ARİSTOTELES'TE MUTLULUK KAVRAMI
|
Sabri BÜYÜKDÜVENCİ
1993 Felsefe Kongresinde sunulan bildiridir.
Sayın Başkan, Değerli dinleyenler,
Tebliğimde Aristoteles'te 'mutluluk' kavramını çözümlemeye çalışarak insanın eğitilmesine ilişkin bazı belirlemelere ulaşmayı deneyeceğim. Aristoteles'in bu konudaki temel yargısı çıkış noktamı oluşturmaktadır; O'na göre tüm insanlar mutluluğu arar. Mutluluk insan yaşamının ereğidir: "Mutluluk ya da insansal iyi ruhun mükemmel olana uygun biçimde ya da çeşitli mükemmellikler arasında en iyisine uygun olarak etkinliğidir...
Bu etkinlik yaşam boyu sürmek durumundadır" (Ethics, I, 7, 1098a), Şimdi nasıl oluyorda mükemmel etkinlikleri sürdürme drurumunda oluyoruz? Bu, doğuştan mıdır? Öğretimle mi yoksa alışkanlıkla mı kazanılır? Aristoteles bunun doğuştan olmadığını savlar; Tanrısal bir yetenek te değildir bunlar çünkü Metafiziğinden anlaşıldığı kadarıyla (Tanrı) herhangi birşey yapan ya da veren olarak düşünülemez. Duyusal yetkinlik dışında bunlar Tanrı vergisi değildir. Doğal donanımın dışında geri kalan eğitimin başarısıdır ya da başarısızlığı. Aristoteles'e göre insan yaşayan bir organizmadır; ruhu olan bir beden. Tıpkı genç meşe ağacının tam olarak gelişmiş bir meşe ağacı biçim ve etkinliğini kazanma isteği ve çabası içinde olması gibi gelişmemiş, form kazanmamış insan da güçlerinin mükemmel bir işleyişine ulaşmayı amaçlamaktadır. Başka bir deyişle, her varlığın ergo'nu (işlevi) kendi formunu elde etmek ve kendine özgü uygun etkinliği yerine getirmektir. Daha fazlasını yapamaz. İnsan-altı organizmalarda bu başarı doğal olarak gerçekleşirken insanda kendi çabasının işe koşulmasına bağlı olmaktadır. Bu da zorunlu olarak bir dizi aşamaları içerir. Çok kısa bir yaşam bu nedenle mutlu bir yaşam değildir (Aristoteles'in, çocukların mutlu olamayacağını söylemesinin nedenlerinden biri de budur; diğeri ise onların henüz mükemmel etkinlik için yetkin olmamalarıdır.).
Aristoteles, Etiğinde, mutluluğun ruhun mükemmele uygun etkinliği olduğunu söyledikten sonra şunu ekler: "... Şayet birçok mükemmellik varsa bunların en iyisi ve en yetkinine uygun olan etkinlik" en mükemmel olanıdır. Bu noktada ortaya çıkan soru, ruhun hangi etkinliklerinin en mükemmel olduğudur; Ahlaksal olan mı yoksa anlığın etkinliği mi? Bu soruya ilişkin çözümlemeler Aristoteles'in Etiğinin IL, VIL, ve X. kitaplarında ve Politika'nın VII. kitabında yer almaktadır.
Bilindiği gibi Aristoteles üç tür düşünme ayırmaktadır; kuramsal, Uygulamalı, Yaratıcı. Buna göre üç esas zihinsel erdem vardır: Birincisine Sophia, ikincisine Phronesis ve üçüncüsüne de 'techne' der. Saf entellektüel etkinlik ahlaksal, siyasal ya da askeri etkinliklerden daha mükemmeldir. Anlığın mükemmel etkinliği ergonunu (işlevini) iyi bir biçimde yerine getirdiği etkinliktir. Ne zaman anlık işlevini iyi bir şekilde yerine getirmektedir? Anlığın ereği hakikat ya da hakikati bilmektir. Hakikate ulaşma anlığın işlevidir. Kuramsal düşünme hakikate ulaştığında mükemmeldir. Bu en yüksek kavramların bilinmesine Aristoteles 'theoria' der. Theoria'ya yönelmekle insan tam bir mutluluğa ulaşır. Bu yönelişte 'sezgi' ve 'bilim' önemli yer tutar. Aristoteles'in sezgi ile kastettiği temel kavramları ve öncülleri kavrama yeteneğidir. Bilim ise sezgi ile kavranılan temel öncüllerden geçerli sonuçlar çıkarabilme yeteneğidir. Bu sezgi ve tümdengelimi i akıl yürütmenin birleşmesiyle 'akıl' birçok alanda belirli bilgi sistemleri geliştirebilmektedir. Kuramsal aklın konusu değişen, rastlantısal olan değil, zorunlu ya da değişmeyendir ve üç alanda yer alır: Fizik (Biyoloji ve Psikoloji'yi de içerir), Matematik (sayılar, üçgenler, vs.) ve Metafizik. Aristoteles, mutluluk tefekkür (düşünüm) dür dediği zaman demek istediği kuramsal akim bu üç alandaki işlemesidir. Tefekkür (düşünüm) yaşamı kendi içinde değerlidir ve meselenin özünü bilmeye yöneliktir.
Pratik (uygulamalı) akıl ise ne yapılacağını bilmekle ilgilidir. Kuramsal düşünmede amaç hakikati yalnızca kendisi için bilmekken, Pratik düşünmede amaç hakikati ahlaksal ve siyasal eylemi de hesaba katarak bilmektir. Yaratıcı düşünmede ise amaç hakikati birşey yapma amacıyla bilmektir. Aksiyon adamı, şeylerin nasıl olduklarını düşünse bile asıl ezeli olanı değil, göreli olanı ve şimdiyi düşünmektedir.
Bu durumck ahlaksal mükemmel etkinlik kendi içinde mükemmel bir etkinlik olmasına katsın aynı zamanda bir araç olarak ya da sonuçları nedeniyle de arzu edilir. Her pratik yapıp-etmenin var oluş nedeni yaratanda bulunur, yaratılmış şeylerde değil. Bu nedenle birşey ortaya koymak amacı taşıyan 'techne'nin ereği kendi içinde değil, birşey ortaya koymadadır. Bu nedenle, ereği kendi içinde olan tefekkür (düşünüm) en yüksek mutluluktur. Ahlaksal, siyasal ve askeri türden bir mutluluk oluşturmaktadır.
Öyleyse 'mutluluk' bir tür çalışmayla ya da 'eğitimle' kazanılır. Burada Aristoteles'in demek istediği; bir tür eğitimle belirli erdemleri kazanarak kendimizi mükemmel zihinsel ve pratik etkinliğe vermemiz durumudur. Bu durumda eğitimin üç öğesi söz konusu olmaktadır: Doğumla gelen, eğitimle edinilen ve akü yürütmeyle öğrenilen. Bu belirleme aynı zamanda mükemmel etkinliklere ulaşabilmenin yolunu da göstermiş olmaktadır. Bu belirlemeyi bir soru daha ekleyerek açmak istiyorum. Hangi tür erdemler geliştirilmek durumundadır? Bu soruya Aristoteles'in verdiği yanıt, iyi yaşama yol açacak tüm erdemler şeklindedir. Bu konuda "Politika'sında uzun bir liste vardır: Cesaret, Ölçülülük, adalet, doğruluk, dostluk, haksızlığa karşı koyma, espri yeteneği, ruh yüceliği, vb. bunlardan birkaçıdır.
Zihinsel erdemler öğretim yoluyla kazanılabilir. Bu nedenle zaman ve deneyim gerektirir. Diğerleri ise yalnızca öğretimle gerçekleştirilemez. Alışkanlık kazandırma ya da uygulama yoluyla öğretilebilirler. Yani, ahlaksal erdemler alışkanlık kazanma sonucu ortaya çıkar; belirli duygu ve istemleri denetim altında tutmakla gerçekleşir. Oysa insan için en yüksek ve gerçek mutluluk, kuramsal bilim ve felsefede anlığın hiçbir kayıt ve sınırlama altında kalmadan yaşama geçirilmesinde yatar. Ahlaksal erdemlerin doğası ise 'altın orta' ya da bir tür dengedir. Bu nedenle doğru eylemler kendilerine göre değil aşırılıklarına göre değerlendirilebilir. Bu noktada Aristoteles'in erekçi mi (teleologist) yoksa deontologist mi olduğu tartışılmaktadır. Bu konuda ayrıntıya girmek istemiyorum. Ancak O'na göre öfke, para harcama, yemek yeme gibi konularda kişi iki şekilde yanılabilir; aşırıya kaçmak ya da eksik davranmak. Ve bu nedenle doğru yol ölçülü olmakta yatmaktadır. Her bir erdem için iki kusur söz konusudur. Ancak 'altın orta' herkes için aynı değildir; görecelik vardır. Söz gelimi, 'öfke' meselesinde erdemli davranış kızgınlık ile kayıtsızlık arasında bir orta yoldur . Tehlike karşısında cesaret erdemi atılganlık ile korkaklık arasında bir orta yoldur. Bu, ünlü 'altın orta' doktrinidir. Ancak gerçekten bize ahlaksal mükemmel eylemin ölçütünü vermekte midir? Öyle görülüyor ki, iki aşırılık arasında orta noktayı bulacak matematiksel bir formül söz konusu değildir. Aristoteles'in bu konudaki yakıaşımı şudur: "...Herhangi birşeyde ortayı bulmak güçtür ... herkes kızabilir... ancak doğru kişiye, yeterince, doğru zamanda ve doğru bir şekilde kızmak kolay değildir..."
(Ethics, II, 9, 1109a.)- Başka bir deyişle, 'ortayol'un ne olduğunu anlamaya çalışarak 'doğru'nun ne olduğunu bulamayız; doğru'nun ne olduğunu anlayarak 'orta yol'u bulmak durumundayız. Burada doğru eylem matematiksel bir formül ile değil geometrik bir orantı ile belirlenmiş bir 'orta yol'dur. Başka bir deyişle, ahlaksal mükemmel eylemde benim ölçüm başkasıdır; söz gelimi, sindirim güçlerin normal insanın ki gibiyse alman gereken besin miktarıda normal insanın gereksinim duyacağı miktarda olacaktır. Konu çocuk olduğunda cevap için öğretmenine gidebilir, ancak öğretmenin ölçütü nedir? Nasıl bilmektedir? Zaman zaman Aristoteles'in verdiği yanıt şöyledir; 'iyi insan' doğru olanın ölçüsüdür; yani, iyi insanın doğru olduğunu düşündüğü şey doğrudur. Belki de böyledir ancak o zaman ilk önce 'iyi insan'in kim olduğınu belirlemek için bir ölçütümüz olmalıdır ve problem de burada yatmaktadır. Görülen o ki, izlenecek orta yolu ya da yapılacak doğru şeyi belirlemede hiçbir ölçüt ya da ilke bulunmamaktadır; bunu kişi ancak her bir özel durumda bu tür sezgi ile, ahlak duygusu ile ya da tecrübe ve eğitimle kazanılan mükemmellik duygusu ile söyleyebilir. Önemli olan doğru ya da soylu olanı yapmada zevk duyma eğilimini geliştirmektir. Şayet insan tüm tercih ve eylemlerinde bu eğilimi gösterirse kendisi ve eylemleri tam olarak doğru ya da iyidir. Kuşkusuz insanlar ve eylemleri salt doğru olanı yapmaya çalıştıklarından dolayı ahlaksal olarak mükemmel değildir; aynı zamanda gerçekten doğru olanı yapıyor olmaları gerekir. Başka bir deyişle, iyi niyet kadar bilgi de gereklidir. Burada kanımca ortaya çıkan sorun ölçen, biçen, hesaplı bir akıl tutumunun önerilmesidir. Bunun ise gençlerden çok orta yaşlılara uygun olduğu da düşünülebilir. Fedakarlık, kahramanlık durumları söz konusu olduğunda bu ilkenin yeterliği tartışmalı olmaktadır.
Özetle, insan yaşamının amacı ve buna nasıl ulaşılabileceği sorunu Aristoteles'in temel sorunudur. Bu soru ve sorun kaçınılmaz olarak bir eğitim tartışmasını da gündeme getirmektedir. İnsanın gelişimi kendi ellerindedir. Bu noktada Aristoteles'te varoluşçu motifler gözlenmektedir. Akıl gücüne sahip bir varlık olarak insan kendi gelişiminin yönünü belirlemede bir ayrıcalığa ve sorumluluğa sahip olarak görülmektedir. 'Batı felsefesi Platon ve Aristoteles'e düşülen bir dipnottan ibarettir' belirlemesi bu bağlamda da geçerliğini sürdürmektedir. John Dwey incelendiğinde bu daha da açık olarak gözlenmektedir. ' Yaparak-yaşayarak öğrenme' ilkesi buna bir örnektir. Oysa Aristoteles bu ilkeyi 'ahlaksal erdemler' alanı için öngörmektedir.
Sözün özü, Aristoteles'in deştiği sorun hala önemini korumaktadır. Şayet insanın eğitimiyle uğraşanlar birçok meşguliyetleri arasında bir an için durup 'tüm bunları ne amaçla yapıyorum?' diye kendilerine bir soru yöneltebilirlerse, sanıyorum, işlevlerini daha yetkin kılma yolu da açılmış olacaktır.
KAYNAKLAR
Aristoteles. Politika (çev. Mete Tuncay), Remzi Kitabevi yayını, İst. 1983.
Emest Barker. The Politics of Aristotle, New York: Galaxy Books, Oxford University Press, 1962.
Bedia Akarsu. Ahlak Öğretileri, Remzi Kitabevi, İst. 1982.
H.H. Joachim. Aristotle: The Nichomachaen Ethics, Oxford: The Clarendon Press, 1951.
Mübahat Türker-Küyel. Aristoteles ve Farabi'nin Varlık ve Düşünce Öğretileri, DTCF Yayını, Ankara 1969.
W. D. Ross, Aristotle, Cleveland: Meridian Book, Inc., The World Publishing Company, 1959.
W.K.C.Guthrie. The Greek Philosophers-From Thaïes to Aristotle, Methuen and co ltd, London 1967.
F.E.Peters. Greek Philosophical Terms:A Historical Lexicon, New York University Press.
Jacques Maritain. Education at the Crossroads, New Haven: Yale Paperbounds, Yale University Press, 1960.
William K.Frankena. Three Historical Philosophies of Education, Keystones of Education Series, Scott, Foresman and Company, Glenview, Illinois, 1965.
2 Yorumlar
Çok güzel derlenmiş bir yazı olmuş.Aristonun mutluluk kavramını biraz, yolda olmaya benzettim.
Şaçma kendimi daha fazla yoramam