Soru 52 : İngiliz felsefesinin temel eğilimi neydi?

Françis Bacon'ın her şeyden önce, duyulara, gözleme, deneye ve tabiat olaylarının ve kanunlarının bilinip tanınmasına önem verdiğini görmüştük. Bu özellik daha sonraki ingiliz felsefesinde kendini göstermiştir. Bundan ötürü, Avrupa kıtasında felsefe, rasyonalist ve dogmatik bir yönde gelişirken, İngiltere adasında ampirik ve şüpheci bir renge bürünmüştür.

Nitekim Thomas Hobbes (1588-1679), tanrı ve ruh gibi metafizik konulardan çok, tabiat olaylarını ele alan bir felsefe ileri sürmüştür. Hobbes'a göre, insan için önemli olan şey tabiat olaylarının önceden bilinmesidir. Bunun için gözlem ve deney yapmalı, tabiat olayları matematiğin yardımıyla ortaya konmalıdır. Felsefe, doğrudan doğruya ve sadece «cisimler»le uğraşmalıdır; cisimlerin hareketini incelemelidir. Filozof, varolan her şeyin bir cisim olduğunu ve cisimlerin de «tabiî» ve «sunî» olmak üzere ikiye ayrıldığını söylüyor. Sunî cisimlerin en önemlilerinden biri, «devlet» tir.

Hobbes'un toplum ve devlet teorisi büyük etki göstermiştir. Bir tabiat yaratığı olan insanın, her şeyden önce kendisini düşündüğünü, kendi varlığını korumaya çalıştığını söyleyen filozof, insanlar arasında sürekli ve karşılıklı bir savaş bulunduğunu ve başlangıçta varolan bu ilkel ve «tabiî» durumun, daha sonra yine insanlar arasında bir sözleşmeye yani devletin yaratılmasına yol açtığını söyler. Böylece, insanlar kendi tek tek iradelerinin yerine, hepbirlikte başeğecekleri bir iradeyi (devleti) koyarlar. Hobbes, bu düşüncelerden hareket ederek «mutlakiyetçi yönetimi» savunur. Ahlâk bakımından da, devlete yararlı olanın «iyi», zararlı olanın da «kötü» olduğunu söyler.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP