Sorumluluk ve Benin Bütünlüğü
|
— CHARLES DUNAN
Olaylar bölgesinde kendimize veya başkalanna atfettiğimiz az veya çok aldatıcı görünümlerden değil gerçek istencimizden sorumluyuz... Ancak, bir şekilde kendi kendisiyle tartışabilmiş olma ve en azından belirli bir derecede bilinçli ve istenmiş bir eseri, kendini ortaya koyarak yapabilmiş olma koşuluyla sorumlu olunur. Bizi haklı veya suçlu yapan şey, eğilimlerimizin sistematizasyonundan ve bunun sonucu metafıziksel bütünlüğünden başka bir şey olmayan derin ve göreceli olarak sürekli olan bu istenç olup, bu istencin zıttında eylemlerimizden herhangi birini bazen belirleyen yüzeysel ve rastlantısal istenç değildir. Zaten genel anlayışın her zaman kabul ettiği de budur.
İyi kalpli olarak bilinen bir insan tarafından söylenen sert bir söz başka birininkinden daha az kincidir, çünkü bu davranış bir sabırsızlık anına, geçici fiziksel bir acıya atfedilebilir ve onun gerçek duygularının bir ifadesi olarak görülmez. Genel olarak, ben'in oluşturucu unsurları ne kadar güçlü sistematize olursa yani "numen"e özgü istencimiz doğa tarafından ne kadar az zorunluluğa tabi tutulursa o kadar çok sorumlu oluruz: ve her özel durumda, sorumluluğumuz, tamamlanmış eylemin, eğilimlerimizin organik sistemiyle az veya çok uyumuna dayanmaktadır. İşte bu sebepten biraz önce söylediğimize bir düzeltme getirmeliyiz: düşünmenin eksik olduğu yerde sorumluluk kaybolur. Düşünme yetisine kökten sahip olmayan bir özne herhangi bir şeyden sorumlu olamaz; ama bilinçsel olarak ve düşünülmüş istencinin yinelenen eylemi ile doğal bir yapı ve bir karakter edinmiş ve bu karakterin etkisiyle ve onunla uyum içinde kendiliğinden davranan bir özne, uzun sürede kararlaştırmış olduğu eylemlerden olduğu kadar ve belki de daha fazla yaptığından sorumludur.
Olaylar bölgesinde kendimize veya başkalanna atfettiğimiz az veya çok aldatıcı görünümlerden değil gerçek istencimizden sorumluyuz... Ancak, bir şekilde kendi kendisiyle tartışabilmiş olma ve en azından belirli bir derecede bilinçli ve istenmiş bir eseri, kendini ortaya koyarak yapabilmiş olma koşuluyla sorumlu olunur. Bizi haklı veya suçlu yapan şey, eğilimlerimizin sistematizasyonundan ve bunun sonucu metafıziksel bütünlüğünden başka bir şey olmayan derin ve göreceli olarak sürekli olan bu istenç olup, bu istencin zıttında eylemlerimizden herhangi birini bazen belirleyen yüzeysel ve rastlantısal istenç değildir. Zaten genel anlayışın her zaman kabul ettiği de budur.
İyi kalpli olarak bilinen bir insan tarafından söylenen sert bir söz başka birininkinden daha az kincidir, çünkü bu davranış bir sabırsızlık anına, geçici fiziksel bir acıya atfedilebilir ve onun gerçek duygularının bir ifadesi olarak görülmez. Genel olarak, ben'in oluşturucu unsurları ne kadar güçlü sistematize olursa yani "numen"e özgü istencimiz doğa tarafından ne kadar az zorunluluğa tabi tutulursa o kadar çok sorumlu oluruz: ve her özel durumda, sorumluluğumuz, tamamlanmış eylemin, eğilimlerimizin organik sistemiyle az veya çok uyumuna dayanmaktadır. İşte bu sebepten biraz önce söylediğimize bir düzeltme getirmeliyiz: düşünmenin eksik olduğu yerde sorumluluk kaybolur. Düşünme yetisine kökten sahip olmayan bir özne herhangi bir şeyden sorumlu olamaz; ama bilinçsel olarak ve düşünülmüş istencinin yinelenen eylemi ile doğal bir yapı ve bir karakter edinmiş ve bu karakterin etkisiyle ve onunla uyum içinde kendiliğinden davranan bir özne, uzun sürede kararlaştırmış olduğu eylemlerden olduğu kadar ve belki de daha fazla yaptığından sorumludur.
2 Yorumlar
özellikle evrim sürecinde insanoğlunun doğa tarafından sistematik olarak şekillendiğini varsyarsak yada tam zıttı tanrının şekil vardiği hamur kabul edersek her iki durumda da insan özgürlükten yoksundur. bir robot kadar bilinçlidir. o halde doğa yada tanrının müdahalesi / hangisini kanbul edersek / en aza indikçe insan yorumlama ,öznel olarak, algılama yeteği karar verme sorumluluk alma istenci özgür iradeye yönelik olur.
Hiç birşey anlıyayamamışsın.Doğanın müdahelesiyle tanrının müdahelesi arasında hiçbir benzerlik yoktur.Biri gerçek ve sürekli bir hareket halindedir.Digeri ideal bir düşünce ve durağandır.Biri hep vardı,diğeri sonradan bizimle ( bilincin gelişmesiyle ) 'tanrı' varolageldi.Kısaca