Çözümlenememiş Bir Tarih Sorunu: Şeyh Bedreddin - 4
|
Bu da bizi geçmiş ile tarihin farklı şeyler olduğunu, tarihin geçmişe dair ama kategorik olarak ondan farklı bir söylem olduğunu ileri süren Jenkins'in savını, Bedreddin olayı özelinde daha da geliştirmeye ya da bir parça "abartmaya" yöneltir.(62) Şeyh Bedreddin Olayı'na ilişkin yazılanlardan çıkan sonuç, bu tarihin geçmişe dair ama bugüne ait bir söylemsel etkinlik olduğudur. Bunu derken "tarih bugün yazılmaktadır"dan öte bir şey söylemek istiyorum. Şeyh Bedreddin örneğinde -ki bunun ne ölçüde diğer tarihsel örnek olaylar açısından da geçerli, daha da öte Türkiye tarihçiliğinin geneline ilişkin bir tespit olabileceğini tartışmak gerekir- tarih, daha doğrusu tarih yazımı geçmişle değil aslında "bugün"le ilgilidir. Adına tarih denilen yazılı malzemenin içinde biz görünürde geçmişi, ama satır aralarında, daha doğrusu fısıltı halinde "bugün"ü bulmaktayız. Tarih üretmek için "geçmiş"e bakıp onu okumaya çalışanlar, yaşamakta oldukları "bugün" tarafından koşullandırılmaktalar. Değerler, ideolojik bakış açıları, epistemolojik önkabuller ve bugünün teknik kavram ve kategorileri burada devreye girmektedir.(63) Bir başka deyişle, tarih, içerisinde yazıldığı dönemin yani "bugün"ün kavramsal materyali ile yazılmaktadır.(64) Dolayısıyla bu okumalar bize bir geçmiş olay ya da şahsiyeti, örneğin Bedreddin'i anlama imkânı sunmaktan çok, bunu yapıyor gibi görünerek aslında "özgül", yani her kim kaleme alıyorsa ona ait bir bugünü anlatmaktadırlar. O zaman, bize Carr tarafından önerilen, tarihini okumadan önce tarihçinin kim olduğunu öğrenme, yani tarihçiden metne doğru bir yol izlemenin ötesinde, metinden tarihçiye veya tarih üzerine yazan her kimse ona doğru izlenebilecek bir yol olduğunu da düşünebiliriz.
Bu haliyle tarihi, Carr'ın 19. yüzyılın olgucu-pozitivist tarih anlayışına karşı bir ara formül olarak ifade ettiği şekilde olgular ile tarihçi veya geçmiş ile bugün arasında bir "diyalog" şeklinde tanımlamak hayli iyimser kalacaktır.(65) En azından, bunun "nasıl" bir diyalog olduğu üzerine kafa yormalı, "taraflar" (geçmiş ile bugün) arasındaki eşitsizlik durumunu fark etmeli,(66) bugünün aktörlerinin geçmiş üzerindeki manipülasyonlarını, dolayısıyla tahakkümünü tespit etmeli ve son olarak da "bir iktidar söylemi olarak tarih" başlıklı bir tartışmaya adım atmalıyız, diye düşünüyorum. Tabii bu arada Osmanlı tarihinin en çarpıcı isyan olaylarından birinin altına imza atmış görünen Bedreddin'i de geçmişin derinliklerinden bir kez daha, bu defa bizlere karşı, "Ben de halümce Bedreddinem" diye isyan ettirmemeye dikkat etmeliyiz.
Tayfun Atay - Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek Sempozyum Bildirileri İstanbul, 1998
Notlar:
* İlk kopyası on yıl önce kaleme alınmış olan bu yazının hem o dönemde, hem de yeniden gözden geçirilerek son şeklinin verildiği yakın dönemde biçimlenmesindeki önemli katkılarından dolayı Prof. Ahmet Yaşar Ocak'a teşekkür ederim.
1. Tarık Günersel, "Tarih Nedir?", Birikim, Sayı: 32, 1991, s. 83.
2. Böylesi "romantik" bir tarih algısı ve tarihe yaklaşım tarzının bir örneği olarak, bkz. Will ve Ariel Durant, Tarihten Dersler (Çev. B. Güvenç), İstanbul, 1992, s. 13-15.
3. Örneğin Özbaran'a kulak verecek olursak: "Geçmiş değişmiyor şüphesiz, ancak bizim geçmişi algılama, kabullenme, yönlendirme niyetlerimiz sürekli değişiyor. Her bir kuşak kendi ilgi ve kaygısı doğrultusunda, yetenek ve gücünün elverdiği kadarıyla geçmişi yeniden inceliyor". S. Özbaran, Tarih, Tarihçi ve Toplum, İstanbul, 1997, s. 128. Benzeri yaklaşıma daha uzak dönemden "seçkin" bir örnek olarak da John Dewey’in şu sözleri zikredilebilir: "Tarih kendi [oluşum] sürecinden kaçamaz. Bu nedenle her zaman yeniden yazılacaktır. Yeni bir bugün [abç] doğduğunda, geçmiş [abç] de [artık] başka/farklı bir bugünün geçmişi olur" (J. Dewey, "Historical Judgements" (1938), The Philosophy of History in Our Time içinde, der. H. Meyerhoff, New York, 1959, s. 172.
4. Carr'dan yaklaşık 30 yıl sonra tarihin "ne"liği, doğası, amaçlarının tartışma konusu yapıldığı yakın döneme ait bir örnek olarak, bkz. K. Jenkins, Tarihi Yeniden Düşünmek (Çev. B.S. Şener), Ankara, 1997. Öte yandan kuşkusuz burada her yeni kuşakta yapılan tarih araştırmalarında daha önce sorulmamış sorular ortaya atılmaz demek istemiyoruz. Tabii ki her yeni kuşak tarihe bakarken daha önce formüle edilmemiş, veya edilememiş, "kuşaktan kuşağa, babadan oğula değişen" yeni sorularla da ortaya çıkabilir, yaşanılan dönemin beklentileri yeni soruların yönlendirilmesini sağlayabilir (Özbaran, a.g.e., 128).
5. Bu yetersizliği giderme yolundaki katkılar arasında ihmal edilemeyecek bir örnek olarak, bkz. Özbaran, a.g.e. Ayrıca bkz. S. Özbaran (haz.), Tarih Öğretimi ve Ders Kitapları, İzmir, 1998.
6. Özbaran, a.g.e., ss. 28-29.
7. Bu yaklaşım tarzına, Nazım'ın destan şiirinden başlayarak verilebilecek pek çok eser arasından yakın zamanlarda kaleme alınmış "taze” bir örnek olarak bkz. H. Baldemir, Şeyh Bedreddin'in Toplumsal Düzeni, İstanbul, 1995; özellikle "Şeyh Bedreddin Hareketinin Devrimci Özünü Günümüze Taşımak" başlıklı son bölüm (ss. 175-182).
8. Bedreddin'e ilişkin bu kısa biyografi ağırlıklı olarak şu kaynaklardan derlenmiştir: B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni, İzmir. 1957; C. Yener, Şeyh Bedreddin Varidat, İstanbul. 1970; N. Kurdakul, Bütün Yönleriyle Bedreddin, İstanbul. 1977.
9. Bu görüş söz konusu dönemin tahrir ve vakıf defterlerinden hareketle, önce Raif Yelkenci ve İ. Hakkı Konyalı gibi amatör tarihçiler, yıllar sonra da O. Şaik Gökyay tarafından ortaya atılmıştır. Bkz. R. Yelkenci, "Şeyh Bedreddin-Kimdir, nerede doğmuştur? Gençliği, akide ve inanışı, eserleri ve ölümü?", Tarih Dünyası, Sayı: 15-24, 1950-1951; İ. H. Konyalı, "Stalin'in Şeyhi Bedreddin-i Simavi", Tarih Hazinesi, Sayı: 1, 1950; O. Ş. Gökyay. "Şeyh Bedreddin'in Babası Kadı mı İdi?", Tarih ve Toplum, Cilt:7, 1984.
10. Bu noktaya özellikle dikkat çeken bir çalışma olarak, bkz. M. Balivet, "15. yüzyılda Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında dinsel kaynaşmanın iki yandaşı. Bir Türk: Simavnalı Bedreddin ve Bir Rum: Trabzonlu Georgias" (Çev. A. Uğur), Tarih ve Toplum, Cilt: 6, 1986. Wittek’e göre de Şeyh Bedreddin’in en önemli yanı, müslüman-hristiyan kaynaşmasını hedefleyen ortak bir din teorisi ile ortaya çıkması ve bunun isyan hareketine temel oluşturmasıdır (P. Wittek, "Ankara Bozgunundan İstanbul'un Fethine", (Çev. H. İnalcık). Belleten, Sayı: 27, 1943, ss. 586-587). Ayrıca bkz. Kurdakul, a.g.e. ve İ. Z. Eyüboğlu, Şeyh Bedreddin ve Varidat, İstanbul, 1987.
11. N. Hikmet, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı, Ankara, 1966.
12. O. S. Orhon, "Şeyh Bedreddin", Son Havadis, 29 Kasım 1969. Bu geleneğin ortaklığa kadınları da eklemeden edememesinin, kadını mal-mülk kategorisinde algılayan "tutucu" erkek-egemen zihniyetle ilişkilendirildiği bir değerlendirme olarak bkz. Baldemir, a.g.e., ss. 130-131.
13. Ç. Yetkin, Türk Halk Hareketleri ve Devrimler, İstanbul, 1974, ss. 133, 139. Bedreddin'i kavrayışı Yetkin'in çizgisinde olup daha uç bir noktaya varan Baldemir, "bugün gerçek anlamda Şeyh Bedreddin'i temsil edenler, marksist-leninist’lerdir. Onun özlediği toplumsal düzene karşılık düşen de sosyalizmdir" demektedir (Baldemir, a.g.e., s. 180).
14. S. Yerasimos, Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye, İstanbul, 1980, s. 116. Aynı görüşte olan Nutku, Bedreddin'in yaşadığı dönemde "devrimci" niteliği-Bedreddin'in değil- Osmanlı devlet anlayışının taşıdığını ve bu sisteme karşı olan Bedreddin'in, çağının dışında kalmış ütopist bir düşünür olduğunu söylemektedir. Ö. Nutku, "Simavnalı Şeyh Bedreddin ve Orhan Asena", Tiyatro 70, Sayı: 1, 1970.
15. Aktaran, G. Dilmen, "Tarih Oyunları ve Şeyh Bedreddin", Devrim, 24 Şubat 1970. Bu sözler Devrim'in 9. sayısında (1970) Nazım'ın destan şiirini tiyatroya uyarlayan Orhan Asena'nın "Simavnalı Şeyh Bedreddin" oyunu üzerine "imzasız" olarak yayımlanmış bir yazıda yer almış, ancak yazıya karşı kaleme alınan bazı eleştirilere cevabi bir yazısında Ortaylı yazının kendisine ait olduğunu açıklamıştır.
16. N. Gürsel, "Thomas Münzer, Şeyh Bedreddin, Nazım Hikmet", Toplum ve Bilim, Sayı: 4,1978, s.8.
17. Bu yaklaşımın savunulduğu kaynaklar olarak bkz. İ. H. Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Cilt: 1, İstanbul, 1971, ss. 161-163; Ç. Yetkin, a.g.e., 124-125; Z. F. Fındıkoğlu, Sosyalizm 1 (Şeyh Bedreddin), İstanbul, 1976, s. 94.
18. M. Ali Kılıçbay, Feodalite ve Klasik Dönem Osmanlı Üretim Tarzı, Ankara, 1985, s. 345.
19. F. Köprülü, Türk Edebiyatında ilk Mutasavvıflar, Ankara, 1984.
20. M. Akdağ, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, Cilt: 1 1243-1453, İstanbul, 1979, s. 339.
21. T. Timur, Osmanlı Toplumsal Düzeni, Ankara, 1979, s. 96.
22. H. İnalcık. The Ottoman Empire-The Classical Age 1300-1600, Londra, 1975, ss. 188-189.
23. A. Y. Ocak, Babaîler İsyanı-Aleviliğin Tarihsel Altyapısı Yahut Anadolu'da İslam-Türk Heterodoksisinin Teşekkülü, (Genişletilmiş İkinci Basım), İstanbul, 1996, ss. 155-156. Bu arada Prof. Ocak'ın şu günlerde Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan dağıtıma çıkmak üzere olan Osmanlı Toplumunda "Zındıklar ve Mülhidler" Yahut Dairenin Dışına Çıkanlar adlı kitabında Şeyh Bedreddin ve isyan hareketi üzerine kapsamlı bir değerlendirme içeren ve bu tarihsel olayın çözümsüzlüğünü ortadan kaldırma yolunda bize yeni açılımlar getireceği umudunu taşıdığımız bir bölümün yer aldığını da yeri gelmişken belirtelim.
24. Ş. Yaltkaya, "Bedreddin Simavî", İslam Ansiklopedisi, Cilt: II; B. Dindar, "Bedreddin Simavî", TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 5, 1992.
25. Konyalı, a.g.m., s. 3.
26. S. Cem, İslam İlahiyatında Şeyh Bedreddin, İstanbul, 1966, ss. 8-12.
27. A. Gölpınarlı, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin, İstanbul, 1966, s. 38-39.
28. Kurdakul, a.g.e., 12.
29. Varidat, Şeyh Bedreddin’in tasavvufa ilişkin olduğu söylenen ve İbn-i Arabi etkisinin hissedildiği panteist içerikli en meşhur eseridir. Eserin bizzat Bedreddin tarafından yazılmadığı, yaptığı sohbetlerin kendisinden sonra derlenmesinden oluştuğu söylenmektedir. Örneğin Cemil Yener, İncil, Tevrat, Kur'an ve Hadisler nasıl toplanmışsa, Varidat'ın da öyle toplanıp yazılmış olduğu görüşündedir (Yener, a.g.e., s. 44).
30. Gölpınarlı, a.g.e., s. 7, 19.
31. M. Ş. Yaltkaya, "Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin", Konuşmalar, Ankara, 1940, ss. 70-71.
32. B. Dindar, "Şeyh Bedreddin ve Presokratikler", Seminer, Sayı: 5, 1987, ss. 147-153.
33. Balivet, a.g.m.
34. Kaygusuz, a.g.e., ss. 198-199.
35. H. Z. Ülken, Türk Feylesofları Antolojisi, İstanbul, 1935, ss. 118, 121. Leibniz'in maddedeki bölünmez güç olarak monadları evrendeki bütün varlıkların özü olarak açıklaması (Monadoloji kitabı) doğrultusunda, Varidat'da yer alan, "Her zerrede âlemler mevcuttur" ifadesi Ülken için benzerliğe temel oluşturur. Spinoza'nın tanrı-doğa özdeşliğine dönük panteizmi, Varidat'ın "insan tesir itibariyle hak, teessür itibariyle kul ve mahlûktur" ifadesine benzer sayılmaktadır.
36. Aktaran, A. Cerrahoğlu, Şeyh Bedreddin Meselesi, İstanbul, 1966, s. 30.
37. Cerrahoğlu, a.g.e., s. 30; Gürsel, a-g-m. Anakronik benzetmeler bağlamında da karşıt görüşler ortaya konulmaya devam edilmektedir. Ernst Werner, Bedreddin ile Münzer’in (16. yüzyıl) yaşadıkları toplumların farklı toplumsal evrim aşamalarında bulunduğunu, eylemlerinin neden-sonuç bakımından farklı olduğunu, dolayısıyla böyle bir benzerliğin kurulamayacağım belirtmektedir (E. Werner, Büyük Bir Devletin Doğuşu-1300-1481 2-Halk Ayaklanmaları ve Askeri Feodalizm, İstanbul, 1988, ss. 53-54). Kılıçbay da topraklarından kovulan ve tarım proleteri haline getirilen serflerin temsilcisi olan Münzer ile bir "devlet soylusu" ve gazi geleneğine mensup toprak sahibi bir "feodal” olan Bedreddin’in benzerlik değil ancak karşıtlık içinde olabileceklerini söylemektedir (Kılıçbay, a.g.e., s. 345).
38. J. V. Hammer Purgstall, Osmanlı Devleti Tarihi, Cilt: II, İstanbul, 1983, s. 424.
39. Cem, a.g.e., s. 28.
40. Baldemir, a.g.e., s. 142.
41. Fındıkoğlu, a.g.e., ss. 94, 149.
42. Hançerlioğlu, a.g.e., ss. 166-169.
43. Eyüboğlu bu sözün 15. yüzyıl sonlarında Mevlana Şemseddin'in yazdığı tıp- la ilgili bir yapıtın sonuna eklenen atasözleri arasında geçtiğini ve Bedreddin'in atasözleri arasına girecek kadar halkça benimsenmesinin bir göstergesi olduğunu söylemektedir (Eyüboğlu, a.g.e., s. 247).
44. Hançerlioğlu, a.g.e., ss. 166, 169; Danişmend, a.g.e., ss. 161-163.
45. Fındıkoğlu, a.g.e., ss. 94, 149; İ. A. Çubukçu, İslam Düşünürleri, Ankara, 1983, s. 130.
46. Wittek, a.g.m., s. 576; S. Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia Minor and the Process of Islamization from the Eleventh through the Fifteenth Century, Londra, 1971, s. 358. Bu noktada komünizmin Bedreddin'in nazariyesinde mevcudiyetinin pek şüpheli olduğunu belirten Kemal Tahir'in Bedreddin olayına ilişkin düştüğü, "zehir-zemberek" olsa bile yine de önem ve orijinallik taşıdığını düşündüğüm bir notuna değinmeden de geçemeyeceğim. Bedreddin hareketinin bir dünya imparatorluğunun tarihsel misyonunu görememekten gelen bir "yeniden küçük beyliklere bölünmek" yönelimi olduğunu söyledikten sonra şöyle devam ediyor: "Burada bu değerlendirme Bedreddin ve takımına karşı gösterilecek en büyük acımadır. Yoksa biraz insafsız bir araştırıcı Bedreddin’i kolayca Timur'un ihaneti yanına koyar, pek de hata etmez, ayrıca Timur'un toparladığı güce sahip bulunmadığı için Şeyhin idraksizliğini de belirlemiş olurdu. Bedreddin hareketi en hafif anlamıyla bir yarı delinin umutsuzluk görüntüsüdür" (K. Tahir, Notlar/Osmanlılık/ Bizans, yay. haz. C. Yazoğlu, İstanbul, 1992, ss. 382, 507).
47. Konyalı, a.g.m., s. 7.
48. Kaygusuz, a.g.e., ss. 79-80.
49. V. Timuroğlu, Şeyh Bedreddin-Varidat, Ankara, 1979, ss. 10-11. Dekabristler, Rusya'da 19. yüzyılın ilk yansında çarlık rejimine karşı ayaklanma başlatarak meşrutiyeti getirmeyi amaçlayan, ancak başarılı olamayan bir gizli hareketin üyeleridir.
50. Cerrahoğlu, daha çok Osmanlı tarihçilerinin Bedreddin'le ilgili değerlendirmelerine yer verdiği kitabında, II. Meşrutiyet dönemi tarihçilerinden Ahmed Reşid'in Bedreddin'i düşünceleri itibariyle "liberal" olarak nitelediğini belirtmektedir (Cerrahoğlu, a.g.e.).
51. Kaygusuz, a.g.e.
52. Cem, a.g.e., s. 43.
53. Bu kaynaklar şunlardır: Derviş Ahmed Aşıkinin Aşıkpaşazade Tarihi, Bizanslı tarihçi Dukas'ın Dukas Tarihi, Şükrullah bin Şehabettin’in Behçet-üt Tevarih ve İbn-i Arabşah'ın Ukudü’n Nasiha adlı eserleri.
54. Bu konuda bkz. Kurdakul, a.g.e.
55. M. Ş. Yaltkaya, "Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin'e Dair Bir Kitap", Türkiyat Mecmuası, Cilt: III, 1935.
56. Kurdakul, a.g.e.; Werner, a.g.e.
57. Werner, a.g.e., ss. 50-53.
58. E. H. Carr, Tarih Nedir? (Çev. M.G. Gürtürk), İstanbul, 1996, ss. 30-31.
59. Jenkins, a.g.e., s. 24.
60. Bkz. Yelkenci, a.g.m., s. 800.
61. Jenkins, a.g.e., s. 30.
62. A.g.e., s. 18.
63. A.g.e., s. 33.
64. John Dewey'den akt. A. O. Lovejoy, "Present Standpoints and Past History", The Philosophy of History in Our Time, der. H. Meyerhoff, New York, 1959, s. 174.
65. Carr, a.g.e., ss. 36-37.
66. Oysa ki Carr, tarihçi ("bugün") ile olgular ("geçmiş") arasındaki ilişkinin bir eşitlik ve alışveriş ilişkisi olduğu görüşündedir (A.g.e., ss. 36-37).
67. Bilindiği gibi Bâtınilik Kur'an'ın ve buyruklarla yapılması emredilen şeylerin bâtını’nı (iç yüzünü) bilen bir anlayış seviyesine ulaşan kişiden zahir’ine riayet lüzumunun kalkacağı, dolayısıyla böyle birine artık ibadetin lüzumunun olmayacağı kanaati ve inancıdır (Gölpınarlı, Mezhepler ve Tarikatler, 116).
KAYNAK:
http://www.insanbilimi.com/2012/12/cozumlenememis-bir-tarih-sorunu-seyh.html
Bu haliyle tarihi, Carr'ın 19. yüzyılın olgucu-pozitivist tarih anlayışına karşı bir ara formül olarak ifade ettiği şekilde olgular ile tarihçi veya geçmiş ile bugün arasında bir "diyalog" şeklinde tanımlamak hayli iyimser kalacaktır.(65) En azından, bunun "nasıl" bir diyalog olduğu üzerine kafa yormalı, "taraflar" (geçmiş ile bugün) arasındaki eşitsizlik durumunu fark etmeli,(66) bugünün aktörlerinin geçmiş üzerindeki manipülasyonlarını, dolayısıyla tahakkümünü tespit etmeli ve son olarak da "bir iktidar söylemi olarak tarih" başlıklı bir tartışmaya adım atmalıyız, diye düşünüyorum. Tabii bu arada Osmanlı tarihinin en çarpıcı isyan olaylarından birinin altına imza atmış görünen Bedreddin'i de geçmişin derinliklerinden bir kez daha, bu defa bizlere karşı, "Ben de halümce Bedreddinem" diye isyan ettirmemeye dikkat etmeliyiz.
Tayfun Atay - Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek Sempozyum Bildirileri İstanbul, 1998
Notlar:
* İlk kopyası on yıl önce kaleme alınmış olan bu yazının hem o dönemde, hem de yeniden gözden geçirilerek son şeklinin verildiği yakın dönemde biçimlenmesindeki önemli katkılarından dolayı Prof. Ahmet Yaşar Ocak'a teşekkür ederim.
1. Tarık Günersel, "Tarih Nedir?", Birikim, Sayı: 32, 1991, s. 83.
2. Böylesi "romantik" bir tarih algısı ve tarihe yaklaşım tarzının bir örneği olarak, bkz. Will ve Ariel Durant, Tarihten Dersler (Çev. B. Güvenç), İstanbul, 1992, s. 13-15.
3. Örneğin Özbaran'a kulak verecek olursak: "Geçmiş değişmiyor şüphesiz, ancak bizim geçmişi algılama, kabullenme, yönlendirme niyetlerimiz sürekli değişiyor. Her bir kuşak kendi ilgi ve kaygısı doğrultusunda, yetenek ve gücünün elverdiği kadarıyla geçmişi yeniden inceliyor". S. Özbaran, Tarih, Tarihçi ve Toplum, İstanbul, 1997, s. 128. Benzeri yaklaşıma daha uzak dönemden "seçkin" bir örnek olarak da John Dewey’in şu sözleri zikredilebilir: "Tarih kendi [oluşum] sürecinden kaçamaz. Bu nedenle her zaman yeniden yazılacaktır. Yeni bir bugün [abç] doğduğunda, geçmiş [abç] de [artık] başka/farklı bir bugünün geçmişi olur" (J. Dewey, "Historical Judgements" (1938), The Philosophy of History in Our Time içinde, der. H. Meyerhoff, New York, 1959, s. 172.
4. Carr'dan yaklaşık 30 yıl sonra tarihin "ne"liği, doğası, amaçlarının tartışma konusu yapıldığı yakın döneme ait bir örnek olarak, bkz. K. Jenkins, Tarihi Yeniden Düşünmek (Çev. B.S. Şener), Ankara, 1997. Öte yandan kuşkusuz burada her yeni kuşakta yapılan tarih araştırmalarında daha önce sorulmamış sorular ortaya atılmaz demek istemiyoruz. Tabii ki her yeni kuşak tarihe bakarken daha önce formüle edilmemiş, veya edilememiş, "kuşaktan kuşağa, babadan oğula değişen" yeni sorularla da ortaya çıkabilir, yaşanılan dönemin beklentileri yeni soruların yönlendirilmesini sağlayabilir (Özbaran, a.g.e., 128).
5. Bu yetersizliği giderme yolundaki katkılar arasında ihmal edilemeyecek bir örnek olarak, bkz. Özbaran, a.g.e. Ayrıca bkz. S. Özbaran (haz.), Tarih Öğretimi ve Ders Kitapları, İzmir, 1998.
6. Özbaran, a.g.e., ss. 28-29.
7. Bu yaklaşım tarzına, Nazım'ın destan şiirinden başlayarak verilebilecek pek çok eser arasından yakın zamanlarda kaleme alınmış "taze” bir örnek olarak bkz. H. Baldemir, Şeyh Bedreddin'in Toplumsal Düzeni, İstanbul, 1995; özellikle "Şeyh Bedreddin Hareketinin Devrimci Özünü Günümüze Taşımak" başlıklı son bölüm (ss. 175-182).
8. Bedreddin'e ilişkin bu kısa biyografi ağırlıklı olarak şu kaynaklardan derlenmiştir: B. N. Kaygusuz, Şeyh Bedreddin Simaveni, İzmir. 1957; C. Yener, Şeyh Bedreddin Varidat, İstanbul. 1970; N. Kurdakul, Bütün Yönleriyle Bedreddin, İstanbul. 1977.
9. Bu görüş söz konusu dönemin tahrir ve vakıf defterlerinden hareketle, önce Raif Yelkenci ve İ. Hakkı Konyalı gibi amatör tarihçiler, yıllar sonra da O. Şaik Gökyay tarafından ortaya atılmıştır. Bkz. R. Yelkenci, "Şeyh Bedreddin-Kimdir, nerede doğmuştur? Gençliği, akide ve inanışı, eserleri ve ölümü?", Tarih Dünyası, Sayı: 15-24, 1950-1951; İ. H. Konyalı, "Stalin'in Şeyhi Bedreddin-i Simavi", Tarih Hazinesi, Sayı: 1, 1950; O. Ş. Gökyay. "Şeyh Bedreddin'in Babası Kadı mı İdi?", Tarih ve Toplum, Cilt:7, 1984.
10. Bu noktaya özellikle dikkat çeken bir çalışma olarak, bkz. M. Balivet, "15. yüzyılda Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında dinsel kaynaşmanın iki yandaşı. Bir Türk: Simavnalı Bedreddin ve Bir Rum: Trabzonlu Georgias" (Çev. A. Uğur), Tarih ve Toplum, Cilt: 6, 1986. Wittek’e göre de Şeyh Bedreddin’in en önemli yanı, müslüman-hristiyan kaynaşmasını hedefleyen ortak bir din teorisi ile ortaya çıkması ve bunun isyan hareketine temel oluşturmasıdır (P. Wittek, "Ankara Bozgunundan İstanbul'un Fethine", (Çev. H. İnalcık). Belleten, Sayı: 27, 1943, ss. 586-587). Ayrıca bkz. Kurdakul, a.g.e. ve İ. Z. Eyüboğlu, Şeyh Bedreddin ve Varidat, İstanbul, 1987.
11. N. Hikmet, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı, Ankara, 1966.
12. O. S. Orhon, "Şeyh Bedreddin", Son Havadis, 29 Kasım 1969. Bu geleneğin ortaklığa kadınları da eklemeden edememesinin, kadını mal-mülk kategorisinde algılayan "tutucu" erkek-egemen zihniyetle ilişkilendirildiği bir değerlendirme olarak bkz. Baldemir, a.g.e., ss. 130-131.
13. Ç. Yetkin, Türk Halk Hareketleri ve Devrimler, İstanbul, 1974, ss. 133, 139. Bedreddin'i kavrayışı Yetkin'in çizgisinde olup daha uç bir noktaya varan Baldemir, "bugün gerçek anlamda Şeyh Bedreddin'i temsil edenler, marksist-leninist’lerdir. Onun özlediği toplumsal düzene karşılık düşen de sosyalizmdir" demektedir (Baldemir, a.g.e., s. 180).
14. S. Yerasimos, Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye, İstanbul, 1980, s. 116. Aynı görüşte olan Nutku, Bedreddin'in yaşadığı dönemde "devrimci" niteliği-Bedreddin'in değil- Osmanlı devlet anlayışının taşıdığını ve bu sisteme karşı olan Bedreddin'in, çağının dışında kalmış ütopist bir düşünür olduğunu söylemektedir. Ö. Nutku, "Simavnalı Şeyh Bedreddin ve Orhan Asena", Tiyatro 70, Sayı: 1, 1970.
15. Aktaran, G. Dilmen, "Tarih Oyunları ve Şeyh Bedreddin", Devrim, 24 Şubat 1970. Bu sözler Devrim'in 9. sayısında (1970) Nazım'ın destan şiirini tiyatroya uyarlayan Orhan Asena'nın "Simavnalı Şeyh Bedreddin" oyunu üzerine "imzasız" olarak yayımlanmış bir yazıda yer almış, ancak yazıya karşı kaleme alınan bazı eleştirilere cevabi bir yazısında Ortaylı yazının kendisine ait olduğunu açıklamıştır.
16. N. Gürsel, "Thomas Münzer, Şeyh Bedreddin, Nazım Hikmet", Toplum ve Bilim, Sayı: 4,1978, s.8.
17. Bu yaklaşımın savunulduğu kaynaklar olarak bkz. İ. H. Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Cilt: 1, İstanbul, 1971, ss. 161-163; Ç. Yetkin, a.g.e., 124-125; Z. F. Fındıkoğlu, Sosyalizm 1 (Şeyh Bedreddin), İstanbul, 1976, s. 94.
18. M. Ali Kılıçbay, Feodalite ve Klasik Dönem Osmanlı Üretim Tarzı, Ankara, 1985, s. 345.
19. F. Köprülü, Türk Edebiyatında ilk Mutasavvıflar, Ankara, 1984.
20. M. Akdağ, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, Cilt: 1 1243-1453, İstanbul, 1979, s. 339.
21. T. Timur, Osmanlı Toplumsal Düzeni, Ankara, 1979, s. 96.
22. H. İnalcık. The Ottoman Empire-The Classical Age 1300-1600, Londra, 1975, ss. 188-189.
23. A. Y. Ocak, Babaîler İsyanı-Aleviliğin Tarihsel Altyapısı Yahut Anadolu'da İslam-Türk Heterodoksisinin Teşekkülü, (Genişletilmiş İkinci Basım), İstanbul, 1996, ss. 155-156. Bu arada Prof. Ocak'ın şu günlerde Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan dağıtıma çıkmak üzere olan Osmanlı Toplumunda "Zındıklar ve Mülhidler" Yahut Dairenin Dışına Çıkanlar adlı kitabında Şeyh Bedreddin ve isyan hareketi üzerine kapsamlı bir değerlendirme içeren ve bu tarihsel olayın çözümsüzlüğünü ortadan kaldırma yolunda bize yeni açılımlar getireceği umudunu taşıdığımız bir bölümün yer aldığını da yeri gelmişken belirtelim.
24. Ş. Yaltkaya, "Bedreddin Simavî", İslam Ansiklopedisi, Cilt: II; B. Dindar, "Bedreddin Simavî", TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 5, 1992.
25. Konyalı, a.g.m., s. 3.
26. S. Cem, İslam İlahiyatında Şeyh Bedreddin, İstanbul, 1966, ss. 8-12.
27. A. Gölpınarlı, Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin, İstanbul, 1966, s. 38-39.
28. Kurdakul, a.g.e., 12.
29. Varidat, Şeyh Bedreddin’in tasavvufa ilişkin olduğu söylenen ve İbn-i Arabi etkisinin hissedildiği panteist içerikli en meşhur eseridir. Eserin bizzat Bedreddin tarafından yazılmadığı, yaptığı sohbetlerin kendisinden sonra derlenmesinden oluştuğu söylenmektedir. Örneğin Cemil Yener, İncil, Tevrat, Kur'an ve Hadisler nasıl toplanmışsa, Varidat'ın da öyle toplanıp yazılmış olduğu görüşündedir (Yener, a.g.e., s. 44).
30. Gölpınarlı, a.g.e., s. 7, 19.
31. M. Ş. Yaltkaya, "Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin", Konuşmalar, Ankara, 1940, ss. 70-71.
32. B. Dindar, "Şeyh Bedreddin ve Presokratikler", Seminer, Sayı: 5, 1987, ss. 147-153.
33. Balivet, a.g.m.
34. Kaygusuz, a.g.e., ss. 198-199.
35. H. Z. Ülken, Türk Feylesofları Antolojisi, İstanbul, 1935, ss. 118, 121. Leibniz'in maddedeki bölünmez güç olarak monadları evrendeki bütün varlıkların özü olarak açıklaması (Monadoloji kitabı) doğrultusunda, Varidat'da yer alan, "Her zerrede âlemler mevcuttur" ifadesi Ülken için benzerliğe temel oluşturur. Spinoza'nın tanrı-doğa özdeşliğine dönük panteizmi, Varidat'ın "insan tesir itibariyle hak, teessür itibariyle kul ve mahlûktur" ifadesine benzer sayılmaktadır.
36. Aktaran, A. Cerrahoğlu, Şeyh Bedreddin Meselesi, İstanbul, 1966, s. 30.
37. Cerrahoğlu, a.g.e., s. 30; Gürsel, a-g-m. Anakronik benzetmeler bağlamında da karşıt görüşler ortaya konulmaya devam edilmektedir. Ernst Werner, Bedreddin ile Münzer’in (16. yüzyıl) yaşadıkları toplumların farklı toplumsal evrim aşamalarında bulunduğunu, eylemlerinin neden-sonuç bakımından farklı olduğunu, dolayısıyla böyle bir benzerliğin kurulamayacağım belirtmektedir (E. Werner, Büyük Bir Devletin Doğuşu-1300-1481 2-Halk Ayaklanmaları ve Askeri Feodalizm, İstanbul, 1988, ss. 53-54). Kılıçbay da topraklarından kovulan ve tarım proleteri haline getirilen serflerin temsilcisi olan Münzer ile bir "devlet soylusu" ve gazi geleneğine mensup toprak sahibi bir "feodal” olan Bedreddin’in benzerlik değil ancak karşıtlık içinde olabileceklerini söylemektedir (Kılıçbay, a.g.e., s. 345).
38. J. V. Hammer Purgstall, Osmanlı Devleti Tarihi, Cilt: II, İstanbul, 1983, s. 424.
39. Cem, a.g.e., s. 28.
40. Baldemir, a.g.e., s. 142.
41. Fındıkoğlu, a.g.e., ss. 94, 149.
42. Hançerlioğlu, a.g.e., ss. 166-169.
43. Eyüboğlu bu sözün 15. yüzyıl sonlarında Mevlana Şemseddin'in yazdığı tıp- la ilgili bir yapıtın sonuna eklenen atasözleri arasında geçtiğini ve Bedreddin'in atasözleri arasına girecek kadar halkça benimsenmesinin bir göstergesi olduğunu söylemektedir (Eyüboğlu, a.g.e., s. 247).
44. Hançerlioğlu, a.g.e., ss. 166, 169; Danişmend, a.g.e., ss. 161-163.
45. Fındıkoğlu, a.g.e., ss. 94, 149; İ. A. Çubukçu, İslam Düşünürleri, Ankara, 1983, s. 130.
46. Wittek, a.g.m., s. 576; S. Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia Minor and the Process of Islamization from the Eleventh through the Fifteenth Century, Londra, 1971, s. 358. Bu noktada komünizmin Bedreddin'in nazariyesinde mevcudiyetinin pek şüpheli olduğunu belirten Kemal Tahir'in Bedreddin olayına ilişkin düştüğü, "zehir-zemberek" olsa bile yine de önem ve orijinallik taşıdığını düşündüğüm bir notuna değinmeden de geçemeyeceğim. Bedreddin hareketinin bir dünya imparatorluğunun tarihsel misyonunu görememekten gelen bir "yeniden küçük beyliklere bölünmek" yönelimi olduğunu söyledikten sonra şöyle devam ediyor: "Burada bu değerlendirme Bedreddin ve takımına karşı gösterilecek en büyük acımadır. Yoksa biraz insafsız bir araştırıcı Bedreddin’i kolayca Timur'un ihaneti yanına koyar, pek de hata etmez, ayrıca Timur'un toparladığı güce sahip bulunmadığı için Şeyhin idraksizliğini de belirlemiş olurdu. Bedreddin hareketi en hafif anlamıyla bir yarı delinin umutsuzluk görüntüsüdür" (K. Tahir, Notlar/Osmanlılık/ Bizans, yay. haz. C. Yazoğlu, İstanbul, 1992, ss. 382, 507).
47. Konyalı, a.g.m., s. 7.
48. Kaygusuz, a.g.e., ss. 79-80.
49. V. Timuroğlu, Şeyh Bedreddin-Varidat, Ankara, 1979, ss. 10-11. Dekabristler, Rusya'da 19. yüzyılın ilk yansında çarlık rejimine karşı ayaklanma başlatarak meşrutiyeti getirmeyi amaçlayan, ancak başarılı olamayan bir gizli hareketin üyeleridir.
50. Cerrahoğlu, daha çok Osmanlı tarihçilerinin Bedreddin'le ilgili değerlendirmelerine yer verdiği kitabında, II. Meşrutiyet dönemi tarihçilerinden Ahmed Reşid'in Bedreddin'i düşünceleri itibariyle "liberal" olarak nitelediğini belirtmektedir (Cerrahoğlu, a.g.e.).
51. Kaygusuz, a.g.e.
52. Cem, a.g.e., s. 43.
53. Bu kaynaklar şunlardır: Derviş Ahmed Aşıkinin Aşıkpaşazade Tarihi, Bizanslı tarihçi Dukas'ın Dukas Tarihi, Şükrullah bin Şehabettin’in Behçet-üt Tevarih ve İbn-i Arabşah'ın Ukudü’n Nasiha adlı eserleri.
54. Bu konuda bkz. Kurdakul, a.g.e.
55. M. Ş. Yaltkaya, "Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin'e Dair Bir Kitap", Türkiyat Mecmuası, Cilt: III, 1935.
56. Kurdakul, a.g.e.; Werner, a.g.e.
57. Werner, a.g.e., ss. 50-53.
58. E. H. Carr, Tarih Nedir? (Çev. M.G. Gürtürk), İstanbul, 1996, ss. 30-31.
59. Jenkins, a.g.e., s. 24.
60. Bkz. Yelkenci, a.g.m., s. 800.
61. Jenkins, a.g.e., s. 30.
62. A.g.e., s. 18.
63. A.g.e., s. 33.
64. John Dewey'den akt. A. O. Lovejoy, "Present Standpoints and Past History", The Philosophy of History in Our Time, der. H. Meyerhoff, New York, 1959, s. 174.
65. Carr, a.g.e., ss. 36-37.
66. Oysa ki Carr, tarihçi ("bugün") ile olgular ("geçmiş") arasındaki ilişkinin bir eşitlik ve alışveriş ilişkisi olduğu görüşündedir (A.g.e., ss. 36-37).
67. Bilindiği gibi Bâtınilik Kur'an'ın ve buyruklarla yapılması emredilen şeylerin bâtını’nı (iç yüzünü) bilen bir anlayış seviyesine ulaşan kişiden zahir’ine riayet lüzumunun kalkacağı, dolayısıyla böyle birine artık ibadetin lüzumunun olmayacağı kanaati ve inancıdır (Gölpınarlı, Mezhepler ve Tarikatler, 116).
KAYNAK:
http://www.insanbilimi.com/2012/12/cozumlenememis-bir-tarih-sorunu-seyh.html