Kötülüğün Kaynağı Nedir? - 1

A Kadir ÇÜÇEN

KÖTÜ ve İYİ: İşte evrenin iki zıt gücü. Evren, bu zıtlığın birliği olarak varolmasını sürdürürken, bazen iyi bazen de kötü evreni yöneten güç olmaktadır. Egemen güç olan öğe aynı zamanda da insana ve yaşadığı dünyaya da yön verir. Birbirleriyle çok sıkı ilişki halinde olan Evren-Dünya- însan üçlüsü, kendi içinde hem kötüyü hem de iyiyi dialektiksei bir serimleme ile ortaya çıkarır.

İnsan kötülüğün ya da iyiliğin kaynağı nasıl olur? Dünya kötüyü ve iyiyi saklayan ve barındıran ikametgah yeri midir? Her şeyin yücesi, yaratıcısı ve iyisi olan Tanrı nasıl olurda şeytanı da var edebilir? Ve de onun (şeytanın - kötünün) nasıl evrende özgür güç olarak ortaya çıkmasına izin verir? İşte bu yazı bunları sorgulayarak, irdeleyerek ve açıklayarak, kötülüğün kaynağını ve olanaklılığını Evren-Dünya-İnsan üçlüsünde nasıl ortaya çıktığını felsefi bir yorumla göstermeye çalışacaktır. Ve bunu yaparken de St. Augustinus'un bu problemde kullandığı felsefi irdelemesi yorumumuza ışık tutacaktır. Çünkü bu problemi, felsefe tarihinden bağımsız olarak ele almak kötülüğün tarihsel gelişimini göz ardı etmek demektir. Kötülüğün tarihsel yorumu, çağımızdaki kuramları anlamamıza yardım edeceği inancındayım. St. Augustinus'un felsefesinde "kötü veya günah nedir?" ve "kötülüğün oluşmasındaki nedenler nelerdir?" sorusu irdelenecek ve tartışılacaktır. Bu kavramla Augustinus'un nasıl bir insan tanımına ulaştığını -bence bu tanımın sunduğu insan, modem felsefenin bize anlattığı insan tanımının esaslarını da oluşturur- göstermektir.

Bu konuyu açıklayabilmek için hem Augustinus'un bu konudaki görüşlerini incelemek, hem de ondan önceki felsefî düşünceleri, özellikle de Parmenides'in, Platon'un ve Manicheist kuramlara bakmak gereklidir. Çünkü Augustinus felsefesinde ulaştığı "kötü" ya da "günah" kavramı ile daha önceki" kuramlardaki kötü kavramı arasında bazı benzerlik ve farklılıkların bulunduğunu sanıyorum. Ayrıca Augustinus'un kendi kötü veya günah kavramına ulaşmak için kendisine kadar varolan kuramları bilmesi ve hatta onlann eksik ya da yanlış olduğunu göstermesi gerekmektedir. Augustinus'un felsefesine geçmeden önce niçin Augustinus'un bu kavram üzerinde durduğunu ve niçin kötülüğün kökenlerini bulmaya çalıştığını açıklamak gerekir. Çünkü o Hıristiyan kötü ve günah kavramına ve Tanrısına inanır. Burada bir sorun ortaya çıkmaktadır. Bu sorunu Epicuros'cu argüman ile şu şekilde formüle etmek olanaklıdır: "Tanrı kötülükten ve acıdan korumak istiyor mu? Fakat bunu yapmaya gücü mü yok? Eğer yoksa, O güçsüz, ya da kesinlikle her şeye gücü yeten değildir. Her şeye gücü yeten fakat istemeyen mi? Eğer öyle ise , O kötüdür, ya da kesinlikle tüm iyilik değildir. O, ne gücü yetiyor, ne de istemiyor mu? O zaman. O'nu Tanrı diye çağırmak saçma olur. O, hem gücü yetiyor hem de istiyor mu? O zaman kötülük nereden geliyor?" (İstencin Özgür Seçimi Üzerine. Giriş.) Kısaca, eğer Tanrı varsa, niçin bu dünyada kötülük ve günah vardır? İşte bu soru çerçevesinde Augustinus, kötü ya da günah kavramını açıklaması gerekmektedir. Bu yazı bu amaç doğrultusunda irdelenerek, açıklanacaktır.

Augustinus kötülük veya günah problemini İtiraflar adlı eserinde şöyle ifade etmektedir. "Kuramlarım Senin (Tanrı'nın) bir anlamda sonlu olduğuna inanmama zorlamaktalar; böylece de kötülüğün varlığı Senin karşıtın olabilmektedir. Kötülüğün kaynağını Senden aldığı varsayımının yerine Senin hiçbir kötülük yaratmadığına inanmak bana daha iyi gibi gözükmektedir." (Kitap V, Bölüm 10) '

Kötülük problemini şu şekilde açıklamaya çalışalım: Eğer kötülük var ise ve Tanrı her türlü varolanın nedeni ise, Hıristiyan inançlarındaki Tanrı düşüncesiyle, Augustinus'un kötülük kuramı arasında çelişkiler ortaya çıkmaktadır; çünkü Augustinus'da Hıristiyan düşüncesinde olduğu gibi Tanrı'nın sonsuz, ebedi, ezeli ve iyi olduğunu kabul etmektedir. Yani Hıristiyan Tanrı'sına inanmaktadır. Her tür iyilik Tanrı'dandır. Bütün yaratılanlar iyidir; çünkü Tanrı iyidir. Tanrı'dan gelen hiçbir kötülük ya da günah yoktur. Bu durumda, nasıl olurda dünyada kötülük ve günah var olabilir? Kötülüğün ve günahın nedenleri ve kaynakları nedir? Bu sorulara Augustinus'un cevap bulması zorunludur. Aksi halde inandığı Hıristiyanlık ilkelerinde çelişkiler ortaya çıkacaktır. Ayrıca bu soruların cevabı Hıristiyanlığın ve Augustinus'un felsefesinin temelini
oluşturmaktadır.

Hıristiyan inançlarını ve düşüncesini kabul eden bir düşünür olan Augustinus'un kendi kuramını geliştirebilmek için, kendisinden önce varolan teorilerin ıyı tanımlamasını bilmesi gerekmektedir. Bunun sonucu olarak da onları tahrip edip, yerine kendi kuramını yerleştirmek zorundadır. Çünkü önceki kuramlar doğru ise, nasıl olur da kendi kuramını ve Hıristiyanlık inançlarını savunabilir: veya nasıl kendi kuramı geçerli olabilir? Bu nedenlerle yazımızda problemi bu şekilde ortaya koyduktan sonra, öncellikle Parmenides, Platon ve Manichean kötülük kuramını açıklarken onların Augustinus tarafından nasıl anlaşıldığını ve hangi tarafları ile yetersiz olduklarını göstermek ve irdelemek istiyoruz.

Niçin bu üç kuram (Parmenides. Platon ve Manichean) diye sorgulanabilir. Çünkü bu üç kuram Augustinus öncesi en önemli düşüncelerdir. Şimdi kötülük veya günah sorununun Parmenides'in, Platon'un ve Manichean felsefelerinde nasıl anlaşıldığını, hangi felsefî düşünce ve ilkeler dahilinde ve de ne tür bir çözüm çerçevesinde irdelendiğini ele alalım.

Parmenides'e göre, logos ya da akıl şu şekilde düşünmemizi sağlar: Varolan vardır, yok olamaz; yok olan yoktur, olasılıklı da olsa olamaz. Sadece Varlık (varolan) vardır. Varlık ile düşünme (logos) aynı şeydir. Varolan, Herakleitos'un öğretisinde olduğu gibi değişen ve meydana gelen değildir. Varolan değişmez varlıktır. Varolan düşünülen olandır. Yokolan düşünülemez ve bilinemez olandır. Bu nedenle yokluk, varolan ya da Varlık değildir.

Bu düşünce ışığında Parmenides'e göre, Varlık gerçek, bir, kapsayan, ebedi, bölünmez, değişmez, düzenli ve kanşık olmayandır. Parmenides'e göre, herhangi bir değişikliği, hareketi, başkalaşmayı, oluşun çeşitliliğini veya dönemlerini, yokluğu veya eksikliği, ve boşluğu kabul etmek, kesinlikle düşünülemez olan yokluğun varlığını kabul etmekle çelişmektir. Bunların sonucu olarak da, niçin hiçten (mutlak yoktan) varolanın yalnızca bir zaman diliminde olduğunu fakat başka bir zamanda olamayacağını açıklamak olanaksız olacaktır. Çünkü Varlığın yok olması, çürümesi veya gelişmesi olamaz. Çünkü Varlığın dereceleri yoktur. Böylece ne varsa o tektir, birdir, bölünemez ve homojendir.

Parmenides'e göre, yokluk var değildir. Varlıkta çokluk veya çokluklar yoktur. Bu durumda da kötülük yokluktur yani Varlık değildir. Varlıkta ve varolanda ne yokluk ne de kötülük vardır. Yokluk olarak kötülük düşünülemez çünkü Parmenides'e göre yokluk düşünülemez bir şeydir. Düşünülemeyen ise var değildir. Parmenides'in bu kötülük teorisi kötülük üzerine yeterli ve iyi bir açıklama gibi görülmemektedir. Çünkü biz kötülüğün ve yokluğun ne olduğunu bilmiyoruz. Kötülük veya yokluk hakkında konuşmak var-olmayan varlıklar hakkında konuşmaktır. Bu ise olanak dışıdır. Sonuçta, Parmenides'in düşüncesinde kötülük, çözülmemiş problematik bir soru olarak kalmaktadır.

Kötülük sorunu Platon ve Yeni-Platon düşüncelerde de görülmektedir. Platon mükemmel ve değişmeyen formlar alanı olan düşünseli, değişen ve mükemmel olmayan maddesel dünya alanından ayırır. İnsan ise hem akılsal-ruhsal hem de fiziksel bir yaratık olarak kabul edilmektedir. Diğer bir deyişle insan ruh ve maddenin birleşimidir. Ruh insanın iyi olan parçasıdır. Buna karşılık madde insanın kötü parçasıdır. Böylece Platonculuk ikicilik üzerinde temellenmiş bir görüştür. Bu ikiciliğe göre ruh, maddede hapistedir: yani onun mahkumudur. Madde ruhun hapishanesidir. Madde, "İYİ'"nin karşıtı ve mükemmel olmayanın kaynağını oluşturmaktadır. Dünyanın kusurluluğunun nedeni ve sorumluluğu, maddenin şekilsiz varlığında yatmaktadır. İnsanın kötülüğü ve kötülüğün kendisi ruhun maddedeki esareti ve mahkumiyeti ile açıklanabilir.

Platon'a göre yanlışlık, yanlış yapma ve kötülük, hiç ya da yokluk hakkında bir şey değildir. Başka bir deyişle, yanlışlık ve kötülük, mutlak yokluktan gelmemektedir. Platon, Parmenides'in yokluk hakkındaki kuramını kabul eder. O da, Parmenides gibi, yokluğun yok olduğunu yani "Yokluk var değildir" önermesine inanır. "İYİ" ideasında bulunan tüm şeyler doğru ve gerçektir. Bu anlamıyla, kötülük ve yanlışlık akılsal-ruhsal dünyada olamaz. Buna karşılık, duyular dünyasında yanlışlık ve kötülük vardır çünkü orada "İYİ" ideasının eksikliği veya yoksunluğu vardır. Kısaca, kötülük ve yanlışlık duyular dünyasına ve maddeye ait fakat ruha ait değildir. Kötülük, yoksunluk ve eksiklik olarak ortaya çıkmaktadır.

Platon ve Platonculuk, Augustinus'un kötülük kuramını ve Hıristiyan felsefesini etkilemiştir. Her ne kadar Augustinus Platon ve Platonculuktan etkilendi ise de kendi teorisi onlarla aynı değildir. Diğer yandan, Augustinus'un kötülük kuramını anlamak için Manicheist düşünceye bakmak zorunluluğu da vardır. Augustinus gençlik döneminde Manicheist düşünceyi kabul etmesine karşın, yaşlılık döneminde bu kuramda temel ve ilk ilkelerin olmadığını görerek, kuramı reddetmiştir. Bu nedenle de, Manicheist kuramın ne olduğunu açıklamamız gerekli olmaktadır.

Platonculuk gibi, Manicheizm'de ikirciliği kabul etmekle birlikte Manicheizm'in ikirciliği evrenin iyi ve kötü ya da aydınlık ve karanlığın birlikteliğiyle açıklar. İkircilik her iki ilkenin birbirine olan karşıtlığıdır. Aydınlık ve karanlık her şeyi yaratan güçlerdir. Kısaca, Manicheizm için, kötülük ya da karanlık en yüce aydınlık ya da iyilik kadar varlığı olan tözdür de. Bu görüşe göre, eğer kötülük varsa ve eğer Tanrı'da tüm varolanların nedeni ise o zaman Tanrı kötülüğün nedeni ve yaratıcısıdır da. (İstencin Özgür Seçimi Üzerine, XVI) Karanlık ve kötülük yeryüzünü yöneten bir töz olarak Tanrı'dan gelmektedir. Günah işleyen ve kötülük yapan insan değildir, insanın içindeki bilmediğimiz başka yapıdaki varlıktır. Bu başka varlık kötülük olarak bir töz olup evreni oluşturan iki tözden biridir. Böylece Manichean'lar için, günah ve kötülük bize ait değildir: evrenin kendisinde yani Tanrı'dan gelen bir tözdür.

Bütün bu düşünceleri gözönüne alırsak. Manicheist düşünce Hıristiyan düşüncesi ve Augustinus'un felsefesiyle karşıt bir konumdadır. Çünkü hem Augustinus'ta hem de Hıristiyanlıkta Tanrı iyidir ve Tanrı'dan gelen bütün şeylerin iyi olduğu inancı vardır. Kötülüğün iyilikle aynı kaynaktan geldiğini söyleyen ikici Manicheist görüş yanlıştır. Bu kabul dolayısıyla, Augustinus Manicheizmin yanlış olduğunu göstermek zorundadır. İtiraflar'da Augustinus Manichean bilim ve kozmolojiyi reddeder. Augustinus, "Manichean kitaplar, ay, güneş, yıldızlar ve gökyüzü hakkında en sıkıcı yalanlarla doludur" der (İtiraflar, kitap V,7). Bunlara ilaveten. Augustinus Manicheist düşünceyi şu satırlarla da reddeder:

"Manicheanların toprak, ateş ve hava gibi yoğunlaştırılmış -katı da olabilir- şekilsiz ve çirkin tözün bazı benzer çeşitlerini kötülük diye adlandırdıklarına inandım. Bu onların toprak - dünya - dedikleri töz vasıtasıyla arıtılmış kötü ruhun bir çeşidi olarak hayal ettikleridir. Çünkü Tanrı'nın yarattığı düşüncesine inanmak için kendimi zorladım, ve kötülüğün (şeytanın) az ve iyinin daha fazla derecede, fakat her ikisi de sınırsız karşıt iki kütle olduğunu tasarladım... Sen (Tanrı) sandığım gibi Senin kendi içinden, orjinalliğini alan hiçbir kötülük (şeytan - günah) yaratmadın" (İtiraflar Kitap V Bölüm 10)

Augustinus için Manichean düşünce kutsal kitapla (İncil'e) karşıttır ve Manichean cevap zayıf ve yetersizdir. Aslında onlar kendi düşüncelerini halka temkinli ve sınırlı biçimde anlatmaktalar ve mezhepte yetişmekte olan gençlere özel toplantılarda, şeytanında (kötülüğünde) bir töz olduğunu söylemekteler. (İtiraflar Kitap V Bölüm 11:)

Manicheanlar için, kötülük veya şeytan kozmik bir güçtür ve evrende bir tözdür. Diğer yandan ise, St. Augustinus bu görüşü reddeder. Augustinus, "kötülük bir töz değildir" der, (İtiraflar Kitap IV Bölüm 15) ve "orijinini bulmaya çalıştığım kötülük bir töz değildir; çünkü eğer bir töz olsaydı, iyi olacaktı." (İtiraflar Kitap VII Bölüm 12). Augustinus kötülüğün Tanrı'dan gelmediğini tartışmaya açar, çünkü eğer Tanrı'dan gelseydi, "o (kötülük), iyiliğin en yüce düzeninin yarattığı töz olarak yok edilemez olurdu, ya da eğer iyi olmasaydı o yok edilemeyenin yok edilebilir tözü olabilecekti; böylece Sen her ne yapıyorsan iyidir ve Senin tarafından yapılmamış hiçbir tözün olmadığı bana kesin biçimde gözükmektedir." (İtiraflar Kitap VII bölüm 12.) Sonuç olarak. Augustinus'a göre, kötülük ya da şeytan bir töz değildir.
1 | 2

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP