|
ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Soyaçekim Sorunları
Tohumlar karışır, üstün gelirse kadın, tadın
Verdiği güçle sevişmede, koynunda erkeğinkine,
Anaya benzer çocuklar, onun tohumundan bu,
Baskın çıkarsa baba benzer ona çocuklar.
Birleşir ana-ata özellikleri iki yapının
Kuruluşunda, birbirine karışır çocuklarda.
Büyük çocuklar ana-babadan çiçeklenerek,
Sonradan. Uyarır öteden sevişmenin suyu
Ulaşır ergenlere Venüs'ün tohumları, çatışır
Yalımlar karşılıklı, ne yenen, ne yenilen.
Benzer çocuklar ataya, nineye, yansıtırlar.
Pek çok öğe gizli ana-baba gövdesinde,
Kaynaşan, bunlar soyaçekimle atadan ataya
Geçer, bundan benzer çocuk atalarına. Bundan
Çıkarır Venüs türlü yaratık biçimlerini.
Düzenler atalara çeken tüy örtüsünü, sesleri,
Kuşakları, yüz, el, ayak, gövde soyaçeker, gerekli.
Babanın dölünden gelen dişi, doğar anadan
Öyle, dişice özden; birleşir iki tohum,
Bir doğumda. Birine benzer, ötekine benzemezse
Çocuk, ya ananın, ya atanın soyuna çekmiş demek.
Kısırlık
Engeldir tanrısal güç, kimi doğumlara, güzel,
Tatlı bir yavrunun ağzından "baba"nın çıkmasına,
Soyun sürmesine; böyle sanır çoğu, gider sunağa
Üzülür, kanlı, buğulu adaklar sunar Venüs'e döllesin
Diye erkekler bol tohumlarla kadınları, olmazsa
Yererler tanrı bilicilerini, dilekleri. Verimsizlik
Var burada, ya kalın, iridir dölleyen tohum, ya da
İncedir, kaygandır uygun olandan. Duramaz ananın
Dölyatağında, incecik tohum, kaygansa akar.
İşe yaramaz kalın tohum, sıkıdır. Fırlamaz ileri
Yetmez itiş gücü, girmez içeri, karışmaz kadının
Dölüyle. Başka erkekten yüklenir kadın, doğurur,
Çoğaltır boyunu. Böyledir erkekler de, başka
Kadını doğurtur, sürdürür soyunu, kurtarır ileri
Yaşını. Tohum tohumla karışır, uygun gelirse
Gerçekleşir doğum. İri, kaygan erkek tohumu
Birleşebilir iri, kaygan kadın tohumuyla,
Buradadır dirimin besini, irileştirir tohumu
Kimi besinler, kayganlık, incelik verir içerde.
Sevişmenin Türleri
Gerçekten çok önemli, erkeğin kadınla birleşme
Yöntemi, yanılır birçok erkek, dört ayaklılar
Gibidir en iyi birleşme kadınla, kolay ulaşır
Tohum dölyatağına, yüzükoyun, göğüs değmez yere,
Yukarı kaldırırsa kadın kalçalarını. İşine gelmez
Kadının açgözlü, aşırı davranış, gebeliği önler,
Ancak, direnmeye yol açar. Sallarsa kalçalarını
Engeller erkeğin tat almasını sevişmeden,
Çıkarır evlekten saban demirini, oynak gövde
Kıvırmaları, dalgalı çalkalamalar; sapar erkek
Tohumu yönünden, orospular böyledir, çıkar gereği,
Gebe kalmamak için. böyle duyurmak ister Venüs
Erkeklere kolay sevişme tadını, bıktırıcıdır bunlar
Bizi karılarımızdan, tanrılardan, Venüs oklarından,
Çıkarsız, az güzel de olsa sevilen bir kadın.
Kendi yapar etkisini, güzellik, beğenilir onlarda,
Eylemlerinde, esen yaşanır onlarla, sevecen, duru,
Alışkanlıkla düzenlenir sevişmeler, Sık çarpmalar,
Az tatlı, az titretici olursa sürer gider etkisi,
Dayanılmaz, karşı çıkılmaz ona. Görmez misin
Nasıl akan damlalar oyar kayaları, günlerin
Geçmesiyle, taş üstüne düşerek. Böyledir sevişme de.
Epikuros'a Övgü
Kimin elinden gelir böyle gür bir sesle
Bu türküyü söylemek, varlığın yücesinden,
Buluşlarımızdan değerler getiren bir şiiri
Söylemek? Nerde o saygıdeğer sözlerle kutlanması
Gereken? Anlığın derinlerinden, yollar açan,
Yığınla altın getiren, araştırmaların ürünlerini
Bize bırakan, yok ölümlüler soyunda, bence
Onun yaptığını yapacak, bilelim diye gerçeği
Kurmuş bir yüce düzen, tanrıdır o, tanrıdır, ışık
Saçan Memmius, tektir, bilgeliği bildiren, evren
Görüşü deyip alıştığımız. Odur karmaşasından
Kurtaran dirimin, bizi durgun sulara götüren,
Dalgalardan kurtaran, karanlıktan aydınlığa
Çıkaran, korkuyu dağıtan. Vur ölçüye, düşün
Tanrıların neler bulduğunu, önceden, Ceres
Bulmuş buğdayı beslensin kişiler diye, söylence
Budur, armağan etmiş Bacchus yürek oynatan
Sevinci, asmanın özünden doğan. Yaşanabilir
Bunlardan uzak, yaşayanlar var öyle, şimdi de,
Arıtılmamış yürek, nerde mutlu yaşamak.
Doğrudur o'nu bir tanrı diye görmemiz,
Onun öğretisidir yayan çok uzaklara,
Kalabalık toplumlara, bir sevinç içinde
Yaşamanın tatlı avuntusunu. Ayrılırsın gerçekten,
Uzaklaşırsın, düşünürsün yükselmek için neler
Yaptığını Herkül'ün, ne yaparmış bize Nemeaeus'un
Uçurum ağızlı aslanı, azgın Arcadius domuzu?
Girit'in boğası, Lerna'nın ejderi, Hydra ağılı
Yılanlarla demir giysilere bürünen? Nedir
Üç gövdeli Geryon'un verdiği sıkıntı, Diomedes'in
Burunlarından yalımlar çıkaran, soluyan azgın
Atlarının, Trakyalıların Bistonia gölünde, Imaros
Tepelerinde yaptığı? Önce Stymphala'nın yüce
Kuşları, Hesperidlerin bahçelerinde altın
Işıltılı elmaları koruyan, dev halkalarla
Ağaçların kütüklerini saran keskin bakışlı,
Pullu ejderler neden korkutur bizi, engin
Okyanus kıyılarında, ne birimizin sokulabildiği,
Ne de bir yabancının gidebildiği yerlerde?
Ne yapabilirdi bize, öldürülen devletlerden biri
Yaşasa? Yeter yeryüzüne korku salması devlerin,
Hepsi boş, yüksek dağlarda, kırlarda, ormanların
Sık, gür yerlerinde, yaşadığımız bölgelerde, üzmesi.
Arınmamış içimiz korkulur nesnelerden, istenmeyen,
Karşı koyulması gerekenlerden. Neden kemirir
Kişinin yüreğini bu yutucu, korkutan sıkıntılar,
İlgilenmeler, etkili? Nedir kendini beğenmişlik,
Uyarma, bu dönüş, saygısızca davranışlar? Hangi
Yıkıntıdır doğan bu bitmez saçmalıklardan?
Kim kurtardı bizi bu baskılardan, acılardan,
Kötülüklerden, savaşlardan? Yok mu tanrılardan
Bununla ilgilenen biri? Anlatmış bunları, kendi
Ürünlerinde güzel, ölümsüz tanrılardan gelen
Tanrısal yetili kişi, açıklamış varlığın yapısını,
Sözleriyle, koymuş ortaya. Aydınlık izindeyim,
Kurduğu düzenin yolundan, ardından gidiyorum,
Ondandır, öğrettiklerim, bu düzene borçludur
Varlığını, doğuşunu, yaşayan, sergilenen, çağın
Kopmayan, sağlam yasaları, kuruluşunu da.
Tinin Geçiciliği
İlkin ölümlü bir özden kurulmuş, öyle bulunmuş
Tinin yapısı, yaratılmıştır o da, dağılmadan
Kalamaz uzun süre tin, koruyamaz kendini.
Yanıltır düşte özdeşler bizi, ölenlerin yaşar
Görünmeleri. Öğretinin sonucu gereği kanıtlamam
Uygundur evrenin ölümlü nesneden kurulduğunu,
Benzer yapıda olduğunu. Bu özdeksel birleşme
Yeri, göğü, denizleri, yıldızları, ay yuvarlağını
Topraktan çıkan canlı kemiklerini, ortada yokken
Bir nesne, kanıtlamam gerek bunların kaynağını.
Kişi soyu nesneleri adlandırmakla nasıl değişik
Diller yaratmış, nereden tanrı korkusu girmiş
İçimize, yeryüzünün dört yanına yayılan kırları,
Sunakları, gölleri, tapınakları, tanrısal görüntüleri
Koruyan kutsal korkuyu açıklamam gerekir.
Yıldızların Devinmesi
Anlatayım güneşin yörüngesini, ayın dönüşünü,
Doğanın, onları dönerken yöneten gücünü.
Düşünürüz bağımsızdır yıldızlar, dönerler
Yerle gök arasında süresiz, yalnızca yemişlere,
Diri varlıklara uzatır yardım elini tanrılar
Düzen verirler yönetime diye. Şaşar gerçekten
Tasasız, kaygısız yaşadığını öğrenen tanrıların,
Kendi başına yürürken birçok iş, başımızın
Üstünde, boşlukta geçen olayları görürken.
Birtakım kimseler kapılır eski inançlara,
Benimser acımasız beylerin tusaklığını, inanır
Onların gücüne, yazık. Bilmez düşkün kişi
Neyin olup neyin olamayacağını. Onu etkileyen
Gücün her yandan çevrildiğini, sınır taşını.
Evrenin göçüşü
Kalan konular üzerinde durmak istiyorum
Uzun uzadıya, ilkin bakıver denize, toprağa,
Göğe, üç kattır onların yapısı ey Memmius,
Üç kattır onların özdeği, üç kattır değişik
Biçimi, üç kattır onların iç yapısı, bir yığın
İçindeymiş başlangıçta tüm varlık, dağılmış
Binlerce yılın koruduğu evrenin yapısını
Kuran yığın. Gizlemek değil yeri, göğü
Korkutan, yok etmenin düşüncemizde ne denli karışık
Sorunlar yarattığını, bunları sözle kanıtlamanın
Bana ağır geldiğini kaygım, gerekirse söylemek
Önceden olduğu gibidir bunlar, ne gözle görülür,
Ne elle tutulur. Son çıkar yol bunların kişinin
Yüreğine, düşünsel yetinin tapınağına girdiğini
Söylemektir, birkç söz etmişim onlardan yine.
Kim bilir ya benim söylediğim, ya senin göreceğin
Gibi, yerin sarsılmasıyla birdenbire yok olur
Tüm varlık. Yönetici kadın, Fortuna vurur bizi
Boyunduruğuna. Yalnızca usumuz öğretebilir bize
Bir olay olarak bunları, çatırdayan bir çöküşle
Evrenin de yıkılıp gideceğini, burada.
Canlılar - Cansızlar
Başlamadan bu konuya; bu güvenli, kutlu
Sözlere temel koyan Pythia'nın, sunakta
Apollo'nun "üçayaklı"sı, Daphnesi üzerine söylediği
Bilicilikleri sayıp dökmeye; isterim bilgi vermek
Sana, bilginin sözleriyle avutmak, umut için.
Dinci düşüncelerden, kuruntulardan korkarak, sanmayasın
Göğün, yerin, denizin, ayın, güneşin, yıldızların
Tanrısal olduklarını, sonsuzlukta kalacaklarını.
Sanma sakın, Gigantoslar soyunda olduğu gibi,
Bilinmedik suçlar yüzünden, korkunç cezalar
Göreceğini bunların. Evreni yıkan, güneşi
Söndürmeye kalkışanların. Onlar ölümsüz olmak
İstemişler ölümlü bir ağızla, tanrısal değil
Nesneler, bunlar gibi. Yakışmaz tanrısal
Yörelerde görünmeleri, tanrısal sayılmaları.
Birer kavramdır bunlar, gerçek değil, dirimsel
Devinimler onlarda, duyu gücünden yoksundur.
İnanılmaz tin gücünün, ya da usun rasgele
Bir nesneyle bağdaştığına, yoktur uzayda
Bir Ağaç, tuzlu deniz suyunda bulut, balıklar
Yaşayamaz tarlalarda, odundan kanın, taştan
Özsuyun çıkmayışı gibi, bellidir yerleri
Nesnelerin gelişmek, var olabilmek için.
Tinle Gövdenin Bağlılığı
Var olamaz, gelişemez tinin özü gövdesiz,
Kandan, sinirlerden ayrı; karşıtı olsa bunun
Önceden tinin gücü, ya başta, ya omuzlarda,
Ya ayaklarda, ya da rasgele bir yerde bulunur,
İçinde yerleşirdi kişinin süresiz. Konmuş
Gibi belli bir kaba, biz de görürüz gövdemizde
Böyle belli düzenin bulunduğunu, gelişmekle
Var olmanın birbirinden ayrı olduğunu.
Gereklidir bilmek tin gibi canın da, gövde dışında
Bir bütünlük içinde yaşama gücü olmadığını.
Ne yeryüzünün kucağında, ne güneşin ateşinde,
Ne gök boşluğunda, ne suda yaşayabilir gövdesiz.
Yoktur bunların tanrısal bir gücü, hepsinin
Bir yaşamsal etkinlikle donatıldığı gerçek.
Tanrıların Konak Yeri
İnanılmaz tanrıların evrende özel bir yeri
Bulunduğuna, orada oturduklarına, çok incedir
Yapısı tanrıların, duyularımızdan uzak onlar,
Görülmezler tinsel kavrayış gücüyle. Kayarlar,
Ne elle tutulur, ne dokunulur, nesnel varlık
Değil onlar dokunulan. Dokunmaması gerekir
Dokunulmayanın da. Benzemez bizim yerlerimize
Onların yerleri de. Uygundur yerleri incecik
Gövdelerine, anlatırım sana onları ayrıntılı.
Evreni Tanrılar Yaratmamış
Kaynağıdır kişisel sevginin yaşanan evren,
Bu yüzden tanrılar düzenlemiş onu sanırlar,
Öyle savunurlar, övülür tanrıların yaratması
Diye tadına doyulmaz evren, bundanmış sonsuz
Yaşamı, bozulmadan, dağılmadan kalışı sonsuzca.
Bu yüzden suçmuş, tanrıların, insanlar otursunlar
Diye kurdukları evreni, günün birinde,
Temelinden yıkmaya kalkışmak, onu yermek, sövmek,
En yüce varlığa karşı direnmek, yalan söylemek,
Delilik bütün bunlar Memmiusum, düzmece.
Ne kazandırır bu mutlu ölümsüzlere bizim
Sungularımız? İlgilenirler mi yaptıklarımızla?
Hangi olay bozmuş sessiz yaşayan tanrıların
Esenliğini, özletmiş onlara ilk yaşama dönmeyi.
Bir değişiklik var sanırım, eskileri yanıltan
Bu durumda, geçmiş günleri mutlu yaşayan;
Acı, üzüntü bilmeyen çıkarır mı eski tadı
Yeniden? Yaratılmadan ne getirdi bize, kötü
Konusunda, karanlıklar, acılar içinde geçmişse
Günleri evrende, yaratılış gününden, aydınlığa
Çıkmadan önce? Sürdürmek ister dirimi, yaşamayı,
Bir de doğunca kişi, çıkardıkça tadını doyunca.
Kim var yaşamın tadına varamayan,
Kötüyü gören, doğmadan, derin düşünmeden?
Evren Doğanın Yapıtıdır
Nereden gelir ilk örnek, nesnelerin doğmasında,
Yaratılmasında kişi kavramının tanrı düşüncesinde?
Nereden görüyor, nereden biliyor düşünsel yetide
Tanrılar yaratmak istedikleri varlığı? Nereden
Öğreniyor tanrılar ilkelerin güçlerini, onların
Düzen değiştirme yetisini, doğa vermezse
Yaratmanın ilk örneğini, kendi kendine?
Bilinmeyen bir çağdan beri ilk öğeler dıştan
Gelen değişik çarpmalarla devinirler, birbirine
Geçerler, kaynaşır birleşirler, öz ağırlıklarının
Etkisiyle, geçerler birleşmenin nedeni yollardan,
Değişik düzenler içinde bütünleşirler, kurabilmek
İçin aralarında bir bağlantı, sonradan.
Şaşılası değil böyle bir yol açması,
Ardarda gelerek dizilmesi, yerleşmesi, bu yöntemle
Yeni bir evrenin süresiz, bugüne değin gelmesi.
Evren Eksiktir
Bilemesem ilkelerin özünü bile, yine de,
Çekinmeden, göğün incelenmesine, başka nedenlere
Dayanır, eksikliklerle dolu evreni bizim
İçin yaratmadığını söylerdim tanrıların.
İlkin, kuşatılmış göklerin dev örtüsüyle yer;
Pek azı kalmış oturulur türde, dağlar, yabanlar,
Ormanlar, bataklıklar, kayalıklar, engin çöller,
Karaları birbirinden ayıran denizler kaplamış.
Yoksun kılınmış ölümlüler için ikisinden.
Burda yakan, kavuran sıcaklıklar, orda
Durmadan yağan karlar, dondurur ölümlüleri.
Arta kalan olur tarla, kaplanır devedikenleriyle,
Emek tüketir, bakar kişiler, basar ağır belin
Üstüne, inletir elverişli kılmak için yaşama
Toprağı, açmazsak derin evlekler sapan
Demiriyle, çıkarmazsak güneş ışığına tohum
Ekmede, yükselemez ıslak havaya kendince,
Gösteremez kendini toprak. Bunlar gibidir hepsi,
Yorucu çalışmadan sonra ortaya çıkanın, toprakta
Yeşeren, çiçeklenen, göz kamaştıran, sarartır
Güneş ışığı, kavurur taşkın sıcaklık ekinleri,
Ya birden bastıran yağmurlar bozar, çürütür,
Ya ağır bir gece soğuğu dondurur, ya da
Dağıtır, götürür esen yeller uzaklara.
Neden besler, çoğaltır doğa korkunç yabanları,
Karada, denizde insanlara korku salanları?
Neden getirir güz bulaşıcı salgınları?
Neden sırasız gelir ölüm, gününden önce?
Neden ölür bir çocuk, azgın dalgaların kıyıya
Fırlattığı bir gemici yaşam gücünden yoksun,
Çıplak bir direk gibi durur,
Kıvrandıran sancılar içinde bir ananın
Karnından getirir ışıklar ülkesine onu
Doğa, doldurur yakınmalı çığlıklarla ortalığı
Budur doğanın düzeni. Bekler birçok acılar
Onu yaşamda, öte yandan renk renk koyunlar,
Sığırlar, yabanlar büyürler, ne şakırtılar
Gerekir onlara, ne besleyen sütanne okşamaları,
Peltek konuşmaları; ne yılın değişik evrelerine
Uygun türlü giysiler, kargılar, varlığını korumak
İçin yüksek duvarlar gerekir onlara. Varsıldır
Yeryüzü, doğanın yaratıcı güdüsü, doğar
Ne varsa, bu yöntemle, birbirinden.
Bölümlerin Yaşamı Bütüne bağlı
Bence, yeryüzü, yeğnik canlar, su, havanın
Islaklığı, yakan sıcaklık, evrenin genel yapısı
Gereğidir. Özdekten gelir doğuş, batış, evren de
Özdekten oluşmuş, pek yerindedir Bütün'ün de,
Bölümlerinin de, kurulmuş özdekten doğması,
Ölümlü özdeşlerden oluşması böyledir kural,
Ölmek de var doğmak gibi. Görürüm yok olduğunu
Evren bölümlerinin, yenilerin doğduğunu, bilirim
Günün de, yerin de başlangıç evresi olduğunu.
Dört Öğe De Geçicidir
İnanma sakın yok olduğunu, bittiğini söylersem
Ateş gibi yeryüzünün de ölümlü öz taşıdığını,
Suyun, yelin geçiciliği yüzünden kuşkulanma
Sakın yeniden doğduğunu, büyüyüp geliştiğini söylersem.