Soru 97 : Osmanlı «akılcılığından söz edilebilir mi?
|
Çeşitli ülkelerin ve halkların merkezî bir yönetim altında toplanması ve yüz yıllar boyunca birlik halinde yönetilmesi ancak, pratik ve «akılcı» yanı ağır basan bir dünya görüşü ile mümkün olabilirdi. Aslında, Osmanlı İmparatorluğunda belirgin bir şekilde gördüğümüz bu özellik geniş ve sürekli bütün imparatorluklara has bir özelliktir (Roma İmparatorluğunda olduğu gibi). Ama yönetim alanında görülen bu pratik, akılcı ve hatta «pragmatist» diyebileceğimiz fikir tutumu, «felsefe» değildir. Hatta kimi zaman «felsefe»nin tam karşıtıdır. Bu pratik ve «akılcı» tutum, felsefe yerine «ideoloji»yi koymuştur.
İdeoloji, gerçeği çarpık bir şekilde yansıtan donmuş bir düşüncedir; toplumu yöneten sınıfların iktidarını destekleyen ve pekiştiren bir düşüncedir; bu sınıfların fikirlerinin yaygınlaşması ve bir «hakikat» gibi kabul edilmesidir. İdeoloji, bir yandan, kendi durumlarını açıkça görmeye tahammül edemeyen ve allayıp pullayarak başka bir şekle sokan yönetici sınıfların, bir yandan da durumlarını açıkça göremeyen (yani bilimsel bir şekilde açıklayamayan), ama açıkça duyan ve yaşayan ezilmiş sınıfların yani halk kütlelerinin ortak düşüncesidir; ya da başka bir deyişle düşüncelerinin çakıştığı alandır. Batı toplumlarında da ideolojinin aynı rolü oynadığını, yani toplum içinde, hâkim sınıfların hâkimiyetini sürdürmeye hizmet eden bir dünyagörüşü olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte, batı toplumlarında, ideolojinin yanı sıra, eleştirici bir düşüncenin yani bir «felsefenin» ortaya çıktığını da görüyoruz.
İdeoloji, gerçeği çarpık bir şekilde yansıtan donmuş bir düşüncedir; toplumu yöneten sınıfların iktidarını destekleyen ve pekiştiren bir düşüncedir; bu sınıfların fikirlerinin yaygınlaşması ve bir «hakikat» gibi kabul edilmesidir. İdeoloji, bir yandan, kendi durumlarını açıkça görmeye tahammül edemeyen ve allayıp pullayarak başka bir şekle sokan yönetici sınıfların, bir yandan da durumlarını açıkça göremeyen (yani bilimsel bir şekilde açıklayamayan), ama açıkça duyan ve yaşayan ezilmiş sınıfların yani halk kütlelerinin ortak düşüncesidir; ya da başka bir deyişle düşüncelerinin çakıştığı alandır. Batı toplumlarında da ideolojinin aynı rolü oynadığını, yani toplum içinde, hâkim sınıfların hâkimiyetini sürdürmeye hizmet eden bir dünyagörüşü olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte, batı toplumlarında, ideolojinin yanı sıra, eleştirici bir düşüncenin yani bir «felsefenin» ortaya çıktığını da görüyoruz.