ANALİTİK VE SENTETİK YARGILARIN AYRIMI ÜSTÜNE
|
IMMANUEL KANT
Çeviren: ÖMER NACİ SOYKAN
Bütün yargılarda, bir özne ile yüklemin bağıntısı iki türlü olabilir. (Burada yalnız olumlu yargıları gözönünde tutuyorum. Çünkü diyeceklerimin daha sonra olumsuzlara uygulanması kolaydır.) Ya B yüklemi A öznesine ilişkindir ki, burada, B, A'nın içinde kendiliğinden bir şey olarak vardır; ya da A ile bağıntısı olmasına karşın onun büsbütün dışındadır. Birinci durumdaki yargıya analitik, öbürüne de sentetik diyorum. Demek ki yüklemin özneyle bağıntısında bir özdeşlik olmayan yargılar analitik yargılardır. Ama, sentetik diye adlandırılacak yargılardaki bu bağıntıda özdeşlik düşünülmeyecektir. Birincilere açıklayıcı, öbürlerine genişletici yargılar da denebilir. Çünkü birinciler özne kavramına hiçbir şey katmazlar; tersine, bu özne kavramım yalnızca çözümleme ile parça-kavramlara ayırırlar ki, bu parça-kavramlar aynı zamanda karışık ve anlaşılmaz da olabilirler. Buna karşılık, sonuncular, özne kavramına bir yüklem katarlar.
Bu yüklem, bu özne konusunda ne düşünülmüştür ne de kavramın çözümlemesiyle çekip çıkarılmıştır. Örneğin, «Bütün cisimler yer kaplar» dediğimde, bu analitik bir yargı olur. Çünkü ben, yer kaplamayı cisimle bağıntılı olarak bulduğum için, kavramı ancak cisim yüzünden bilmeyip, yalnızca bu kavramı çözümlerim; yani yüklemi bulabilmek için, onda (cisim kavramında) her zaman düşündüğüm çeşitliliğin bence bilinmesi yeter; böylece elde ettiğim analitik bir yargı olmuş olur. Buna karşılık, «Bütün cisimler ağırdır» dediğimde, burada yüklem, bir cismin yalın kavramında genellikle düşündüğüm büsbütün başka bir şey olarak karşımıza çıkar. Sentetik bir yargı, böyle bir yüklemi kendisine kattığımız bir yargıdır.
Deney yargıları tümüyle sentetiktir. Çünkü kesinlikle kendi kavramının dışına çıkmadığım ve analitik bir yargıyı dile getirmek için hiçbir deneyin tanıklığını gereksemediğimden, onu deneyle temellendirmeye kalkışmak anlamsız olurdu. «Bir cisim yer kaplar» önermesi a priori bir önermedir; asla bir deney-yargısı değildir.
Çünkü deneye gitmeden önce bu yargının tüm koşullarını biliyordum. Bundan ötürü yüklemi, yalnızca çelişmezlik ilkesine dayanarak çıkarabilir ve ancak böylece deneyin bana hiçbir zaman veremiyeceği yargının zorunluluğunu bilebilirim. Buna karşılık ben, ağırlık yüklemini asla bir cisim kavramı içine koyamam. Böylece bu kavram deneyin bir bölümü ile bir deney-nesnesini gösterir. Bu bölüme aynı deneyin nesne kavramına ilişkin daha başka bölümleri de ekliyebilirim. Cisim kavramım, uzam, içine girilemezlik, biçim vb. belirtilerle ve kavramda düşünülen bütün şeylerle, önceden analitik olarak bilebilirim. Oysa bilgimi genişletmek isteyip de, deneyden çıkarıp attığım cisim kavramına dönüp yeniden baktığımda, yukarda söylenen belirtilerle ağırlık arasında sürekli bir bağıntının olduğunu görülür. Demek ki ağırlık yükleminin cisim kavramıyla birleştirilmesi olanağı deneye dayanıyor. Bu iki kavramın biri öbürünün içinde bulunmuyor, ama birbirleriyle raslantısal da olsa bağlan şundandır: ikisi de görülerin bir bileşimi olan deneyin sağladığı bir tamlığın parçasidir.
Fakat sentetik a priori yargılarda bu yardımcı araçtan tümüyle yoksunuz. B kavramıyla bağlılığını öğrenmek için A kavramının dışına çıkmam gerekirse, dayandığım şey ve bileşimi olanaklı kılan nedir? Çünkü burada bunu deney alanında aramakta bir yarar yoktur. Şu önermeyi alalım: Bütün olup bitenlerin bir nedeni
vardır. Olup biten bir şeyin kavramında bir varlığı düşünürüm. Bu varlıktan önce bir zaman geçmiştir. Bundan da analitik yargılar çıkabilir. Ama bir neden kavramı olup biten kavramının tümüyle dışındadır ve olup bitenden ayrı olan bir şeyi gösterir; asla bu son tasarımın içinde değildir. Genel olarak olup bitene baktığımda, bundan büsbütün ayrı olan başka bir şeyi demeğe nasıl varıyor ve neden kavramı, olup biten kavramı içinde bulunmadığı halde zorunlu olarak ilişkili olduklarını nasıl biliyorum? Burada, anlığın, A kavramının dışında, bu kavrama yabancı olan, ama yine de ona bağlı diye saydığı o bilinmeyen X nedir? Bu, deney olamaz. Çünkü sözü geçen ilke, yalnızca daha büyük bir genellikle değil, aynı zamanda zorunlulukla tümüyle a priori olarak sadece bu ikinci tasarımı birincisine ekler. İmdi, a priori spekulativ bilgimizin son ereği sentetiktir; yani genişletici ilkelere dayanmaktadır. Çünkü analitik, ilkeler, yalnızca güvenilir ve geniş bir bileşim için, gerçekten yeni bir kazanç edinmeye gerekli olan kavramların açıklığına ulaşmak bakımından çok önemli ve gereklidirler.
Çeviren: ÖMER NACİ SOYKAN
Bütün yargılarda, bir özne ile yüklemin bağıntısı iki türlü olabilir. (Burada yalnız olumlu yargıları gözönünde tutuyorum. Çünkü diyeceklerimin daha sonra olumsuzlara uygulanması kolaydır.) Ya B yüklemi A öznesine ilişkindir ki, burada, B, A'nın içinde kendiliğinden bir şey olarak vardır; ya da A ile bağıntısı olmasına karşın onun büsbütün dışındadır. Birinci durumdaki yargıya analitik, öbürüne de sentetik diyorum. Demek ki yüklemin özneyle bağıntısında bir özdeşlik olmayan yargılar analitik yargılardır. Ama, sentetik diye adlandırılacak yargılardaki bu bağıntıda özdeşlik düşünülmeyecektir. Birincilere açıklayıcı, öbürlerine genişletici yargılar da denebilir. Çünkü birinciler özne kavramına hiçbir şey katmazlar; tersine, bu özne kavramım yalnızca çözümleme ile parça-kavramlara ayırırlar ki, bu parça-kavramlar aynı zamanda karışık ve anlaşılmaz da olabilirler. Buna karşılık, sonuncular, özne kavramına bir yüklem katarlar.
Bu yüklem, bu özne konusunda ne düşünülmüştür ne de kavramın çözümlemesiyle çekip çıkarılmıştır. Örneğin, «Bütün cisimler yer kaplar» dediğimde, bu analitik bir yargı olur. Çünkü ben, yer kaplamayı cisimle bağıntılı olarak bulduğum için, kavramı ancak cisim yüzünden bilmeyip, yalnızca bu kavramı çözümlerim; yani yüklemi bulabilmek için, onda (cisim kavramında) her zaman düşündüğüm çeşitliliğin bence bilinmesi yeter; böylece elde ettiğim analitik bir yargı olmuş olur. Buna karşılık, «Bütün cisimler ağırdır» dediğimde, burada yüklem, bir cismin yalın kavramında genellikle düşündüğüm büsbütün başka bir şey olarak karşımıza çıkar. Sentetik bir yargı, böyle bir yüklemi kendisine kattığımız bir yargıdır.
Deney yargıları tümüyle sentetiktir. Çünkü kesinlikle kendi kavramının dışına çıkmadığım ve analitik bir yargıyı dile getirmek için hiçbir deneyin tanıklığını gereksemediğimden, onu deneyle temellendirmeye kalkışmak anlamsız olurdu. «Bir cisim yer kaplar» önermesi a priori bir önermedir; asla bir deney-yargısı değildir.
Çünkü deneye gitmeden önce bu yargının tüm koşullarını biliyordum. Bundan ötürü yüklemi, yalnızca çelişmezlik ilkesine dayanarak çıkarabilir ve ancak böylece deneyin bana hiçbir zaman veremiyeceği yargının zorunluluğunu bilebilirim. Buna karşılık ben, ağırlık yüklemini asla bir cisim kavramı içine koyamam. Böylece bu kavram deneyin bir bölümü ile bir deney-nesnesini gösterir. Bu bölüme aynı deneyin nesne kavramına ilişkin daha başka bölümleri de ekliyebilirim. Cisim kavramım, uzam, içine girilemezlik, biçim vb. belirtilerle ve kavramda düşünülen bütün şeylerle, önceden analitik olarak bilebilirim. Oysa bilgimi genişletmek isteyip de, deneyden çıkarıp attığım cisim kavramına dönüp yeniden baktığımda, yukarda söylenen belirtilerle ağırlık arasında sürekli bir bağıntının olduğunu görülür. Demek ki ağırlık yükleminin cisim kavramıyla birleştirilmesi olanağı deneye dayanıyor. Bu iki kavramın biri öbürünün içinde bulunmuyor, ama birbirleriyle raslantısal da olsa bağlan şundandır: ikisi de görülerin bir bileşimi olan deneyin sağladığı bir tamlığın parçasidir.
Fakat sentetik a priori yargılarda bu yardımcı araçtan tümüyle yoksunuz. B kavramıyla bağlılığını öğrenmek için A kavramının dışına çıkmam gerekirse, dayandığım şey ve bileşimi olanaklı kılan nedir? Çünkü burada bunu deney alanında aramakta bir yarar yoktur. Şu önermeyi alalım: Bütün olup bitenlerin bir nedeni
vardır. Olup biten bir şeyin kavramında bir varlığı düşünürüm. Bu varlıktan önce bir zaman geçmiştir. Bundan da analitik yargılar çıkabilir. Ama bir neden kavramı olup biten kavramının tümüyle dışındadır ve olup bitenden ayrı olan bir şeyi gösterir; asla bu son tasarımın içinde değildir. Genel olarak olup bitene baktığımda, bundan büsbütün ayrı olan başka bir şeyi demeğe nasıl varıyor ve neden kavramı, olup biten kavramı içinde bulunmadığı halde zorunlu olarak ilişkili olduklarını nasıl biliyorum? Burada, anlığın, A kavramının dışında, bu kavrama yabancı olan, ama yine de ona bağlı diye saydığı o bilinmeyen X nedir? Bu, deney olamaz. Çünkü sözü geçen ilke, yalnızca daha büyük bir genellikle değil, aynı zamanda zorunlulukla tümüyle a priori olarak sadece bu ikinci tasarımı birincisine ekler. İmdi, a priori spekulativ bilgimizin son ereği sentetiktir; yani genişletici ilkelere dayanmaktadır. Çünkü analitik, ilkeler, yalnızca güvenilir ve geniş bir bileşim için, gerçekten yeni bir kazanç edinmeye gerekli olan kavramların açıklığına ulaşmak bakımından çok önemli ve gereklidirler.
1 Yorum
Bilinç, toplumun ampirik tecrübesi sonunda ortya çıkmış ve duygulara yön vermiştir. Bilinç bu ampirik sürecin bir sonucudur. Toplumsal varlık olan insanın sosyal, psikolojik ve kültürel yanlarını ortaya çıkaran ampirizm doğa ile bütünleşerek üst yapısını oluşturmuştur. Doğanın insan üzerindeki gidip gelmeleri, etkileşimleri anlığın analitik yanını doğurmuş; doğa ile ortaya çıkan en küçük değişimler spekülatif bilginin son kertesinde de analitik yargıları ve kavramları somutlaşmıştır. Akıl, insansal bir dürtünün eseri olan analitik düşünmenin sonuçlarının doğruluğunu ve tutarlılığını doğa ile iç içeliği sırasında sınama ihtiyacı hissetmiştir. A priori olan eninde sonunda doğayla etkileşim sırasında denenmiş olur. (Doğa bir laboratuvardır zaten)