AHLAK VE POLİTİKA : 1
|
Dünkü Figaro'da Bay d'Ormesson, Papa'nın söylevini ele almıştı. Bu söylev üstüne söylenecek çok şey vardı. Ama, Bay d'Ormesson'un yorumu, sorunun bugün Avrupa'da ne türlü görüldüğünü açıkça ortaya koymak bakımından değerliydi. Diyor ki : «Sorun, kişinin her zamankinden daha zorunlu, daha kutsal özgürlüğünü, yeni yaşam koşullarının gerektirdiği «kolektif» toplum düzeniyle uzlaştırmaktır.»
İyi söylemiş Bay d'Ormesson. Yalnız kendisine bunu daha kısa söylemesini önerebiliriz. Bizce sorun, adaletle özgürlüğü uzlaştırmaktır. Yaşamın herkes için özgür ve herkes için adaletli olması, hepimizin isteyeceği bir şeydir. Bu uğurda uğraşan, kimi özgürlüğü adaletten, kimi de adaleti özgürlükten üstün sayan ülkeler arasında Fransa, bir yüksek denge arama durumundadır. Bu uzlaştırmanın güç bir şey olduğunu gizleyemeyiz. Tarihe bakılacak olursa böyle bir uzlaşma hiç de gerçekleşmemiş : Sanki bu iki kavram birbirinden temelde ayrılıyormuş gibi. Nasıl da öyle olmasın? Herkes için özgürlük demek, para babası ya da gözü doymaz insanlar için de özgürlük demektir. Buysa adaletsizliğe bir yeni biçim vermektir. Herkes için adalet de, tek insanın toplum yararına boyun eğmesidir. Bu durumda salt özgürlükten nasıl söz edilebilir? Bay d'Ormesson ise, Hıristiyanlığın buna bir çare bulduğu düşüncesinde. Ona göre, dindışı ama, başkasının inanışına saygı gösteren biri bu konuda Hıristiyanlık üstüne kuşkularını söyleyebilirmiş.
Hıristiyanlık gerçekte adaletsizliği öğreti haline getiriyor; büyüklüğündeki aykırı yan da budur. Hıristiyanlık günahsızın kurban edilmesi ve kurban olmayı kabul etme ilkesine dayanır. Adaletse, tersine, başkaldırmadan olmuyor. Nitekim, Paris, başkaldırma alevleriyle parıldayan gecelerinde bunu gösterdi.Görünüşte yerinde sayan bu çabadan vaz mı geçmeli? Hayır, vazgeçmemeli! Yalnız bunun büyük zorluğunu ölçmeli ve bunu iyi niyetle her şeyi basitleştirmek isteyenlere göstermeli.
Bunun dışında, şunu bilelim ki, bu çaba bugünkü dünyada yaşamaya ye savaşmaya tek anlam kazandıran çabadır. Bu kadar umutsuz bir durumda çağımızın çetin ama, olağanüstü ödevi adaleti, en adaletsiz bir dünyada kurmak ve daha doğar doğmaz köleliğe hükümlü olan ruhların özgürlüğünü kurtarmaktır. Bu işi başaramazsak, insanlar yeniden karanlığa dönecektir, ama hiç değilse, bu iş denenmiş olacaktır.
Bu çaba her şeyin açıkça görülmesini ister : öyle uyanık olmalıyız ki toplumu her düzenlediğimiz zaman bireyi düşünmeli ve bireyin hak istediği her sefer de toplumun yararını anımsamalıyız. Bay d'Ormesson, Hıristiyanın insan sevgisi sayesinde bu kadar güç bir çabayı gösterebileceğini düşünmekte haklıdır ama, dinle alışverişi olmayanlar da salt doğruluk kaygılarıyla, benliklerini unutmakla, insan büyüklüğünü sevmekle aynı çabayı gösterebilirler.
İyi söylemiş Bay d'Ormesson. Yalnız kendisine bunu daha kısa söylemesini önerebiliriz. Bizce sorun, adaletle özgürlüğü uzlaştırmaktır. Yaşamın herkes için özgür ve herkes için adaletli olması, hepimizin isteyeceği bir şeydir. Bu uğurda uğraşan, kimi özgürlüğü adaletten, kimi de adaleti özgürlükten üstün sayan ülkeler arasında Fransa, bir yüksek denge arama durumundadır. Bu uzlaştırmanın güç bir şey olduğunu gizleyemeyiz. Tarihe bakılacak olursa böyle bir uzlaşma hiç de gerçekleşmemiş : Sanki bu iki kavram birbirinden temelde ayrılıyormuş gibi. Nasıl da öyle olmasın? Herkes için özgürlük demek, para babası ya da gözü doymaz insanlar için de özgürlük demektir. Buysa adaletsizliğe bir yeni biçim vermektir. Herkes için adalet de, tek insanın toplum yararına boyun eğmesidir. Bu durumda salt özgürlükten nasıl söz edilebilir? Bay d'Ormesson ise, Hıristiyanlığın buna bir çare bulduğu düşüncesinde. Ona göre, dindışı ama, başkasının inanışına saygı gösteren biri bu konuda Hıristiyanlık üstüne kuşkularını söyleyebilirmiş.
Hıristiyanlık gerçekte adaletsizliği öğreti haline getiriyor; büyüklüğündeki aykırı yan da budur. Hıristiyanlık günahsızın kurban edilmesi ve kurban olmayı kabul etme ilkesine dayanır. Adaletse, tersine, başkaldırmadan olmuyor. Nitekim, Paris, başkaldırma alevleriyle parıldayan gecelerinde bunu gösterdi.Görünüşte yerinde sayan bu çabadan vaz mı geçmeli? Hayır, vazgeçmemeli! Yalnız bunun büyük zorluğunu ölçmeli ve bunu iyi niyetle her şeyi basitleştirmek isteyenlere göstermeli.
Bunun dışında, şunu bilelim ki, bu çaba bugünkü dünyada yaşamaya ye savaşmaya tek anlam kazandıran çabadır. Bu kadar umutsuz bir durumda çağımızın çetin ama, olağanüstü ödevi adaleti, en adaletsiz bir dünyada kurmak ve daha doğar doğmaz köleliğe hükümlü olan ruhların özgürlüğünü kurtarmaktır. Bu işi başaramazsak, insanlar yeniden karanlığa dönecektir, ama hiç değilse, bu iş denenmiş olacaktır.
Bu çaba her şeyin açıkça görülmesini ister : öyle uyanık olmalıyız ki toplumu her düzenlediğimiz zaman bireyi düşünmeli ve bireyin hak istediği her sefer de toplumun yararını anımsamalıyız. Bay d'Ormesson, Hıristiyanın insan sevgisi sayesinde bu kadar güç bir çabayı gösterebileceğini düşünmekte haklıdır ama, dinle alışverişi olmayanlar da salt doğruluk kaygılarıyla, benliklerini unutmakla, insan büyüklüğünü sevmekle aynı çabayı gösterebilirler.