Kötülüğün Kaynağı Nedir? - 2
|
Bunlara ilaveten, Augustinus Tanrı'nın şeytanı ve kötülüğü yarattığı düşüncesine de katılmaz ve rededer. Başka bir deyişle söylersek, Tanrı, kötülüğün ya da şeytanın nedeni değildir. Bu sorunu hem İtiraflar hem de İstencin Özgür Seçimi Üzerine adlı eserlerinde tartışır İtiraflar'da şöyle ifade eder! "Kendi kendime Tanrı vardır ve işte O'nun yaratıkları diye söyledim. Tanrı, yarattığı tüm şeylerden kesinlikle ve mutlak olarak daha iyidir. Fakat O'nun iyi olmasından dolayı yarattığı şeylerde iyidir. Böylece, O, tüm şeyleri kendisi içinde kapsar ve onları kendi varlığı, ile doldurur." (İtiraflar, Kitap VII Bölüm 5) Fakat bu düşüncelerinde Augustinus, kötülülüğün nedenini göstermez. Yani kötülüğün kaynağı nerededir sorusunu henüz cevaplandırmamiştır. Yalnızca Augustinus kötülüğün Tanrı'dan gelmediğini göstermiş oldu, Augustinus bu soruyu cevaplandırmak için kendisine şu soruyu sorar: "Eğer Tanrı iyi ve yarattığı tüm şeylerde iyi ise ve de Tanrı her şeyi yarattı ise, o zaman kötülük nereden gelmektedir? O (Tanrı)'nun en yüce iyi olduğu ,ve kendisinin yarattığı şeylerden daha çok iyi olduğu doğrudur. Yaratan ve tüm yaratılanlar yani her ikisi de iyidir." (İtiraflar Kitap VII Bölüm 5). Augustinus aynı düşünceyi İstencin Özgür Seçimi Üzerine 'de şu şekilde dile getirir: Tanrı fiyidir ve O, kötülük yaratmaz.
Şimdiye kadar Tanrının iyi ve O'nun kötülüğü yaratmadığı düşüncesi Augustinus'ta irdelendi. Bu irdeleme sonucu Augustinus, Manichean kuramı red ettiğini göstermeye çalıştık. Şimdi sorumuzu bir kez daha tekrarlayalım: Eğer Tanrı kötülüğü yaratmamışsa ve O iyi ise kötülüğün kaynağı nedir? Ve nereden gelmektedir? Bu sorunun irdelenmesini hem İtiraflar'da hem de İstencin Özgür Seçimi Üzerine de yapmak olanaklıdır. Kötülük acaba öğrenilir mi ve öğretilebilir mi diye sorar Augustinus. Eğitimin ne çeşit bir önemi vardır?
Augustinus'a göre, "eğitim iyidir ve eğitim öğrenmeden gelmektedir. Bu yüzden kötülük öğrenilmez. Çünkü, eğer kötülük ve günah öğrenilse, o zaman kötülük eğitimin bir parçası olur ve böylece eğitim de iyi bir şey olmaz. Fakat, eğitim iyidir. Bu nedenle de, kötülük öğrenilmez ve de onu biz kimden öğrendik diye sormakta anlamsız olmaktadır " (İstencin Özgür Seçimi Üzerine Kitap I Bölüm 1). Bunlara ilaveten, Augustinus düşüncelerini şöyle ifade eder: "Eğer öğreten kötü ise, o bir öğretmen değildir; eğer o bir öğretmen ise, o kötü değildir." (İstencin Özgür Seçimi Üzerine Kitap I Bölüm 1-6). Sonuçta eğitim ve onu veren öğretmen özü gereği kötü olamaz ve kötülük de öğretilmez.
Eğer biz kötülüğü ve günahı öğrenmiyorsak, niçin biz kötülük yapar ve günah işleriz? sorusunu öne sürebiliriz. Augustinus bu soruyu kendine sorar ve irdeler. Bu soru onun şu soruyu sormasını sağlar: Acaba arzu (Şehvet, ihtiras ve nefis) kötülüğün nedeni olabilir mi? Yoksa olamaz mı? Augustinus'a göre, zina bir günahtır, çünkü arzu ya da cinselliğin bir sonucu olan zinada, kötülük ve günah elementleri vardır. Böylece, arzu veya cinsellik, zina eyleminde kötü bir olgudur. Bu sorunu İstencin Özgür Seçimi Üzerine adlı eserinde şöyle tanımlamaktadır:
"Zinada kötülük ve günah elementi, arzudur. Bir erkeğin bir başkasının karısı ile yatma fırsatına sahip olamadığı bir örneği ele alalım: Fakat bu erkeğin olanak olursa bu eylemi gerçekleştireceği açık biçimde kesin ise, bu kişi eylemi gerçekleştiren bir başkasından daha az suçlu değildir... Her tür günah işlemede ve kötülük yapmada arzu (nefis, cinsellik, şehvet) temel olgudur." (İstencin özgür Seçimi Üzerine(Kitap I Bölüm 3-21).
Her ne kadar arzu veya şehvet her tür günahta ve kötülükte temel element gibi görünür ise de Augustinus bu problemi daha fazla irdeleyerek, arzu ve libido'nun arkasında ne olabileceğini aramak ister ve onu bulmaya çalışır. Başka bir söyleyişle, insanın arzu ve nefsinden daha güçlü herhangi bir şey var mıdır? Eğer varsa nedir? Augustinus'a göre, libido da, arzu gibi düşünülebilir. Akıl, arzu ve nefsin efendisi olmalıdır. Platon ve Platonizm gibi, Augustinus da akılın bedeni arzulardan daha üstün olduğunu kabul eder. Platon için, ruh maddede hapistedir, yani madde ruhun hapishanesidir. Ölüm iyidir çünkü ruh kendisini görünüşler dünyasına ait maddeden kurtarmak zorundadır. Buna karşılık, Augustinus için ölüm kötüdür. Madde veya vücut insanın en temel parçasından biridir. Her ne zaman akıl, arzu veya nefis ile iyi bir ilişki içinde ise o zaman insanda kötülük ve günah olmayacaktır. Augustinus, akılın arzudan daha güçlü olduğuna inanır; çünkü o, doğru ve haklı olduğundan arzuyu yönetmelidir. Augustinus için, akıl doğruyu görebilen tek şey olduğundan, günah veya kötülüğün nedeni ve kaynağı olamaz. Buna karşılık, Augustinus şunları söyler: "Bize, istencin seçimi ile günah ya da kötülük yaptığımızı akıl gösterir... Eğer özgür istence sahip olmasaydık günah işlemememiz mümkün olamayacaktı." (İstencin Özgür Seçimi Üzerine, Kitap I, Bölüm 16) Augustinus bu düşüncesini İtiraflar adlı eserinde de ileri sürer. "Biz günah veya kötülük yaparız çünkü kendi özgür istencimizle onu seçeriz." (Kitap VII, Bölüm 3)
Augustinus için, dünyada günah veya kötülüğün doğrudan nedeni ve kaynağı bireysel iradedir yani kişisel istençtir. Kötü istenç günahın nedeni ve kaynağıdır. Evrenin kendisinde kötülük yoktur, fakat bireyde kötülük ve günah vardır. Bunun nedeni de onun kendi hatasıdır ya da hatalı seçimidir. Kısaca özgür irade veya istencin seçimi ile günah işlenir ya da kötülük yapılır.
Augustinus kendine şunu sorar: Eğer Tanrı, ruhu yarattı ise niçin ruh yanlış yapar? Bu soruyu başka bir şekilde sorarsak niçin Tanrı insana istencin özgür seçimini verdi'' Eğer biz istence sahip olmasaydık, ne günah işler ne de kötülük yapardık, fakat sahibiz ve yapıyoruz. Augustinus bu sorulan şöyle cevaplar: "Özgür istencin insana verilmiş olmasının nedeni, insanın onsuz doğru ve haklı bir yaşam süremeyeceğini bilmesi, bu sorunun cevabı için yeterlidir" (İstencin Özgür Seçimi Üzerine. Kitap II.. Bölüm 1 ) Bu yüzden. Tanrı, insanın doğru ve haklı yaşayabilme Şansı elde etmesi için ona özgür istenci verdi. Çünkü insan, mutluluğu, doğruluğu ve adaleti bulmak için özgür istence sahip olmalı ve onu da özgürce kullanmalıdır.
Genelde üç çeşit kötülük veya günah olduğu söylenebilir:
(1) Kaynağı insan olan ahlaki veya etik günah; (2) kaynağı doğal afetler olan ve (3) kötülüğün kendisinden gelen fiziksel ve ruhsal günah ve kötülükler. Başka bir deyişle, deprem, sel ve fırtına gibi doğal afetler sonucu olaşan kötülük ve kayıplar da bir tür kötülüktür. Şimdiye kadar, Augustinus felsefesinde günah ve kötülük, birinci anlamdaki etik günah veya kötülükle açıklandı. Bu tür etik günahın kaynağı ve nedeni olarak da özgür istencimiz olduğu belirlendi. Şimdi diğer günah çeşitlerini ele alabiliriz.
Augustinus'a göre, günah veya kötülük herhangi bir töz ya da substance olmadığı gibi o fiziksel güç de değildir. Buna karşılık, bir çok insan doğal afetler sonucu ölmektedir. Doğal kötülükler Tanrı'dan mı gelmektedir? Her yarattığı şeyi iyi yaratan Tanrı mı bunların nedenidir? Ya da tüm bu tür kötülükler insanların günahları nedeniyle onları cezalandırmak mıdır?
William Maker'a göre, bu sorulara cevap verebilmek için. Augustinus'un Hıristiyan kozmolojisine bakmak gerekir; çünkü Augustinus, yaradılışın yoktan (hiçten) olduğunu kabul eder. Hıristiyan yaratılış kuramına göre. Tanrı her şeyi yoktan var etti. İşte bu varsayımla doğal felaketlerden kaynaklanan her tür kötülüğü ve günahı açıklamak mümkündür. Günah veya kötülük, olasıdır çünkü o kendini Varlığın değillemesi, yokluğu ve tahribi olarak göstermektedir. Varolan herşeyi Tanrı yoktan yarattığı için her şeyde hiçlikten kaynaklanan bir eksiklik, yokluk vardır. Yani varolanlar hiçliğin etkisindedirler. Buna karşılık, Tanrı'nın kendisinden gelen hiçbir şeyde eksiklik ya da yoksunluk yoktur. Başka bir söyleyişle, Tanrı'nın kendi doğasında ve kendinden yarattığında, hiçbir şekilde hiçliğin herhangi bir sıfatı veya özelliği yoktur. Böylece, Augustinus'un doğal kötülüğe cevabı şu şekilde özetlenebilir.
Varolanlar yaratılmadan önce hiçlik vardı ve sonradan yaratılan tüm varolanlarda Varlık-olmayana (non-Being) doğru bir eğilim olasılığı söz konusudur. Bunun sonucu olarakta, Augustinus doğal günah ya da kötülüğü ex-nihilo'ya indirger ve bunları özgür istençle birleştirir. Böylece, tüm günah çeşitleri etik günah şekline dönüşür. Augustinus, kendi günah kuramı içinde etık günah üzerine dikkatleri çekmek istemiştir. O. günahı etik günah olarak ele alır ve bu tür etik günahta insanın istencinin özgür seçimi ile olduğunu kabul eder.
Augustinus, günah veya kötülüğü fiziksel güç (Manıchen'lara göre bu fiziksel güç aynı zamanda evrende bir tözdür) veya Var-olmayan mutlak yokluk (Parmenidesci görüş) olarak görmemekte ve tanımlamamaktadır. Günah ve kötülük ruhtan gelmektedir, maddeden değil. Platon ve Manicheanlar, kötülüğü ve günahı maddenin yapısına yüklemekle hata etmişlerdir. Platoncularin hatası Manicheanların ölçüsünde değildir; çünkü onu bir töz yapmışlardır ya da evreni yöneten iki ilkenin birisi haline getirmişlerdir. Augustinus'un görüşleri daha önceki kuramlardan daha açık ve nettir. Çünkü o, insanı günahın merkezine koymak suretiyle günahın kaynağı olarak da insanı görmüştür.
Sonuç olarak Augustinus'a göre insan, istencinin özgür seçiminden kaynaklanan her tür eylemden ve seçimden sorumludur. Her günahlı insan, kendi günahının nedenidir: çünkü o, ne zaman günah işler ve kötülük yaparsa özgür istencini- doğru erdemden uzaklaştırarak yapması sonucudur. Bu yüzden de Tanrı, insanın günahlarından ve kötülüklerinden sorumlu değildir. Her insan kendi günahlarından ve kötülüklerinden sorumludur. Her ne kadar Augustinus, insanı belirlerken ruhun üstünlüğünü savunursa da insanı madde ve ruh karışımı olarak anlamaktadır. Buna karşılık, Platon, maddeyi ruhun bir hapishanesi gibi görmektedir. Augustinus, insanı bir bütün olarak ele alır ve günahın nedeni ve kaynağı olarak da madde ya da insan dışında bir töz aramaz. Fakat günahın ve kötülüğün kaynağını insanın özgür istencinde görmesi ile Tanrı'nın neden olduğu ve yarattığı bir kötülük ve günahın olmadığını ortaya koyar. Fakat doğal afetlerin sonucunda oluşan kötülükleri de -bu kötülüklerde insanın hiç payı yoktur- etik günaha ve kötülüğe indirgemek, yanlış olduğu kadar da nedenleride açık değildir.
Günah kavramı, iyi ve doğru Tanrı'dan gelmiyorsa ve de kişiye yani bireye ait bir olgu ise, bu konumuyla günah ve kötülük insan faktörünü birey ve özne olarak öne çıkarmaktadır. Bu ortaçağ felsefesi için bence yenilikçi bir düşüncedir. O halde, modern felsefeden yaklaşık 11 veya 12 yüzyıl önce insanı bir özne olarak ele alan St. Augustinus bu görüşü ile hiçte küçümsenemeyecek bir düşünürdür. Günah, öznenin ruhundaki istencin özgür seçimi sonucu oluştuğuna göre özne, sorumlu birey olarak kendisine, topluma ve Tanrı'ya karşı sorumludur.
KAYNAKÇA
1. St Augustinus. Confessions (İtiraflar). Translated by R. S Pine-Coffin. New York: Penguin Books, 1983.
2. . On Free Choici of the Will. (İstencin Özgür Seçimi Üzerine). Translated by Anna S. Benjamin and L. H. Hackstaff. New York: Macmillan Publ. Camp. 1987.
3. Maker, William. "Augustinus on Evil. The Dilemma of the Philosophers". International Journal for Philosophy of Religion. 15,149-160, 1984.
Şimdiye kadar Tanrının iyi ve O'nun kötülüğü yaratmadığı düşüncesi Augustinus'ta irdelendi. Bu irdeleme sonucu Augustinus, Manichean kuramı red ettiğini göstermeye çalıştık. Şimdi sorumuzu bir kez daha tekrarlayalım: Eğer Tanrı kötülüğü yaratmamışsa ve O iyi ise kötülüğün kaynağı nedir? Ve nereden gelmektedir? Bu sorunun irdelenmesini hem İtiraflar'da hem de İstencin Özgür Seçimi Üzerine de yapmak olanaklıdır. Kötülük acaba öğrenilir mi ve öğretilebilir mi diye sorar Augustinus. Eğitimin ne çeşit bir önemi vardır?
Augustinus'a göre, "eğitim iyidir ve eğitim öğrenmeden gelmektedir. Bu yüzden kötülük öğrenilmez. Çünkü, eğer kötülük ve günah öğrenilse, o zaman kötülük eğitimin bir parçası olur ve böylece eğitim de iyi bir şey olmaz. Fakat, eğitim iyidir. Bu nedenle de, kötülük öğrenilmez ve de onu biz kimden öğrendik diye sormakta anlamsız olmaktadır " (İstencin Özgür Seçimi Üzerine Kitap I Bölüm 1). Bunlara ilaveten, Augustinus düşüncelerini şöyle ifade eder: "Eğer öğreten kötü ise, o bir öğretmen değildir; eğer o bir öğretmen ise, o kötü değildir." (İstencin Özgür Seçimi Üzerine Kitap I Bölüm 1-6). Sonuçta eğitim ve onu veren öğretmen özü gereği kötü olamaz ve kötülük de öğretilmez.
Eğer biz kötülüğü ve günahı öğrenmiyorsak, niçin biz kötülük yapar ve günah işleriz? sorusunu öne sürebiliriz. Augustinus bu soruyu kendine sorar ve irdeler. Bu soru onun şu soruyu sormasını sağlar: Acaba arzu (Şehvet, ihtiras ve nefis) kötülüğün nedeni olabilir mi? Yoksa olamaz mı? Augustinus'a göre, zina bir günahtır, çünkü arzu ya da cinselliğin bir sonucu olan zinada, kötülük ve günah elementleri vardır. Böylece, arzu veya cinsellik, zina eyleminde kötü bir olgudur. Bu sorunu İstencin Özgür Seçimi Üzerine adlı eserinde şöyle tanımlamaktadır:
"Zinada kötülük ve günah elementi, arzudur. Bir erkeğin bir başkasının karısı ile yatma fırsatına sahip olamadığı bir örneği ele alalım: Fakat bu erkeğin olanak olursa bu eylemi gerçekleştireceği açık biçimde kesin ise, bu kişi eylemi gerçekleştiren bir başkasından daha az suçlu değildir... Her tür günah işlemede ve kötülük yapmada arzu (nefis, cinsellik, şehvet) temel olgudur." (İstencin özgür Seçimi Üzerine(Kitap I Bölüm 3-21).
Her ne kadar arzu veya şehvet her tür günahta ve kötülükte temel element gibi görünür ise de Augustinus bu problemi daha fazla irdeleyerek, arzu ve libido'nun arkasında ne olabileceğini aramak ister ve onu bulmaya çalışır. Başka bir söyleyişle, insanın arzu ve nefsinden daha güçlü herhangi bir şey var mıdır? Eğer varsa nedir? Augustinus'a göre, libido da, arzu gibi düşünülebilir. Akıl, arzu ve nefsin efendisi olmalıdır. Platon ve Platonizm gibi, Augustinus da akılın bedeni arzulardan daha üstün olduğunu kabul eder. Platon için, ruh maddede hapistedir, yani madde ruhun hapishanesidir. Ölüm iyidir çünkü ruh kendisini görünüşler dünyasına ait maddeden kurtarmak zorundadır. Buna karşılık, Augustinus için ölüm kötüdür. Madde veya vücut insanın en temel parçasından biridir. Her ne zaman akıl, arzu veya nefis ile iyi bir ilişki içinde ise o zaman insanda kötülük ve günah olmayacaktır. Augustinus, akılın arzudan daha güçlü olduğuna inanır; çünkü o, doğru ve haklı olduğundan arzuyu yönetmelidir. Augustinus için, akıl doğruyu görebilen tek şey olduğundan, günah veya kötülüğün nedeni ve kaynağı olamaz. Buna karşılık, Augustinus şunları söyler: "Bize, istencin seçimi ile günah ya da kötülük yaptığımızı akıl gösterir... Eğer özgür istence sahip olmasaydık günah işlemememiz mümkün olamayacaktı." (İstencin Özgür Seçimi Üzerine, Kitap I, Bölüm 16) Augustinus bu düşüncesini İtiraflar adlı eserinde de ileri sürer. "Biz günah veya kötülük yaparız çünkü kendi özgür istencimizle onu seçeriz." (Kitap VII, Bölüm 3)
Augustinus için, dünyada günah veya kötülüğün doğrudan nedeni ve kaynağı bireysel iradedir yani kişisel istençtir. Kötü istenç günahın nedeni ve kaynağıdır. Evrenin kendisinde kötülük yoktur, fakat bireyde kötülük ve günah vardır. Bunun nedeni de onun kendi hatasıdır ya da hatalı seçimidir. Kısaca özgür irade veya istencin seçimi ile günah işlenir ya da kötülük yapılır.
Augustinus kendine şunu sorar: Eğer Tanrı, ruhu yarattı ise niçin ruh yanlış yapar? Bu soruyu başka bir şekilde sorarsak niçin Tanrı insana istencin özgür seçimini verdi'' Eğer biz istence sahip olmasaydık, ne günah işler ne de kötülük yapardık, fakat sahibiz ve yapıyoruz. Augustinus bu sorulan şöyle cevaplar: "Özgür istencin insana verilmiş olmasının nedeni, insanın onsuz doğru ve haklı bir yaşam süremeyeceğini bilmesi, bu sorunun cevabı için yeterlidir" (İstencin Özgür Seçimi Üzerine. Kitap II.. Bölüm 1 ) Bu yüzden. Tanrı, insanın doğru ve haklı yaşayabilme Şansı elde etmesi için ona özgür istenci verdi. Çünkü insan, mutluluğu, doğruluğu ve adaleti bulmak için özgür istence sahip olmalı ve onu da özgürce kullanmalıdır.
Genelde üç çeşit kötülük veya günah olduğu söylenebilir:
(1) Kaynağı insan olan ahlaki veya etik günah; (2) kaynağı doğal afetler olan ve (3) kötülüğün kendisinden gelen fiziksel ve ruhsal günah ve kötülükler. Başka bir deyişle, deprem, sel ve fırtına gibi doğal afetler sonucu olaşan kötülük ve kayıplar da bir tür kötülüktür. Şimdiye kadar, Augustinus felsefesinde günah ve kötülük, birinci anlamdaki etik günah veya kötülükle açıklandı. Bu tür etik günahın kaynağı ve nedeni olarak da özgür istencimiz olduğu belirlendi. Şimdi diğer günah çeşitlerini ele alabiliriz.
Augustinus'a göre, günah veya kötülük herhangi bir töz ya da substance olmadığı gibi o fiziksel güç de değildir. Buna karşılık, bir çok insan doğal afetler sonucu ölmektedir. Doğal kötülükler Tanrı'dan mı gelmektedir? Her yarattığı şeyi iyi yaratan Tanrı mı bunların nedenidir? Ya da tüm bu tür kötülükler insanların günahları nedeniyle onları cezalandırmak mıdır?
William Maker'a göre, bu sorulara cevap verebilmek için. Augustinus'un Hıristiyan kozmolojisine bakmak gerekir; çünkü Augustinus, yaradılışın yoktan (hiçten) olduğunu kabul eder. Hıristiyan yaratılış kuramına göre. Tanrı her şeyi yoktan var etti. İşte bu varsayımla doğal felaketlerden kaynaklanan her tür kötülüğü ve günahı açıklamak mümkündür. Günah veya kötülük, olasıdır çünkü o kendini Varlığın değillemesi, yokluğu ve tahribi olarak göstermektedir. Varolan herşeyi Tanrı yoktan yarattığı için her şeyde hiçlikten kaynaklanan bir eksiklik, yokluk vardır. Yani varolanlar hiçliğin etkisindedirler. Buna karşılık, Tanrı'nın kendisinden gelen hiçbir şeyde eksiklik ya da yoksunluk yoktur. Başka bir söyleyişle, Tanrı'nın kendi doğasında ve kendinden yarattığında, hiçbir şekilde hiçliğin herhangi bir sıfatı veya özelliği yoktur
Varolanlar yaratılmadan önce hiçlik vardı ve sonradan yaratılan tüm varolanlarda Varlık-olmayana (non-Being) doğru bir eğilim olasılığı söz konusudur. Bunun sonucu olarakta, Augustinus doğal günah ya da kötülüğü ex-nihilo'ya indirger ve bunları özgür istençle birleştirir. Böylece, tüm günah çeşitleri etik günah şekline dönüşür. Augustinus, kendi günah kuramı içinde etık günah üzerine dikkatleri çekmek istemiştir. O. günahı etik günah olarak ele alır ve bu tür etik günahta insanın istencinin özgür seçimi ile olduğunu kabul eder.
Augustinus, günah veya kötülüğü fiziksel güç (Manıchen'lara göre bu fiziksel güç aynı zamanda evrende bir tözdür) veya Var-olmayan mutlak yokluk (Parmenidesci görüş) olarak görmemekte ve tanımlamamaktadır. Günah ve kötülük ruhtan gelmektedir, maddeden değil. Platon ve Manicheanlar, kötülüğü ve günahı maddenin yapısına yüklemekle hata etmişlerdir. Platoncularin hatası Manicheanların ölçüsünde değildir; çünkü onu bir töz yapmışlardır ya da evreni yöneten iki ilkenin birisi haline getirmişlerdir. Augustinus'un görüşleri daha önceki kuramlardan daha açık ve nettir. Çünkü o, insanı günahın merkezine koymak suretiyle günahın kaynağı olarak da insanı görmüştür.
Sonuç olarak Augustinus'a göre insan, istencinin özgür seçiminden kaynaklanan her tür eylemden ve seçimden sorumludur. Her günahlı insan, kendi günahının nedenidir: çünkü o, ne zaman günah işler ve kötülük yaparsa özgür istencini- doğru erdemden uzaklaştırarak yapması sonucudur. Bu yüzden de Tanrı, insanın günahlarından ve kötülüklerinden sorumlu değildir. Her insan kendi günahlarından ve kötülüklerinden sorumludur. Her ne kadar Augustinus, insanı belirlerken ruhun üstünlüğünü savunursa da insanı madde ve ruh karışımı olarak anlamaktadır. Buna karşılık, Platon, maddeyi ruhun bir hapishanesi gibi görmektedir. Augustinus, insanı bir bütün olarak ele alır ve günahın nedeni ve kaynağı olarak da madde ya da insan dışında bir töz aramaz. Fakat günahın ve kötülüğün kaynağını insanın özgür istencinde görmesi ile Tanrı'nın neden olduğu ve yarattığı bir kötülük ve günahın olmadığını ortaya koyar. Fakat doğal afetlerin sonucunda oluşan kötülükleri de -bu kötülüklerde insanın hiç payı yoktur- etik günaha ve kötülüğe indirgemek, yanlış olduğu kadar da nedenleride açık değildir.
Günah kavramı, iyi ve doğru Tanrı'dan gelmiyorsa ve de kişiye yani bireye ait bir olgu ise, bu konumuyla günah ve kötülük insan faktörünü birey ve özne olarak öne çıkarmaktadır. Bu ortaçağ felsefesi için bence yenilikçi bir düşüncedir. O halde, modern felsefeden yaklaşık 11 veya 12 yüzyıl önce insanı bir özne olarak ele alan St. Augustinus bu görüşü ile hiçte küçümsenemeyecek bir düşünürdür. Günah, öznenin ruhundaki istencin özgür seçimi sonucu oluştuğuna göre özne, sorumlu birey olarak kendisine, topluma ve Tanrı'ya karşı sorumludur.
KAYNAKÇA
1. St Augustinus. Confessions (İtiraflar). Translated by R. S Pine-Coffin. New York: Penguin Books, 1983.
2. . On Free Choici of the Will. (İstencin Özgür Seçimi Üzerine). Translated by Anna S. Benjamin and L. H. Hackstaff. New York: Macmillan Publ. Camp. 1987.
3. Maker, William. "Augustinus on Evil. The Dilemma of the Philosophers". International Journal for Philosophy of Religion. 15,149-160, 1984.
7 Yorumlar
Hayat KAYNAGI ALLAHA hamd olsun.Insanoglu ahlak kurallarini hice sayarsa o kotuluklerin benamini isliyebilir.Kotuluk isleyen kisiye ogretmen lazim degil.
ALLAHA yakin olmak isteyen HAYATA yakin olsun [ HAYATA yakissin ].
Sen istediklerinle,hakettiklerinle bulustun,kavustun ve onlarla hasir-nesir oldun.
Ben istediklerimle,hakettiklerimle bulustum,kavustum ve onlarla hasir-nesir oldum.
ALLAHIN yardimina yaklasmayan,yaklasamayan ALLAHIN yardimindan uzaklasiyor.ALLAHIN yardimindan uzaklasan HAYATTAN hizla uzaklasiyor.
ALLAHIN yardimini isteme
Nafile
ALLAHIN yardimini al
Alabilirsen
Her [ bir ] gunahin [ bir ] bedeli var.Bu bedelin ne BEDAVASI var ne VERESIYESI var.
ALLAHTAN korkma.HAYAT DERYASI ALLAHIN rahmetini,yardimini kaybetmekten kork.