P L A T O N - DEVLET ADAMI - 2

2.BÖLÜM


GENÇ SOKRATES - Çok doğru.

YABANCI - Böylece emirlerini vereni, başkalarının emirlerini bildirenden iyice ayırt etmiş olduk. Şimdi, uygun gelen bir bölüm noktası bulabilirsek, emir vermek erkini de tekrar bölümlere ayırırız.

GENÇ SOKRATES - Kabul.

YABANCI - Böyle bir bölüm noktası bulabiliriz sanıyorum ama, sen de bana yardım etmelisin.

GENÇ SOKRATES - Nasıl?

YABANCI - Bütün yöneticilerin, hep bir şey ortaya çıkarabilmek için emir verdikleri düşünülemez mi?

GENÇ SOKRATES - Elbette.

YABANCI - Ortaya çıkarılan şeyleri de ikiye bölmek gerçekten zor bir şey değildir.

GENÇ SOKRATES - Nasıl böleceksin?

YABANCI - Bence, bütün bunlardan bazıları cansızdır, bazıları da canlıdır.

GENÇ SOKRATES - Doğru.

YABANCI - Öyleyse, istersen, işte bu ayrılığa dayanarak kuramsal bilginin emir veren bilgiler bölümünü bir daha bölelim.

GENÇ SOKRATES - Nasıl?

YABANCI - Bir bölümü cansız şeylerin ortaya çıkmasına, öbürünü de canlı şeylerin ortaya çıkmasına ayırabiliriz. Böylece bu bütünü bölmüş oluruz.

GENÇ SOKRATES - Pek güzel.

YABANCI - Öyleyse bu bölümlerden birini bir yana bırakalım; öbürünü yeniden ikiye bölmek üzere ele alalım.

GENÇ SOKRATES - Bu iki bölümden hangisini alalım diyorsun?

YABANCI - Canlı varlıklara emreden bölümü, elbet. Belli ki krallık bilgisi mimarlık bilgisi gibi cansız şeylerin yönetimi değildir. O bilgi daha yüce bir iş görür; canlılara emreder; oldum olası yönetimini hep canlılar üzerinde kurmuştur.

GENÇ SOKRATES - Çok doğru.

YABANCI - Canlıların ortaya çıkarılması ve yetiştirilmesi konusunda ise, tek tek yetiştirilme ile sürü halinde yetiştirilmeyi birbirlerinden ayırt etmek olanaklıdır.

GENÇ SOKRATES - Bu da doğru.

YABANCI - Devlet adamına gelince; öyle görülüyor ki o, öküzüne bakan bir rençper ya da atına bakan bir seyis gibi, bir tek canlının yetiştirilmesiyle uğraşmıyor; daha çok, at ya da öküz sürüleri yetiştirenlere benziyor.

GENÇ SOKRATES - Sen böyle anlatınca, sorun aydınlanıyor.

YABANCI - Bu birçok canlıları bir arada yetiştirme sanatına ne diyelim? Sürü yetiştirme sanatı mı, yoksa, birlikte yetiştirme sanatı mı?

GENÇ SOKRATES - Sözün gelişine göre, hangisi olursa...

YABANCI - Pek güzel, Sokrates. Verilecek ad üzerinde kılı kırk yarmamayı sürdürürsen, yaşın ilerledikçe bilgin daha zenginleşir. Dediğin gibi ad sorununu bir yana bırakalım. Şimdi bak bakalım, sürü halinde yetiştirmenin iki türü olduğunu, araştırmamızın bu iki tür üzerine değil de, yalnızca biri üzerine olduğunu bana gösterebilir misin?

GENÇ SOKRATES - Bir deneyeyim. Sanırım bir insanların, bir de hayvanların yönetimi vardır.

YABANCI - Ne çabuk, ne de keskin bir buluş, Sokrates. Ama bir yanlışa düştün. Bundan böyle elimizden geldiği kadar böyle yanlışlardan sakınalım.

GENÇ SOKRATES - Ne yanlışı?

YABANCI - Bir parçanın aynı zamanda bir tür olup olmadığını hesaba katmaksızın, bir tür oluşturmayan küçük bir parçayı ayırarak tek başına daha büyük başka parçaların karşısına koymayalım. Ayırdığımız her parça aynı zamanda bir tür olmalıdır. Araştırmanın konusunu öbürlerinden hemen ayırmak şüphesiz çok güzel olur ; ama doğru ayırmak koşuluyla... Demincek, sözün dönüp dolaşıp insana gelip dayanacağını anlayınca, düşüncenin gidişini bozdun, hızlandırdın; ileri sürdüğün ayırmanın doğru olduğunu sandın. Gerçekte ise küçük kesimler tehlikelidir. Yarı yarıya bölerek ilerlemek daha güvenlidir. Böyle gidilirse, türün niteliklerini bulmak umudu da daha artar; bizim araştırmamız için her şeyden önemli olan da budur.

GENÇ SOKRATES - Ne demek istediğini pek kavrayamadım, yabancı.

YABANCI - Senin yaradılışında bir insanın hatırı için daha açık konuşmaya çalışırım. Hiçbir şeyi karanlıkta bırakmadığımı şimdilik ileri süremem, ama sorunu daha iyi aydınlatabilmek için biraz daha ilerlememiz gerekiyor.

GENÇ SOKRATES - Deminki bölüşte, sence ne gibi bir yanlış yaptık?

YABANCI - Bu yanlış tıpkı, insan türünü bölümlere ayırırken, bu yöre halkının ayrıldığı gibi ayırmak yanlışlığıdır. Burada Hellenleri kendi başlarına bir tür olarak ayırıyorlar, aralarında hiçbir bağlılık olmayan, tek dil konuşmayan bütün öbür insan türlerini bir araya koyuyorlar. Bunların hepsine birden ''barbar'' dedikleri için de hepsinin tek bir türden olduğunu sanıyorlar. Ya da, sayıları ayırırken on bin sayısını öbürlerinden ayırarak onu bir tür diye alıyorsun; geri kalanları da tek bir ad altında topladığın için bunların tek bir tür olduğunu söylüyorsun. Oysa, sayıları tek ve çift olarak ya da insan türünü kadın ve erkek olarak ayırırsan; Lidyalıları, Frigyalıları ve öbür kabileleri dünyanın başka kavimlerinden ancak, her biri bir tür olan parçalara bölmek artık olanaklı olmadığı zaman ayırırsan, daha iyi, daha mantıklı, bölümleri birbirine daha eşit bir bölme yapmış olursun.

GENÇ SOKRATES - Çok doğru, yabancı, ama bölüm ile türün bir olmadığını, birbirlerinden ayrı şeyler olduğunu daha açıkça nasıl belirtmeli?

YABANCI - Ömür adamsın, Sokrates. Bu istediğini o kadar kolay bir şey mi sanıyorsun? Asıl konumuzdan zaten epeyce saptık, sen daha da uzaklaşalım, istiyorsun. Şimdi geriye, asıl konumuza dönmek daha doğru olur. Sonra, bir boş vaktimizde bu yeni yolu araştırırız. Sakın sana tam bir açıklama verdiğimi de sanma ha!

GENÇ SOKRATES - Neyin açıklamasını?

YABANCI -Tür ile bölüm arasındaki ayrılığın.

GENÇ SOKRATES - Peki, dediklerin neydi öyleyse?

YABANCI - Bir tür olan şey, zorunlu olarak bir bölümdür ; ama bir bölümün aynı zamanda bir tür olması zorunlu değildir. İşte, Sokrates, benim görüşümdür diye ileri süreceğin görüş her zaman bu olmalıdır.

GENÇ SOKRATES - Peki, dilediğin gibi olsun.

YABANCI - Bilmek istediğim bir şey daha var.

GENÇ SOKRATES - Nedir?

YABANCI - Konumuzdan sapıp da buralara kadar uzaklaşmazdan önce neredeydik? Yanılmıyorsam "sürülerin yetiştirilmesini hangi noktadan bölmeli" sorusundaydık. Sen hemen buna hazır bir yanıt olarak, iki tür canlı varlık olduğunu söyledin: bir insan türü, bir de bütün öbür hayvanlar.

GENÇ SOKRATES - Doğru.

YABANCI - O zaman farkına vardın ki böylece bir bölümü ayırıp bir yana bıraktığın, öbür kalanlarına da hep birden hayvan adını verdiğin zaman, onlar hep bir türdendir sandın.

GENÇ SOKRATES - Bunu da iyi fark etmişsin.

YABANCI - Ey gözüpek tartışmacı! Akıllı olduğunu sandığımız başka bir hayvan da, söz gelişi bir turna da canlı varlıkları bölümlere ayıracak olsaydı, senin gibi bölerdi. İlkin, turna türünü ayırarak bütün öbür hayvanların karşısına koyardı; böylece kendi türünü yükseltirdi. Kalan varlıkları, içinde insanlar da olduğu halde, bir araya yığar, onlar için de hep birden belki hayvan adından başka bir ad bulamazdı. Biz buna benzer yanlışlardan sakınmalıyız.

GENÇ SOKRATES - Nasıl sakınabiliriz?

YABANCI - Hayvan türünün bütününü bölmeye kalkışmazsak, böyle yanlışlara daha az düşeriz.

GENÇ SOKRATES - Gerçekten, bundan sakınmalıyız.

YABANCI - İşte deminki yanlışa düşmemize neden buydu.

GENÇ SOKRATES - Nasıl?

YABANCI - Kuramsal bilginin yönetici bölümünü ''sürü halinde hayvanların yetiştirilmesi'' adı altında toplamıştık, değil mi?

GENÇ SOKRATES - Evet.

YABANCI - Bu bölmenin kendisi, hayvan türünün aynı zamanda yabanıl ve evcil olarak bölünmesi demektir. Evcilleştirilebilecek yaratılışta olan hayvanlara uysal, evcilleştirilemeyenlere de yabanıl denir.

GENÇ SOKRATES - Sonra?

YABANCI - Bizim araştırdığımız bilgi de oldu olası uysal hayvanlarla ilgilidir, hem de sürü halinde yaşayan hayvanlarla...

GENÇ SOKRATES - Evet.

YABANCI - O halde, demin yaptığımız gibi hayvanların, hepsini birden ele alarak bölümlere ayırmaya kalkmayalım. Devlet bilgisine çabucak varmakta acele etmeyelim. Bu bize, atalar sözünün işaret ettiği zorluğa mal oldu.

GENÇ SOKRATES - Hangi zorluğa?

YABANCI - Acele ettiğimiz için işimiz çabuk yürümedi.

GENÇ SOKRATES - Bu bize iyi bir ders olsun, yabancı.

YABANCI - Olsun. Şimdi, birlikte yetiştirmeyi bölümlere ayırmak işine yeniden başlayalım. Belki böylece sözün gelişmesi, o kadar istekle aradığın şeyi sana daha kolayca bulduracak. Haydi, söyle bakalım.

GENÇ SOKRATES - Ne söyleyeyim?

YABANCI - Kanımca konuşulduğunu çok işittiğin bir şeyi. Nil kıyılarında yüce kralın gölcüklerinde yetiştirilen balıkları kendi gözlerinle gördüğünü sanmıyorum, ama kendi ülkende havuzlarda yetiştirilen balıkları belki görmüşsündür.

GENÇ SOKRATES - Elbette gördüm. Öbürlerini de başkalarından çok duydum.

YABANCI - Thesalia ovalarında gezmedinse bile, oralarda kaz ve turna sürüleri yetiştirildiğini herhalde işitmiş, işittiklerine de inanmışsındır.

GENÇ SOKRATES - Evet.

YABANCI - Sana bunları sormam, böyle sürüler halinde yetiştirilen hayvanların hem kara, hem su hayvanları olduğunu belirtmek içindir.

GENÇ SOKRATES - Doğru.

YABANCI - Benim gibi sen de "birlikte yetiştirme bilgisi su hayvanları sürülerinin yetiştirilmesi ve kara hayvanları sürülerinin yetiştirilmesi olarak ikiye bölünmelidir" der misin?

GENÇ SOKRATES - Evet.

YABANCI - Krallık bilgisinin bu iki bölümünden hangisinde olduğunu sormaya da hacet yok, bu besbelli değil mi?

GENÇ SOKRATES - Elbette.

YABANCI - Karada yetişen sürülerin nasıl bölüneceğini de kim olsa bilir, öyle değil mi?

GENÇ SOKRATES - Nasıl bölünür?

YABANCI - Uçanları yürüyenlerden ayırt ederiz.

GENÇ SOKRATES - Çok doğru.

YABANCI - Siyasal hayvanı nerede arayacağız? Bir budala bile onun yürüyen bir varlık olduğunu bilmez mi?

GENÇ SOKRATES - Elbette.

YABANCI - Bir çift sayının yarı yarıya bölünmesi gibi, yürüyen hayvanların yetiştirilmesi de bölünebilir.

GENÇ SOKRATES - Evet.

YABANCI - Şuna işaret edeyim ki burada, sözümüzün erişmek istediği bölüme ya da sınıfa giden iki yol gözüküyor. Biri, küçük bir parçayı kesip büyüğünü bir yana bırakmak yolu, daha kestirme bir yol ; öteki ise, olabildiğince ortadan bölelim diye koyduğumuz ilkeye daha uygun, fakat daha uzun bir yoldur. Hangisini istersen onu seçebiliriz.

GENÇ SOKRATES - İkisini de kullanamaz mıyız?

YABANCI - Bir arada mı? Sorduğun şeye bak! Sırayla, birbiri ardınca kullanırsak elbette olur.

GENÇ SOKRATES - Öyleyse sırayla, ikisini de kullanalım.

YABANCI - Sonuna yaklaştığımız için bu pek zor olmaz. Başlangıçta ya da ortalarda olsaydık bu isteğini yerine getirmekte duraksardım. Ama şimdi dilediğin gibi olsun. Henüz dinçken uzun yoldan başlayalım, daha iyi ilerleriz.

GENÇ SOKRATES - Dinliyorum.

YABANCI - Evcil, yürüyen hayvanları doğa iki sınıfa ayırmıştır.

GENÇ SOKRATES - Hangi ilkeye göre?

YABANCI - Birinciler boynuzludur, ötekiler boynuzsuzdur.

GENÇ SOKRATES - Öyle.

YABANCI - Yürüyen hayvanların yetiştirilmesi bilgisi de buna uygun olarak ikiye ayrılır ; şimdi ikisini de tanımla bakalım. Bu bölümlere ad bulmaya kalkarsan fazla dolambaçlı bir işe girişmiş olduğunu anlayacaksın.

GENÇ SOKRATES - Ne diyeyim, öyleyse?

1 Yorum

Adsız
22 Temmuz 2008 15:51  

bence cok bilgilendirici bir yazı bir felsefe öğrencisi olarak cok hosuma gitti

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP