ANALİTİK FELSEFEDE FELSEFENİN NE OLDUĞU ÜZERİNE BİR DENEME
|
>>> devam
Ayrica "Zaman gerçek midir?" benzeri sorular şaşırtmaca sorulardır. Çünkü böyle bir soru empirik bir çalışmayı gerektirmez. Bu sorunun gerçekliği ne kadar açığa çıkardığı, bir çarpıtma riskine girmeden evet ya da hayır yanıtının verilip verilmemesine bağlı değildir . Bu arada Wisdom, bir metafızikçi ile bir mantıkçının iyi-kötü, gelecek, Tanrı gibi sorulara ilişkin tutumlarını şöyle karşılaştırmaktadır : Mantıkçı dinsel, moral fiziksel ya da psikolojik ifadelerin doğru olup olmadığı, ya da ne kadar doğru olduğuyla ilgilenmek yerine bu tür ifadelerin doğruluğunun nasıl bilinebileceği ile ilgilenir. Metafizikçi ise, herhangi bir ifadenin, örneğin moral bir ifadenin doğruluğunun, aynı tipteki benzer ifadelerden kalblarak değil de, söz konusu ifadenin, nihai temeli olan objeden kalkılarak nasıl bilinebileceği ile uğraşır .
Bu anlamda, her ne kadar Wisdom'm metafiziksel felsefe tanımındaki felsefe sorulan ancak antoloji temelinde çözülebilir olsa bile, felsefenin dönüşümünden (metamorphosis) sonra değişen soru biçimleri yalnızca birer dil sorunu olarak biçimlenmeleri dolayısıyla ancak dilsel çözümlemelerle çözünebildikleri için, bu anlamdaki felsefenin ontolojiyle ilişkisi sorusu, olmadığı biçiminde yanıtlamak durumundadır.
Prof. Grünberg'in bu soruya ilişkin tutumu, Austin ve Wisdom'm tutumlarından daha açıktır. Prof Grünberg felsefi araştırmayı ontolojiye dayandırmada bir adım daha ileri giderek felsefenin, empirik objelerin,olguların ya da olgu durumlarının bilgisine ulaşmanın bir yolu olduğunu söyler.Ona göre bir felsefi araştırma epistemoloji formunda başlar ontoloji formunda biter. Ve dil düzeyinde çözümlenmiş, fakat ontoloji düzeyine çıkmamış bir felsefe problemi, ona göre çözülmüş sayılmaz .
Örneğin tipik felsefi soru formları olan " nedir?", " teriminin anlamı nedir?" soru formları, daha önce de vurgulandığı gibi, bir nesne ya da bir olguyu adlandıran/betimleyen ifadenin anlamını araştıran soru formlarıdır.Yani bir dilsel araştırmadır ya da zaten üretilmiş olan bilgiye ilişkin bir araştırmadır. Zira, eğer bir kavram ya da ifade, (zaten) üretilmiş durumdaysa, bu aynı zamanda, bu kavram ya da ifadenin bir işlevi olduğu, bir şeyi ortaya koyduğu, söz konusu sorun hakkında bir bakışı içerdiği demektir.Felsefenin buradaki görev, verili kavram ya da ifadeyi, üretildiği bağlam açısından tutarlı olup olmadığım eleştirel inceleme yoluyla denetlemektedir. Bunu yapmanın yolu ise, Grünberg'e göre, dil-dışı bir objeyi adlandıran ya da betimleyen dilsel ifadeyi alıp onun dilsel analizini yapmaktan .
Daha sornutlaştırarak söylersek, "Atom teriminin anlamı nedir?" sorusunun asıl problemi 'atom'terimi değil, fakat atomların kendileridir. Benzer biçimde, 'Atom teriminin anlamı' ifadesinin anlamı nedir?" sorusunun problemi, atom kavramının kendisidir. Diğer bir deyişle, 'atom-terimi' ifadesinin anlamını kavrayarak atom kavramı hakkında bilgi edinebildiğimiz gibi,atom-kavramını kavrayarak ta atomlar hakkında bilgi edinebiliriz .
Prof Grünberg'in buradaki yaklaşımı hem Austin'in dilsel yaklaşımından hem de Wisdom'in analitik felsefe tanımından ayrılmaktadır. Çünkü Grünberg'in yaklaşımında araştırma, "Atom'teriminin anlamı nedir?" sorusu ile başlamasına karşın, terimin farklı kullanım ve anlamlarının betimlenip listelenmesiyle yetinmez. Ne de bir soru formunu bir başka forma dönüştürmekle yetinir. Bunun yerine, atom kavramının araştırılması amacıyla 'atom' teriminin anlamını sorar. Oysa bir kavramı araştırmak, ilgili obje ya da olguları da işaret etmeyi zorunlu kılar. Dolayısıyla eğer felsefe bir objenin ne olduğunu ya da bir olgu durumunun ne anlama geldiğini araştıracaksa, o zaman zorunlu olarak sonuçta empirik, dışsal obje ya da olgulara da dayanmak durumundadır.
IV- FELSEFE SORULARININ KARAKTERİZASYONU
Bu bölümün temel sorusu felsefe sorularının karakterizasyonu,yani felsefe sorularının ne tür sorular oldukları ya da yancı özelliklerinin neler olduklan sorusudur: Felsefe sorulan hangi yönleriyle diğer -örneğin bilimin- sorularından ayrılmaktadır? Örneğin Reid'e göre "felsefe sorulan, kendi dışındaki disiplinlerce içerilmemiştir ama o, disiplinlerin bütünü, geneli hakkındadırîar. Bilimin sorulan ise bilimce içerilmiş ve dünya hakkındadır ama diğer araştırma alanlarının gençli hakkında değildirler" , bu anlamda felsefe sorularınınayrıca özelliklerinden birisi, onların dışsal objelerle dolaylı ilişki içinde bulunmalarıdır. Ancak burada şu da sorulabilir ki, Wisdom'm analitik ve metafizik felsefe aynmmdan yola çıkarak, felsefe sorularının metafizik sorularından farkı nedir? Dahası felsefe sorulan gerçek sorular mıdır, yoksa sahte (pseudo) sorular mıdır? Yani felsefe sorularının kaynakları ya da onlan ortaya çıkaran nedenler nelerdir? Aynca şu sorunun da bu çerçevede tartışılması gerekir ki, belirli türden dilsel soruşturmalarla dış dünyanın bilgisini araştıran felsefe sorulan gerçek anlamda, gereği gibi çözümlenebilirler mi? Bir
başka anlatımla, empirik dünyaya ilişkin sorular felsefenin yöntemleriyle çözümlenebilir mi? ya da nasıl çözümlenebilir? Kuşkusuz bu ve benzeri soruların yanıtlan büyük ölçüde felsefe sorusu kavramından neyin anlaşıldığına bağlı olacaktır.
Çünkü ancak belirli bir felsefe sorusu anlayışıyla bu soru biçimine uygun çözüm yöntem ve teknikleri geliştirilebilir. Site bu bölümde bu sorulan tartışacağız. Wittgenstein'a göre felsefe sorulan temelde dilbilimsel sorulardır. Hatta onunu için geleneksel anlamdaki felsefe sorulan yoktur. Geleneksel olarak felsefi diye adlandrılan sorular aslında dilin kullanımına ilişkin problemlerden ya da zorluklardan ibarettir. Bir felsefe sorusunun formülasyonu şöyledir ona göre: Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum (I don't know my way about). Bir sözcüğün ne anlama geldiğini bilememizin nedeni ise. sözcüklerin kullanımına ilişkin açık bir görüşe sahip olmamanıtzdandır. Sahip te olamayız, çünkü dilin grameri bu tür bir açıklığa sahip değildir.Dolayısıyla dilin gramerinin, sözcüklerin doğru kullanımına izin verecek derecede açık olmamasından dolayı bazen dil içinde yolumuzu yitirebiliyoruzdur.
Wittgenstein felsefe sorularının bilimin sorularından farkını şöyle ortaya koymaktadır: Felsefe somları herhangi bir sorunu ya da güçlüğü açıklayıp onu çözmek iddiasında değildirler; yalnızca mevcut durumu -sorunu, güçlüğü- belirleme durumundadırlar. Felsefenin yaptığı betimlemenin amacı da zaten soruda içerilmiş durumdadır. Bu anlamda felsefe soruları, ne belirli türden ifade ya da önermeler arasındaki çelişkileri çözme durumundadır ne de çelişkilerin kökenlerini ortaya
çıkarmaya yönelir.O,dilsel ifadenin dışına çıkmaksızın, yalnızca var olan durumu betimlemekle yetinir.
Ancak burada Wittgenstein'm, felsefesinin yalnızca dilsel betimleme ile yetinme durumunda olduğu görüşüne karşı bir önceki bölümde de belirtildiği gibi,dilsel simge durumundaki bir terimin işaret ettiği bir kavramı anlamanın aynı zamanda o kavramla, kavramın işaret ettiği olgu duumu arasında belirli bir bağ kurma olduğu görüşü kabul edildiğinde, felsefe sorularının yalnızca betimsel olmadığı, fakat aynı zamanda açıklayıcı olduğu (exlicative) da ortaya çıkacaktır.
Wittgenstein'in felsefe sorularının çözülebilirliğihe ilişkin tutumu da, problemlerin kaynağına ilişkin tutumuna paralel olara, ancak dilin nasıl çalıştığını görüp anlamanın gerektiği biçimindedir. Felsefe problemlerini çözmek için ayrıca yeni bilgiler vermek (ya da üretmek) gerekmez. Çözüm için yalnızca zaten bildiklerimizi yeniden uygun biçimde düzenlememiz yeterli olacaktır.Bunu yapmak için de özel felsefe metodları yoktur, yalnızca farklı terapi teknikleri gibi bazı teknikler vardır. Bu anlamda tekil bir felsefe problemi çözülmez, olsa olsa dilin kullanımından kaynaklanan bazı güçlükler aşılmış olur. Bu felsefe problemlerinin,bir problem olarak çözülmesi değil fakat çözünmesidir.
Austin'in bu soruya ilişkin tutumu çok açık değildir. Austin'e göre felsefe sorulan sahte (pseudo) sorulardır. Felsefe soruları, dilsel ifadelerle önermeler arasındaki ilişkilerin incelenmesinden çok, günlük dile ilişkin çalışmalardaki yanlışlardan ortaya çıkmaktadır. Wamock'un iddiası, Austin'e göre felsefe sorularının kaynağı ya da felsefe sorularını özellikleri gibi soruların yanıtı bile yoktur. Felsefe olsa. olsa, "içi karıştırılmış bir çanta" (a mixed bag)dır.Yani bu zamana kadar felsefi olarak adlandı rılagelen bazı sorular ya da iddialar olmasına karşın aslında felsefi soru diye bir soru biçimi yoktur:
Nitekim Mundle da Austin'in dil felsefesine getirdiği eleştirisinde, Austin'in problemlerinin felsefe problemleri olmadığım öne sürmektedir. Şöyle ki; Austin'in dilbilimsel fenomenolojisinin deklare edilmiş amacı, olgulara ilişkin algılarımızı belirginleştirmek, keskinleştirmektir. Fakat bunun için önerdiği çözüm, kişinin, mercekleri olmayan gözlüklerle görüşünü geliştirmeye çalışmasına benzemektedir. Çünkü önerdiği çözüm bizden, felsefe okumaya başlamadan önce, nasıl kullanılacağım öğrendiğimiz sözcüklerle olguları betimlememizi istemektedir. Ancak bu, günlük dile felsefenin konsu (subject matter) olarak bakmak ve dikkateleri günlük dile çekmek değil midir? .
Bu anlamda Austin'in felsefe ve dolayısıyla felsefe sorularına ilişkin görüşleri bir ölçüde Wisdom'ın görüşlerinden, önemli ölçüde de Prof. grünberg'in görüşlerinden ayrılmaktadır diyebiliriz.
Austin'den farklı oîarak Wisdom, tümüyle günlük dilin sorunu olmayan felsefe sorularının da olduğunu reddetmez.Wisdom,üzerinde felsefece düşünülebilecek ya da yalnızca felsefenin ele alabileceği soru biçiminin olduğunu kabul eder.Wisdom felsefe sorularının kaynağına ilişkin olarak Paradox and Discovery çalışmasında, çocukluklarından beri 'Hala gelecekte' ya da 'O şimdi geçmişte' ifadelerini başarıyla kullanıp ta bir zaman sonra, kendi kendilerine 'Glecek henüz gelmediği halde nasıl geçmişte olabilir?' ya da 'Artık geçmiş olduğuna göre nasıl şimdi hala geçmişte olabilir? sorularını soran insanlardan söz eder. Bu insanlar Wisdom'a göre, belirli bir tür ifade ve soru biçimleri yüzünden felsefe problemlerinin tuzağına düşmüş kişilerdir . Peki, bir insan nasıl olur da bu tür tuzaklara düşer? Wisdom bunu şöyle açıklar :
Bir metafizik felsefecisi bazen dikkatini, ilk bakışta sıkça,
kullanıdığımız ifade biçimlerine benzer görünen ama aslında
bunlardan farklı olan ve günlük yaşam içinde daha az aşina
olduğumuz bazı ifadelere yöneltir ve yoğuniaştınr. Bir de bu
ifadeler üzerine yapılan metafizik yorumlar ifadenin etkisini .
daha da artırır. Bu etki ise genellikle yarardan çok zarar yaratır .
Böyle bir durumda örneğin.'Şimdi geçmişte'ile'Şimdi saat 1.00 ifadeleri arasındaki çelişki kişinin aklını karıştırabilir. Ya da benzer biçimde, 'Bugün ne, geçmiş mi, şimdi mi, gelecek mi yoksa pazar mı?' sorusuda benzer sorulara yol açabilir. Oysa şimdinin ne olduğu ya da "şimdi"nin ne demek olduğu, belirli bir anı belirten kanıtı gerektiren sorunun sorulduğu biçimde sorulamaz, sorulaştırılamaz. Örneklerden de görülebileceği gibi, çok benzer, hatta aynı sözcüklerden kurulu ifade ya da soru biçimleri kişiyi metafizik güçlüklere düşürebilir.
Böyle bir durumda kişi ya bu tür soruların saçma olduğu, ya bunlanrın yalnızca şaşırtıcı değil, aynı zamanda gerçek ile görünüş arasında kapatılamaz bir boşluğu işaret ettiği ve dolayısıyla bunlann çürütülemez olduğu kadar kanıtlanamaz da olduğu,fakat göründükleri gibi de olmadıkları fikrine kapılır.Oysa bunlann hiçbiri güçlüğü ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Güçlük ancak sorunun kaynağına inilerek, yani sorunu ortaya çıkaran sürece yoğunlaşarak aşılacaktır. Çünkü bu tür güçlükler Wisdom'a göre, amacı yalnızca olguları rapor etmek olmayan, fakat aynı zamanda duygulan da ifade eden dil yetisine ilişkin zihinsel oluşumlardan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu tür sorunların çözümünün yolu, bir dereceye kadar psikanalitik yönteme benzer bir yöntem kullanmaktadır .
Bu anlamda Wisdom için, Austin'den farklı olarak, felsefe soruları ne kendilerinin ortaya konduklan dilsel ifadelerin çözümlenmesiyie ne de bunlann sahte soru(n)lar olarak görme yoluyla çözülebilirler. Bunlar sahte olmama anlamında gerçek sorulardır ve gerektiği biçimde çözülebilirler.
Prof. Grünberg'in bu bölümün sorusu hakkındaki görüşleri, diğer üç filozofun görüşlerinden oldukça farklıdır. Prof. Grünberg'e göre felsefe sorulan ne kimi soru biçimleri kanştırmanın sonucu ne de dilin yetersizliklerinden ortaya çıkmadığı gibi,Wisdom'in metafizik sorulan da felsefe sorusu olarak öne sürülemez. Aksine felsefe sorusu, doğrudan doğruya bir şeyi araştıran ya da bir olgu durumunun ne anlama geldiğini soran bir soru değildir. Felsefe sorusu, belli bir dil-dışı objeden söz eden bir takım önermelerden oluşan sorudur.Zira Grünberg'e göre, dil-dışı olan her konu kolaylıkla bir dilsel çözümleme problemine dönüştürülebilir ve böylece her dil-dışı sorun bir (dilsel) felsefe problemi yaratabilir. Bunun yolu, araştırılacak olan dil-dışı objenin adı olan dilsel ifadeyi alıp onu dilbilimsel olarak çözümlemektedir". Bu şu anlama da gelir ki, bilimsel ya da metafizik olsun, her soru bir felsefe sorununa dönüştürülebilir, bir felsefe sorusu olabilir.
Bir felsefe sorusunun nasıl ortaya çıkabileceğini böylece açıklayan Grünberg,felsefe sorularının çözülebilirliği sorusunda da aynı niteliğini sürdürmektedir. Ona göre bir felsefe sorusunun çözümü için izlenecek yol, dil-dışı olan önermeleri güvenilir bilgi sağlayan bir forma dönüştürmektir. Böyle bir dönüşümü gerçekleştirebilmek için, önermelerin ön dayanaksız bilgi sistemleri içinde doğrulanmasının sağlanmış olması gerekir. Bu amaçla başvurulabilecek genel yöntem ise, söz konusu önermelerin ait olduğu bilgi sistemini öndayanaksız olarak yemden kurmaktır.
Buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz ki, felsefe sorusu, ona ne dilsel yetersizliklere ne de bazı zihinsel oluşumlara bağlamaksızın kesin bir çözüme ulaştırılabilir. Ancak burada altı çizilmesi gereken bir nokta var ki, o da şudur: Grünberg için bir felsefe sorusunun çözümü, onun nihai çözümü değil, onun nihai çözüme hazırlanmasıdır. Çünkü felsefe yalnızca, öndayanaksız olarak doğrulanamayan önermelerin, öndayanaksız olarak doğrulanabilir olan empirik ya da analitik önermelere dönüştürmekle yetinir. Felsefe problemlerinin çözümü demek olan analitik ya da empirik önermeleri doğrulamak felsefenin görevi değildir. Analitik önermelerin doğrulanması formal mantık ve matematiğin görev alanına girerken, empirik önermeleri doğrulamaksa empirik bilimlere düşer .
V-SONUÇ
Buraya kadar olan tartışmalardan hareketle, analitik felsefenin genelde felsefe kavramına/tarihine katkısını değerlendirmeye girişirsek şunları söyleyebiliriz.Her entellektüel etkinliğin, sonuçta bilgi edinme, bilgiyi artırma ya da daha güvenilir kılmaya dönük olduğu söylemek çok ta yeni bir şey olmasa gerekir. Tüm bilgi sistemleri ya da disiplinleri, insanlığın bilgilenme sürecinde kullanılmak üzere "yaratılmış" ya da geliştirilmiştir. Bunlardan bazıları, örneğin empirik bilimler, bilinecek olanın bilgisini ortaya çıkarmakla ilgilenirken; bazıları, örneğin fizik ya da istatistikte kullanıldığı biçimiyle matematik ya da mantık, bu sürece dolaylı olarak katkıda bulunurlar. Bazı disiplinlerse, örneğin felsefe gibi, üretilen bilginin test edilmesi biçiminde bu süreçte rol oynayabilirler. Felsefe bu rolü üç biçimde oynayabilir. Zira gerçekliğin bilgisinin üretilmesinin olmazsa olmaz üç temel öğesi olduğu söylenebilir. İlk olarak bilgisi üretilecek, bilinecek olan obje. olgu. varlık dedğimizi gerçeklik temeli vardır. İkinci olarak, bilgiyi ürettiği iddia olunan akıl yetkisi vardır. Son olarak ta, üreticiye bilgisini kurmasını, ortaya koymasını ve test etmesini sağlayan 'dil' dediğimiz şey vardır.
Burada felsefe, başka biçimlerde üretilmiş olan bilgiyi, ilk olarak objenin kendisini alarak test edebilir. Örneğin doğrudan doğruya objenin ne olduğunu sorup araştırarak tıpkı geçmişinde, objenin görünüşünden (fenomenden) hareketle özünün (nemenin) ne olduğunu yakalamaya çalışması biçiminde yaptığı gibi. Ya da felsefe bilgiyi, bilginin oluşturulduğu, fomüle edildiği akü yetisi üzerine yoğunlaşarak -yine tıpkı geçmişinde akıl yetisinin "saf ve "pratik" akıl olarakikiye ayırıp her birisinin yasaları ve doğası üzerine yoğunlaşma biçiminde olduğu gibi.
Felsefeciler genelde, bazen "metafizik" ya da "spekülatif 'olarak ta nitelenen felsefe adı altında, bilginin doğasına ilişkin soruya bu yollarla yanıt aramaya çalıştılar. Oysa felsefe bu test etnîe işlevini, bilginin ortaya konduğu dil yoluyla da yapabilirdi -yine tıpkı bu yüzyılda "analitik" olarak adlandırılan felsefenin yaptığı ya da yapmaya çalıştığı gibi.
Bu anlamda analitik felsefe için, bilginin ortaya konduğu ve hatta bir ölçüde üretimine de katılan dilin önemini vurgulamasından dolayı bilgilenme sürecine yeni bir boyut eklediği söylenebilir.
KAYNAKÇA
Austin, J.L. "Truth", Philosophical Papers, J.O. Urmson ve G.J. Wamock
(ed.), Oxford University Press, Oxford, 1970.
— "The Meaning of a Word, "Philosophical Papers
Grünberg, T., Anlam Kavramı Üzerine Bir Deneme, Ankara Üniversitesi,
DTCF Yayanları, Ankara 1970.
Mundle, C.W.K., A Critique of Linguistic Philosophy, Clerandon Press, Ox
ford, 1970.
Reid, CL. Basic Philosophical Analysis, Dickenson Publishing Company,
New York, 1971.
Warnock, G.J., "IL. Austin : A Biographical Sketch", Symposium on J.L.
Austin.
Wisdom, J., "Paradox and Discovery", Paradox and Discovery, University of
California Press, Berkley, 1970.
— "The Metamorphosis of Metaphysics" Paradox and Discovery.
— "Metapysics", Other Minds, University of California Press, Berkely, 1968.
Wittgenstein, L., The Blue and Brown Books, Harper Trochbooks. New York,
1965.
-— Philosophical Investigations, MacMillan Publishing Co., Inc., New York,
1968,
— On Certainity, Harper Trochbokks Press, New York, 1962.
— Wittgenstein's Lectures, Cambridge 1930-1932, Basil Blackwell, Ox-
ford, 1980.
Ayrica "Zaman gerçek midir?" benzeri sorular şaşırtmaca sorulardır. Çünkü böyle bir soru empirik bir çalışmayı gerektirmez. Bu sorunun gerçekliği ne kadar açığa çıkardığı, bir çarpıtma riskine girmeden evet ya da hayır yanıtının verilip verilmemesine bağlı değildir . Bu arada Wisdom, bir metafızikçi ile bir mantıkçının iyi-kötü, gelecek, Tanrı gibi sorulara ilişkin tutumlarını şöyle karşılaştırmaktadır : Mantıkçı dinsel, moral fiziksel ya da psikolojik ifadelerin doğru olup olmadığı, ya da ne kadar doğru olduğuyla ilgilenmek yerine bu tür ifadelerin doğruluğunun nasıl bilinebileceği ile ilgilenir. Metafizikçi ise, herhangi bir ifadenin, örneğin moral bir ifadenin doğruluğunun, aynı tipteki benzer ifadelerden kalblarak değil de, söz konusu ifadenin, nihai temeli olan objeden kalkılarak nasıl bilinebileceği ile uğraşır .
Bu anlamda, her ne kadar Wisdom'm metafiziksel felsefe tanımındaki felsefe sorulan ancak antoloji temelinde çözülebilir olsa bile, felsefenin dönüşümünden (metamorphosis) sonra değişen soru biçimleri yalnızca birer dil sorunu olarak biçimlenmeleri dolayısıyla ancak dilsel çözümlemelerle çözünebildikleri için, bu anlamdaki felsefenin ontolojiyle ilişkisi sorusu, olmadığı biçiminde yanıtlamak durumundadır.
Prof. Grünberg'in bu soruya ilişkin tutumu, Austin ve Wisdom'm tutumlarından daha açıktır. Prof Grünberg felsefi araştırmayı ontolojiye dayandırmada bir adım daha ileri giderek felsefenin, empirik objelerin,olguların ya da olgu durumlarının bilgisine ulaşmanın bir yolu olduğunu söyler.Ona göre bir felsefi araştırma epistemoloji formunda başlar ontoloji formunda biter. Ve dil düzeyinde çözümlenmiş, fakat ontoloji düzeyine çıkmamış bir felsefe problemi, ona göre çözülmüş sayılmaz .
Örneğin tipik felsefi soru formları olan " nedir?", " teriminin anlamı nedir?" soru formları, daha önce de vurgulandığı gibi, bir nesne ya da bir olguyu adlandıran/betimleyen ifadenin anlamını araştıran soru formlarıdır.Yani bir dilsel araştırmadır ya da zaten üretilmiş olan bilgiye ilişkin bir araştırmadır. Zira, eğer bir kavram ya da ifade, (zaten) üretilmiş durumdaysa, bu aynı zamanda, bu kavram ya da ifadenin bir işlevi olduğu, bir şeyi ortaya koyduğu, söz konusu sorun hakkında bir bakışı içerdiği demektir.Felsefenin buradaki görev, verili kavram ya da ifadeyi, üretildiği bağlam açısından tutarlı olup olmadığım eleştirel inceleme yoluyla denetlemektedir. Bunu yapmanın yolu ise, Grünberg'e göre, dil-dışı bir objeyi adlandıran ya da betimleyen dilsel ifadeyi alıp onun dilsel analizini yapmaktan .
Daha sornutlaştırarak söylersek, "Atom teriminin anlamı nedir?" sorusunun asıl problemi 'atom'terimi değil, fakat atomların kendileridir. Benzer biçimde, 'Atom teriminin anlamı' ifadesinin anlamı nedir?" sorusunun problemi, atom kavramının kendisidir. Diğer bir deyişle, 'atom-terimi' ifadesinin anlamını kavrayarak atom kavramı hakkında bilgi edinebildiğimiz gibi,atom-kavramını kavrayarak ta atomlar hakkında bilgi edinebiliriz .
Prof Grünberg'in buradaki yaklaşımı hem Austin'in dilsel yaklaşımından hem de Wisdom'in analitik felsefe tanımından ayrılmaktadır. Çünkü Grünberg'in yaklaşımında araştırma, "Atom'teriminin anlamı nedir?" sorusu ile başlamasına karşın, terimin farklı kullanım ve anlamlarının betimlenip listelenmesiyle yetinmez. Ne de bir soru formunu bir başka forma dönüştürmekle yetinir. Bunun yerine, atom kavramının araştırılması amacıyla 'atom' teriminin anlamını sorar. Oysa bir kavramı araştırmak, ilgili obje ya da olguları da işaret etmeyi zorunlu kılar. Dolayısıyla eğer felsefe bir objenin ne olduğunu ya da bir olgu durumunun ne anlama geldiğini araştıracaksa, o zaman zorunlu olarak sonuçta empirik, dışsal obje ya da olgulara da dayanmak durumundadır.
IV- FELSEFE SORULARININ KARAKTERİZASYONU
Bu bölümün temel sorusu felsefe sorularının karakterizasyonu,yani felsefe sorularının ne tür sorular oldukları ya da yancı özelliklerinin neler olduklan sorusudur: Felsefe sorulan hangi yönleriyle diğer -örneğin bilimin- sorularından ayrılmaktadır? Örneğin Reid'e göre "felsefe sorulan, kendi dışındaki disiplinlerce içerilmemiştir ama o, disiplinlerin bütünü, geneli hakkındadırîar. Bilimin sorulan ise bilimce içerilmiş ve dünya hakkındadır ama diğer araştırma alanlarının gençli hakkında değildirler" , bu anlamda felsefe sorularınınayrıca özelliklerinden birisi, onların dışsal objelerle dolaylı ilişki içinde bulunmalarıdır. Ancak burada şu da sorulabilir ki, Wisdom'm analitik ve metafizik felsefe aynmmdan yola çıkarak, felsefe sorularının metafizik sorularından farkı nedir? Dahası felsefe sorulan gerçek sorular mıdır, yoksa sahte (pseudo) sorular mıdır? Yani felsefe sorularının kaynakları ya da onlan ortaya çıkaran nedenler nelerdir? Aynca şu sorunun da bu çerçevede tartışılması gerekir ki, belirli türden dilsel soruşturmalarla dış dünyanın bilgisini araştıran felsefe sorulan gerçek anlamda, gereği gibi çözümlenebilirler mi? Bir
başka anlatımla, empirik dünyaya ilişkin sorular felsefenin yöntemleriyle çözümlenebilir mi? ya da nasıl çözümlenebilir? Kuşkusuz bu ve benzeri soruların yanıtlan büyük ölçüde felsefe sorusu kavramından neyin anlaşıldığına bağlı olacaktır.
Çünkü ancak belirli bir felsefe sorusu anlayışıyla bu soru biçimine uygun çözüm yöntem ve teknikleri geliştirilebilir. Site bu bölümde bu sorulan tartışacağız. Wittgenstein'a göre felsefe sorulan temelde dilbilimsel sorulardır. Hatta onunu için geleneksel anlamdaki felsefe sorulan yoktur. Geleneksel olarak felsefi diye adlandrılan sorular aslında dilin kullanımına ilişkin problemlerden ya da zorluklardan ibarettir. Bir felsefe sorusunun formülasyonu şöyledir ona göre: Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum (I don't know my way about). Bir sözcüğün ne anlama geldiğini bilememizin nedeni ise. sözcüklerin kullanımına ilişkin açık bir görüşe sahip olmamanıtzdandır. Sahip te olamayız, çünkü dilin grameri bu tür bir açıklığa sahip değildir.Dolayısıyla dilin gramerinin, sözcüklerin doğru kullanımına izin verecek derecede açık olmamasından dolayı bazen dil içinde yolumuzu yitirebiliyoruzdur.
Wittgenstein felsefe sorularının bilimin sorularından farkını şöyle ortaya koymaktadır: Felsefe somları herhangi bir sorunu ya da güçlüğü açıklayıp onu çözmek iddiasında değildirler; yalnızca mevcut durumu -sorunu, güçlüğü- belirleme durumundadırlar. Felsefenin yaptığı betimlemenin amacı da zaten soruda içerilmiş durumdadır. Bu anlamda felsefe soruları, ne belirli türden ifade ya da önermeler arasındaki çelişkileri çözme durumundadır ne de çelişkilerin kökenlerini ortaya
çıkarmaya yönelir.O,dilsel ifadenin dışına çıkmaksızın, yalnızca var olan durumu betimlemekle yetinir.
Ancak burada Wittgenstein'm, felsefesinin yalnızca dilsel betimleme ile yetinme durumunda olduğu görüşüne karşı bir önceki bölümde de belirtildiği gibi,dilsel simge durumundaki bir terimin işaret ettiği bir kavramı anlamanın aynı zamanda o kavramla, kavramın işaret ettiği olgu duumu arasında belirli bir bağ kurma olduğu görüşü kabul edildiğinde, felsefe sorularının yalnızca betimsel olmadığı, fakat aynı zamanda açıklayıcı olduğu (exlicative) da ortaya çıkacaktır.
Wittgenstein'in felsefe sorularının çözülebilirliğihe ilişkin tutumu da, problemlerin kaynağına ilişkin tutumuna paralel olara, ancak dilin nasıl çalıştığını görüp anlamanın gerektiği biçimindedir. Felsefe problemlerini çözmek için ayrıca yeni bilgiler vermek (ya da üretmek) gerekmez. Çözüm için yalnızca zaten bildiklerimizi yeniden uygun biçimde düzenlememiz yeterli olacaktır.Bunu yapmak için de özel felsefe metodları yoktur, yalnızca farklı terapi teknikleri gibi bazı teknikler vardır. Bu anlamda tekil bir felsefe problemi çözülmez, olsa olsa dilin kullanımından kaynaklanan bazı güçlükler aşılmış olur. Bu felsefe problemlerinin,bir problem olarak çözülmesi değil fakat çözünmesidir.
Austin'in bu soruya ilişkin tutumu çok açık değildir. Austin'e göre felsefe sorulan sahte (pseudo) sorulardır. Felsefe soruları, dilsel ifadelerle önermeler arasındaki ilişkilerin incelenmesinden çok, günlük dile ilişkin çalışmalardaki yanlışlardan ortaya çıkmaktadır. Wamock'un iddiası, Austin'e göre felsefe sorularının kaynağı ya da felsefe sorularını özellikleri gibi soruların yanıtı bile yoktur. Felsefe olsa. olsa, "içi karıştırılmış bir çanta" (a mixed bag)dır.Yani bu zamana kadar felsefi olarak adlandı rılagelen bazı sorular ya da iddialar olmasına karşın aslında felsefi soru diye bir soru biçimi yoktur:
Nitekim Mundle da Austin'in dil felsefesine getirdiği eleştirisinde, Austin'in problemlerinin felsefe problemleri olmadığım öne sürmektedir. Şöyle ki; Austin'in dilbilimsel fenomenolojisinin deklare edilmiş amacı, olgulara ilişkin algılarımızı belirginleştirmek, keskinleştirmektir. Fakat bunun için önerdiği çözüm, kişinin, mercekleri olmayan gözlüklerle görüşünü geliştirmeye çalışmasına benzemektedir. Çünkü önerdiği çözüm bizden, felsefe okumaya başlamadan önce, nasıl kullanılacağım öğrendiğimiz sözcüklerle olguları betimlememizi istemektedir. Ancak bu, günlük dile felsefenin konsu (subject matter) olarak bakmak ve dikkateleri günlük dile çekmek değil midir? .
Bu anlamda Austin'in felsefe ve dolayısıyla felsefe sorularına ilişkin görüşleri bir ölçüde Wisdom'ın görüşlerinden, önemli ölçüde de Prof. grünberg'in görüşlerinden ayrılmaktadır diyebiliriz.
Austin'den farklı oîarak Wisdom, tümüyle günlük dilin sorunu olmayan felsefe sorularının da olduğunu reddetmez.Wisdom,üzerinde felsefece düşünülebilecek ya da yalnızca felsefenin ele alabileceği soru biçiminin olduğunu kabul eder.Wisdom felsefe sorularının kaynağına ilişkin olarak Paradox and Discovery çalışmasında, çocukluklarından beri 'Hala gelecekte' ya da 'O şimdi geçmişte' ifadelerini başarıyla kullanıp ta bir zaman sonra, kendi kendilerine 'Glecek henüz gelmediği halde nasıl geçmişte olabilir?' ya da 'Artık geçmiş olduğuna göre nasıl şimdi hala geçmişte olabilir? sorularını soran insanlardan söz eder. Bu insanlar Wisdom'a göre, belirli bir tür ifade ve soru biçimleri yüzünden felsefe problemlerinin tuzağına düşmüş kişilerdir . Peki, bir insan nasıl olur da bu tür tuzaklara düşer? Wisdom bunu şöyle açıklar :
Bir metafizik felsefecisi bazen dikkatini, ilk bakışta sıkça,
kullanıdığımız ifade biçimlerine benzer görünen ama aslında
bunlardan farklı olan ve günlük yaşam içinde daha az aşina
olduğumuz bazı ifadelere yöneltir ve yoğuniaştınr. Bir de bu
ifadeler üzerine yapılan metafizik yorumlar ifadenin etkisini .
daha da artırır. Bu etki ise genellikle yarardan çok zarar yaratır .
Böyle bir durumda örneğin.'Şimdi geçmişte'ile'Şimdi saat 1.00 ifadeleri arasındaki çelişki kişinin aklını karıştırabilir. Ya da benzer biçimde, 'Bugün ne, geçmiş mi, şimdi mi, gelecek mi yoksa pazar mı?' sorusuda benzer sorulara yol açabilir. Oysa şimdinin ne olduğu ya da "şimdi"nin ne demek olduğu, belirli bir anı belirten kanıtı gerektiren sorunun sorulduğu biçimde sorulamaz, sorulaştırılamaz. Örneklerden de görülebileceği gibi, çok benzer, hatta aynı sözcüklerden kurulu ifade ya da soru biçimleri kişiyi metafizik güçlüklere düşürebilir.
Böyle bir durumda kişi ya bu tür soruların saçma olduğu, ya bunlanrın yalnızca şaşırtıcı değil, aynı zamanda gerçek ile görünüş arasında kapatılamaz bir boşluğu işaret ettiği ve dolayısıyla bunlann çürütülemez olduğu kadar kanıtlanamaz da olduğu,fakat göründükleri gibi de olmadıkları fikrine kapılır.Oysa bunlann hiçbiri güçlüğü ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Güçlük ancak sorunun kaynağına inilerek, yani sorunu ortaya çıkaran sürece yoğunlaşarak aşılacaktır. Çünkü bu tür güçlükler Wisdom'a göre, amacı yalnızca olguları rapor etmek olmayan, fakat aynı zamanda duygulan da ifade eden dil yetisine ilişkin zihinsel oluşumlardan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu tür sorunların çözümünün yolu, bir dereceye kadar psikanalitik yönteme benzer bir yöntem kullanmaktadır .
Bu anlamda Wisdom için, Austin'den farklı olarak, felsefe soruları ne kendilerinin ortaya konduklan dilsel ifadelerin çözümlenmesiyie ne de bunlann sahte soru(n)lar olarak görme yoluyla çözülebilirler. Bunlar sahte olmama anlamında gerçek sorulardır ve gerektiği biçimde çözülebilirler.
Prof. Grünberg'in bu bölümün sorusu hakkındaki görüşleri, diğer üç filozofun görüşlerinden oldukça farklıdır. Prof. Grünberg'e göre felsefe sorulan ne kimi soru biçimleri kanştırmanın sonucu ne de dilin yetersizliklerinden ortaya çıkmadığı gibi,Wisdom'in metafizik sorulan da felsefe sorusu olarak öne sürülemez. Aksine felsefe sorusu, doğrudan doğruya bir şeyi araştıran ya da bir olgu durumunun ne anlama geldiğini soran bir soru değildir. Felsefe sorusu, belli bir dil-dışı objeden söz eden bir takım önermelerden oluşan sorudur.Zira Grünberg'e göre, dil-dışı olan her konu kolaylıkla bir dilsel çözümleme problemine dönüştürülebilir ve böylece her dil-dışı sorun bir (dilsel) felsefe problemi yaratabilir. Bunun yolu, araştırılacak olan dil-dışı objenin adı olan dilsel ifadeyi alıp onu dilbilimsel olarak çözümlemektedir". Bu şu anlama da gelir ki, bilimsel ya da metafizik olsun, her soru bir felsefe sorununa dönüştürülebilir, bir felsefe sorusu olabilir.
Bir felsefe sorusunun nasıl ortaya çıkabileceğini böylece açıklayan Grünberg,felsefe sorularının çözülebilirliği sorusunda da aynı niteliğini sürdürmektedir. Ona göre bir felsefe sorusunun çözümü için izlenecek yol, dil-dışı olan önermeleri güvenilir bilgi sağlayan bir forma dönüştürmektir. Böyle bir dönüşümü gerçekleştirebilmek için, önermelerin ön dayanaksız bilgi sistemleri içinde doğrulanmasının sağlanmış olması gerekir. Bu amaçla başvurulabilecek genel yöntem ise, söz konusu önermelerin ait olduğu bilgi sistemini öndayanaksız olarak yemden kurmaktır.
Buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz ki, felsefe sorusu, ona ne dilsel yetersizliklere ne de bazı zihinsel oluşumlara bağlamaksızın kesin bir çözüme ulaştırılabilir. Ancak burada altı çizilmesi gereken bir nokta var ki, o da şudur: Grünberg için bir felsefe sorusunun çözümü, onun nihai çözümü değil, onun nihai çözüme hazırlanmasıdır. Çünkü felsefe yalnızca, öndayanaksız olarak doğrulanamayan önermelerin, öndayanaksız olarak doğrulanabilir olan empirik ya da analitik önermelere dönüştürmekle yetinir. Felsefe problemlerinin çözümü demek olan analitik ya da empirik önermeleri doğrulamak felsefenin görevi değildir. Analitik önermelerin doğrulanması formal mantık ve matematiğin görev alanına girerken, empirik önermeleri doğrulamaksa empirik bilimlere düşer .
V-SONUÇ
Buraya kadar olan tartışmalardan hareketle, analitik felsefenin genelde felsefe kavramına/tarihine katkısını değerlendirmeye girişirsek şunları söyleyebiliriz.Her entellektüel etkinliğin, sonuçta bilgi edinme, bilgiyi artırma ya da daha güvenilir kılmaya dönük olduğu söylemek çok ta yeni bir şey olmasa gerekir. Tüm bilgi sistemleri ya da disiplinleri, insanlığın bilgilenme sürecinde kullanılmak üzere "yaratılmış" ya da geliştirilmiştir. Bunlardan bazıları, örneğin empirik bilimler, bilinecek olanın bilgisini ortaya çıkarmakla ilgilenirken; bazıları, örneğin fizik ya da istatistikte kullanıldığı biçimiyle matematik ya da mantık, bu sürece dolaylı olarak katkıda bulunurlar. Bazı disiplinlerse, örneğin felsefe gibi, üretilen bilginin test edilmesi biçiminde bu süreçte rol oynayabilirler. Felsefe bu rolü üç biçimde oynayabilir. Zira gerçekliğin bilgisinin üretilmesinin olmazsa olmaz üç temel öğesi olduğu söylenebilir. İlk olarak bilgisi üretilecek, bilinecek olan obje. olgu. varlık dedğimizi gerçeklik temeli vardır. İkinci olarak, bilgiyi ürettiği iddia olunan akıl yetkisi vardır. Son olarak ta, üreticiye bilgisini kurmasını, ortaya koymasını ve test etmesini sağlayan 'dil' dediğimiz şey vardır.
Burada felsefe, başka biçimlerde üretilmiş olan bilgiyi, ilk olarak objenin kendisini alarak test edebilir. Örneğin doğrudan doğruya objenin ne olduğunu sorup araştırarak tıpkı geçmişinde, objenin görünüşünden (fenomenden) hareketle özünün (nemenin) ne olduğunu yakalamaya çalışması biçiminde yaptığı gibi. Ya da felsefe bilgiyi, bilginin oluşturulduğu, fomüle edildiği akü yetisi üzerine yoğunlaşarak -yine tıpkı geçmişinde akıl yetisinin "saf ve "pratik" akıl olarakikiye ayırıp her birisinin yasaları ve doğası üzerine yoğunlaşma biçiminde olduğu gibi.
Felsefeciler genelde, bazen "metafizik" ya da "spekülatif 'olarak ta nitelenen felsefe adı altında, bilginin doğasına ilişkin soruya bu yollarla yanıt aramaya çalıştılar. Oysa felsefe bu test etnîe işlevini, bilginin ortaya konduğu dil yoluyla da yapabilirdi -yine tıpkı bu yüzyılda "analitik" olarak adlandırılan felsefenin yaptığı ya da yapmaya çalıştığı gibi.
Bu anlamda analitik felsefe için, bilginin ortaya konduğu ve hatta bir ölçüde üretimine de katılan dilin önemini vurgulamasından dolayı bilgilenme sürecine yeni bir boyut eklediği söylenebilir.
KAYNAKÇA
Austin, J.L. "Truth", Philosophical Papers, J.O. Urmson ve G.J. Wamock
(ed.), Oxford University Press, Oxford, 1970.
— "The Meaning of a Word, "Philosophical Papers
Grünberg, T., Anlam Kavramı Üzerine Bir Deneme, Ankara Üniversitesi,
DTCF Yayanları, Ankara 1970.
Mundle, C.W.K., A Critique of Linguistic Philosophy, Clerandon Press, Ox
ford, 1970.
Reid, CL. Basic Philosophical Analysis, Dickenson Publishing Company,
New York, 1971.
Warnock, G.J., "IL. Austin : A Biographical Sketch", Symposium on J.L.
Austin.
Wisdom, J., "Paradox and Discovery", Paradox and Discovery, University of
California Press, Berkley, 1970.
— "The Metamorphosis of Metaphysics" Paradox and Discovery.
— "Metapysics", Other Minds, University of California Press, Berkely, 1968.
Wittgenstein, L., The Blue and Brown Books, Harper Trochbooks. New York,
1965.
-— Philosophical Investigations, MacMillan Publishing Co., Inc., New York,
1968,
— On Certainity, Harper Trochbokks Press, New York, 1962.
— Wittgenstein's Lectures, Cambridge 1930-1932, Basil Blackwell, Ox-
ford, 1980.