AVCIYLA KÖPEGİ
|
Alain
Fonksiyon düşünce daima bir güçlügü yenmekten ibarettir.Yargıda bulunmak çift anlamıyla güzel bir sözdür: İki kere iki dört eder, deriz;bu bir yargıdır; başkasını kıskanan kişiyi küçümseyebiliriz deriz; buda bir yargıdır. Dilde bütün açıklıgı ile beliren o derin halk bilgeligi bizi burada parlak bir düşünceye dogru götürür; o da şu: yargıda bulunmak, daima bir karara varmak, yasa çıkarmak, insanca düzene göre güçleri kullanmak, bizim konumuzda da çizmeleri yalaması gereken hayvanı egitmektir.
Avcının sertliginde büyük bir ders vardır. Avcının köpegini sevdigini herkes bilir; ama onun bu sevgisi egemenliginden azıcık olsun feda etmesine müsade etmez; egemendir. "çok seven çok eziyet eder." Görüyorsunuz ya, köpekle insan arasındabir samimilik vardır; hatta insan, gözle göremedigi keklige dogru koşan bu içgüdünün anlayış kabiliyetini bile benimser; bundan ötürüde her avcı köpeginin maheretlerini bir bir saymaktan hoşlanır. Ama gelin bunu, sevgili köpegine durmadan nutuk çeken küçük bayanla bir karşılaştırın; o da köpek gibi dört ayak olur, köpegine köpekçe bir sevgi gösterir. Avcı kendinden emin bir davranışla ayakta durur, buyurur, vurur; kuyruk sallamaların, yılışmaların, yaltaklanmalarının, şu yada bu vesile ile gösterilen baglılık ve kahramanlıkların hiçbir önemi yoktur; hiçbiri ergeç tekmenin savrulmasına engel olamaz; iyi niyet, pişmanlık, umutsuzluk, üzüntü tutkuların dili, duygu hazineleri, yargıç tarafından soguk kanlılıkla boyunduruk altına alınır, yola getirilir, yok edilir.Yargıç ta avcıdan başkası degildir.
Şimdi bir de istirhat etmekte olan avcının özel izni ile bacakları arasına girip oturmuş olan köpegi seyredin. Böyle sert bir efendisi oldugu için bilseniz ne kadar magrurdur! Amacına ve aradıgı yere tam manası ile ulaşmış sayılır. Şu uysal köpek, gördügü itibarı, çorbayı, dişi köpegi arzuladıgı şekilde arzulamaz; bunula beraber köpeklik rolunü sever; kendisni bir vasıta olarak kullanan o egitimci ve yönetici gücü sever. Köpegin insana olan bu yakınlıgı, tutkulaırın daha üst düzene olan baglarını, sırf bu zorlamadan ötürüde tabii hallerinden çok daha iyi bir şekilde tatmin edildiklerini gösterir.
Tabii düşüncelerin tümü de köpegi andırır. Bu düşünceleri öyle bir sevme tarzı vardır ki bütün düşünceyi en aşagıya dogru sürükler. Dekadan bir şairi örnek alalım; karşısına ne çıkarsa hepsini benimser: etki, hayal, kalime ;gelişmekte olan sevgili benine bakar, ama onu gerektigi kadar sevmez. Daha dogrusu çok az sever. Kafada beliren her düşünceyi egitmek yola getirmek gerekir. Gecenin karanlıgında bir yolun kıvrımında şöyle böyle gördügüm korkunun kolaylıkla yorumladıgı bir şekli, ben agaç olarak düşünür ve geçerim. Şu öfkeyi inkar ederim, şu istegi tekmeliyerek sustururum. Bir kapının aralıgından köpek gibi uluyan melodiyi duymam bile; şu umutsuzluga yat ve uyu derim. İnsan uyanışının temeli olan hergün kü iş. Deli ise aksine ,kendini, düşünceye duyguya, hayale koyuveren kişidir. Hayal peşinde koşanların hepsi üzgündür. En salt anlamda din de önsezi, bıkkınlık, belirsiz umutlar gibi kendini düşünce oyunlarına koyuvermekten başka bir şey degildir. Dikkat etmek suretiyle düşüncenin, bütün bunların inkarı demek oldugunu yeteri kadar düşünemiyoruz; korkuya ve umuda karşı daima irade ile karşı koymak. Akıllı uslu köylü, tutup devedikenlerinin üstünde inlemez, onları keser.
Fonksiyon düşünce daima bir güçlügü yenmekten ibarettir.Yargıda bulunmak çift anlamıyla güzel bir sözdür: İki kere iki dört eder, deriz;bu bir yargıdır; başkasını kıskanan kişiyi küçümseyebiliriz deriz; buda bir yargıdır. Dilde bütün açıklıgı ile beliren o derin halk bilgeligi bizi burada parlak bir düşünceye dogru götürür; o da şu: yargıda bulunmak, daima bir karara varmak, yasa çıkarmak, insanca düzene göre güçleri kullanmak, bizim konumuzda da çizmeleri yalaması gereken hayvanı egitmektir.
Avcının sertliginde büyük bir ders vardır. Avcının köpegini sevdigini herkes bilir; ama onun bu sevgisi egemenliginden azıcık olsun feda etmesine müsade etmez; egemendir. "çok seven çok eziyet eder." Görüyorsunuz ya, köpekle insan arasındabir samimilik vardır; hatta insan, gözle göremedigi keklige dogru koşan bu içgüdünün anlayış kabiliyetini bile benimser; bundan ötürüde her avcı köpeginin maheretlerini bir bir saymaktan hoşlanır. Ama gelin bunu, sevgili köpegine durmadan nutuk çeken küçük bayanla bir karşılaştırın; o da köpek gibi dört ayak olur, köpegine köpekçe bir sevgi gösterir. Avcı kendinden emin bir davranışla ayakta durur, buyurur, vurur; kuyruk sallamaların, yılışmaların, yaltaklanmalarının, şu yada bu vesile ile gösterilen baglılık ve kahramanlıkların hiçbir önemi yoktur; hiçbiri ergeç tekmenin savrulmasına engel olamaz; iyi niyet, pişmanlık, umutsuzluk, üzüntü tutkuların dili, duygu hazineleri, yargıç tarafından soguk kanlılıkla boyunduruk altına alınır, yola getirilir, yok edilir.Yargıç ta avcıdan başkası degildir.
Şimdi bir de istirhat etmekte olan avcının özel izni ile bacakları arasına girip oturmuş olan köpegi seyredin. Böyle sert bir efendisi oldugu için bilseniz ne kadar magrurdur! Amacına ve aradıgı yere tam manası ile ulaşmış sayılır. Şu uysal köpek, gördügü itibarı, çorbayı, dişi köpegi arzuladıgı şekilde arzulamaz; bunula beraber köpeklik rolunü sever; kendisni bir vasıta olarak kullanan o egitimci ve yönetici gücü sever. Köpegin insana olan bu yakınlıgı, tutkulaırın daha üst düzene olan baglarını, sırf bu zorlamadan ötürüde tabii hallerinden çok daha iyi bir şekilde tatmin edildiklerini gösterir.
Tabii düşüncelerin tümü de köpegi andırır. Bu düşünceleri öyle bir sevme tarzı vardır ki bütün düşünceyi en aşagıya dogru sürükler. Dekadan bir şairi örnek alalım; karşısına ne çıkarsa hepsini benimser: etki, hayal, kalime ;gelişmekte olan sevgili benine bakar, ama onu gerektigi kadar sevmez. Daha dogrusu çok az sever. Kafada beliren her düşünceyi egitmek yola getirmek gerekir. Gecenin karanlıgında bir yolun kıvrımında şöyle böyle gördügüm korkunun kolaylıkla yorumladıgı bir şekli, ben agaç olarak düşünür ve geçerim. Şu öfkeyi inkar ederim, şu istegi tekmeliyerek sustururum. Bir kapının aralıgından köpek gibi uluyan melodiyi duymam bile; şu umutsuzluga yat ve uyu derim. İnsan uyanışının temeli olan hergün kü iş. Deli ise aksine ,kendini, düşünceye duyguya, hayale koyuveren kişidir. Hayal peşinde koşanların hepsi üzgündür. En salt anlamda din de önsezi, bıkkınlık, belirsiz umutlar gibi kendini düşünce oyunlarına koyuvermekten başka bir şey degildir. Dikkat etmek suretiyle düşüncenin, bütün bunların inkarı demek oldugunu yeteri kadar düşünemiyoruz; korkuya ve umuda karşı daima irade ile karşı koymak. Akıllı uslu köylü, tutup devedikenlerinin üstünde inlemez, onları keser.
15 Agustos 1913