Altın kesim (sayı) nedir?
|
Sanat yapıtları ilkçağlardan beri hep ölçü, ritm ve uyum gibi terimlerle birlikte düşünülegelmiş; insanlar doğanın yasalarını bulmağa çalıştıkları gibi Sanatları da birtakım kurallara, geometrik formüllere bağlamağa çalışmışlardır. Sanatı güzellik, güzelliği de uyum olarak anlayan ilkçağ felsefecileri bu uyumu sayılar arasında bir orantı olarak görmüşlerdir.
Rönesans sanatçıları tarafından altın kesim ya da altın sayı adı verilen bu ayrıcalıklı orantıya ilk kez Euclides’in iki önermesinde rastlanır: Belli bir doğru o şekilde kesilmeli ki, bütün ve parçalardan birinden meydana gelecek dikdörtgen diğer parçanın karesine eşit olsun (Kitap 11, önerme ll); verilmiş sınırlı bir doğrunun bir orana göre kesilmesi (Kitap VI, önerme 30). Daha sık kullanılan bir formülle: belli bir doğruyu o şekilde kesmeli ki, kısa kısmın uzun kısma oranı, uzun kısmın bütüne olan oranına eşit olsun. Böyle bir kesimin sonucunda kabaca 5'e 8, 8'e 13, 13'e 21 gibi bir orantı elde edilir. Altın Kesim ya da Altın Sayı hiç bir zaman kesin bir orantı değildir, oran dışı bir sayıdır; değeri yaklaşık olarak 1, 618 033 989’... dur. Kenarları bu oranı veren bir dikdörtgenin çok ilgi çekici' özellikleri vardır: sürekli kesim halinde açılım niteliği taşıyan, gittikçe daha küçük benzer dikdörtgenlere bölünmeye elverişlidir.
Birçok kuramcıya göre, altın kesim, görünen evren yapısının anahtarlarından biridir: bazı bulutların biçiminde, yaprakların daldaki periyodik diziliş konumunda, göbeğin boy bakımından altın orana göre ikiye böldüğü insan vücudunda görülür. Eskiçağda altın sayı aynı zamanda evrenbilim simgesi, sihirli formül ve özellikle mimarîde kullanılan çeşitli geometrik çizimlerin anahtarı oldu. Keops piramitinin, Erekhtheion ve özellikle Parthenon tribünlerinin elemanlarında, bütünün orantısında olduğu kadar yapı ayrıntılarında ve sütun başlarında altın sayının izleri görülür. Altın sayı birçok heykel ve resim şaheserinde uyum anahtarı olmuş, bazı estetikçiler bunu müziğe ve şiire uygulamağa çalış mıştır.
Bu orantının resim sanatında uygulanışında: ufuk çizgisinin üzerindeki ve altındaki alanlar, ön ve arka planlar, yanlara doğru ayrılmalar arasındaki orantı da altın kesime uyar.
Rönesans sanatçıları tarafından altın kesim ya da altın sayı adı verilen bu ayrıcalıklı orantıya ilk kez Euclides’in iki önermesinde rastlanır: Belli bir doğru o şekilde kesilmeli ki, bütün ve parçalardan birinden meydana gelecek dikdörtgen diğer parçanın karesine eşit olsun (Kitap 11, önerme ll); verilmiş sınırlı bir doğrunun bir orana göre kesilmesi (Kitap VI, önerme 30). Daha sık kullanılan bir formülle: belli bir doğruyu o şekilde kesmeli ki, kısa kısmın uzun kısma oranı, uzun kısmın bütüne olan oranına eşit olsun. Böyle bir kesimin sonucunda kabaca 5'e 8, 8'e 13, 13'e 21 gibi bir orantı elde edilir. Altın Kesim ya da Altın Sayı hiç bir zaman kesin bir orantı değildir, oran dışı bir sayıdır; değeri yaklaşık olarak 1, 618 033 989’... dur. Kenarları bu oranı veren bir dikdörtgenin çok ilgi çekici' özellikleri vardır: sürekli kesim halinde açılım niteliği taşıyan, gittikçe daha küçük benzer dikdörtgenlere bölünmeye elverişlidir.
Birçok kuramcıya göre, altın kesim, görünen evren yapısının anahtarlarından biridir: bazı bulutların biçiminde, yaprakların daldaki periyodik diziliş konumunda, göbeğin boy bakımından altın orana göre ikiye böldüğü insan vücudunda görülür. Eskiçağda altın sayı aynı zamanda evrenbilim simgesi, sihirli formül ve özellikle mimarîde kullanılan çeşitli geometrik çizimlerin anahtarı oldu. Keops piramitinin, Erekhtheion ve özellikle Parthenon tribünlerinin elemanlarında, bütünün orantısında olduğu kadar yapı ayrıntılarında ve sütun başlarında altın sayının izleri görülür. Altın sayı birçok heykel ve resim şaheserinde uyum anahtarı olmuş, bazı estetikçiler bunu müziğe ve şiire uygulamağa çalış mıştır.
Bu orantının resim sanatında uygulanışında: ufuk çizgisinin üzerindeki ve altındaki alanlar, ön ve arka planlar, yanlara doğru ayrılmalar arasındaki orantı da altın kesime uyar.