eğitimi, ahlâk eğitimi, hukuk eğitimi, toplumsal düzen eğitimi, yurttaşlık eğitimi, politika eğitimi de vardır. Bu bakımdan pedagojinin alanı, bağımsız bir alan değildir. Eğitim sistemi, tarihin oldukça kapsamlı alanına benzemektedir. Tarihsel süreçde, tinsel alanların varlığı yanında kendi başına ve bağımsız bir alan değildir; tersine o, bunların zaman içindeki var olmalarının biçimidir.

Bununla birlikte dil tarihi, bilgi tarihi, ahlâk tarihi, bunların kendilerinden oldukça ayrı şeylerdir. Eğitim etkinliği de böyledir. O, bireyin nesnel tine doğru büyümesinde ortaya çıkan yönlendirmedir. Bireyin zamanının ve çevresinin anladığı anlamda insan olması, ancak bu yolla olanaklı olduğundan burada açıklıkla şu söylenebilir: Eğitim, bireyin insan olmasının yoludur. 

Bir dönemin canlı tininin bu yola yönelip yönelmemesine, onda bir görev görüp görmemesine göre bu yol, tarihsel olarak ayrı ayrı biçimler alır. Bireyin insan olması, yalnızca bilinçli ve bilerek izlenen yoldan değil, aynı zamanda bilinç dışı ilk kaynakların da eğitilmesinden geçer. O, tamamen belli bir yaş çağının ayrıcalığı da değildir. Bu yolun yalnız bilinçli olarak izlenen kısmı, gençlik çağına aittir. Aile eğitimini okul eğitimi, bunu da yaşamdaki eğitim izler. Sonuç salt zamansal değildir; çünkü bu aşamalar birbirleriyle de kesişmektedirler.

Öğrenme ve öğretme, bireyin yaşamında birbirinden ayrılmaz; insan yaşadığı- sürece yeni yeni şeyler öğrenir. Daha önemli olan şey ise insanın, kesintisiz olarak konuştuğu, yapıp-ettiği, unuttuğu şeylerle; tüm çabaları, hataları, savaşım ve başarılarıyla öğretmesidir. Kişinin benimsediği insana özgü her tutumun iki yönü vardır; bir yanda karşısındakine uygun düşen bilincine varılmış ve istenilmiş yön; diğer yanda da istenilmeyen ve etkisi görülmeyen, çoğunlukla da bilincinde olunmayan yön. İstenilmeyen ve bilincine varılmayan yönde, insanın kendi etkinlik ve becerileri, çevresindeki insanlar için canlı bir örnek oluşturur.

b. Her öğretinin yol göstericisi olarak nesnel tin.

Burada incelenen tüm alanlarda sürekli olarak göze çarpan sonucu, yani bireyin davranışının, bilgisinin, konuşmasının, inancının, değerlerinin... vb. içinde yaşadığı zamanın ortak tini tarafından biçimlendirilmiş olduğu, bu biçimlendirilmiş olmada ortak tinin başkaları için örnek ve ilke olduğu sonucunu ele alacak olursak, buradan çıkan temel görüş şudur: Her türlü eğitim, nesnel tine yönelen eğitimdir.

Ortak yaşama alanı, oluşanı, kendisinin sahip olduğu tin'den başka birşeye yöneltemez. Bu yöneltme, oluşanın nesnel tine yaklaştırılmasmdaki, böylece insan olmasındaki yönlendirme ile zorunlu bir biçimde özdeştir. Fakat bu biçimlendirmeye biçim- veren ilke, kendisinden örnek, ilke ve etkilerin çıktığı ilk biçimlendirilmiş olan olduğundan, buradan da ikinci bir temel görüş çıkmaktadır: Her türlü eğitim, en sonunda, nesnel tin aracılığıyla yapılan eğitimdir- özellikle de bilinçli bir yöneltme ya da istenilen bir etki olup olmadığı ayrımı yapmaksızın.

Aralarındaki ilişki her ne kadar tüm tin alanlarında birbirlerinden bağımsız ve çok yönlü görünürse görünsünler, tüm pedagojik etkilemenin temel ilkeleri olarak adlandırılabilecek bu iki ilke bireysel ve nesnel tini kapsamaktadır. Bu ilişki, bilinçli tüm pedagojik çabaların anlamını açıklıkla karakterize etmektedir. Böyle bir çabanın ve ileri bir kültür düzeyinde bu çabayla birlikte bir eğitim sisteminin örgütlenmesinin zorunlu olmasının gerekçesi, tinin kalıtımla alınmadığı, tersine yalnızca aktarılabileceği olgusunda yatmaktadır. O, tüm alanlarda devir alınmalı, kazanılmalı ve benimsenmelidir. Yetişkinlerle birlikte yaşamada dilin, mevcut değerlerin ve yaşam biçiminin edinilmesi gibi kendiliğinden olup-bitmediği yerlerde... bilinçli olarak yürütülen bir öğretim ve alıştırmanın ortaya konması zorunluluğu doğar. Çünkü bilinçli öğretim ve alıştırma ile taklit eden ve aynısı olmak isteyen devir alma, temelde, aynı amaca yönelirler, yani devir alınan tinsel değerlere egemen olmaya—ki bu daha çok bu değerlerin bireye egemen olması demektir. Bu zorunluluk, bilgi alanında en fazla duyulur. Çünkü bilgi, birlikte yaşamada kendiliğinden en az aktarılan şeydir. Burada biriktirilen bilgi dağarcığı, çok büyük ve aynı zamanda deneyim ile zihinsel çalışmada pratik yaşama oldukça uzak kalan bir dağarcıktır. Bu dağarcığı devir almak demek, onu uygun ve en kısa yoldan bireysel kavramayla yeniden işlemek ve ona egemen olmak demektir. Oluşturulan öğretim kurumlarında bilgi ve öğretmeyi ve aklı çalıştırmayı başarmak buna uygun gelir. Fakat temelde bu ilişki, tüm tinsel alanlarda aynıdır.

Bu açıdan bakıldığında öğretim kurumlarının anlamı, insan olmanın kendi başına olup-bitmediği yerde nesnel tinin, bireyin yetişmesini ve insan olmasını bağımsız bir eğilimle ele almasıdır. Çünkü kurum, kurum olması açısından, bireyin yarattığı birşey değildir. Tıpkı birlikte yaşadığı öteki insanların biçimlenişinde olduğu gibi birey içinde yetkili öğretmen olacak asıl eğitici, nesnel tindir. Öğretmen ve eğitimci, nesnel tinin kendisini cisimleştirdiği ve nesnelleştirdiği insan bireyidir. O, yüksek ve tinsel yaşamın bütününe ait olan bir görevin taşıyıcısıdır. Kişi bunu biliyorsa, kendisini bu görevin bilinçli bir aracı durumuna getirir.

Yetkili bireylerin ortak çalışması, ide açısından, nesnel öğretim kurumudur; canlı tinin yarattığı bir organdır; aynı biçimde kendisinin tarihsel olarak kuşaktan kuşağa üremesinin de bir organıdır. Eğer tin, kalıtımla aktarılabilseydi önce- oluşan tarafın benimsenmeye ve işlenmeye gereksinmesi olmazdı; dolayısıyla da böyle bir organ gereksiz olurdu. Fakat tin, kendini kalıtsal olarak aktarmaz: onu, yalnızca canlı olan, canlı olana, özellikle de tine doğru büyüyen ve ona katılana aktarabilir. Organik alanda üremeye ve bedensel kalıtıma ait olan işlevi nesnel tinin yaşamında eğitsel etki görmektedir. Eğitimle etkilemenin gizemi burada bulunmaktadır. Bu, olmuş -olanın yeniden biçimlendirilmesidir-, ancak varlığın başka bir düzeyinde; başka bir olmuş-olanın aktarılmasıdır —başka bir hareket özgürlüğünde ve başka bir verme biçiminde.

c. Kişiliğin hareket serbestliği. 

Tüm pedagojik çabaların anlamı işte burada yatmaktadır. Öğreten, kendisinin olmayan bir tin dağarcığını yönetir. Ondan başka vereceği birşey de yoktur. O olmadan da vereceği şey, içerikten yoksundur. İnsan olarak o ne ise, ancak bu dağarcığa katılmasıyla öyle olmuştur. Bu dağarcığı yalnızca kendi bireysel katılmasının sınırları içinde aktarabilmesi, anlaşılır bir durumdur. Fakat bu sınırlar, öğrenenin katılmasının dışında bulunmaları ve ayrıca diğer öğretenlerle birlikte yapılan çalışmalardaki tüm bireysel özelliklerin dengelenmesi bakımından pek fazla birşey ifade etmezler.

Bundan çok daha önemlisi, başka bir sınırlamadır. Eğitimde tüm olası verme ve alma, esaslı sınırlar içine alınmıştır, özellikle de zihinsel varlığın ortaklaşalığının sınırları içine. Hatta bunların, kişisel tine karşı nesnel tinin sınırlarının içine alındığı da söylenebilir. Çünkü ancak ortak ve nesnelleşmiş zihinsel değer, aktarılabilir, verilebilir, alınabilir. Yalnızca eğitim çalışmasında buna katılma söz konusudur. Bu katılma ister bilgiyle ya da içsel bir tutumla, değerlendirmeyle, duyma ve inanmanın biçimlenmesiyle olsun, durum aynıdır.

Yukarda söylenen, «Her eğitim, nesnel tine yönelen eğitimdir» cümlesi, tam anlamını ancak olumsuz açıdan, yani olası eğitimi sınırlandıran bir yasa olması açısından ele alındığı zaman kazanmaktadır. Çünkü olumsuz cümle şu olmaktadır: Bireysel tine yönelen bir eğitim olamaz.

Kuşkusuz bu, kişilik eğitiminin ve oluşanın kişisel gelişmesindeki tüm yönlendirmelerin düşsel olduğu demek değildir. Daha çok böyle bir yönlendirmenin temelde önceden planlanmış ve içerik olarak da belirlenmiş kişilik eğitimine sevketme olmadığını dile getirmektedir. Bireyin kendi kişilik eğitiminde gereksinme duyduğu şey, daha çok genel- olandır; zamanın ethos'unda (değerler bütününde, ç.) gerçekten başarıyla kazanılmış olan şeydir. Eğitimcinin, kendi kişiliğiyle aydınlatması bütünüyle bu sınırlar içinde hareket eder. Öğretmen, yönlendirdiği müstakbel kişiliği içerik olarak önceden kestiremez ve belirleyemez; onu başarısızlığa götürebilir, hatta biçimini bile bozabilir. Ellerinde, gördüğünden her zaman tamamen farklı birşey büyür, olması gereken şeyi ise o şey ancak kendi yaşam deneyiminden geçtikten sonra öğrenebilir.

Kişisel bireysellik, yalnızca kendiliğinden gelişir. Öğretilebilir ve eğitilebilir tüm şeylere karşıt olsa bile kendiliğinden kendi yasasına göre oluşur. Yolunu göstermek için onu pedagojik olarak zamanından önce olgunlaştırmak olanaksızdır. Kişiliğin içine doğru büyüdüğü ortak yapıda geniş bir hareket serbestliğine sahip olması, buna uygun düşmektedir. Her canlı ortak tin, kendi birliği içinde önceden kestirilemeyen çeşitli kişisel özellikleri kapsar. Bu, onun yalnızca sınırı değil, aynı zamanda onun içindeki taşıma gücü ve büyüklüğü, zenginliği ve canlılığıdır. Nesnel tin, kişisel tine zorla giydirilen bir ceket, bireylerin üniformalaştırılması, tekdüzeleştirilmesi değildir. O, yalnızca bir dayanak ve temeldir; onun belirlediği sınırlar, hiçbir kişilik tipleştirmesine hak tanımayan bireysel çeşitliliğe hareket özgürlüğü vermektedir.

d. Kişinin genel ve bireysel gelişimi 

Buradaki ilişki, oluşanın ortak tinde tek biçime, genel bir şemaya sokulması ve ancak bundan sonra kişisel tutumunu genelin bir üst biçimlenişi gibi ortaya koyması şeklinde değildir. Bunun tersi de doğru değildir; yani bu ilişki, oluşanın önce kişisel özelliği geliştirdiği, ancak bundan sonra nesnel tine doğru büyümesiyle bu kişisel özelliğin birdenbire durduğu biçiminde de anlaşılamaz. Her iki oluşum, tek tek insanların gelişme çizgilerinde adını adım birliktedir. Özellik, ortak yapıyla birlikte büyür. Bu gelişme, her adımda genel tinden almanı, bireysel özelliğin içine alır. Bireysel özellik de böylece bu türlü her alışla kendisi için yeni gelişme olanağı kazanır.

Kişinin iki türlü gelişmesi söz konusu olamaz. Bu gelişme, tek bir oluşum sürecidir; aynı zamanda bireysel ve genel gelişmedir. Fakat kişiliğin ve kişilik-üstü tinin öğeleri bir oluşma sürecinin bu birliğinde birbirlerinden tamamen ayrı türdendir. Bunların birbirlerine sürekli olarak geçişleri, bu ayn türdenliği ortadan kaldırmaz.

Bu birlikli ve çift yönlü sürecin köklü özelliği, tüm öğretim ve eğitimin, bireye özgü olana değil, canlı tini kendisiyle birlikte ilerleten ortak değerlere dayanmasıdır. Eğitimci bireysel özelliğe egemen olmaya kalkışırsa, onu çarpıtır. Ortaya, zorunlu olarak, kurulup tasarlanmış bir özellik ya da yabancı bir Özelliğin taklit ve telkin edilmesi çıkar. Her iki durum, gerçek bir kişiliğin oluşmasını engellemekten başka birşey sunamaz. Bu durum, birisini izleme ve birisini taklit etme arasındaki farkla birlikte, ahlâk alanında da aynıdır. Birisini izleme, genel bir ahlâk değeri anlamında bir örneğe -kendisini feda edebilme, kendi başına yargıda bulunabilme, yapabilme gücüne sahip olma, adil davranabilme, değerlerine —ya da bu türlü pek çok değere dayanır. Bu tür değerler her insan için geçerlidir. Bu nedenle birisinin değerlerini devir-alma, bireysel ahlâkın gelişmesinde onsuz olunamaz bir anlama sahiptir. Burada birisi, diğerini kendisine örnek olarak alabilir; o, örnek aldığı kişiyi taklit etmez; onda genel-geçer bir idealin ışığını gördüğü Öl çüde kendisini onda ahlaksal olarak ölçer. O, örnek aldığı kişide bir ideali artık göremez olduğunda, onu örnek almaktan heran vazgeçebilir.

Buna karşılık taklit, kişisel özellik için de geçerlidir. Bunun özünde insanı hatayja sürüklemek yatmaktadır. Kişiye özgü olmak demek, bireyin özelliği olmak demektir. Bu nedenle taklit, nesnel tinin değer ve eğilimlerinden uzaklaşmaktadır. Başkaları aracılığıyla yapılan her biçimlendirme, bu kişilerin kendilerine özgü bilinmeyen ve henüz gün ışığına çıkmamış kişilik türüne siner ve onları mutlaka yanlış yola sürükler.

2 Yorumlar

3 Eylül 2009 09:42  

Çok güzel bir yazı dizisi tşk. ederim
ligtv izle

Adsız
5 Kasım 2009 19:51  

egıtım mı para mı

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP