Bir tutarsızlık dizgesi: Jeremy Bentham’ın inanç konusundaki görüşleri - 3

Zira çok az sayıda insan cehennem gazabından korkarken, insanların tümü adli sistemin bir tezahürü olarak cezalandırmadan ve darağacından korkar. Demek ki insan eliyle oluşturulmuş olan kural ve yasalar dinin etkisinden daha güçlüdür; çünkü bunların tümü somut, deneyimlenen ve bizzat kişiler tarafından algılanabilen şeylerdir.

Peki, yukarıdaki incelemeler ışığında Bentham'ın düşünceleri ile ilgili gelinen nokta nedir? Bentham’ın teorisinde dinin ve inançların yeri neresidir? Bu noktaya kadar Bentham’ın düşüncesindeki kırılmaları inceledik. Buna göre, Bentham, teorisinde inanç alanına yer açarak faydacı anlayışla da çelişmemekte midir? Bentham dini faydasız hatta zararlı olarak gördüğüne göre politik yapının içinde inançlar hangi oranda yer almaktadır? Bentham'ın tanrıyı, algılanamayan gerçek varlıklar arasına yerleştirdiğinden bahsettik. Bu hamle ile o, açık bir şekilde dini inançlara yer açmaya çalışmaktadır. Ancak yukarıda incelediğimiz faydacı bakışa göre ise din, tanrı ve inançların bir fayda getirmediği hatta zararlı olduğu sonucu çıkmaktadır. Bu noktada Bentham'ın düşünceleri, onun toplumu biçimlendirme kaygısıyla şekillenmektedir. Bu demektir ki Bentham, aslında tanrı, din ve inanç gibi konuların aslında varlık kategorisinde bile olmadığını düşünmektedir. Aynı zamanda bu alanların toplumu inşa etmesi de topluma faydalı olmaktan ziyade zararlı olacaktır. Bu düşüncelerin izleğinde Bentham, inançlara teorisinde, toplumsal faydaya hizmet edecek oranda bir yer açmaktadır. Bu yer, bireylerin de ihtiyaç alanlarıdır. Zira Bentham, bir taraftan dini zararlı bulsa da diğer taraftan da dinin bireysel yaşamdan sökülüp atılamayacağının farkındadır.

Bu görüşler sonucunda Bentham, dinin ve inançların yeri ile ilgili sorunu bir tür özel alan kamusal alan ayrımı yaparak çözmeyi denemektedir. Dini inanışlar ve pratikler, bireylerin özel alanında özgürlüklere sahip olmalıdır. Ancak bu özgürlük, başkasının özgürlüğünün başladığı noktada bitmek durumundadır. Başka bir deyişle diğer bireyler farklı inanç sistemlerine mensup olduklarında, bu durum inanç özgürlüğünden hareketle müdahale edilebilecek bir durum değildir. O, alışılmışın dışında, Ortodoks olmayan dini inanış ve pratiklere yapılacak her türlü müdahaleye karşıdır. Zira bu türden özgürlüklerin toplum içinde yaşanabiliyor olması, genel mutluluğu toplumun faydasını artırmaktadır. O halde toplum içindeki bireyler, hem kendi inançlarıyla ilgili etkinlikleri istedikleri gibi yapabilmeli hem de herhangi bir dine inanmayan bireyler toplumun diğer bireyleri tarafından dışlanmadan yaşayabilmelidirler. Bu demektir ki din, toplumsal bir temel olarak ele alındığında işlevsiz hatta zararlı olurken, özel alanda bireylere fayda sağlayan, onlara mutluluk/fayda getiren bir faktördür. O halde Bentham için din, hukuk kurallarını belirlememeli ancak topluma bireysel alanlarda hizmet etmelidir. Bentham, bir taraftan dinin özel alanda kalması gerektiğini savunurken diğer taraftan da din adamlarının bireylerin düşüncelerinde önderlik etme gibi bir özelliklerinin olduğunu da kabul etmektedir. Bundan dolayı dini temsilcilerin davranışlarına diğer bireylerden daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini salık vermektedir. Zira bu insanların diğer insanlar üzerindeki etkisi, onların ahlaklarını aşağıya çekmeye yetecek güçtedir. Ancak ona göre, bütün politik düzeni baştan aşağıya din adamları sağlayamaz, ayrıca hukuksal ilkelerin tamamı da dinden beslenemez. Böylece Bentham, din ve inanç özgürlüğüne izin verirken, aynı zamanda yasaları da dinsel, ahlaki ve otoriter içeriğinden de soyutlamak istemekte ve bunu da inancın, toplumdaki etkilerini, seküler bir biçimde konumlandıracak ölçüde yaşamageçirilmesini talep etmekle sağlamaktadır.

Sonuç

Bentham’ın felsefesinde hukuki alan ile bireysel alan ayrılmış ve inançlar bireysel alan içinde konumlandırılmıştır. Bentham, mutlu bir topum oluşturma isteğinde olan bir filozof olarak, kendi düşüncesinde kırılma oluştursa da toplumsal mutluluğun mümkün olabilmesi için bu alana yer açma gereğini duymuştur. Onun sisteminde inançların hukuki alana da sirayet ettiği tek alan ise, cezalandırma mekanizmalarındaki ölüm cezası ile ilgilidir. Buna göre, “Canı tanrı alır” dini buyruğunu hukuk kuralları da gözetmek durumundadır. Zira ona göre bireyler, dini inançlarına zıt olabilecek cezalara şahitlik ettiklerinde bundan hoşlanmayacaklardır. Ona göre hiçbir birey, dini inancının dışına çıkan biri hukuk kuralını iyi olarak benimsemeyecektir ve faydalı bulmayacak, bu kurala itaat etmeyi reddedecektir. Sonuç olarak Bentham’a göre sadece bireysel alanda kendisine yer bulan inanç ilkeleri, hukuki alanın belirleyicisi olmasalar da göz ardı edilmemelidir.


Kaynaklar

- Bentham, Jeremy, A Fragment on Government,Cambridge University Press, 1988
- Bentham, Jeremy, Theory of Legislation,Elibron Classics, 2005
- Bentham, Jeremy, An Introduction to the Principles of Morals and Legislation,in The
- Works of Jeremy Bentham Volume:1, Elibron Classics, 2005
- Bentham, Jeremy, Principles of Legislation,in the Collected Works of J,Bentham,
- Volume: 1, Clarendon Press, 1999
- Copleston, Frederick, Yararcılık ve Pragmatizm,Çev: D, Canefe, idea Yayınları, 2000
- Mckown, Delos, Behold the Antichrist,Prometheus Books, 2003
- Schofield, Philip, Utility^Democracy,Oxford Press,2007
- Steintrager, James, Bentham,Cornell University Press, 1977
- Yalçın, Şahabettin. “Kant’ın Tanrısı Sanal Mıdır?”, Felsefe Dünyası,no.53(2011/1)

1 | 2 | 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP