Soru 82 : Tarih ve toplum gelişmesinin temel ilkesi nedir?
|
Marx, tarihi ve toplumu yaratanların gerçek ve somut insanlar olduğunu ileri sürüyordu. Tarih, İde tarafından yaratılmamıştı; belli şartlar içinde yaşayan, geçimlerini sağlamak zorunda olan insanlar tarafından yaratılmıştı. İnsanoğlu bir tabiat varlığıydı; tabiat içinde yaşamasını sağlamak ve bunun için de çalışmak (emek harcamak), çeşitli ürünler ortaya koymak zorundaydı. Çalışma (iş) insanı insan kılan şeydi, onun özüydü. Hegel, manevî varlığı ve düşünceyi insanın ve tarihin temeline koyuyordu; oysa tarih ve düşünce, insanın yarattığı bir gerçekti; daha sonra ortaya çıkmıştı; kaynak değil sonuçtu. Bundan ötürü, Hegel'in felsefesinde altta ve kaynakta bulunan ilkeyi (bilinci, düşünceyi), gerçek yerine yani üste gelecek şekilde koymak bu başaşağı duran yapıyı düzeltmek, ayakları üstüne oturtmak gerekiyordu. Maddî ve somut varlık alta, yani temele; düşünce yani sonuç ve ürün ise üste gelmeliydi.
insanoğlu bir tabiat yaratığıydı ama pasif bir yaratık değildi, aktif bir yaratıktı. Duyduğu ihtiyaçları karşılamak ve gidermek için çalışması (emek harcaması) gerekiyordu. Tabiatı, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde değişikliğe uğratması gerekiyordu. Ama insan, tabiatı değişikliğe uğratırken kendisini de değişikliğe uğratıyordu; kendisini de oluşturuyor ve geliştiriyordu. İnsan, tabiatın bir bölümünü ondan çekip alarak şekillendiriyor, başka bir biçime sokuyordu. Meselâ bir taş parçasından bir alet yapıyordu; ama bu aletin kullanılması onu yapan insan elinin gelişmesini etkiliyordu; eli daha gelişmiş hale sokuyordu. İnsanın ihtiyaçlarını gidermek için giriştiği bütün çalışma (iş), hem tabiatı hem de kendi biyolojik, sosyal ve zihnî varlığını değişikliğe uğratıyordu. Çalışma yani ekonomik faaliyet, maddî bir faaliyetti ve tarihin, toplumun ve insanın gelişmesinin ve ilerlemesinin temelinde bulunuyordu.
insanoğlu bir tabiat yaratığıydı ama pasif bir yaratık değildi, aktif bir yaratıktı. Duyduğu ihtiyaçları karşılamak ve gidermek için çalışması (emek harcaması) gerekiyordu. Tabiatı, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde değişikliğe uğratması gerekiyordu. Ama insan, tabiatı değişikliğe uğratırken kendisini de değişikliğe uğratıyordu; kendisini de oluşturuyor ve geliştiriyordu. İnsan, tabiatın bir bölümünü ondan çekip alarak şekillendiriyor, başka bir biçime sokuyordu. Meselâ bir taş parçasından bir alet yapıyordu; ama bu aletin kullanılması onu yapan insan elinin gelişmesini etkiliyordu; eli daha gelişmiş hale sokuyordu. İnsanın ihtiyaçlarını gidermek için giriştiği bütün çalışma (iş), hem tabiatı hem de kendi biyolojik, sosyal ve zihnî varlığını değişikliğe uğratıyordu. Çalışma yani ekonomik faaliyet, maddî bir faaliyetti ve tarihin, toplumun ve insanın gelişmesinin ve ilerlemesinin temelinde bulunuyordu.