Soru 87 : «Teori pratikten ayrılmaz» ne demektir?
|
Marx, insan düşüncesinin hakikate ulaşıp ulaşamayacağı meselesi, soyut olarak değil, insan etkinliği ve faaliyeti yani pratiği (praksisi) gözönüne alınarak çözülebilir der. Yani, bir bilginin doğru olup olmadığını anlamamız için onu pratikte sınamamız gerekir. Pratik, doğru ile yanlışı hakikat ile hatayı birbirinden ayıran kıstastır (ölçüttür). Bilgilerin değeri, pratik faaliyet ile aralarındaki bağıntıda dile gelir. Sosyal hayattan ve pratik doğrulamadan (tahkikten)yoksun kalmış teorik ispatlamanın hiç bir değeri yoktur.
Pratikten ayrılmış teori, kötü konulmuş ve çözülmesi imkânsız problemler, sırlar ve mistisizm içinde kaybolur gider.Filozofları yüzyıllarca meşgul ettiğini bildiğimiz «hakikat» problemine, Marx'ın nasıl yanaştığı görülmektedir. Praksis, tabiat, toplum ve bilim alanında insanın gösterdiği maddî faaliyet, etkinlik ve yaratıcılıktır. (Tabiat ve bilim alanında tekniktir; toplum alanında sınıf mücadelesi ve siyasî eylemdir.) Demek ki doğru bilgi yani hakikat dediğimiz şey bu praksisin doğruladığı (doğru olduğunu gösterdiği) şeydir. Bilim alanında, bilginin araştırma, gözlem, deneme ve uygulama praksisi ile sınanması onların süzgecinden geçirilip doğrulanarak ortaya konmasıdır. Toplum hayatında, sınıf mücadelelerinin praksisinin doğruladığı; ileriye açılan gerçek toplumsal hareketin yönüne uygun düşen bilgi,sağlam bilgidir. Bundan ötürü, sağlam bilgilerimiz, dünya üzerinde yeniden etki yapmak,onu değişikliğe uğratmak imkânını verir bize. Bu, tabiat karşısında böyle olduğu gibi toplum karşısında da böyledir.
Toplumu değişikliğe uğratmak istiyorsak ve bunun için devrimci eyleme girişmişsek, görüşlerimizin, bu toplumdaki praksis ile doğrulanması (doğru olduğunun gösterilmesi) gereklidir; bu praksisi gözönünde tutarak, görüşlerimizi sürekli olarak düzeltmek ve geliştirmek zorundayız. Bundan ötürü, teorimizin, pratikten uzaklaşmaması, onu adım adım izlemesi, kendini bu praksisle her an sınaması ve geliştirmesi gereklidir. Bu yolla elde edilen bilgiler (ister tabiat ister toplum karşısında) bize dışgerçeği değişikliğe uğratma imkânı verir. Marx, bu düşüncesi ile bilginin bir güç olduğu görüşünü benimsediğini gösteriyor ve aynı zamanda tabiat ve toplum kanunları hakkında doğru bilgiler elde etmemizin, bu kanunları yönetmek imkânını vererek insanı özgürlüğe yönelttiğini; özgürlüğü gerçekleştirdiğini söylemek istiyordu.«Filozoflar şimdiye kadar dünyayı çeşitli şekilde yorumlamakla yetindiler, oysa, önemli olan, dünyayı değişikliğe uğratmaktır» sözünün gerçek anlamı buradadır (Feuerbach üzerine Tezler XI. Marx, Die Frühschriften, s. 339, Kröner.)
Teori ile pratiğin ayrılmazlığı görüşünün bir başka yanı da, diyalektik metodun, araştırma ve incelemede, belli bir şekilde kullanılmasının önemini ortaya koymasıdır. Diyalektik metot,varlığın değişmesi ve gelişmesinin genel kanunlarını vermektedir bize. Bu kanunlar, herhangi bir araştırma konusuna uygulandığı zaman yani diyalektik metotla bir konuyu incelediğimiz zaman, konunun kendi özelliklerini bulmaya çalışmamız gereklidir. Sadece diyalektik kanunları gözönünde tutup, konuyu somut bir biçimde yani kendi özel şartları ve belirlenmeleri içinde ele almazsak, canlı ve etkili bir teori yerine sadece kafamızda varolan soyut bir şemaya takılıp kalmış oluruz. Bir toplumun özelliklerini incelemek istediğimiz zaman, o toplumun üretim güçlerini, üretim tarzını, sınıf mücadelelerini, tarihî etkileri, üstyapının niteliklerini, o toplumda yetişen insanın psikolojik ve fikrî dünyasını, sınıfların ve zümrelerin oluşumunu, bu oluşumun hangi aşamaya gelmiş olduğunu, somut bir şekilde ve bir bir araştırmamız zorunludur. Ortaya koyduğumuz teoriyi, o toplumun pratiği (praksisi) ile ve kendi eylemimiz ile sürekli olarak sınamamız, doğru olduğunu bu pratikle ispatlamamız da gereklidir. Bundan ötürü sadece metodun kendisi ya da bu metot ile başka bir araştırma alanında (meselâ tarihi ve ekonomik şartları tamamen farklı bir toplumda) sağlanmış olan ve sadece o toplum için geçerli (doğru) olan sonuçlar, bizim kendi doğrularımızı bulmamızı sağlamaz. Metot, incelenen konuya, bilimsel bir şekilde yani konunun somut varlığı gözönünde tutularak ve sürekli olarak sınanarak uygulandıktan sonradır ki,bu konu hakkında sağlam bilgiler edinmiş ve bu konuyu değişikliğe uğratma imkânımız yani devrimci eylemin etkili olması ve gelişmesi imkânı doğmuş olur. Bundan ötürü, «marksizm bir dogma değil, eylemin gerçekleştirilmesini sağlayan bir yol göstericidir», denmiştir.
Pratikten ayrılmış teori, kötü konulmuş ve çözülmesi imkânsız problemler, sırlar ve mistisizm içinde kaybolur gider.Filozofları yüzyıllarca meşgul ettiğini bildiğimiz «hakikat» problemine, Marx'ın nasıl yanaştığı görülmektedir. Praksis, tabiat, toplum ve bilim alanında insanın gösterdiği maddî faaliyet, etkinlik ve yaratıcılıktır. (Tabiat ve bilim alanında tekniktir; toplum alanında sınıf mücadelesi ve siyasî eylemdir.) Demek ki doğru bilgi yani hakikat dediğimiz şey bu praksisin doğruladığı (doğru olduğunu gösterdiği) şeydir. Bilim alanında, bilginin araştırma, gözlem, deneme ve uygulama praksisi ile sınanması onların süzgecinden geçirilip doğrulanarak ortaya konmasıdır. Toplum hayatında, sınıf mücadelelerinin praksisinin doğruladığı; ileriye açılan gerçek toplumsal hareketin yönüne uygun düşen bilgi,sağlam bilgidir. Bundan ötürü, sağlam bilgilerimiz, dünya üzerinde yeniden etki yapmak,onu değişikliğe uğratmak imkânını verir bize. Bu, tabiat karşısında böyle olduğu gibi toplum karşısında da böyledir.
Toplumu değişikliğe uğratmak istiyorsak ve bunun için devrimci eyleme girişmişsek, görüşlerimizin, bu toplumdaki praksis ile doğrulanması (doğru olduğunun gösterilmesi) gereklidir; bu praksisi gözönünde tutarak, görüşlerimizi sürekli olarak düzeltmek ve geliştirmek zorundayız. Bundan ötürü, teorimizin, pratikten uzaklaşmaması, onu adım adım izlemesi, kendini bu praksisle her an sınaması ve geliştirmesi gereklidir. Bu yolla elde edilen bilgiler (ister tabiat ister toplum karşısında) bize dışgerçeği değişikliğe uğratma imkânı verir. Marx, bu düşüncesi ile bilginin bir güç olduğu görüşünü benimsediğini gösteriyor ve aynı zamanda tabiat ve toplum kanunları hakkında doğru bilgiler elde etmemizin, bu kanunları yönetmek imkânını vererek insanı özgürlüğe yönelttiğini; özgürlüğü gerçekleştirdiğini söylemek istiyordu.«Filozoflar şimdiye kadar dünyayı çeşitli şekilde yorumlamakla yetindiler, oysa, önemli olan, dünyayı değişikliğe uğratmaktır» sözünün gerçek anlamı buradadır (Feuerbach üzerine Tezler XI. Marx, Die Frühschriften, s. 339, Kröner.)
Teori ile pratiğin ayrılmazlığı görüşünün bir başka yanı da, diyalektik metodun, araştırma ve incelemede, belli bir şekilde kullanılmasının önemini ortaya koymasıdır. Diyalektik metot,varlığın değişmesi ve gelişmesinin genel kanunlarını vermektedir bize. Bu kanunlar, herhangi bir araştırma konusuna uygulandığı zaman yani diyalektik metotla bir konuyu incelediğimiz zaman, konunun kendi özelliklerini bulmaya çalışmamız gereklidir. Sadece diyalektik kanunları gözönünde tutup, konuyu somut bir biçimde yani kendi özel şartları ve belirlenmeleri içinde ele almazsak, canlı ve etkili bir teori yerine sadece kafamızda varolan soyut bir şemaya takılıp kalmış oluruz. Bir toplumun özelliklerini incelemek istediğimiz zaman, o toplumun üretim güçlerini, üretim tarzını, sınıf mücadelelerini, tarihî etkileri, üstyapının niteliklerini, o toplumda yetişen insanın psikolojik ve fikrî dünyasını, sınıfların ve zümrelerin oluşumunu, bu oluşumun hangi aşamaya gelmiş olduğunu, somut bir şekilde ve bir bir araştırmamız zorunludur. Ortaya koyduğumuz teoriyi, o toplumun pratiği (praksisi) ile ve kendi eylemimiz ile sürekli olarak sınamamız, doğru olduğunu bu pratikle ispatlamamız da gereklidir. Bundan ötürü sadece metodun kendisi ya da bu metot ile başka bir araştırma alanında (meselâ tarihi ve ekonomik şartları tamamen farklı bir toplumda) sağlanmış olan ve sadece o toplum için geçerli (doğru) olan sonuçlar, bizim kendi doğrularımızı bulmamızı sağlamaz. Metot, incelenen konuya, bilimsel bir şekilde yani konunun somut varlığı gözönünde tutularak ve sürekli olarak sınanarak uygulandıktan sonradır ki,bu konu hakkında sağlam bilgiler edinmiş ve bu konuyu değişikliğe uğratma imkânımız yani devrimci eylemin etkili olması ve gelişmesi imkânı doğmuş olur. Bundan ötürü, «marksizm bir dogma değil, eylemin gerçekleştirilmesini sağlayan bir yol göstericidir», denmiştir.