GUNES ULKESİ - 3.Bolum

Güneş Kentliler, yılda dört defa yani, Güneş koç, yengeç, terazi ve oğlak burçlarına girdiği zaman, elbise değiştirirler. Elbiselerin değişeceği zamanı hekim belirtir ve çemberin elbise görevlisi de elbiseleri dağıtır, insanı şaşırtan şey, mevsime göre giyilmesi gereken ince - kalın elbiselerin hem sayıca bol, hem de istenilen zamanda hazır olmasıdır. Güneş Ülkelilerin hepsi beyazlar giyerler. Elbiseleri ayda bir defa boğada suyuyla ya da sabunla yıkanır.

Evlerin alt katlarında yalnız mutfak, kiler, ambar, hamam, yemek salonu ve çamaşırlık vardır. Çamaşırlar sıra sütunların dibinde yıkanır ve kirli sular arklardan lağımlara akar. Kent'in çemberleri arasında uzanan meydanlarda çeşmeler vardır. Akıllıca bir mekanizma dağdan getirilen suları çeşmelere salar. Kentin suyu, genel olarak, doğal kaynaklardan sağlanır: Damlarda biriken yağmur suları, içleri kum dolu künklerle sarnıçlara akıtılır. Güneş Kentliler, hekim ve yöneticilerin öğütlerine uyarak sık sık yıkanırlar.

El sanatları sıra sütunların altında, kuramsal bilgiler üst katlarda, yani bilimsel nitelikte resimlerle süslü galerilerde okutulur. Tapınaklarda kutsal konular işlenir. Her çemberin küçük kulelerinde güneş saatleri, bir de halka rüzgârın yönlerini bildiren yelkovanlar vardır.

OSPİTALARİO
Bu insanların soyları ne türlü koşullar altında ürüyor, anlatır mısınız?
C. KAPTAN
Üreme için aranan yaş erkeklerde yirmi bir, kadınlarda on dokuzdur. Çelimsiz kimseler için bu süre uzayabilir. Öte yandan, cinsel istekleri aşırı olan bazı erkeklerin, tabiata aykırı yollara sapmalarını önlemek amacıyla, bu yaştan önce de kadınlarla yatmalarına izin verilir. Yalnız, bu kadınların gebe, ya da kısır olması gerekir. Yaşlı erkeklerle baş ebeler tâ genç yaştan beri özellikle, beden eğitimlerinde cinsel taşkınlık gösterenlere ya da isteklerini gizlice açıklayanlara kadın bulurlar. Yalnız bu konuda, çiftleşme işlerine bakan görevlinin, yani üç büyük başkan yardımcısından Aşk'ın buyruğu altındaki başhekimin izni olmaksızın hiç bir şey yapılamaz. Cinsel sapıklık yaparken yakalananlar ağır cezalara çarptırılırlar ve tabiat yasalarına aykırı davrandıklarını, başlarının yerine ayaklarını geçirdiklerini herkeslere göstermek amacıyla iki gün pabuçlarını boyunlarında asılı gezdirmeye mahkûm edilirler. Aynı suçu yeniden işlediler mi, cezaları artırılır. Bu ceza idama kadar da gidebilir. Yirmi yaşına, hattâ yirmi yedi yaşına kadar temiz kalmış olanlarsa törenle kutlanır, erdemleri övülüp yüceltilir.

Kadınlarla askerler, oyunlarda tıpkı eski Ispartalılarda olduğu gibi elbise giymezler. Görevliler, bu oyunlarda yalnız kimlerin usta, kimlerin beceriksiz, kimlerin döllenmeye elverişli, kimlerin elverişsiz olduğunu değil, beden yapısı bakımından hangi erkeğin hangi kadına uygun olduğunu da görebilirler. Güneş Kentliler, her üç gecede bir, o da iyice yıkanıp temizlendikten sonra, çiftleşebilirler. Çiftleşmeler şu kurala göre düzenlenir: Boylu boslu güzel kadınlar iri yarı, güçlü kuvvetli erkeklerle; şişman erkekler sıska kadınlarla; zayıf kadınlar da şişman erkeklerle birleştirilir ve böylece, aşırılıklar arasında denge kurarak soylarının bozulmamasına dikkat edilir.
Güneş batarken, çocuklar odalara çıkıp yatakları hazırlarlar. Sonra, çiftleşecek erkekle kadın odalarına çıkıp öğretmenlerin öğütleri gereğince dinlenmeye başlarlar. Yediklerini iyice sindirmeden, dualarını etmeden önemli işe girişmezler. Yatak odalarına en ünlü erkeklerin güzel heykelleri konmuştur, kadınlar baksın da, başlarını göğe kaldırp böylesine soylu, böylesine güzel çocuklar doğuralım diye Tanrı'ya yakarsınlar diye. Erkek de kadın da çiftleşme saatine kadar ayrı odalarda uyurlar. Zamanı gelince, başebe erkekle kadının kapılarını açar. Birleşecek çiftler ve doğacak çocuklar için en elverişli zamanı, yıldızlara bakarak astrologla hekim daha önceden kararlaştırmışlardır. Çiftleşmeden önce, erkek döl tohumunu en az üç gün temiz tutmak zorundadır: Kötü şeyler düşünmemiş, uygunsuz davranışlarda bulunmamış olmalıdır; böyle bir şey yapmışsa, Tanrı katında kendini temize çıkarması gerekir. Yoksa suç işlemiş sayılır.
Aşırı cinsel istek ya da zorunluluk dolayısıyla, gebe, kısır ve kötü kadınlarla birleşmelerine izin verilen kimseler, bu kuralların hiç birine uymak zorunda değildirler. Ama, aslında birer din adamı olan yöneticilerle kendilerini yüksek bilgilere adamış bilim adamlarının soyu üretme işine girişmeden önce, hayli uzun bir cinsel perhizden geçmeleri gerekir. Çünkü, zorlu kafa çalışması, sürekli düşünsel gerilim cinsel üretim güçlerini azalttığı için onlardan olacak çocukların bedence ve kafaca güçsüz kalma tehlikesi vardır. Onun için, bu gibi kimselerin ateşli, sağlam, taşkın ve güzel kadınlarla birleşmesi istenir. Oysa, sıcak kanlı, ateşli, taşkın yaradılışlı erkekler, şişman ya da soğuk kadınlarla birleştirilmektedir.

Güneş Kentlilere göre, döllenme işi savsaklanmaya gelmeyen ciddi bir iştir. Çünkü, bütün erdemlerin gelişmesi beden yapısındaki mutlu dengeye bağlıdır. Bu denge olmadan erdemli olamaz insan. Dengesiz bir beden yapısıyla doğanları Tanrı ve yasa korkusu kötü yollardan alıkoyabilir belki; ama, bu kurtarıcı korku kalktı mı, o zaman ciddi düzensizlikler ve karşıklıklar devleti temelinden sarsar. İşte onun için kadınların çeyizlerine, kaynağı çoğu zaman şüpheli olan soyluluk gibi bir takım uydurma şeylere önem verecek yerde, herkesin tabii yetileri ve nitelikleri üzerinde titizce durmak gerekir.
Kendisiyle birleşmesi uygun görülen erkekten çocuğu olmayan kadın, bir başka erkeğe verilir. Bir kaç kez denendikten sonra kısırlığı anlaşılırsa, orta malı olur. O zaman, boy içlerine «Üretme kurulu »nda, ortak sofrada ve tapınaklarda bulunmak gibi aile kadınlarına tanınan haklar ve görevler tanınmaz, böylece bazı kadınların sırf zevklerini doyurmak için kısırlığa heveslenmeleri de önlenmiş olur.

Gebe kalan kadınlar, on beş gün, her çeşit yorucu işlerden uzak tutulur. Karınlarında taşıdıkları çocuklar güçlensin, beslensin diye, kolay işlerde kullanılırlar. Yiyecek içeceklerini hekimler düzenler. Doğumdan sonra, genel doğum evlerinde çocuklarına kendileri bakar ve onları emzirirler. Çocuklara, hekimin öğütlerine göre, iki yıl, ya da daha fazla bir zaman, süt verilir. Sütten kesilince, kız çocuklar kadın eğitimcilere, erkek çocuklar da erkek eğitimcilere bırakılır. O zaman, aynı yaştaki çocuklarla bir arada, koşmaya, atlamaya ve güreşmeye alışır; oyun oynarmışçasına alfabe ile birlikte okumayı, resim yapmayı, duvarları süsleyen resimlerden tarih olaylarını öğrenir, çeşitli dillere çalışırlar. Çocuklar altı yaşına kadar çok renkli, zarif elbiseler giyerler. Bu yaştan sonra, tabiat bilimlerine ve öğretmenlerce gerekli görülen başka bilimlere çalışırlar. Bunların ardından el zanaatları gelir. Geri zekâlı çocuklarsa köylere yollanır, zekâları gelişenler yeniden kente getirilir. Aynı takım yıldızlar altında dünyaya gelen çocukların çoğunun beden ve ahlâk bakımından birbirlerine benzedikleri sık sık görülmüş şeydir. Bu çocuklar birbirlerine karşı cömert bir arkadaşlık ve karşılıklı sevgiyle bağlı olurlar. Bundan da Kent için hayırlı ve sağlam bir dirlik düzenlik doğar.

Güneş Kentlilerin adları gelişigüzel konmuş değildir. Eski Romalılarda olduğu gibi, bu adları herkesin kişisel özelliğine göre, Metafiıikçi vermektedir. Örneğin, kiminin adı Güzel, kimininki Burun, kimininki Şişko, kimininki Yampiri, kimininki de Sıska vb. dır. Mesleklerinde kendini gösterenlerin, barış ya da savaş zamanında, örneğin, bir memleketi istilâ etmek ya da korkunç bir düşmana karşı zafer kazanmak gibi büyük bir iş yapanların adları önüne, örneğin Güzel, Büyük, Parlak, Eşsiz, Ressam gibi sanatla ilgili adlar; ya da Güçlü, Cesur, Burun gibi eylemlerle ilgili isimler; ya da Africano, Asiatico, Etrusco gibi fatih adları eklenir. Düşman kumandanlarım yenenlerse, onların adlarını alırlar, örneğin, Manfredo ya da Tortelio'yu yenen kimsenin adı Magro Manfredi, Tortelio vb. olur. Bu onursal adları, müzikli törenlerde, çoğu zaman başarılan işe ya da sanata yaraşır bir taç ile birlikte yöneticiler verir. Altın ya da gümüşün bu törenlerde yeri yoktur. Çünkü, Güneş kentliler bu madenlerden herkesin farksız olarak kullandığı kap kaçak ve süs eşyaları yaparlar.

OSPİTALARİO
Kuzum, bu insanlar arasında umduğu yere seçilmeyen ya da dilediği bir şeyi elde edemeyen kimse kıskanmaz mı, daha kötüsü kırılmaz mı, söyler misiniz?
C. KAPTAN
Hayır. Çünkü, Güneş Kent'te herkes ihtiyaçlarını bol bol giderdikten başka, eğlenip hayatın tadını da çıkarır. Çiftleşme işi tek tek insanların zevki değil toplumun yararı bakımından etraflıca düzenlenmiştir. Bu konuda, kimse yöneticilerin buyruğundan dışarı çıkamaz. Sonra, bizim düşüncelerimizin tam tersine, Güneş Kentliler her insanın kendi evi, karısı, çocukları olmasını, onları kendi çıkarlarına göre yetiştirmesini tabii karşılamıyorlar. Onlara göre, ermiş Thomas'ın da dediği gibi, çiftleşmenin amacı tek tek insanların değil, insan soyunun korunmasıdır. Onun için, insan üretme işi, insan teklerini değil, devleti ilgilendiren bir sorundur ve insan teklerini yalnız devletin birer üyesi olmak bakımından ilgilendirir ancak. Çoğu zaman keyiflerine, tutkularına bırakılan tekler, gelişi güzel birleşmelerden dünyaya gelen çocuklarını iyi yetiştirip eğitemezler. Bu da devlet için bir tehlike kaynağı olur. Onun için, devletin malı ve mutluluğunun temeli olan çocukların yetişmesi yöneticilerin yetkisine bırakılmıştır.

Böylece Güneşliler, çocuk yapacak olan erkek ve dişi üreticileri bilim ve felsefenin temel kurallarına göre yetiştirmeye dikkat etmektedirler. Platon'a göre, bu birleşme kura ile yapılmalıdır: Böylece, en güzel kadınlara düşmeyen erkekler yöneticilere kin beslemezler. Yine Platon'a göre, kura çekerken, en güzel kadınların layık olmayanlara düşmemesi ve böylelerinin, göz diktiklerine değil, kendi denkleriyle birleşmesi için hile yapmak gereklidir. Ama, Güneş Ülkesi'nde böyle bir hile gereksizdir. Çünkü, orada biçimsiz, eğri büğrü insan yoktur.

Ayrıca, durmadan çeşitli işlerde çalıştıkları için, kadınların tenleri canlı ve renkli, kolları bacakları sağlam, bedenleri kıvrak ve çeviktir. Onların güzelliği boylarında boslarında ve güçlerindedir. Güzel görünmek amacıyla boyanan, boyunu yükseltmek için yüksek topuklu ayakkabı ve ayaklarının kusurunu gizlemek için de uzun elbise giyen kadınlar ölüm cezasına çarptırılır. Hem, böyle bir şey yapmaya kalkışsalar bile, yapamazlar, çünkü, ellerinde hiç bir araç yoktur. Üstelik kimse de yardım etmez onlara.

Güneş Kentlilere göre, bu gibi ahlâk gevşeklikleri bizim memleketimizde oluyorsa, bunun nedenini kadınların aylaklığında aramalıdır: Aylak otura otura kadınların yüzleri solar, tenleri bozulur, buruş buruş olur, boyları kısalır. O zaman, allık, pudra sürmeye başlar, yüksek ökçeler giyer, güzel görünmeye özenirler. Ama güçten kuvvetten düşer ve sonunda hem kendi sağlıklarını, hem de dünyaya getirecekleri çocukların sağlığını tehlikeye sokarlar.

Bir erkek bir kadına tutuldu mu, birlikte gezip tozmalarına, konuşup eğlenmelerine, birbirlerine çiçek, şiir sunmalarına izin verilir. Ama çiftleşmeleri doğacak çocuklar için tehlikeli olacaksa, o zaman her çeşit cinsel ilişkiye engel olunur. Kadın bir başka erkekten gebe kalmışsa (ki, sevgilisi böylebir şeyi nimet bilir), ya da kısırsa, o zaman birleşmelerine izin verilir. Kadınla erkeği birbirlerine bağlayan şey, ten isteklerinden çok daha içten, çok daha temiz bir dostluktur. Güneş Ülkeliler ev bark, yiyecek içecek işleriyle pek uğraşmazlar. Çünkü, herkes ihtiyacı ne ise onu almaktadır. Yalnız kahraman kadın ve erkeklere, bir şeref belirtisi olarak, bayram günleri şölen sofralarında güzel yemekler, çelenkler, göz kamaştırıcı elbiseler verilir.

Güneş Kentliler her ne kadar gündüzleri beyazlar giyerlerse de, geceleri, ya da Kent dışında kırmızı elbiseyle dolaşırlar. Elbiseleri ya yünden, ya da ipektendir. Kara renge karşı tiksinti duyarlar, bu koyu rengi beğeniyorlar diye Japonlardan hoşlanmazlar.

Gurur, onlarca kusurların en ürküncüdür. Gurur taslayan kimse en sert cezalara çarptırılır. Hiç bir Güneş Kentli, mutfakta, tarlada çalışmak, sofra hizmetinde bulunmak ya da hastanelerde hastalara bakmak gibi görevleri hor görmez. Her iş bir toplum görevi sayılır Güneş Kent'te. Onun için Güneş Kentlilere göre, ne yaya yürümek ayıptır, ne büyük abdestini etmek, ne gözle bakmak, ne de dille konuşmak. Çünkü, örgenlerin bir işi de sıvı salmaktır. Örneğin, kimi örgen tükrük, kimi göz yaşı, kimi de dışkı salar. Onun için bütün Güneş Kentliler kendilerine düşen ödevleri canla başlayaparlar ve bu ödev ne olursa olsun, onlarca toptan şerefli bir ödevdir. Uşak hizmetçi kullanmak gibi kötü alışkanlıkları yoktur. Çünkü, kendi kendilerine yeterler, hem de fazlasıyla.

Ne yazık ki, bizde bunun tam tersini görüyoruz. Örneğin, Napoli kentinde yaşayan 70.000 kişiden on ya da on beş bini çamaşır yıkar; bunlar da fazla çalışmaktan çarçabuk yıpranır giderler. Geriye kalanlara gelince, onlar da aylaklıktan, aç gözlülükten, ahlâksızlıktan, hastalıktan kırılıp yiterler, ayrıca sayısız yoksul insanları kendilerine kul köle edip kullanır, bütün kötülük ve ahlâksızlıklarını aşılarlar onlara. Bu yüzden, toplum hizmetleri iyi yönetilmez olur. Artık tarlada, orduda, zanaatta çalışan pek kalmaz, kalan bir avuç insan da bütün bu işleri gönülsüz, iğrene iğrene yapar.

Oysa, Güneş Kent'te, yararlı işler, sanatlar, bilimler, çeşitli toplum görevleri bütün yurttaşlar arasında eşitçe paylaşılmakta ve adam başına günde dört saat düşmektedir. Günün geri kalan saatleri çekici bilgilere, okumaya tartışmalara, gezmelere, kısaca, beden ve kafanın gelişmesine yarayan faydalı ve hoş işlere harcanmaktadır. Kumar, kâğıt, satranç, zar gibi oturarak oynanan oyunlar yasaktır. Top, bilya, mızrak, ok, cirit, güreşle vakit geçirmelerine izin verilmez.
Güneş (İlkelilere göre, yoksulluk insanları alçaltır, hilelere, kurnazlıklara, hırsızlıklara, yalancılıklara, serseriliğe götürür, onlarda yurt sevgisini azaltır. Zenginlikse, gururlu, cahil, küstah, palavracı, hain, kendini beğenmiş, bencil, iftiracı yapar insanları, hem de kolayca. Oysa, her şeyin ortak olduğu Güneş Ülkesi'nde, herkes aynı zamanda hem zengin, hem yoksuldur. Zengindir, çünkü Kent bütün ihtiyaçlarını karşılar; yoksuldur, çünkü, hiç kimsenin özel malı mülkü yoktur, her şey ortaktır. Güneş Kentliler mala mülke köle olmazlar, sadece yararlanırlar ondan. Onun için de, Hıristiyanlığı, özellikle havarilerin hayatını övüp dururlar.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP