Anarşist politika ve şiddet
|
Sabri Cuha
Şiddet nedir? İşte size baş ağrıtacak bir soru. Böyle sorular vardır, cevabı bütün benliğimizle biliriz ama iş tanımlamaya gelince ciddi zorluklar çıkar karşımıza Tıpkı eski bir deyişteki gibi: "zarifi tarif edemezsin ama görünce tanırsın"
Madem şiddeti görür görmez hepimiz tanıyabiliyoruz ve tanıdığımız şeyi kendi kelimelerimize dökmektir amacımız, o halde başlayalım düşünmeye: şiddet nedir? Birininin burnunun üzerine yuruğu patlatıyorsam, bu şiddettir tartışmasız. Ama eğer yumruğumu vuracak gibi kaldırıp burnuna doğru tutuyorsam bu şiddet değil mi? Ya da bir küçük kağıda "seni ilk gördüğüm yerde burnunun üstü budur diyip yumruğu basıcam" diye yazıp yolluyorsam bu şiddet midir? Yazmak ile vurmak. Bu ikisi de aynı noktada şiddet noktasında buluşabilir mi? Buluşur. Biri bana vurursa, yumruk canımı acıtır. Ama bazen bir söz, bir ifade daha fazla yakmaz mı canımı? Yakar. Çünkü her ikisi de benliğime bir saldırıdır. İnsan, içine bir miktar kas, kemik, sinir tıkıştırılmış su dolu bir deri torba değil ki; bir de zihni var. İnsanın zihni de acır. O halde şunu bir kenara not edip devam edelim: Not 1: Şiddet, hangi yolla olursa olsun, bilerek isteyerek diğerinin canını yakma eylemidir.
Peki eşyaya şiddet uygulanabilir mi? Eşyanın, insan olarak bizim farkedebildiğimiz bir formda canı yanmayacağına göre hayır. Ama o eşyanın kendisi için önemli olduğunu bildiğimiz biri ya da birileri varsa ve o eşyaya gelen zarar onun/onların canını yakıyorsa, şunu diyebiliriz: eşya dolayımıyla şiddet mümkündür.
Eşya kendi kendine bir insana şiddet uygulayabilir mi? Örneğin kafamıza düşen saksı, şiddet mi uyguluyor? Hayır, çünkü saksının, o insanın canının yandığının farkında olması sözkonusu değildir ve insanların anlayabileceği bir formda "bilmesi ve istemesi" mümkün değildir; dolayısıyla saksı şiddet uygulayamaz.
Öyleyse şiddet, "diğerinin canının yandığını anlayabilen canlılar" için sözkonusudur. Örneğin, bir insan bir köpeğe şiddet uygulayabilir. Köpek, insana şiddet uygulayabilir mi? Bu epey tartışma götürür: eğer köpeklerin, insanın canının yandığını anlayabildiklerini kabul edersek ve bilerek-isteyerek davranabildiklerini de kabul edersek "evet" demek durumunda kalırız. Ama bu sorular ve cevaplar "dolayımsız bilgi" alanımızın dışına taşıyor ve spekülatif hale geliyor. dolayısıyla türler arasındaki çapraz şiddeti bu yüzden şimdilik dışarda bırakıyorum. Biz gene insanlara dönelim ve notumuzu alalım: Not 2: Şiddet, dolayımlı ya da dolayımsız, insanla insan (ya da bazı canlı türleri) arasında bir şeydir.
Neden bir insan diğer bir insanın canını bilerek ve isteyerek yakar? Umduğu bir şey olmalı. Bütün ihtimalleri sıralamayı deneyeceğim:
1. Diğer insan da onun canını yakmaktadır, buna engel olmak için kişi, şiddete başvurur. Yani bu durumda şiddeti karşılamak için, yani savunma ve varolma için şiddet kullanılmaktadır.
2. Diğeri de onun canını geçmişte yakmıştır, bir tür karşılık vermek, deyim yerindeyse "öc almak" için şiddete başvurulmuştur ve bu sayede kişi, iç dengesini yeniden kurmayı amaçlamaktadır. Demek ki bu durumda, şiddet ile adalet sağlanmaya çalışılmaktadır.
3. Kişi, diğer insanın yanlış düşündüğü ya da davrandığı yargısına varmıştır. Onu bu tutumundan vazgeçirmek için bir çare olarak şiddete başvurmuştur. (şu ünlü şairin "Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir." dizelerindeki gibi). Bu bir yönüyle bir tür "ders"dir. (elbette ders verilen sadece o insan değil, aynı zamanda etraftakiler olmaktadır; eskiler buna "ibret-i alem" derler). Bu durumda şiddet, eğitmek için kullanılmaktadır.
4. Diğer insan bir davranışı, bir konumu ya da doğrudan doğruya varlığı nedeniyle, kişinin amaçları önünde bir engel oluşturmaktadır. Kişi, diğer insanı bu davranış ya da konumdan vazgeçirmek veya engel olma durumunu geçici ya da süresiz ortadan kaldırmak için, bir yöntem olarak şiddet uygulamıştır. Bu kelimenin geniş anlamıyla bir etkinlik mücadelesidir, yani gene geniş anlamıyla politikadır. O halde şiddet ile politika yapılmıştır diyebiliriz.
5. Kişi, kendisini dikkate alıp dinlemesini sağlamak için diğer insanın canını yakıp, onun çığlığı sayesinde tüm bakışların kendisine çevrilmesini amaçlamaktadır. Bir iletişim yolu olarak şiddeti kullanmakta, şiddet ile ilgi çekmekte yani propaganda yapmaktadır.
6. Kişi, diğer insanın bilip de söylemek istemediği bir bilgiyi ona söyletmek için canını yakar, bu durumda şiddet, işkencedir.
7. Kişi, diğer insanın kendisine yönelttiği eleştiriden ve karşı çıkıştan rahatsızdır ve bu eleştiriyi durdurmak için şiddet uygular: şiddet, tahakküm için kullanılmıştır.
8. Kişi, diğer insanın canının yanmasından haz almaktadır; şiddeti tamamen haz amacıyla uygulamaktadır. Bu durumda bir varoluş biçimi olarak şiddet sözkonusudur.
Bu ihtimallerden sadece sonuncusu dışında hepsinde, şiddetin öznesi ve nesnesi bire-bir özelliklerinden sıyrılıp, bazı biraradalık bağlarıyla, tekil insanlardan çoğul insanlara genişleyebilir. Örneğin arkadaşlık, akrabalık, komşuluk, ekonomik çıkar ortaklığı, politik ya da sosyal gruplaşma hatta türdeşlik (insanlık) gibi bağlar nedeniyle, bir kişi ya da bir grup, bir kişi ya da bir gruba şiddet uygulayabilir. Hatta bunu, bir başka kişi ya da bir grup adına da (aşina bir örnek olarak: işçi sınıfı ya da halk adına) yapabilir.
Anarşist bir politikada şiddete nasıl bir yer biçeceğiz?
Öncelikle anarşist politikanın üç sacayağı olması gerektiği neredeyse pek tartışma götürmeyen bir ortak kabul: anti-otoriter, anti-hiyerarşik ve anti-seksist. Bu üç temel ilkeden biri bile ihlal edildiğinde "önyargısı özgürlük" olan bir poltika kurmak imkansız. Çünkü anarşizm, diğer bütün politik görüşlerden farklı olarak, "insanın üzerinde ve ötesinde bir proje"ye değil, "bizzat insana ve esas olarak da onun içinde hep var olduğuna inandığı yaratıcılığa ve özgürlük aşkına" dayanır. Yani anarşizm için esas olan proje değil, insandır. İnsanlar, proje için varolmazlar; insanlar projeleri varederler. Tam da bu nedenle, anarşizmin çatısı altında birden fazla proje barınabilir. Dolayısıyla, anti-otoriter, anti-hiyerarşik ve anti-seksist ilkeler, geleceğe ait bir projeye ait değildirler; kayıtsız şartsız "bugün"e aittirler. ("No Future" -Gelecek Yok- sloganından ben bunu anlıyorum, yoksa salakça bir karamsar vazgeçmişliği değil). Anarşizm, anti-otoriter, anti-hiyerarşik ve anti-seksist ilkelerle kendisini "bugün" içinde vareder; sadece anarşizm sayesinde insanların yaratıcı ve özgür doğaları nefes alabilir ve yeni hayat projeleri filizlenebilir.
Bu nedenle anarşistler diğer insanları geleceğe değil bugüne çağırır. Gene tam da bu nedenle, bugün, geleceğin ta kendisidir. Ve gene bu nedenle anarşist politika, tanıdık anlamıyla "politik" değil "etik"dir. Çünkü bildik politika, sadece gelecek üzerine, "bir sonraki hamle" üzerine kurulabilir. Bildik politika için "bugün" kolaylıkla feda edilebilecek bişeydir. Oysa anarşistler, örneğin "otoriter bir politika ile kurulan anti-otoriter bir geleceğin" olmadığını bilir.
Bu durumda anarşist politikada şiddetin yeri etik olarak saptanmalıdır. Hiçbir anarşist: "şimdi şiddet ama sonra hayır" diyemez. Benim görüşüm, şiddetin, yukardaki listede sadece 1 numaralı şıktaki yapısıyla geçerli olabileceğidir. Yani: Anarşistler sadece şiddeti karşılamak için, yani savunma ve varolma için şiddet kullanılmasını savunabilirler.
Diğer maddelerde sıraladığım hiçbir sebep, şiddeti savunulabilir kılamaz. Unutmayalım ki şiddet korkunun kardeşidir ve korkunun gölgesinin düştüğü yerde özgürlük nefes alamaz. Eğer bir korku heyulası büyütmüşseniz, onun gölgesi mutlaka sizin bahçenize de düşecektir. Şiddet ile adaleti, şiddet ile eğitmeyi, şiddet ile politikayı, şiddet üzerinden iletişimi, işkenceyi, tahakkümü, şiddetten haz almayı içeren bir varoluşun, "insanın yaratıcılığını ve özgürlük aşkını esas alan, anti-otoriter, anti-hiyerarşik, anti-seksist" bir karakteri olamaz diye düşünüyorum.
Kaynak: kara mecmuA
Şiddet nedir? İşte size baş ağrıtacak bir soru. Böyle sorular vardır, cevabı bütün benliğimizle biliriz ama iş tanımlamaya gelince ciddi zorluklar çıkar karşımıza Tıpkı eski bir deyişteki gibi: "zarifi tarif edemezsin ama görünce tanırsın"
Madem şiddeti görür görmez hepimiz tanıyabiliyoruz ve tanıdığımız şeyi kendi kelimelerimize dökmektir amacımız, o halde başlayalım düşünmeye: şiddet nedir? Birininin burnunun üzerine yuruğu patlatıyorsam, bu şiddettir tartışmasız. Ama eğer yumruğumu vuracak gibi kaldırıp burnuna doğru tutuyorsam bu şiddet değil mi? Ya da bir küçük kağıda "seni ilk gördüğüm yerde burnunun üstü budur diyip yumruğu basıcam" diye yazıp yolluyorsam bu şiddet midir? Yazmak ile vurmak. Bu ikisi de aynı noktada şiddet noktasında buluşabilir mi? Buluşur. Biri bana vurursa, yumruk canımı acıtır. Ama bazen bir söz, bir ifade daha fazla yakmaz mı canımı? Yakar. Çünkü her ikisi de benliğime bir saldırıdır. İnsan, içine bir miktar kas, kemik, sinir tıkıştırılmış su dolu bir deri torba değil ki; bir de zihni var. İnsanın zihni de acır. O halde şunu bir kenara not edip devam edelim: Not 1: Şiddet, hangi yolla olursa olsun, bilerek isteyerek diğerinin canını yakma eylemidir.
Peki eşyaya şiddet uygulanabilir mi? Eşyanın, insan olarak bizim farkedebildiğimiz bir formda canı yanmayacağına göre hayır. Ama o eşyanın kendisi için önemli olduğunu bildiğimiz biri ya da birileri varsa ve o eşyaya gelen zarar onun/onların canını yakıyorsa, şunu diyebiliriz: eşya dolayımıyla şiddet mümkündür.
Eşya kendi kendine bir insana şiddet uygulayabilir mi? Örneğin kafamıza düşen saksı, şiddet mi uyguluyor? Hayır, çünkü saksının, o insanın canının yandığının farkında olması sözkonusu değildir ve insanların anlayabileceği bir formda "bilmesi ve istemesi" mümkün değildir; dolayısıyla saksı şiddet uygulayamaz.
Öyleyse şiddet, "diğerinin canının yandığını anlayabilen canlılar" için sözkonusudur. Örneğin, bir insan bir köpeğe şiddet uygulayabilir. Köpek, insana şiddet uygulayabilir mi? Bu epey tartışma götürür: eğer köpeklerin, insanın canının yandığını anlayabildiklerini kabul edersek ve bilerek-isteyerek davranabildiklerini de kabul edersek "evet" demek durumunda kalırız. Ama bu sorular ve cevaplar "dolayımsız bilgi" alanımızın dışına taşıyor ve spekülatif hale geliyor. dolayısıyla türler arasındaki çapraz şiddeti bu yüzden şimdilik dışarda bırakıyorum. Biz gene insanlara dönelim ve notumuzu alalım: Not 2: Şiddet, dolayımlı ya da dolayımsız, insanla insan (ya da bazı canlı türleri) arasında bir şeydir.
Neden bir insan diğer bir insanın canını bilerek ve isteyerek yakar? Umduğu bir şey olmalı. Bütün ihtimalleri sıralamayı deneyeceğim:
1. Diğer insan da onun canını yakmaktadır, buna engel olmak için kişi, şiddete başvurur. Yani bu durumda şiddeti karşılamak için, yani savunma ve varolma için şiddet kullanılmaktadır.
2. Diğeri de onun canını geçmişte yakmıştır, bir tür karşılık vermek, deyim yerindeyse "öc almak" için şiddete başvurulmuştur ve bu sayede kişi, iç dengesini yeniden kurmayı amaçlamaktadır. Demek ki bu durumda, şiddet ile adalet sağlanmaya çalışılmaktadır.
3. Kişi, diğer insanın yanlış düşündüğü ya da davrandığı yargısına varmıştır. Onu bu tutumundan vazgeçirmek için bir çare olarak şiddete başvurmuştur. (şu ünlü şairin "Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir." dizelerindeki gibi). Bu bir yönüyle bir tür "ders"dir. (elbette ders verilen sadece o insan değil, aynı zamanda etraftakiler olmaktadır; eskiler buna "ibret-i alem" derler). Bu durumda şiddet, eğitmek için kullanılmaktadır.
4. Diğer insan bir davranışı, bir konumu ya da doğrudan doğruya varlığı nedeniyle, kişinin amaçları önünde bir engel oluşturmaktadır. Kişi, diğer insanı bu davranış ya da konumdan vazgeçirmek veya engel olma durumunu geçici ya da süresiz ortadan kaldırmak için, bir yöntem olarak şiddet uygulamıştır. Bu kelimenin geniş anlamıyla bir etkinlik mücadelesidir, yani gene geniş anlamıyla politikadır. O halde şiddet ile politika yapılmıştır diyebiliriz.
5. Kişi, kendisini dikkate alıp dinlemesini sağlamak için diğer insanın canını yakıp, onun çığlığı sayesinde tüm bakışların kendisine çevrilmesini amaçlamaktadır. Bir iletişim yolu olarak şiddeti kullanmakta, şiddet ile ilgi çekmekte yani propaganda yapmaktadır.
6. Kişi, diğer insanın bilip de söylemek istemediği bir bilgiyi ona söyletmek için canını yakar, bu durumda şiddet, işkencedir.
7. Kişi, diğer insanın kendisine yönelttiği eleştiriden ve karşı çıkıştan rahatsızdır ve bu eleştiriyi durdurmak için şiddet uygular: şiddet, tahakküm için kullanılmıştır.
8. Kişi, diğer insanın canının yanmasından haz almaktadır; şiddeti tamamen haz amacıyla uygulamaktadır. Bu durumda bir varoluş biçimi olarak şiddet sözkonusudur.
Bu ihtimallerden sadece sonuncusu dışında hepsinde, şiddetin öznesi ve nesnesi bire-bir özelliklerinden sıyrılıp, bazı biraradalık bağlarıyla, tekil insanlardan çoğul insanlara genişleyebilir. Örneğin arkadaşlık, akrabalık, komşuluk, ekonomik çıkar ortaklığı, politik ya da sosyal gruplaşma hatta türdeşlik (insanlık) gibi bağlar nedeniyle, bir kişi ya da bir grup, bir kişi ya da bir gruba şiddet uygulayabilir. Hatta bunu, bir başka kişi ya da bir grup adına da (aşina bir örnek olarak: işçi sınıfı ya da halk adına) yapabilir.
Anarşist bir politikada şiddete nasıl bir yer biçeceğiz?
Öncelikle anarşist politikanın üç sacayağı olması gerektiği neredeyse pek tartışma götürmeyen bir ortak kabul: anti-otoriter, anti-hiyerarşik ve anti-seksist. Bu üç temel ilkeden biri bile ihlal edildiğinde "önyargısı özgürlük" olan bir poltika kurmak imkansız. Çünkü anarşizm, diğer bütün politik görüşlerden farklı olarak, "insanın üzerinde ve ötesinde bir proje"ye değil, "bizzat insana ve esas olarak da onun içinde hep var olduğuna inandığı yaratıcılığa ve özgürlük aşkına" dayanır. Yani anarşizm için esas olan proje değil, insandır. İnsanlar, proje için varolmazlar; insanlar projeleri varederler. Tam da bu nedenle, anarşizmin çatısı altında birden fazla proje barınabilir. Dolayısıyla, anti-otoriter, anti-hiyerarşik ve anti-seksist ilkeler, geleceğe ait bir projeye ait değildirler; kayıtsız şartsız "bugün"e aittirler. ("No Future" -Gelecek Yok- sloganından ben bunu anlıyorum, yoksa salakça bir karamsar vazgeçmişliği değil). Anarşizm, anti-otoriter, anti-hiyerarşik ve anti-seksist ilkelerle kendisini "bugün" içinde vareder; sadece anarşizm sayesinde insanların yaratıcı ve özgür doğaları nefes alabilir ve yeni hayat projeleri filizlenebilir.
Bu nedenle anarşistler diğer insanları geleceğe değil bugüne çağırır. Gene tam da bu nedenle, bugün, geleceğin ta kendisidir. Ve gene bu nedenle anarşist politika, tanıdık anlamıyla "politik" değil "etik"dir. Çünkü bildik politika, sadece gelecek üzerine, "bir sonraki hamle" üzerine kurulabilir. Bildik politika için "bugün" kolaylıkla feda edilebilecek bişeydir. Oysa anarşistler, örneğin "otoriter bir politika ile kurulan anti-otoriter bir geleceğin" olmadığını bilir.
Bu durumda anarşist politikada şiddetin yeri etik olarak saptanmalıdır. Hiçbir anarşist: "şimdi şiddet ama sonra hayır" diyemez. Benim görüşüm, şiddetin, yukardaki listede sadece 1 numaralı şıktaki yapısıyla geçerli olabileceğidir. Yani: Anarşistler sadece şiddeti karşılamak için, yani savunma ve varolma için şiddet kullanılmasını savunabilirler.
Diğer maddelerde sıraladığım hiçbir sebep, şiddeti savunulabilir kılamaz. Unutmayalım ki şiddet korkunun kardeşidir ve korkunun gölgesinin düştüğü yerde özgürlük nefes alamaz. Eğer bir korku heyulası büyütmüşseniz, onun gölgesi mutlaka sizin bahçenize de düşecektir. Şiddet ile adaleti, şiddet ile eğitmeyi, şiddet ile politikayı, şiddet üzerinden iletişimi, işkenceyi, tahakkümü, şiddetten haz almayı içeren bir varoluşun, "insanın yaratıcılığını ve özgürlük aşkını esas alan, anti-otoriter, anti-hiyerarşik, anti-seksist" bir karakteri olamaz diye düşünüyorum.
Kaynak: kara mecmuA