Soru 64 : özne, bilgiye ne gibi unsurlar ve formlar katmaktadır?

Bilgilerimizin bütün maddesinin (muhtevasının), duyulardan, algılardan, deneyden geldiğini söylüyordu Kant. Ama bu maddenin, anlamlı bilgiler haline gelmesi için, öznenin, bunları belli bir işlemden geçirmesi zorunluydu. Yani özne, bu maddeyi ancak belli bir form içinde ele alıyor ve düzenliyordu, öyleyse, bilginin ne olduğunu incelemek için, öznenin bu formlarının neler olduklarını, dışdünyayı hangi formlardan geçirerek algıladığını incelemek gerekliydi.

«Saf Aklın Eleştirilmesi» adlı ünlü kitabında, Kant işte bu konuyu ele alır. Önce, duyuları, daha sonra anlamagücümüzü inceler; çünkü bütün bilgilerimizin temeli, bu ikisidir. Kant, duyu edinme gücümüze, «duyarlık» adını verir. İlk olarak şu soruyu sorar: Duyarlığımız, dışdünyayı hangi biçimler içinde algılamaktadır? Aynı soruyu, başka bir biçimde şöyle dile getirebiliriz: Duyarlığımızda, ne gibi deney - öncesi (a priori) özellikler vardır? Kant'a göre, duyarlığımızın iki temel formu vardır. Bunlar «mekân ve zamanadır. Bütün nesneleri, bu iki form aracılığı ile biliriz; onları mekân ve zaman formları içinde algılarız. Bu formlar, öznede, yani insan zihninde deneyden - önce bulunan özelliklerdir. Kant bu formların insan zihninde deneyden - önce bulunduklarını, formların kendisini inceleyerek ve eğer bunların deney -öncesi varolmadıklarını kabul edersek, kesin bilimlerden bazılarının (meselâ matematiğin) geçerli olamayacağını yani sağlamlığını kaybedeceğini ileri sürerek kanıtlamaya çalışır. Böylece, Kant, bilginin maddesine (duyuların verilerine) öznenin (zihnin) kattığı ilk biçimleri açıklamış olur. Bu biçimlerin (formların) içi boştur; duyuların verileri bu formların içine üşüşürler; onları doldurur ve onlar tarafından düzene sokulurlar.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP