GUNES ULKESİ - 8.Bolum

OSPlTALARİO Doğrusu çok akıllıca devalar bunlar. Gökyüzü insan bedenini etkilemektedir. Yapılacak şey, bu etkiyi insan bedeninin karşı etkisiyle önlemektir. Ama, kandil sayısının yedi olması bana biraz tuhaf geldi. Sayıların iyileştirici bir niteliği mi var ki? Bir kör inanç olmasın bu? 

C. KAPTAN Evet, Güneş Kentliler sayılara önem verirler. Bu konuda biraz Pythagoras'ın felsefesine dayanıyorlar. Bu da doğru mu değil mi, bilemem. Ama Güneş Kentliler yalnız sayıların gücüne değil, sayılarla desteklenen hekimliğe inanırlar daha çok. Ama kör inanç sayılmaz bu. 

 OSPİTALARİO Bunda bir kör inanç gördüğüm yok benim de. Ne kutsal kitaplar, ne din kuralları, ne de Kilise sayıların gücüne karşı gelmezler. Hekimler de zaten yalnız hastalık nöbetlerinde sayılardan faydalanırlar, hem de yerinde olarak. Hem Tanrı her şeyi sayıyla, ölçü ve dengeyle tasarlamıştır diye yazmaz mı kitaplar? Tanrı dünyayı yedi günde yaratmadı mı? O'nun şanını yüceltmek için yedi boru öttüren meleklerin sayısı yedi değil mi? Yedi gök gürültüsü, yedi şamdan, yedi çanak... yok mu? Ayrıca, ermiş Agustinus, ermiş Hilarius, Origenus sayıların değeri, özellikle, altı ve yedi sayıları üzerinde uzun uzun durmamışlar mı? Onun için, hekimliği tanrısal örneklere dayatıyorlar, «cüzi irade»ye inanıyorlar diye Güneş Kentlileri kınayacak değilim. Musa gök kubbedeki yedi gezegeni nasıl yedi kandille temsil etmişse, Güneş Kentliler de yedi meşale ile ediyorlar. Roma bile sayılarda bir güç olduğunu kabul eder, yoksa sayılı, numaralı şeylerde değil. Buysa bir kör inanç sayılamaz. 

 C. KAPTAN Güneş Kentlilere göre, kadınlar yönettikleri bölgelere bolluk getirirler. Çağımızda kadın egemenliğinin ağır basması bunu göstermiyor mu? Nubya ile Mezopotamya arasında yeni amazonlar türemedi mi? Avrupa'da, örneğin Türkiye'de Safiye Sultan, Polonya'da Bonne, Macaristan'da Maria, İngiltere'de Elisabeth, İskoçya'da Mary, Toscana'da Bianca, Belçika'da Marguerite, ve İspanya'da -Yeni Dünya'nın keşfine yardım eden- İsabella buna örnek gösterilemez mi? Çağımızın büyük bir ozanı1, destanını şöyle başlatır: Kadınlar, şövalyeler, silahlar ve sevdalar... Merih üçgeninin ağzı kara ve sapkın ozanları, Utarit'in o yüce evinde ve Zühre ile Ay'ın etkisinde açık saçık şeylerden söz ediyor, insanda tutkular uyandırıyorlar sadece. Erkeklerse davranışlarında ve seslerinde git gide kadınlaşıyorlar. Yengeç ve Akrep burçlarının etkisinde olan Afrika'da Amazondan başka, Fas'ta ve Tunus'ta, erkek genelevleri ve iklimin zorlamadığı sadece özendirdiği daha başka rezilliklere rastlanmaktadır. Ah ne yazık ki zamanım ölçülü. Onun için Güneş (İlkelilerin astroloji ve genel doktrinleri üstünde tam olarak duramayacağım. Onlara göre, Tanrı'nın yarattığı düzende her şey iyidir, dengelidir. Bu düzen günün birinde bozulursa, bunun suçu yalnız biz insanlarındır. Çünkü, yer, gök ve ruh dünyaları arasında akıllara sığmaz bir denge vardır. Güneş Kentliler Hıristiyanlığın Yeni Dünya'ya yayılacağına, ispanya'da ve İtalya'da üstün geleceğine, ama Kuzey Almanya, İngiltere, İsveç ve Pomeranya'daysa sarsıntılara uğrayacağına inanıyorlar. Ama bunların üstünde durmayacağım. Bu konuda daha fazla konuşmayı yasak eden Papa'nın hışmına uğrayabilirim çünkü. Bununla beraber şunu da söyleyeyim ki, havada uçma sanatının (ki bundan daha önce söz etmiştim) dışında, Güneş Ülkeliler yıldız kümelerinin iyi etkileri altında en özgün buluşlara varmışlardır. Beni daha fazla alıkoymayın, ne olur. Biliyorsunuz yapacak çok işim var. Yalnız şunu söyleyeyim ki, Güneş Kentliler «cüzi irade» sistemini ortadan kaldıracak yerde daha da güçlendiriyorlar onu. Bu konuda, çok saydıkları büyük bir filozofun başına geleni örnek veriyorlar2. Dediklerine göre, düşmanın konuşturmak istediği bu büyük filozofun ağzından birtek kelime bile alamamışlar, kırk saat durmadan işkence yaptıkları halde. Çünkü, filozof içinden susmaya karar vermiş. Demek oluyor ki, gökyüzünün tâ derinlerinde ağır ağır devinen gezegenler bizi irademize ya da Tanrı'nın buyruklarına uymaktan alıkoyamazlar. Çünkü, insanın özgürlüğü, Tanrı'ya dil uzatacak kadar ileriye gidebilir. Tanrı ne kendini ne de başkalarını kendine karşı gelmeye zorlayamaz. Tanrı'yı ikiye bölebilir miyiz? Ama, gezegenler duyularımız üzerinde birtakım önemsiz etkiler ve hafif değişiklikler yaptıkları için, akıllarından çok duyularına boyun eğen insanlar yıldızların daha çok etkisi altında kalırlar. Sapkınların cesetlerinden zararlı gazlar çıkartan aynı yıldız kümeleri, Cizvit, Capuccini ve Minimi tarikatlarını kuran o büyük insanları coşturmuştur. Yine aynı yıldız kümesinin etkisi altında Colombo ve Fernando Cortes yeni buldukları dünyada Hıristiyanlığı yaymışlardır. Şu anda dünya büyük olayların eşiğinde. Ama bunları daha elverişli bir zamanda açıklarım. 

 OSPİTALARİO Müsaade edin de bir soru daha sorayım: Güneş Ülkeliler küreksiz ve yelkensiz gemileri nasıl ve neyle yürütebiliyorlar? 

 C. KAPTAN Geminin arkasında, yelpaze biçiminde büyük bir çark vardır. Bu çarkın ucundaki bir sırığa, denge sağlasın diye ağır bir nesne konulmuştur. Bu sırığı bir çocuk bile tek eliyle kolayca kaldırabilir. Çark bir çatal diren üstünde kolayca dönen eksenin hareketiyle işler. Bundan başka, bir de arkadan çarklı gemiler var. İki çark geminin ön tarafında yerleştirilmiş büyük bir çarka zincirlerle bağlıdır. Büyük çark döndü mü, arka çarklar da döner ve gemi yürümeye başlar. Bu mekanizma, Calabria'da ve Fransa'da, kadınların keten ipliği bükmek için kullandıkları çıkrığa benzer.

 OSPİTALARİO Durun, gitmeyin, ne olur biraz daha bekleyin! 
 
C. KAPTAN Bekleyemem, dünyada bekleyemem. Gidiyorum. 


NOTLAR: 

1 Ariosto 

2 Burada Campanella kendisinden söz ediyor.

2 Yorumlar

16 Temmuz 2009 05:28  

ilgiyle takip ediyorum..
calismalarinizdan dolayi sizi kutlarim
dostlukla
vkemal

16 Temmuz 2009 11:38  

teşekkür ederim Kemal Bey

Bu arada çekmiş oldugunuz fotografların bir çoguna bakma imkanım oldu hepsi birbirinden degerli olmakla birlikte siyah-beyaz formattaki çekilmiş fotolar bir hayli etkileyici idi...

saygılarımla

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP