Montaigne' den Seçmeler - 2
|
1-Nitekim gevşek ve sıradan zekalar işleri daha kolaylıkla, daha başarıyla çevirirler. Yüksek ve ince felsefi düşünceler iş görmeye elverişli değildir. Keskin bir düşünce inceliği, kabına sığmayan bir zeka çevikliği, işlerimize engel olur.
2-Dünya işlerini daha hoyratça, daha gelişi güzel yürütmeli ve her zaman talihe büyük bir pay bırakmalıdır.
3- Her işin bütün koşullarını ve sonuçlarını arayıp hesaplayan adam karar vermekte güçlük çeker.
4-Dikkat ederseniz en iyi işçiler nasıl iş gördüklerini söylemekten aciz kimselerdir. Buna karşılık, yaptıklarını çok iyi anlatan kimselerin elinden iyi iş çıktığı pek görülmez.
5-Bilim iyi olmasına iyi bir ilaçtır ama hiçbir ilaç saklandığı kabın pisliğiyle değişip bozulmayacak kadar zorlu değildir.
6-Yaptığı iyiliği başkaları duysun diye, kendisine daha fazla değer verilsin diye yapan, doğruluğu dillerde dolaşmak koşuluyla doğru olan adamdan pek hayır gelmez.
7- Başarısızlıktan zarar görmeyen bir değer, hiçbir şeyin lekeleyemediği bir onurla parlar; böyle bir değer halkın keyfiyle ne yükselir ne de alçalır.
8-Ufacık bir toprak davası için halkın içinden on beş kişiyi seçmeyi akıl ediyoruz, sonra en önemli davamızı tutup bilgisizliğin, adaletsizliğin ve kararsızlığın anası olan halkın oyuna bırakıyoruz. Akıllı bir insanın, hayatını düşüncesiz bir sürünün oyuna bırakması akıl kârı mıdır?
9-Ayrı ayrı bakınca değer vermediğimiz kimselere, bir araya geldikleri zaman değer vermekten daha büyük budalalık olur mu?
10-Halk öyle şaşkın, öyle başıboş bir kılavuzdur ki, ne kadar zeki, ne kadar becerikli olsak adımlarımızı ona uyduramayız.
11-Yazgının insanlara bir lütfu da, namuslu işlerin aynı zamanda en yararlı işler olmasıdır.
12- En az bildiğimiz şeyler tanrılaşmaya en elverişli olanlardır.
13- İnanca, doğruluğa, namusa, özgürlüğe, barışa, zafere, dindarlığa, hatta hazza, sahteciliğe, ölüme, hırsa, ihtiyarlığa, sefalete, korkuya hastalığa, felakete, şu zavallı, cılız hayatımızın daha birçok belalarına birer tanrı işi diye bakmak aynı şeydir.
14- Bizim ahlak ve törelerimizi, bizim toprağa bağlı, göklerden yoksun ruhlarımızı tapınaklara sokmaya ne gerek var?
15-Mademki insanlar ille de tanrılarla akraba olmak istiyorlar, bari, Cicero'nun dediği gibi, kendi kusur ve sefaletlerini göklere çıkaracaklarına, tanrıların değerlerini yere indirip kendilerine mal etselerdi.
16-Ahirette, vadedilen ödülleri alacak olan, bizden başka türlü bir varlık olacaktır.
17-Boş bırakılmış topraklar, gübreli ve bereketliyseler, yüz bin çeşit otlarla dolar. Yararlı olabilmeleri için onlara kazma vuruyor, işe yarar tohumlar ekiyoruz. Kadınlar kendi başlarına kalınca biçimsiz birtakım et parçaları çıkarırlar sağlam ve doğal bir beden yaratabilmeleri için bir tohum almaları gerekiyor. Ruhlar da böyledir; onları bir düşünceyle uğraştırıp dizginlerini tutmazsanız, uçsuz bucaksız bir hayal dünyasında, başıboş, öteye beriye dolaşıp dururlar. Böyle bir aylaklık içinde ruhların kurmadığı hayal, düşmediği kuruntu, yaratmadığı gariplik kalmaz.
18- Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.
19-ruhum, yularından kurtulup kaçan bir at gibi kendini daha fazla yoruyor. Kafam durup dinlenmeden, hiçbir sıra, hiçbir ilinti gözetmeden öyle garip düşünceler, öyle saçma sapan hayaller kuruyor ki, ilerde bunların anlamsızlığını ve acayipliğini görüp kendinden utansın diye hepsini kaydetmeye başladım.
20-Yaşıyor ama, bilmiyor yaşadığını.
2-Dünya işlerini daha hoyratça, daha gelişi güzel yürütmeli ve her zaman talihe büyük bir pay bırakmalıdır.
3- Her işin bütün koşullarını ve sonuçlarını arayıp hesaplayan adam karar vermekte güçlük çeker.
4-Dikkat ederseniz en iyi işçiler nasıl iş gördüklerini söylemekten aciz kimselerdir. Buna karşılık, yaptıklarını çok iyi anlatan kimselerin elinden iyi iş çıktığı pek görülmez.
5-Bilim iyi olmasına iyi bir ilaçtır ama hiçbir ilaç saklandığı kabın pisliğiyle değişip bozulmayacak kadar zorlu değildir.
6-Yaptığı iyiliği başkaları duysun diye, kendisine daha fazla değer verilsin diye yapan, doğruluğu dillerde dolaşmak koşuluyla doğru olan adamdan pek hayır gelmez.
7- Başarısızlıktan zarar görmeyen bir değer, hiçbir şeyin lekeleyemediği bir onurla parlar; böyle bir değer halkın keyfiyle ne yükselir ne de alçalır.
8-Ufacık bir toprak davası için halkın içinden on beş kişiyi seçmeyi akıl ediyoruz, sonra en önemli davamızı tutup bilgisizliğin, adaletsizliğin ve kararsızlığın anası olan halkın oyuna bırakıyoruz. Akıllı bir insanın, hayatını düşüncesiz bir sürünün oyuna bırakması akıl kârı mıdır?
9-Ayrı ayrı bakınca değer vermediğimiz kimselere, bir araya geldikleri zaman değer vermekten daha büyük budalalık olur mu?
10-Halk öyle şaşkın, öyle başıboş bir kılavuzdur ki, ne kadar zeki, ne kadar becerikli olsak adımlarımızı ona uyduramayız.
11-Yazgının insanlara bir lütfu da, namuslu işlerin aynı zamanda en yararlı işler olmasıdır.
12- En az bildiğimiz şeyler tanrılaşmaya en elverişli olanlardır.
13- İnanca, doğruluğa, namusa, özgürlüğe, barışa, zafere, dindarlığa, hatta hazza, sahteciliğe, ölüme, hırsa, ihtiyarlığa, sefalete, korkuya hastalığa, felakete, şu zavallı, cılız hayatımızın daha birçok belalarına birer tanrı işi diye bakmak aynı şeydir.
14- Bizim ahlak ve törelerimizi, bizim toprağa bağlı, göklerden yoksun ruhlarımızı tapınaklara sokmaya ne gerek var?
15-Mademki insanlar ille de tanrılarla akraba olmak istiyorlar, bari, Cicero'nun dediği gibi, kendi kusur ve sefaletlerini göklere çıkaracaklarına, tanrıların değerlerini yere indirip kendilerine mal etselerdi.
16-Ahirette, vadedilen ödülleri alacak olan, bizden başka türlü bir varlık olacaktır.
17-Boş bırakılmış topraklar, gübreli ve bereketliyseler, yüz bin çeşit otlarla dolar. Yararlı olabilmeleri için onlara kazma vuruyor, işe yarar tohumlar ekiyoruz. Kadınlar kendi başlarına kalınca biçimsiz birtakım et parçaları çıkarırlar sağlam ve doğal bir beden yaratabilmeleri için bir tohum almaları gerekiyor. Ruhlar da böyledir; onları bir düşünceyle uğraştırıp dizginlerini tutmazsanız, uçsuz bucaksız bir hayal dünyasında, başıboş, öteye beriye dolaşıp dururlar. Böyle bir aylaklık içinde ruhların kurmadığı hayal, düşmediği kuruntu, yaratmadığı gariplik kalmaz.
18- Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.
19-ruhum, yularından kurtulup kaçan bir at gibi kendini daha fazla yoruyor. Kafam durup dinlenmeden, hiçbir sıra, hiçbir ilinti gözetmeden öyle garip düşünceler, öyle saçma sapan hayaller kuruyor ki, ilerde bunların anlamsızlığını ve acayipliğini görüp kendinden utansın diye hepsini kaydetmeye başladım.
20-Yaşıyor ama, bilmiyor yaşadığını.
13 Yorumlar
muhtesem yaaa
montaigne den baska kmse bna felsefei bu kadar sewdiremedi... hayati cok basit br dille evrensel boyutta incelemiş montaigne en buyuk eseri Denemeler de... n diim allah razi olsn:)
Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde
olmak hiçbir yerde olmamaktır...
çok güzel.
Yaşamın bilinmez soruları felsefedir diyorlar. Fakat felsefe tam tersine bütün soruların cevabıdır. Bu düşünürler gibi konuşan biriyle sohbet etmek insana ayrı bir zevk verir.
felsefesiz yaşam zamanın hoyratça kullanılmasıdır.
bencede muhteşem birşey sen neymişsin be abi vavvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvv.................?****?***??????
harika zihin açıcı gerçekten
bu adam kesinlikle herşeyin farkında biri montaigne dünyaya ve bize kazandırılmış en büyük hazine bence...
frederick nietzche ßenim adamım bie onu deneyin
dediklerinin birkaçını uygulayan felsefeci felsefeci olamaz!
bunuda unutmayn (:
her şeyın farkında olan bızler kendımızı tanımak için mi yaşarız sankı hayatı
Montaigne deneme ustası,bizse tecrübe ustası
Montaigne gibi bir insan gelir acaba bir kez daha bu dunyaya :)
her zaman geldi su andada aramizda