Soru 43: iskolastiğin yıkılmasını dile getiren ve bu düşünme tarzının en önemli tartışma konusunu teşkil eden hangi soruydu?
|
İskolastiğin gelişmesi ile birlikte ortaya çıkan ve onun yıkılışını dile getiren soru, felsefe tarihinde «tümeller» diye tanınmış olan sorudur. Burada sözü geçen «tümeller», daha önce Platon ve Aristoteles felsefelerini ele aldığımız zaman üzerinde durduğumuz, varlıkların özleridir, idealardır; onların tümünde bulunan ve ortak noktayı teşkil eden genel kavramlardır; varolanların içinde toplandığı sınıflardır, ya da türlerdir.
Platon, bu tümellerin, varlıklardan önce, onların dışında mevcut olduğunu; ayrı ve nesnel bir varlığa; bir gerçeğe sahip bulunduğunu ileri sürüyordu. Platon'un bu görüşüne katılanlara, hıristiyan ortaçağı felsefesinde «gerçekçiler», bu görüşe de «gerçekçilik» (realizm) deniyordu. Buradaki gerçekçilik, tümellerin «gerçek» olduğunu kabul etmek anlamına geliyordu. Oysa tümeller maddî değil düşünceyle ilintili manevî bir gerçek taşıdıkları için aslında bu görüşe, «idealizm» demek gerekirdi. Çünkü bu görüşte, maddeye oranla düşüncenin (manevî olanın yani kavramın) önceliği ileri sürülüyor ve kabul ediliyordu. Bunun tersini, yani maddenin ve varlığın düşünceden (manevî olandan) önce geldiğini söyleyenlere ise «gerçekçi» demek doğru olur. Bugün, felsefe terminolojisinde, «gerçekçi» (realist) ile'«idealist» kelimeleri bu anlamlarda kullanılır. Bundan ötürü, ortaçağda tümeller hakkında ileri sürülen «gerçekçi» görüşle, bugünkü anlamda «gerçekçilik»i bir¬birine karıştırmamak gerekir.
Tümellerin gerçek olduğunu kabul edenlerin başında Anselmus geliyordu. Aristoteles felsefesi ağır basıp, tümellerin Platon'un ileri sürdüğü şekilde nesnelerden apayrı bir gerçeklikleri olmadığı, ama nesnelerin içinde bulundukları savunulunca; tümeller hakkında yeni bir görüş ortaya çıkmış oldu. Aquino"lu Thomasso bu görüşü savundu. Tümellerin gerçek oldukları iddiasını hafifleten ve yumuşatan bu görüşten farklı olarak, «gerçekçilik»e tam karşıt olan bir başka görüş daha ileri sürüldü. Tümellerin nesneler dışında varolmadığı gibi, nesneler içinde de varolmadığını; hiçbir şekilde «gerçeklikleri» olmadığını, sadece birer «isim» olduklarını ve sadece bizim düşüncemizde mevcut olduklarını yani nesnel değil öznel olduklarını ileri süren bu görüşe «isimcilik» (nominalizm) dendi. İsimcilik'in ünlü tem¬silcisi Duns Scotus ve Occam'lı VVilliam'dı (1300-1349).
Platon, bu tümellerin, varlıklardan önce, onların dışında mevcut olduğunu; ayrı ve nesnel bir varlığa; bir gerçeğe sahip bulunduğunu ileri sürüyordu. Platon'un bu görüşüne katılanlara, hıristiyan ortaçağı felsefesinde «gerçekçiler», bu görüşe de «gerçekçilik» (realizm) deniyordu. Buradaki gerçekçilik, tümellerin «gerçek» olduğunu kabul etmek anlamına geliyordu. Oysa tümeller maddî değil düşünceyle ilintili manevî bir gerçek taşıdıkları için aslında bu görüşe, «idealizm» demek gerekirdi. Çünkü bu görüşte, maddeye oranla düşüncenin (manevî olanın yani kavramın) önceliği ileri sürülüyor ve kabul ediliyordu. Bunun tersini, yani maddenin ve varlığın düşünceden (manevî olandan) önce geldiğini söyleyenlere ise «gerçekçi» demek doğru olur. Bugün, felsefe terminolojisinde, «gerçekçi» (realist) ile'«idealist» kelimeleri bu anlamlarda kullanılır. Bundan ötürü, ortaçağda tümeller hakkında ileri sürülen «gerçekçi» görüşle, bugünkü anlamda «gerçekçilik»i bir¬birine karıştırmamak gerekir.
Tümellerin gerçek olduğunu kabul edenlerin başında Anselmus geliyordu. Aristoteles felsefesi ağır basıp, tümellerin Platon'un ileri sürdüğü şekilde nesnelerden apayrı bir gerçeklikleri olmadığı, ama nesnelerin içinde bulundukları savunulunca; tümeller hakkında yeni bir görüş ortaya çıkmış oldu. Aquino"lu Thomasso bu görüşü savundu. Tümellerin gerçek oldukları iddiasını hafifleten ve yumuşatan bu görüşten farklı olarak, «gerçekçilik»e tam karşıt olan bir başka görüş daha ileri sürüldü. Tümellerin nesneler dışında varolmadığı gibi, nesneler içinde de varolmadığını; hiçbir şekilde «gerçeklikleri» olmadığını, sadece birer «isim» olduklarını ve sadece bizim düşüncemizde mevcut olduklarını yani nesnel değil öznel olduklarını ileri süren bu görüşe «isimcilik» (nominalizm) dendi. İsimcilik'in ünlü tem¬silcisi Duns Scotus ve Occam'lı VVilliam'dı (1300-1349).