FİLOZOFLARDAN KISA METİNLER
|
Ahlak Ve Din.
C. BOUGLE
"Etik" adlı yapıtında VVundt: "Tüm ahlaksal buyruklar köken olarak dinsel buyrukların özelliğine sahiptir". Caird, "Dinin evrimi"ndc: "İlk dönemlerde, din ve ahlak zorunlu olarak bağlantılıydılar". Ve Pfleidcrcr (Dinin Yeri ve Gelişimi): "Her ahlakın başlangıcı dindedir". Kuşkusuz Roberlson Smith ve Jevons bu formüllerin altına kendi imzalanın atarlardı.
Ama VVestcrmarck aynı fikirde değil. "Ahlaksal fikirlerin kökenleri ve gelişimi" adlı son derece zengin kitabında, ahlakın bekçisi olma işlevinin Tann'ya atfedilmcsinin çok yakın zamanlara ait olduğunu ve çok sayıdaki gezgine göre, inceledikleri kabilelerde, dinin insanların kendi aralarındaki ilişkilerin düzenlenmesi ile ilgili olmadığını belirtmektedir. "Dinin Gelişimi" adlı yapıtında Irving King aynı şekilde, ahlaksal geleneklerin oluşumunda dinsel inançlara yalnızca ikinci derecede bir rolü uygun görmektedir. Goblet d'Alviella kendi açısından, "dinle ahlakı birbirlerinden kökten aynlmaya eğilimli" olduğunu söylemektedir.
Ed Meyer, "Antik Çağın Tarihi" adlı yapıtında şöyle yazıyor: "Hukuk ve ahlak, her maddesel uygarlık gibi, dinden tamamen bağımsız bir ilkesi olan otonom güçlerdir ve din olmadan varlıklarını bozulmadan sürdürebilirler." Nihayet bizde, "Ecole des Hautes Etudes"deki öğretilerinde dinler tarihinin ilkellerle ilgili psikoloji araştırmalarıyla yenilenmesine katkıda bulunanlardan biri olan Löon Marillier, açıkça ahlakı dine bağlamayı reddetmektedir.
Sosyolojik okulumuzun tamamen farklı bir tavır aldığı doğrudur. "Annde Sociologique" dergisinin yöneticisi Durkheim, dergide dinsel olayların incelenmesine ayrılan geniş yeri açıklamak için şöyle yazıyordu: "Bunun nedeni, dinsel olayların, diğer olayların veya en azından diğerlerinin hemen hepsinin kaynağı olmasıdır. Din, binlerce farklı biçimde birleşerek ve ayrılarak kol-lektif yaşamın çeşitli oluşumlannı doğuran tüm unsurlarını karışık olarak içinde taşır. Bilim ve şiir, mitlerden doğmuştur; plastik sanatlar, dinsel süslemelerden ve tapınma törelerinden doğmuştur; hukuk ve ahlak ayinsel pratiklerden doğmuştur. Eğer, onların ilk biçimi olan dinsel inançlar bilinmezse bizim dünyayı betimlememiz, ruh, ahlak, yaşam üzerine olan felsefik görüşlerimiz anlaşılamaz. Akrabalık, temel olarak dinsel bir bağ olarak başlamıştır; ceza, sözleşme, armağan, ödünleyici, sözleşmesel, topluluksal özverilerin değişikliğe uğramış biçimleridir." İnsansal düşüncenin ve etkinliğin tüm biçimleri içinde dinin en derin izini taşıyanı kuşkusuz ahlaktır. Durkheim'a göre, dinin iskeleti olan bu kollektif tasarımların nasıl oluştukları ve nasıl buyurucu hale geldikleri bilinmezse kategorik buyruk olgusundan hiçbir şey anlaşılmaz.