Jacques Derrida ve yorumbilim
|
Derrida, radikal yorumbilim (hermeneutic) yapmaktadır. Epistemoloji bilginin nasıl olanaklı olduğunu araştırıyor. Bunun için epistemolojide insan zihninin dış gerçeği temsil edip edemiyeceği sorunu ön plana çıkıyor. Oysa yorumbilimde anlamanın olanaklı olup olmadığı, yani bilginin anlama bağlamına göre göreliliği ortaya konuyor.
Bu halde de esas sorun bir metinin ne biçimde okunacağına gelmektedir. Derrida'nın da esas üzerinde durduğu bir metnin okunması üzerine düşünmek oluyor. Metini üzerinde çalışılan nesnel bir gerçeklik olarak almanın iki sonucu vardır. Bunlardan birincisi dış gerçekliğin zihinde temsil edilebilirliği sorunuyla karşılaşmaktan kurtulmaktır. Bu dış gerçekliği yadsımak değil, bunun niteliği üzerinde durmamak oluyor. Buna karşılık yüklenilen bedel, ilerlemeden vazgeçmektir. İlerleme kavramı temsil ile yakından ilişkilidir. Aşama aşama gerçeğe yaklaşılabileceği kabulü terk ediliyor. İkinci sonuç olarak, metni yazanın niyetinin ne olduğunun araştırılması terk ediliyor. Niyet, sınanamaz bir hipotez haline geliyor. Okunan ve anlam verilmeye çalışılan sadece metin ne ise o oluyor.
Derrida'nın metnin okunması üzerindeki yorumlarında gizli bir anlam arayışı ya da dış gerçeklikle ilişkili bir nedensel ilişki arayışı yok. Kullanılan dilin semantik özelliklerine eğilmiyor. çözümlemesini dilin sentaks özellikleri üzerine kuruyor.
Derrida'ya göre bir metni yazan yazarlar onu diğer metinleri esas alarak yaratıyorlar. Başka bir deyişle bir metin ancak bir başka metine referans verebilmektedir. Çünkü bir dil için anlamı belirleyecek tek bir başvuru çerçevesi (transendental signifıed) kurulamaz. Bir toplumdaki kültürel yaşam birbirine göndermeler yapan bir seri metinden oluşmaktadır. Bu yaşâmda birbiriyle kesişen metinler yeni metinler üretmektedir. Bu metinler arasındaki göndermelerin oluşturduğu dokümanın kendine özgü bir dinamiği ve yaşamı vardır. Metinlerin birbirleriyle sürekli karşılıklı etkileşimi yüzünden, bu metinlerin anlamına hakim olmaya çalışmak boşuna bir çabadır. (Ne tek , ne de kararlı bir anlam üretilmektedir. Metin hem üretenin, hem tüketenin anlam üretimine katıldığı bir şey olmaktadır. Bu katılımın maliyeti ise bir ölçüdeki iç tutarsızlıktır. Bir metnin dekonstrüksiyonu için Derrida bir metnin içine bakıyor, bir metni diğerine çözüyor ya da bir metni diğerine inşa ediyor.
Dekonstrüksiyon yazarın anlamı dikte etme gücünü elinden alıyor. Derrida'nın dekonstrüksiyonu bir metinin nasıl çalıştığından çok, nasıl çalışmadığını ya da kendi aleyhine çalıştığını gösteriyor. Dekonstrüksiyon stratejisi metnin dayandığı kavramların hiyerarşisini belirleyip onu tersine çevirmeye, metnin oluşturduğu sistemde yer değiştirmeleri yapmaya dayanıyor. Bu ona müdahale imkânlarının nerede olduğunu gösteriyor. Karar verilemez karşıtlıkları sergileyerek metnin yorumunun değişmesini hızlandırıyor. Bu değişme kaçınılmaz tek bir yoruma yaklaşmayı sağlamıyor, tersine dekonstrüksiyon pratiği . Yorumların çeşitlenmesini artırıyor. Derrida'nın "differance" kavramı hem farklı olmayı hem de kararı başkasına bırakmayı içeriyor.Derrida'nın dekonstrüktivizmi strüktüralizminde metafızik bir ka- lıntı görmektedir. Strüktüralizmin değişmez bir insan kavramı geliştırmesine karşı çıkmaktadır Her yorumlama kişinin kendi anlayışıyla sınırlıdır. Bu nedenle hep yeniden yorumlama yapılmalıdır. Derrida’ya göre yorumlardan bağımsız birkişi ya da benlik yoktur.
Derrida, epistemolojiye karşı çıkarak yorum bilim alanını benimserken, geleneksel yorumbilimden önemli bir ayrılma gösteriyor. Geleneksel yorumbilimde dekonstrüksiyondan sonra varılmak istenilen bir aşama olarak rekonstrüksiyon vardır. Metnin arkasındaki bütünlüğü keşfederek, gerçeği yeniden kurmaya çalışır. Derrida bu konuda bulaştırma (dissemination) kav- ramını getirerek yeni bir tutum içine girmiştir. Derrida'nın böyle bir yaklaşımı önermesindeki temel dayanağı karar verilemezlik olmaktadır. Bu rekonstrüksüyonu engellemektedir. Derrida'da kârar verilemezlik sentaks düzeyinde ortaya konulmaktadır. Karşıt anlamlar ya da karar verilemezlik önce bir kelimede ya da bir ifadede saptanmaktadır. Bundan sonra hiçbir ahlaksal ya da metodolojik zorunluğa bağlı. olmadan sentaksa ilişkin bağlarla yayılımı yorumlama oyunu içinde ele alınmaktadır. Derridâ ya göre karar verilemezi saptamakla yetinmesi yorumbilimin fakirliğini göstermektedir, yorumun zenginleşmesi ve renklenmesi "dissemination" ile olmaktadır. "Hermeneutic"in sınırına ulaştığı noktada, "dissemination" henüz başlamaktadır.
Postmodernizm tartışmaları içinde çalışmalarına sık sık başvurulan bu üç düşünürün bilgiye yaklaşımlarında çok ciddi farklılıklar olduğu açıktır. Feyerabend'in bir- çok geleneğin bir arada bulunabileceğini kabul eden çoğulcu bilim yaklaşımı ile Lyotard'ın dil oyunlarına dayanan yalnızca yerel betimlenmelerin olanaklı olduğunu ileri süren, bilimin paralojilerle gelişeceğini söyleyen yaklaşımı ve en nihayet Derrida'nın metinlerin yorumunun sürekli değiştiğini ve metinlerdeki karar verilemezliklerin "disseminate" ettiğini kabul eden yaklaşımları arasında önemli farklilıklar hatta uyuşmazlıklar vardır. Bunların herbirine dayanarak, bilginin gelişimi için değişik senaryolar kurulabilir. Oysa postmodernizm ne bu senaryolardan biri doğrultusun- da ilerlemeyi öngörmektedir ne de bu değişik yaklaşımların içsel bağlantısını kurmaktadır ya da birinden diğerine geçişlerin açıklamasını yapmaktadır. Ama bunların hepsinin görünen ortak özelliklerini kapsayan bir genelleme ile postmodernizm tanımlanmaya çalışılmaktadır.
Bu halde de esas sorun bir metinin ne biçimde okunacağına gelmektedir. Derrida'nın da esas üzerinde durduğu bir metnin okunması üzerine düşünmek oluyor. Metini üzerinde çalışılan nesnel bir gerçeklik olarak almanın iki sonucu vardır. Bunlardan birincisi dış gerçekliğin zihinde temsil edilebilirliği sorunuyla karşılaşmaktan kurtulmaktır. Bu dış gerçekliği yadsımak değil, bunun niteliği üzerinde durmamak oluyor. Buna karşılık yüklenilen bedel, ilerlemeden vazgeçmektir. İlerleme kavramı temsil ile yakından ilişkilidir. Aşama aşama gerçeğe yaklaşılabileceği kabulü terk ediliyor. İkinci sonuç olarak, metni yazanın niyetinin ne olduğunun araştırılması terk ediliyor. Niyet, sınanamaz bir hipotez haline geliyor. Okunan ve anlam verilmeye çalışılan sadece metin ne ise o oluyor.
Derrida'nın metnin okunması üzerindeki yorumlarında gizli bir anlam arayışı ya da dış gerçeklikle ilişkili bir nedensel ilişki arayışı yok. Kullanılan dilin semantik özelliklerine eğilmiyor. çözümlemesini dilin sentaks özellikleri üzerine kuruyor.
Derrida'ya göre bir metni yazan yazarlar onu diğer metinleri esas alarak yaratıyorlar. Başka bir deyişle bir metin ancak bir başka metine referans verebilmektedir. Çünkü bir dil için anlamı belirleyecek tek bir başvuru çerçevesi (transendental signifıed) kurulamaz. Bir toplumdaki kültürel yaşam birbirine göndermeler yapan bir seri metinden oluşmaktadır. Bu yaşâmda birbiriyle kesişen metinler yeni metinler üretmektedir. Bu metinler arasındaki göndermelerin oluşturduğu dokümanın kendine özgü bir dinamiği ve yaşamı vardır. Metinlerin birbirleriyle sürekli karşılıklı etkileşimi yüzünden, bu metinlerin anlamına hakim olmaya çalışmak boşuna bir çabadır. (Ne tek , ne de kararlı bir anlam üretilmektedir. Metin hem üretenin, hem tüketenin anlam üretimine katıldığı bir şey olmaktadır. Bu katılımın maliyeti ise bir ölçüdeki iç tutarsızlıktır. Bir metnin dekonstrüksiyonu için Derrida bir metnin içine bakıyor, bir metni diğerine çözüyor ya da bir metni diğerine inşa ediyor.
Dekonstrüksiyon yazarın anlamı dikte etme gücünü elinden alıyor. Derrida'nın dekonstrüksiyonu bir metinin nasıl çalıştığından çok, nasıl çalışmadığını ya da kendi aleyhine çalıştığını gösteriyor. Dekonstrüksiyon stratejisi metnin dayandığı kavramların hiyerarşisini belirleyip onu tersine çevirmeye, metnin oluşturduğu sistemde yer değiştirmeleri yapmaya dayanıyor. Bu ona müdahale imkânlarının nerede olduğunu gösteriyor. Karar verilemez karşıtlıkları sergileyerek metnin yorumunun değişmesini hızlandırıyor. Bu değişme kaçınılmaz tek bir yoruma yaklaşmayı sağlamıyor, tersine dekonstrüksiyon pratiği . Yorumların çeşitlenmesini artırıyor. Derrida'nın "differance" kavramı hem farklı olmayı hem de kararı başkasına bırakmayı içeriyor.Derrida'nın dekonstrüktivizmi strüktüralizminde metafızik bir ka- lıntı görmektedir. Strüktüralizmin değişmez bir insan kavramı geliştırmesine karşı çıkmaktadır Her yorumlama kişinin kendi anlayışıyla sınırlıdır. Bu nedenle hep yeniden yorumlama yapılmalıdır. Derrida’ya göre yorumlardan bağımsız birkişi ya da benlik yoktur.
Derrida, epistemolojiye karşı çıkarak yorum bilim alanını benimserken, geleneksel yorumbilimden önemli bir ayrılma gösteriyor. Geleneksel yorumbilimde dekonstrüksiyondan sonra varılmak istenilen bir aşama olarak rekonstrüksiyon vardır. Metnin arkasındaki bütünlüğü keşfederek, gerçeği yeniden kurmaya çalışır. Derrida bu konuda bulaştırma (dissemination) kav- ramını getirerek yeni bir tutum içine girmiştir. Derrida'nın böyle bir yaklaşımı önermesindeki temel dayanağı karar verilemezlik olmaktadır. Bu rekonstrüksüyonu engellemektedir. Derrida'da kârar verilemezlik sentaks düzeyinde ortaya konulmaktadır. Karşıt anlamlar ya da karar verilemezlik önce bir kelimede ya da bir ifadede saptanmaktadır. Bundan sonra hiçbir ahlaksal ya da metodolojik zorunluğa bağlı. olmadan sentaksa ilişkin bağlarla yayılımı yorumlama oyunu içinde ele alınmaktadır. Derridâ ya göre karar verilemezi saptamakla yetinmesi yorumbilimin fakirliğini göstermektedir, yorumun zenginleşmesi ve renklenmesi "dissemination" ile olmaktadır. "Hermeneutic"in sınırına ulaştığı noktada, "dissemination" henüz başlamaktadır.
Postmodernizm tartışmaları içinde çalışmalarına sık sık başvurulan bu üç düşünürün bilgiye yaklaşımlarında çok ciddi farklılıklar olduğu açıktır. Feyerabend'in bir- çok geleneğin bir arada bulunabileceğini kabul eden çoğulcu bilim yaklaşımı ile Lyotard'ın dil oyunlarına dayanan yalnızca yerel betimlenmelerin olanaklı olduğunu ileri süren, bilimin paralojilerle gelişeceğini söyleyen yaklaşımı ve en nihayet Derrida'nın metinlerin yorumunun sürekli değiştiğini ve metinlerdeki karar verilemezliklerin "disseminate" ettiğini kabul eden yaklaşımları arasında önemli farklilıklar hatta uyuşmazlıklar vardır. Bunların herbirine dayanarak, bilginin gelişimi için değişik senaryolar kurulabilir. Oysa postmodernizm ne bu senaryolardan biri doğrultusun- da ilerlemeyi öngörmektedir ne de bu değişik yaklaşımların içsel bağlantısını kurmaktadır ya da birinden diğerine geçişlerin açıklamasını yapmaktadır. Ama bunların hepsinin görünen ortak özelliklerini kapsayan bir genelleme ile postmodernizm tanımlanmaya çalışılmaktadır.