Felsefe Üstüne
|
Selma ULUSOY
Felsefe düşünmek üzerine düşünmektir. Yüzyıllar önce insanların önce doğa ilgisini çekmiş daha sonra da kendilerine dönmüşlerdir. Böylece insan felsefesi başlamıştır. İnsan felsefesi Sokrates’le başlar ve Sokrates’le birlikte birçok düşünür adalet, eşitlik, özgürlük gibi kavramlar üzerine düşünmeye başlamışlardır.
FELSEFENİN DOĞUŞU
Felsefe’nin her ne kadar Antik Yunan’da doğduğu kabul edilse de Çin, Mezopotamya ve Hindistan gibi Doğu ülkelerinde etkileri görülür.
Fakat felsefenin doğumunun Yunan’da başlamasının nedeni dinden ve mitosların etkisinden arınmış olmasıdır. Ayrıca insanlar şehir ticaretinin ve koloniciliğin başlamasıyla belli bir refah düzeyine ulaşmışlardır. İnsanlar temel ihtiyaçlarını giderdikleri için insanlar düşünmeye ve sorgulamaya daha çok zaman ayırmışlardır. Buna paralel olarak da özgür düşünce ortamı gelişmiştir. Demokrasinin de Yunanistan’a hâkim olması bunda etkili olmuştur.
ANTİK ÇAĞ FELSEFESİNİN SİSTEMATİK DÖNEMİ
Burada platon ve Aristo öne çıkan isimlerdendir. Platon ve Aristo’nun düşüncelerini sistematize etmeleri çok önemlidir.Platon’un bizi ilgilendiren tarafı’ ideal devlet’ kuramıdır. Bu kuramı kısaca açıklamak gerekirse düşünür olması istenilen bir devlet modelinden bahseder. Ona göre bu devletin yöneticisi filozof-kral olmalıdır. Yani devleti elitist kesim yönetmelidir. Burada Platon bugün bilinen anlamıyla aristokrasiye atıfta bulunur. Ayrıca bu düşünceye bağlı olarak toplumsal hiyerarşinin olması gerektiğini de savunur.
Aristoteles’in bilimlere en önemli katkısı tüme varım yöntemini bulmasıdır. Yani görünmeyende görünene bakmak ve görünenden görünmeyene bakmak tüme varım yöntemidir. Ayrıca Aristo yöntemsel aletler bularak ilkel bakışı doğru bakışa çevirmek amacındaydı.
ORTAÇAĞ FELSEFESİ
Ortaçağda genel olarak felsefe dinin hegemonyası altına girmiştir. Bu yüzden bu dönemde felsefenin çokça yol kat ettiği söylenemez. Her şey kilisenin egemenliği altında olduğu için özgür düşünce baltalanmıştır.Ortaçağ da İslam medeniyetinde çeviri evleri kurulmuştur ve batı dünyasına ait kaynaklar Farsçaya çevrilmiştir. Böylece batı medeniyeti durağan bir çağ yaşarken İslam medeniyeti ilerlemiştir.
YENİÇAĞ FELSEFESİ
Genellikle düşünürlerin kafasını meşgul eden toplumsal sorunlar olmuştur. Sosyal düşünce vurgulanmıştır. Rousseau, Hobbes, Locke aydınlanmanın ve Rönesans’ın etkisinde kalmışlardır. Burada insanlar daha iyi nasıl yaşarız sorusunu sormuşlardır. Bu çağda tekrar özgür düşünceye geçiş süreci başlamıştır. Rönesans ve reform hareketlerini etkisiyle bireycilik, sekülerizm, âdem-i merkeziyetçilik ve insani eylemler gibi kavramlar öne çıkmıştır. Ayrıca özel mülkiyet ve buna bağlı olarak da burjuvazi, kapitalizm, tabakalaşma düşünürlerin ilgisini çeken konulardan olmuştur.
YİRMİNCİ YÜZYIL FELSEFESİ
Diyalektik materyalizm burada ön plandadır. Bu kavramın açıklamasını yapacak olursak ortaya bir tez atılır, sonra bu tezin karşısına bir antitez oluşturulur. Ardından bir senteze varılır. Ve her yeni sentez başka bir teze dönüşür. Bu böyle döngüsel bir süreç izler. Diyalektik materyalizmin temellerini Heraklitos ortaya atmıştır. Hegel ve daha sonrasında da Marx bu görüşü geliştirmiştir. Bu yüzyılda öncelikle materyalizm dışında yeni olguculuk, yeni kantçılık, olgucu mantıkçılık, uygulayıcılık, uyumsuzluk v.s gibi çeşitli akımlar idealist, usa aykırıcı ve bilinmezci bir doğrultuda gelişmiştir.
FELSEFENİN ÖNEMİ
Felsefe bilimleri bilimidir. Yani bütün bilimler felsefeden doğmuştur. Şu anda bilimlerin olmasını felsefeye borçluyuz. Bu bakımdan felsefe teoride bilimler için ve bunun pratiğe uygulanmasında önemlidir. Kısacası felsefe bize hayata dair derin kavrayışlar sunar.
Felsefe düşünmek üzerine düşünmektir. Yüzyıllar önce insanların önce doğa ilgisini çekmiş daha sonra da kendilerine dönmüşlerdir. Böylece insan felsefesi başlamıştır. İnsan felsefesi Sokrates’le başlar ve Sokrates’le birlikte birçok düşünür adalet, eşitlik, özgürlük gibi kavramlar üzerine düşünmeye başlamışlardır.
FELSEFENİN DOĞUŞU
Felsefe’nin her ne kadar Antik Yunan’da doğduğu kabul edilse de Çin, Mezopotamya ve Hindistan gibi Doğu ülkelerinde etkileri görülür.
Fakat felsefenin doğumunun Yunan’da başlamasının nedeni dinden ve mitosların etkisinden arınmış olmasıdır. Ayrıca insanlar şehir ticaretinin ve koloniciliğin başlamasıyla belli bir refah düzeyine ulaşmışlardır. İnsanlar temel ihtiyaçlarını giderdikleri için insanlar düşünmeye ve sorgulamaya daha çok zaman ayırmışlardır. Buna paralel olarak da özgür düşünce ortamı gelişmiştir. Demokrasinin de Yunanistan’a hâkim olması bunda etkili olmuştur.
ANTİK ÇAĞ FELSEFESİNİN SİSTEMATİK DÖNEMİ
Burada platon ve Aristo öne çıkan isimlerdendir. Platon ve Aristo’nun düşüncelerini sistematize etmeleri çok önemlidir.Platon’un bizi ilgilendiren tarafı’ ideal devlet’ kuramıdır. Bu kuramı kısaca açıklamak gerekirse düşünür olması istenilen bir devlet modelinden bahseder. Ona göre bu devletin yöneticisi filozof-kral olmalıdır. Yani devleti elitist kesim yönetmelidir. Burada Platon bugün bilinen anlamıyla aristokrasiye atıfta bulunur. Ayrıca bu düşünceye bağlı olarak toplumsal hiyerarşinin olması gerektiğini de savunur.
Aristoteles’in bilimlere en önemli katkısı tüme varım yöntemini bulmasıdır. Yani görünmeyende görünene bakmak ve görünenden görünmeyene bakmak tüme varım yöntemidir. Ayrıca Aristo yöntemsel aletler bularak ilkel bakışı doğru bakışa çevirmek amacındaydı.
ORTAÇAĞ FELSEFESİ
Ortaçağda genel olarak felsefe dinin hegemonyası altına girmiştir. Bu yüzden bu dönemde felsefenin çokça yol kat ettiği söylenemez. Her şey kilisenin egemenliği altında olduğu için özgür düşünce baltalanmıştır.Ortaçağ da İslam medeniyetinde çeviri evleri kurulmuştur ve batı dünyasına ait kaynaklar Farsçaya çevrilmiştir. Böylece batı medeniyeti durağan bir çağ yaşarken İslam medeniyeti ilerlemiştir.
YENİÇAĞ FELSEFESİ
Genellikle düşünürlerin kafasını meşgul eden toplumsal sorunlar olmuştur. Sosyal düşünce vurgulanmıştır. Rousseau, Hobbes, Locke aydınlanmanın ve Rönesans’ın etkisinde kalmışlardır. Burada insanlar daha iyi nasıl yaşarız sorusunu sormuşlardır. Bu çağda tekrar özgür düşünceye geçiş süreci başlamıştır. Rönesans ve reform hareketlerini etkisiyle bireycilik, sekülerizm, âdem-i merkeziyetçilik ve insani eylemler gibi kavramlar öne çıkmıştır. Ayrıca özel mülkiyet ve buna bağlı olarak da burjuvazi, kapitalizm, tabakalaşma düşünürlerin ilgisini çeken konulardan olmuştur.
YİRMİNCİ YÜZYIL FELSEFESİ
Diyalektik materyalizm burada ön plandadır. Bu kavramın açıklamasını yapacak olursak ortaya bir tez atılır, sonra bu tezin karşısına bir antitez oluşturulur. Ardından bir senteze varılır. Ve her yeni sentez başka bir teze dönüşür. Bu böyle döngüsel bir süreç izler. Diyalektik materyalizmin temellerini Heraklitos ortaya atmıştır. Hegel ve daha sonrasında da Marx bu görüşü geliştirmiştir. Bu yüzyılda öncelikle materyalizm dışında yeni olguculuk, yeni kantçılık, olgucu mantıkçılık, uygulayıcılık, uyumsuzluk v.s gibi çeşitli akımlar idealist, usa aykırıcı ve bilinmezci bir doğrultuda gelişmiştir.
FELSEFENİN ÖNEMİ
Felsefe bilimleri bilimidir. Yani bütün bilimler felsefeden doğmuştur. Şu anda bilimlerin olmasını felsefeye borçluyuz. Bu bakımdan felsefe teoride bilimler için ve bunun pratiğe uygulanmasında önemlidir. Kısacası felsefe bize hayata dair derin kavrayışlar sunar.