Türkiye’deki Mantık Eğitimi, Sorunlar ve Öneriler

Zekiye Kutlusoy

Özet

Bu yazı, Türkiye’de hem ortaöğretim düzeyindeki hem de ortaöğretime felsefe grubu öğretmeni yetiştirmekte olan üniversite düzeyindeki mantık eğitiminde karşılaşılan kimi sorunların üstesinden gelebilmek için, üniversitelerin felsefe grubu eğitimi anabilim dalları ile felsefe bölümlerinde uygulanabilecek bir mantık eğitimi programı önermeyi amaçlamaktadır. Bu öneride, öncelikle, felsefe bölümlerine oranla programlarında daha az mantık dersine yer vermek durumunda kalan felsefe grubu eğitimi anabilim dalları göz önünde bulundurularak, bir mantık eğitiminde mutlaka yer alması gereken en az sayıdaki dersin belirlenmesi yoluna gidilmiştir. Ayrıca, programa konulması önerilen mantık derslerinin, birbirlerine olduğu kadar programın diğer derslerine de destekleyici bir katkı sağlayabilmesi açısından bir süreklilik içinde programa yerleştirilmesi sırasında, ana programın bütünlüğünün de gözetilmesine özen gösterilmiştir.

Türkiye’de hem ortaöğretim hem de üniversite düzeyinde yapılmakta olan mantık eğitiminin / öğretiminin, her iki düzeyde de -kapsamlı bir öğretim programı içeriğinin kısa sürede verilmesi zorunluluğu, kimi öğreticilerin bilgisel açıdan gerektiği düzeyde yetkin olamayışı, derslerde kullanılan materyalde karşılaşılabilecek bazı yetersizlikler ve öğrencinin/öğreticinin motivasyonunu düşüren daha başka olumsuz durumlar gibi- bir takım sorunlara sahip olduğu görülmektedir. İşte bu yazı, bu sorunların doğrudan yaşantılandığı bir mantık öğrenciliği/ öğreticiliği sırasında yapılan gözlemlerin ve edinilen deneyimlerin, çözüm arayışları bağlamında değerlendirilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir öneride bulunmak, daha açıkçası, üniversite düzeyinde uygulanabilecek bir mantık eğitimi programı önerisinde bulunmak amacını taşımaktadır. Burada önerilen program, üniversite düzeyindeki bir mantık eğitiminde en azından yer alması gereken dersleri içermektedir; ancak, diğer dersler gibi mantık dersleri açısından da daha kısıtlı bir alana sahip olan felsefe grubu eğitimi anabilim dallarının tersine, felsefe bölümlerinde daha fazla mantık dersinin elverdiğince programa alınmasının ise olanaklı olduğu açıktır.

Ortaöğretim düzeyinde yalnızca son (üçüncü) sınıfta, yani toplam olarak tek bir yılda, haftada iki saat olmak üzere, güz yarıyılında klasik/geleneksel mantık, bahar yarıyılında ise modern/ sembolik mantık öğretilmektedir. O da sınıf geçme sistemindeki sözel bölümler olan sosyal bilimler ve edebiyat kollarında. Sayısal bölümler olan fen bilimleri ve matematik kollarında ise felsefe grubu derslerinden, yani felsefe, sosyoloji ve mantık derslerinden, yalnızca biri zorunlu olarak seçilmekte; seçilmemesi durumunda mantık dersi zaten hiç görülmeden geçiştirilmiş olmaktadır. Ortaöğretimde mantık dersini veren felsefe grubu öğretmenleri, derslerinde, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1993 yılında yayımlanmış olan Lise Mantık Dersi Öğretim Programı ’nı izleyerek, bu program doğrultusunda yazılmış ve M. E. B. Talim ve Terbiye Kurulu’nca beş yıl süreyle ders kitabı olarak okutulması onaylanmış olan -ana bölümlerinden ilkinde geleneksel mantık, ikincisindeyse sembolik mantık konularının işlendiği- mantık kitaplarını okutmaktalar. Şimdi, ayrıntılı olarak incelenecek olursa, söz konusu mantık dersi programının oldukça yüklü bir içeriğe sahip olduğu görülecektir. Gerçi, programı hafifletmek amacıyla, 1998-1999 öğretim yılından itibaren bu içeriğin sembolik mantık ayağındaki kimi konular ilgili programdan çıkarılmışsa da , geriye kalan kapsamın da yoğun bir çerçeveyi barındırdığı açıktır. Öte yandan, okutulmakta olan mantık kitapları da dikkatli ve titiz bir değerlendirilmeye tabi tutulacak olursa, eleştiriye açık -örneğin, bazı konulara ilişkin olarak önemli ayrımların/ayrıntıların farkına varılmasını sağlayacak işlevsel ve bol örneğe/uygulamaya yer verilmemiş olması gibi- kimi noktalar kolaylıkla yakalanabilecektir. İşte, bu türden sorunların karşısında kalabilecek olan mantık öğretmeni yeterli bilgi birikimine sahip değilse, örneğin, üniversitede iyi bir mantık eğitimi almamış veya öğrendiklerini unutmuş ise (ki böyle durumlarda kimi zaman ders öncesi hazırlığı da pek bir işe yaramıyor), öğretmenlik etkinliği sırasında, hele ilk yıllarında deneyim eksikliğiyle de, çok büyük hatalara düşebilecektir. (Staj uygulaması sırasında stajyer öğrencilerimizden, zaman zaman, mantık derslerinde dersin öğretmeni tarafından yapılan yanlışların yanı sıra, bilinmediği için bazı mantık konularının hiç işlenmeksizin geçildiğine ilişkin eleştiriler duyabilmekteyiz.) O halde, öncelikle bizlere/akademisyenlere büyük iş düşüyor: Felsefe grubu öğretmeni adayı durumundaki öğrencilerimizi öyle iyi yetiştirmeliyiz ki, gelecekteki meslek yaşamlarında, bu denli yoğun bir içerik, böylesi bir zaman darlığı, derste kullanılacak materyalden doğabilecek güçlükler, üstüne üstlük son sınıf öğrencisinin üzerindeki üniversite sınavı baskısı, bu sınavda eskiden çok az sayıda da olsa mantık sorusu sorulmasına karşın, artık hiçbir mantık sorusunun sorulmamasından ötürü öğrencinin bu derse yeterli ilgiyi ve dikkati yöneltememesi gibi olumsuz etmenler karşısında başarılı olabilsinler. (Tam da burada, dersteki motivasyonun azalmasını engellemek için, son yıllardaki uygulamadan bir an önce vazgeçilerek üniversite sınavında bilinçli bir özenle hazırlanmış özgün mantık sorularının sorulmasının gerekliliği, mutlaka vurgulanması zorunlu hale gelen bir nokta olarak karşımızda duruyor.) Ancak belli bir bütünlüğe sahip mantık bilgisi açısından iyi donanımlı, yetkin bir öğretmen, bu dersi, karşılaştığı tüm sıkıntıları aşarak, öğrencisinden gelecek -örneğin, geleneksel ve sembolik mantık alanları arasındaki farka, ilişkiye ve geçişe ilişkin sorular gibi- olası sorularla da baş ederek, ayrıca işlediği konulara ilgi ve merak uyandırıp onları öğrencisine pekala sevdirmesini de bilerek, verebilir. Tersi durumdaysa, bu dersi doğru dürüst verebilmesi için pek de şanslı olduğu söylenemez.

Burada, çok önemli bir soru kaçınılmaz olarak karşımıza çıkıyor: Pekiyi, üniversite düzeyinde felsefe grubu öğretmeni yetiştiren eğitim fakültelerinin (ki bunlar, Çukurova Üniversitesi-Eğitim Fakültesi, Gazi Üniversitesi-Gazi Eğitim Fakültesi ve Atatürk Üniversitesi-Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi’dir) ortaöğretim sosyal alanlar eğitimi bölümlerinin felsefe grubu eğitimi/ öğretmenliği anabilim dallarının yanı sıra, felsefe bölümlerinde de (ki bunlar da Ö. S. Y. M.’nin Haziran 2003 Sınav Kataloğu’na göre, Atatürk, Boğaziçi, Cumhuriyet, Dicle, Galatasaray, Gazi, Kocaeli, Mersin, Muğla, Orta Doğu Teknik, Pamukkale, Sakarya, Uludağ ve Yeditepe Üniversiteleri’nin Fen-Edebiyat Fakülteleri; Ege, Hacettepe ve İstanbul Üniversiteleri’nin Edebiyat Fakülteleri; Ankara Üniversitesi-Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi ile Bilkent Üniversitesi-İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi çatıları altındaki felsefe bölümleridir) mantık eğitimi nasıl olmalıdır?

En ideal mantık programı nasıl gerçekleştirilir; neler yapmalıyız? Bu sorulara yanıt aramak, yalnızca, ortaöğretim düzeyinde mantık derslerini en iyi şekilde verebilecek felsefe grubu öğretmenlerini yetiştirerek mesleğe kusursuz olarak hazırlamak açısından değil, üniversite düzeyinde bu dersi alan öğrencilerin gelişimine yapılabilecek katkılar açısından -düşünmenin kendisi üzerine düşündüğü felsefe dalı olarak mantığın, hem insanın tek ayrıcalığı ve gerçek gücü olan düşünme yetisini doğru değerlendirebilmesi hem de bu yetisinin tüm düşünsel etkinliklerinin bir aracı olduğunun bilincine varabilmesi açısından- da anlamlı ve önemlidir: “Soyut düşünce, kültürel zeminin oluşmasına yaptığı katkının yanı sıra, bireysel ve toplumsal düşüncenin ufkunun açılmasında her zaman öncü bir rol üstlenmiştir. Çünkü soyut düşünce, her şeyden önce düşüncenin bizzat kendisinin bir özelliğidir. Dolayısıyla da gerek bilimsel düşüncenin gerekse araştırma kültürünün oluşmasında ve gelişmesinde şüphesiz büyük bir katkısı olmaktadır. İşte bu sebeple, mantık, matematik ve felsefe üçlüsü, bir bütünün parçaları olarak doğrudan veya dolaylı bir yolla tarih boyunca entelektüel, teknolojik ve toplumsal gelişmeye hayat vermiş, çok yönlü olarak onların gelişimini karakterize edebilmiştir.” .

Eğitim fakültelerinin yeniden yapılandırılmasının hemen ardından ilk kez 1998-1999 akademik yılında uygulanmaya başlanan toplam beş yıllık program, felsefe grubu eğitimi anabilim dallarının yeni programı olarak, felsefe, mantık, sosyoloji ve psikoloji derslerinin yer aldığı üç buçuk yıllık (yedi yarıyıllık) bir lisans programı ayağı ile, onu izleyen ve alan öğretimine yönelik dersleri içeren bir buçuk yıllık (üç yarıyıllık) bir ortaöğretim alan öğretmenliği tezsiz yüksek lisans programı ayağından oluşmaktadır. Bu iki ayaklı programı başarıyla tamamlayan öğrencilerin yanı sıra, ilgili enstitülerin açması durumunda ve belirledikleri bir kontenjan dahilinde, felsefe ve sosyoloji bölümlerinden mezun olan öğrenciler de, istenilen koşulları sağladıkları takdirde, bir buçuk yıllık tezsiz yüksek lisans programına devam edip ortaöğretimde felsefe grubu öğretmeni olma hakkını kazanabilmekteler. Şimdi, üç buçuk yıllık lisans programı döneminde bir grup eğitiminin söz konusu olduğu felsefe grubu eğitimi anabilim dallarında, dört yıllık felsefe bölümlerine oranla mantık derslerine daha az yer ayrılabileceği açıktır. Bu çerçevede, yetkin, tutarlı ve bütüncül bir mantık öğretimini yine böyle bir felsefe öğretiminin içine uygun bir biçimde yerleştirebilmek için, felsefeden kopmuş tümüyle bağımsız formel bir disiplin olarak görülen sembolik mantık dersi ilk yıl verilebilir. İçerikten yoksun bu mantık alanında, olgu/varlık alanını dikkate almak, olgusal içeriklerle uğraşmak zorunda kalmaksızın, yalnızca mantıksal formlar arasındaki formel ilişkilerin irdelenmesini, içeriksiz (boş) biçimlere ilişkin mantıksal denetlemeleri, başta yadırgasa bile, ilk yılda kolaylıkla kavrayabilir öğrenci. Öte yandan, hem içeriksel hem de formel bir yana sahip olan geleneksel mantık, içerikli yanı ile temel felsefe sorunlarının yer aldığı, özellikle ontolojik ve metodolojik nitelikli, yoğun felsefe tartışmalarının yapıldığı bir alan olup, kısaca felsefeye özgü bir kapsama sahiptir. Bundan ötürü, bu dersin hemencecik ilk yılda, hele hele ilk yarıyılda ilk günden itibaren, felsefi söylemi ve terminolojiyi tanımayan, felsefeyi hiç bilmeyen, ayağının tozuyla yeni gelmiş öğrenciye verildiğinde, zorlayıcı bir derse dönüştüğü, bu durumdaki öğrenciye Aristoteles’in kaygı edinip de didiklediği sorunları ve yanıt arayışlarını sezdirmek açısından pek de işlevsel olamadığı gözlemlenmektedir. O halde, günümüzdeki tarihsel sürecin izlendiği yaygın uygulamanın tersine, geleneksel mantık dersinin en erken ikinci yılda verilmesi daha verimli ve başarılı bir sonucun yolunu açacakmış gibi görünüyor.

Şimdi, sembolik mantık her ne kadar felsefeden kopmuş bir alan olarak değerlendirilse de, önemli olan, onun felsefedeki uygulamalarının aydınlatılmasıdır. Örneğin, Prof. Dr. Teo Grünberg’in yeni bilim anlayışı çerçevesinde mantığın uygulamalarına ilişkin çok net bir görüşü vardır: Bilimler doğrulanmaktan çok yanlışlanmaya elverişli olan önermeler ortaya koyarlar ve mantık, tutarsızlıkları saptayıp giderici süzgeç rolü ile, tüm bilim alanları için çok önemli bir yöntemdir; çünkü o alanın bilimsel dağarcığına teker teker girmekte olan önermelerin birbiriyle çelişip çelişmediğine, tutarlı bir bütün yaratıp yaratmadığına, dolayısıyla o bilimsel alanın bilgi birikimini mantıksal bir çelişkiye, hataya düşmeksizin oluşturup oluşturmadığına ilişkin denetleme yöntemini yalnızca formel mantık vermektedir. Bu anlamda, dinamik bir bilgi edinme sürecinde daha da arındırılmış bir dağarcık oluşturmak için, tüm bilimler bir yöntem olarak kullanmak zorundalar mantığı.

1 Yorum

Adsız
29 Aralık 2008 20:12  

tütkiyede petrol kaynakları yok birazda bu soruna çözüm bulun

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP