ORTAÇAĞ FELSEFESİNDE ZAMAN KAVRAMI - 2

Zamanın bir süreklilik sıfatı vardır. Bu şudur : Zaman gelecekteki beklentilerin geçmişe doğru gelişmesi ve bunun devam etmesidir. Örneğin saatler bu geçen zamanın belleğe yerleşmesini sağlayan aletlerdir.

Açıktır ki der  St. Augustinus bizler bu zamanın üzerinde birer uzamız ve yayılmayız. Bütün yaşamıma bir anda sahip olamam. Aynı şey tahin içinde geçerlidir.

Geçmişimize sadece bir defa sahip oluruz. Bu bir kusur, bir zihin dağınıklığıdır, însanoğlu bu kusurun üstesinden ancak sonsuzlukla olan birliği sayesinde gelir. Sadece sonsuz olan Tanrı bu zihin dağınıklığına çare olabilir.

St. Augustinus kendine dönerek "ben neyim?" sorusunu sorar ve şöyle yanıt verir. Ben, Senin (Tanrının) sevgi ateşiyle yanıp ve onun içinde erimediğim sürece bir yayılım (zaman) olarak kalacağım. Dağılmak yerine her şey bir arada kalabilir. Ben geçiciliğimi, ardıllığımı, günahkarlığımı anlayarak ancak Tanrı'yla birlikte olabilirim. Tanrı ile bir olunca kendim ile de bir olurum. Kişi, Tanrı'yla bir olmaya ihtiyaç duyar. İnsan kendi kişiliğini kendi kavramayaz. Buna ancak zaman içerisinde yalnızca bir defa anlar. Bu endişe ancak Tanrı ile bir olunursa azaltılabilir. Tanrı hakikati benim kendi kişiliğime şekil veren ayrıt edici bir özelliktir.

İnsanoğlu kendinin ne olduğunu keşfetmeye ihtiyaç duyan tek varlıktır ve en önemli görevi de kendini Bir haline getirmektir. Fakat insanoğlu bunu tek başına yapamaz ve yardıma ihtiyacı vardır. İnsanoğlu dünyasal, geçici, müsrif ve günahkardır. Huzuru ancak Tanrı'da bulabilir. İnsanoğlunun bütün ihtiyaçları için hiçbir şey yani hiçbir yaratılmış yeterli değildir. Sadece Tanrı bu ihtiyacı sağlar.

Çizgisel-Linear zaman ve Döngüsel-Devirli zaman :

Yunanlılarda ve Hintlilerde devirli zaman anlayışı vardı. Herşey bir devinim, tekrar içindeydi. Eğer bir şey bir daire şeklinde hareketine devam ederse o şey sonsuza kadar hareketine devam eder. Bu görüşü antik çağın en önemli düşünürlerinden biri olan Aristoteles'te görmek olanaklıdır : Ona göre, zaman ve evren her zaman vardı ve varolacaktır. Augustmus'un düşüncesinde zaman çizgiseldir. Bir başlangıç vardır ve bu yüzden bir sonda olacaktır. Bir an bile, tekrar edilmekten acizdir. Bir yerden geldik ve bir yere gidiyoruz. Başlangıcın bir çeşit başı vardır ve sonunda bir çeşit sonu olacaktır. Zamanın anlaşılması zordur. Zamanın anlaşılmasının kolaylaştırılması çizgisel zamanla olur, devirli zamanla değil. Eğer olsaydı, tarih önemini kaybedecekti; çünkü tarih bir tekrar yani tekerür olacaktır. Buna karşılık, çizgisel zaman da tekrar veya tekerür söz konusu değildir. Hiç bir şey tekrar değildir.

St. Augustinus kutsal planın (düzenin) kendini tamamlayacağına inanır. Zaman insanın niteleyiciliğine bir vesiledir, fakat zamanın kendisi bir niteliyici değildir. Sonuçta, zaman insanın kendini gerçekleştinnesi için yalnızca bir fırsat oluşturur.

"Tanrı Devleti"nde Augustinus dünyanın zaman içinde değil, zamanla aynı anda yaratıldığını söyler. Bunun için, hareket halinde olmayan zaman yoktur. Zaman ve dünyanın yaratılışı birdir. Buna karşılık, zamanın ve dünyanın yaratılışı sebep olarak aynı değildir. Eğer ardıllığı kabul eden bir yaratılış olmasaydı, zaman hiç olmazdı. Değişen evren, zamanın bir sonucudur. Zaman, evrenin bir sonucu değildir. Sonluluğu nedeniyle zaman vardır ve değişen şeyler vardır. Zaman, nesnelerin yaratılmasıyla başlar.

St. Thomas Aquinas'ta zaman

Aquinas "Tanrı Üzerine Araştırma"da (S.T.1.Q1O) zamanı tartışır. Zaman önce ve sonra içinde olan hareket veya ard ardalıkların sayılmasıdır ve ölçülmesidir, diye tanımlar. Sonsuzluğun bilgisi, zamanın bilgisi ile anlaşılır. Zaman hareket içindeki önce ve sonranın ölçülmesidir. Aristoteles şöyle der : Zaman önce ve sonraya uygun hareketlerin sayısıdır. Bu yüzden St. Thomas'ta zamanın hareketle anlaşılması bakımıyla Aristotelesçidir. Eğer bir şey hareketten mahrum edilmişse, o zaman içinde değildir. Sonsuzluk fikri hareketin dışında olan benzerliğin anlayışında yatar.

Değişmeyen, başlangıçsız, sonsuz ve devinirnsiz olan zamanı içermez. Değişmezlik sonsuzluğu ifade eder; tıpkı hareketin zamanı ifade etliği gibi. Sonsuz olan hala varolandır. Tanrı kendisini sonsuzluğudur. Tanrı sonsuzdur ve sonsuzluk Tanrı'dır.

Aquinas'a göre, sonsuzluk şu iki özellikle bilinebilir.

1- Sonsuzluk tükenmez, başı ve sonu yoktur.

2- Sonsuzluğun kendisi bir defa tam olarak varolmuştur ve ardıllıktan yoksundur.

St. Augustinus gibi, St. Thomas'ta da sonsuzluğun bilgisine zaman vasıtasıyla ulaşılabileceğine inanır. Zaman hareket halindeki önce ve sonranın ölçülmesi olduğu için zaman ardıldır. Eğer bir şey hareketten yoksun ve her zaman aynı konumda kalıyorsa kişi önce ve sonrayı kavrayamaz.

Zorunlu şey (İsbatın değişmez prensipleri), Tanrı'dan gelen değişmezliği ve kalıcığı kabul eder. Zorunlu demek gerçeğin veya hakikatin bir başka şekli demektir. Filozoflara göre hakikat zihinde saklıdır. Bu yüzden zorunlu ve hakikat sonsuz ve ölümsüz ruhdadır. Kutsal idrak sonsuzdur. Tanrı'nın dışında hiçbirşey sonsuz değildir.

Makale 3'te, St. Thomas "acaba sonsuz olmak yalnızca Tanrı'ya mı aittir?" diye sorar. Evet diye karşılık verir.

Makale 4'te sonsuzluğun zamandan farklı olduğu sorusu üzerinde tartışır. Aristoteles'e göre, zamanın şu anı, bütün zamanda değişmeden kalır. Fakat buna karşılık, zaman ve sonsuzluk aynı şey değildir. Sonsuzluk aynı zamanda bütündür. Zaman önce ve sonraya sahiptir. St. Thomas'a göre, sonsuzluk ve bu anlık bütünlük olmasına karşın zaman böyle değildir. Sonsuzluk durağan varoluşu ölçerken, zaman hareketi ölçer. Zaman, sadece hareketi ölçmez, fakat o doğal hareket halinde olanı da verir ve gerçekte hareketin içinde değildir.

Makale 5'te St. Thomas zaman-ve Oeon arasındaki farkı tartışır, Oeon tinsel şeylerin ölçülmesidir. Zaman içinde varolan şey gittikçe yaşlanır, aynı zamanda değişkendir. Ve bu değişmenin ölçülmesinde önce ve sonra vardır.

Zamanla ölçülen şeyler ile ruhsal varlıklar arasında bir fark vardır. Ruhsal varlıklarında bir hareketi vardır. Kendileri değişmezler fakat durum ve hallerinde bir değişim olur. Ruhsal varlıkların özü (özvaroluşları) değişmezdir. Aynı şeyler melekler için de doğrudur. Meleklerin özleri değişmemesine karşın onlarda da sevgiye, zekaya, seçimlerine dayanan bir değişme vardır. Onlar, sozsuzluk ve zamanın arasında kalan bir şeyle yani oeon ile ölçülürler.

Aynı konuyu St. Augustinus'ta ele alır. Augustinus için, geçmişten geleceğe yönelen fiziksel ve ruhsal şeyler en az fiziksel olanlar kadar önemlidir; çünkü zamandan önce varolan ruhsal kalıcığı ve ölümsüzlüğü nedeniyle bir tür öncelliğe sahiptir. Zaman geçici şeyler olmaksızın olanaksızdır. Bu açıdan bakıldığında bile, zihinde ya da ruhta olanlar zaman içinde var olurlar. Zihin ruhsa! olanı da ardıllık içinde ve zaman içinde kavrar. Buna karşılık ruhsal olanın ardıllığı fiziksel olana göre zamanda önseldir. Örneğin, meleklerdeki kavramların ardıllığı zamanın varlığını önceden varsaymaktır.

St. Augüstinus'la derinlemesine başlayan zaman kavramının irdelenmesi sonucu antik çağın döngüsel-devirli zaman anlayışının yerine çizgisel-linear zaman anlayışı ön plana çıkmıştır. Bu anlayış tüm ortaçağı etkilemiş ve tek tanrılı dinlerinde resmi zaman anlayışı olmuştur. Bu etki çerçevesinde, St. Thomas Aquinas'ta zamanın başlangıçlı ve sonlu bir süreç olarak ele alıp yalnızca yaratılanlara özgü olduğunu göstermeye çalışmıştır. Böylece, her ikisi de zamanı yaratılışla başlatarak başlangıçlı olduğunu söylemekle zamanın bir sonu olduğunu da dile getirirler. Bu yüzden de zaman bir kere yaşanılacak bir süreçtir veya ardıllıktır.

Zaman hep tekrar eden ve benzer olayları kapsayan bir süreç olamaz. Bu yüzden de zaman insana ait bir olgudur. Tann'da zaman söz konusu değildir. O, sonsuzluk veya benginliktir. Sonuç olarak, zaman, insani-toplumsal yani dünyasal süreç olup, yaratılana aittir. Çünkü onu ruh akıl yürütmenin ardıllık zincirinde kavrayabilir. Zaman, ruhtadır ve onun kavrayışıdır. St. Augüstinus'la başlayıp St. Thomas Aquinas'ta doruğuna erişen ortaçağın çizgisel-linear zaman anlayışı ortaçağın felsefesi ve din görüşleriyle de tutarlılık içindedir.

Kaynakça

St. Augustine. Confessions (İtiraflar) Translated by R.S. Pine-Coffin. Penguin Books : New York, 1983.
Introduction to Şt. Thomas Aquinas. Edited by Anon C. Pegis. The Modern Library : New York, 1948
Aristoteles. The Basic Works of Aristotle Edited by Richard McKeon. Ranom House : New York, 1941.
1 | 2

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP