KUŞKU ÜSTÜNE
|
Francis BACON
Kuşlar arasında yarasa ne ise, düşünceler arasında kuşku da odur: ikisi de hep alacakaranlıkta uçarlar. Kuşkularımızı baskı altına almak, hiç değilse gözaltında bulundurmak zorundayız, çünkü kafamızı bulandırır, arkadaşlarımızı yitirmemize yol açar, işimizi altüst eder çığrından çıkarırlar. Kralları zorbalığa, kocaları kıskançlığa, bilge kişileri bocalamalara, kara düşüncelere sürükler kuşku.
Gönlümüzün değil kafamızın bir yetersizliğidir kuşkular, çünkü İngiltere Kralı VII. Henry'de örneğini gördüğümüz gibi, en yiğit yaradılışlarda bile başgösterdikleri olur. VII. Henry'den daha kuşkulu, daha babayiğit bir insan olmasın. Bu yaradılışta kişilere kuşkunun pek zararı dokunmaz, çünkü böyleleri çoğunlukla enine boyuna düşünür, haklı bir neden bulmadıkça bir konuda kuşkuya kapılmazlar. Korkak yaradılışlarda ise kuşku çok kolay kök salar. İnsanı, az bilmek kadar kuşkulandıran hiçbir şey yoktur, onun için kuşkuyu bilgimizi artırmakla yenmeye çalışmalıyız, sürekli içimizde taşımakla değil. Ne istiyor insan? Çalıştırdığı ya da birlikte iş gördüğü kimseleri birer ermiş mi sanıyor? Onların da kendi çıkarlarına bakacaklarını, her şeyden önce kendilerine çalışacaklarını bilmiyor mu? Bu bakımdan, kuşkularımızı gidermenin en iyi yolu, bu kuşkular gerçekmiş gibi işlerimizi görmek, yanlışmış gibi de dizginlemektir. Kuşkularımızdan, kuşku duyduğumuz şey gerçekmişcesine tetikte olmaktan yararlanmalı, ancak bundan zarar da görmemeliyiz, insanın içinde kendiliğinden doğan kuşkular, sinek vızıltısını andırır; ama başkalarınca içimize sokulan, yapay yoldan beslenen, dedikodularla, fısıltılarla uyandırılan kuşkular çok can yakar. Gerçekte, böyle bir kuşku ormanına düşen kimsenin yolunu bulabilmek için başvurabileceği en doğru şey, kuşkulandığı kişiyle açıkça konuşmaktır. Böylece, hem insan gerçeğin iç yüzünü eskisinden daha iyi öğrenmiş olur, hem de karşısındakinin kuşku uyandırabilecek davranışlarından bundan böyle sakınmasını sağlar. Ama, bayağı yaradılışta kimselere bu yol uygulanamaz, çünkü onlar kendilerinden bir kez kuşku duyuldu mu bir daha hiçbir zaman içtenlik göstermezler, İtalyanlar, "Sospetto licentia fede"1, derler, kuşku inancı başından savarmış sanki. Oysa gerçekte kendini haklı çıkarabilmek için, inancı körüklemesi gerekir.
Notlar
l- "Kuşku inancı savar."
Kuşlar arasında yarasa ne ise, düşünceler arasında kuşku da odur: ikisi de hep alacakaranlıkta uçarlar. Kuşkularımızı baskı altına almak, hiç değilse gözaltında bulundurmak zorundayız, çünkü kafamızı bulandırır, arkadaşlarımızı yitirmemize yol açar, işimizi altüst eder çığrından çıkarırlar. Kralları zorbalığa, kocaları kıskançlığa, bilge kişileri bocalamalara, kara düşüncelere sürükler kuşku.
Gönlümüzün değil kafamızın bir yetersizliğidir kuşkular, çünkü İngiltere Kralı VII. Henry'de örneğini gördüğümüz gibi, en yiğit yaradılışlarda bile başgösterdikleri olur. VII. Henry'den daha kuşkulu, daha babayiğit bir insan olmasın. Bu yaradılışta kişilere kuşkunun pek zararı dokunmaz, çünkü böyleleri çoğunlukla enine boyuna düşünür, haklı bir neden bulmadıkça bir konuda kuşkuya kapılmazlar. Korkak yaradılışlarda ise kuşku çok kolay kök salar. İnsanı, az bilmek kadar kuşkulandıran hiçbir şey yoktur, onun için kuşkuyu bilgimizi artırmakla yenmeye çalışmalıyız, sürekli içimizde taşımakla değil. Ne istiyor insan? Çalıştırdığı ya da birlikte iş gördüğü kimseleri birer ermiş mi sanıyor? Onların da kendi çıkarlarına bakacaklarını, her şeyden önce kendilerine çalışacaklarını bilmiyor mu? Bu bakımdan, kuşkularımızı gidermenin en iyi yolu, bu kuşkular gerçekmiş gibi işlerimizi görmek, yanlışmış gibi de dizginlemektir. Kuşkularımızdan, kuşku duyduğumuz şey gerçekmişcesine tetikte olmaktan yararlanmalı, ancak bundan zarar da görmemeliyiz, insanın içinde kendiliğinden doğan kuşkular, sinek vızıltısını andırır; ama başkalarınca içimize sokulan, yapay yoldan beslenen, dedikodularla, fısıltılarla uyandırılan kuşkular çok can yakar. Gerçekte, böyle bir kuşku ormanına düşen kimsenin yolunu bulabilmek için başvurabileceği en doğru şey, kuşkulandığı kişiyle açıkça konuşmaktır. Böylece, hem insan gerçeğin iç yüzünü eskisinden daha iyi öğrenmiş olur, hem de karşısındakinin kuşku uyandırabilecek davranışlarından bundan böyle sakınmasını sağlar. Ama, bayağı yaradılışta kimselere bu yol uygulanamaz, çünkü onlar kendilerinden bir kez kuşku duyuldu mu bir daha hiçbir zaman içtenlik göstermezler, İtalyanlar, "Sospetto licentia fede"1, derler, kuşku inancı başından savarmış sanki. Oysa gerçekte kendini haklı çıkarabilmek için, inancı körüklemesi gerekir.
Notlar
l- "Kuşku inancı savar."