Bir tutarsızlık dizgesi: Jeremy Bentham’ın inanç konusundaki görüşleri - 2

Bentham tanrının varlığının sadece duyu bilgisinden yoksun olduğu için inkar edilemeyeceğini açıklamak için varlığın “dile yerleşme” sürecine de değinerek tanrının varlığının insanların zihnindeki yerini meşrulaştırmak için  bilgi ve varlık basamaklarının geliştirilmesinin haricinde bir hamle daha yapmaktadır. Buna göre, hayali varlıklar, zaman içerisinde dille beraber başka değişkenler yoluyla da alışkanlıklardan kaynaklanarak kendi anlamlarını genişletebilirler. Örneğin, bir baba, oğlu John’a sadece “John” diyerek seslendiğinde bile oğlu, babanın yanına gelmektedir. Oysa baba, oğluna “John gel” dememiştir. Sadece John demiş, adını söylemiştir. Ancak John, babasının ses tonundan bile onu çağırdığını anlamaktadır. Babanın “gel” demesine gerek kalmadan John “tonlamanın”, “çağırma” anlamına geldiğini fark etmiştir. O halde kimi düşünceler, bilgiler zaman içerisinde ses tonunun şekliyle bile hafızaya yerleşmektedir.

Aynı durum Bentham’a göre, Tanrının ve insan ruhunun varlığı için de geçerlidir. O halde hayali varlıklar alışkanlık şeklinde insanların zihnine yer etmiş olabilirler. Hayali varlıkların varlığı, bunlara duyulan inanca bağlıdır. Bir kişi eğer bu varlıkların varlığına inanarak büyüdüyse bu varlıklar onun için geçerli, gerçek ve değerlidir. Bu noktada hayali varlıkların varlığını kabul etmemek mümkün olmamaktadır.

Bentham’ın konuya epistemolojik bakış açısını özetlemek gerekirse, o, tanrının varlığını ve dolayısıyla dini, inançları ilk önce çürütmüş ancak toplumsal yapı için bu alanların gerekliliğinden hareketle bunlara yeniden bir  varlık değeri kazandırmıştır. Bu sayede Tanrı, bilgisine ulaşılabilinir bir varlık olarak tanındığında ona yönelik inanışlar da toplum içinde tanınır hale gelecektir.

Peki, Bentham’ın düşüncesinde oluşan bahsi geçen kırılma, onun fayda teorisi ile bir çelişki oluşturmayacak mıdır? Başka bir ifade ile sorarsak; Bentham ilk olarak gerçek bir varlık olarak kabul etmediği Tanrıyı faydalı olduğu için mi bir noktadan itibaren gerçek varlık olarak kabul etmektedir?

Bunu anlamak için konunun ikinci aksına, faydacı perspektife bakmak gerekmektedir.

FAYDACI BAKIŞ

Çalışmamızın girişinde belirttiğimiz gibi Bentham, bireylerin davranışlarında faydalı olana yöneldiklerini savunmaktadır. Bentham, kişilerin faydalı olana yönelmesi ilkesinden harekede, tüm toplumun davranış kalıplarını belirleyecek olan hukuk kurallarını inşa etmiştir. Buna göre, bir toplumun yöneticisi, toplumda uyguladığı kanunları da fayda ilkesi eşliğinde oluşturmak ile yükümlüdür. Sonuç olarak fayda prensibinin ilkeleri çerçevesinde oluşturulacak olan bir toplumda, hukuk da fayda prensibine göre şekillenecektir ve bu sayede bireyler fayda kazanmış oldukları bir toplumda mutlu olarak yaşayacaklardır.

Buna göre bir toplumun uyması gereken hukuk kurallarına din ve inançların da girip girmemesi gerektiğine dair verilecek karar için, iki aks üzerinden bir değerlendirme yapılmalıdır. Bentham’ın ilgisi bireylerin ve toplumun mutluluğuna yöneliktir. Dolayısıyla o, dinin duygusal boyutunu değil, faydacı açıdan topluma katacağı değeri incelemeyi önermektedir. İşte bu noktada yapılması gereken; dinin topluma faydalı olup olmadığının araştırılması, dinin topluma zararlı olup olmadığının araştırılmasıdır.

Bentham inançları faydacılığın en inatçı rakibi olarak görmektedir. Zira ona göre dini inançlara sahip olan kişiler, insan davranışlarını bu inançların ilkelerinin yönetmesi gerektiğini düşünürler. Bunun nedeni, tanrının isteklerinin davranışlarda belirleyici olması gerektiğini savunan ilkenin bu düşünceye egemen olmasıdır. Zira dinin ve inançların topluma yön vermesi gerektiğinin savunulma nedeni, iyi ya da kötüyü belirleyenin “Tanrının buyrukları” olduğu düşüncesidir. Oysa Bentham için iyi ve kötünün tek belirleyicisi faydalı olan olarak tanımlanmaktadır. Bentham’ın, inançları faydacılığın rakibi olarak görme nedeni budur. Zira Bentham’a göre hukuku şekillendiren ilkeleri belirlemeye, inancın insan davranışlarının yöneticisi olması gerektiğini düşünen dindar kişiler de talip olacaktır. Bu demektir ki Bentham, topluma yol gösteren hukuk kurallarını fayda ilkesi üzerinden tesis ederken dini inançların toplumda yer alması gerektiğini savunun kişiler, hukuk kurallarını dini ilkelere göre tesis edeceklerdir. Teolojinin perspektifinden bakıldığında dinin insanların yaşam alanının tümüne  nüfuz etmesi daha ahlaklı bir toplum oluşmasına neden olacağı için din, hem ahlakı hem de hukuku yönetmelidir. Oysa Bentham, dine dayanan teorilerin bu yöndeki genişleme taleplerini hoş görmemektedir çünkü ona göre bu durum, bireylerin bireyselliklerini, yani bireysel özgürlük ve seçimlerini zedeleme tehlikesini barındırmaktadır. Zira bir toplumda yaşayan herkes aynı inanç sistemine sahip olmayabilir. Bu durumda ise inançlar ve din, toplum içinde var olabilecek inançsızlıklara, farklı inanışlara karşı bir düşmanlık geliştirilmesine neden olacak, antipati toplumda hakim olacaktır.

O halde Benthamcı perspektiften bakıldığında inançlar, inananların iddia ettiklerinin aksine birleştirici değil, ayrıştırıcıdır. O halde dine dayalı ilkeler topluma daha ahlaklı bir düzen değil aksine daha çatışmacı bir kargaşa sunmaktadır. Bu, inançların toplum için faydalı değil bizzat zararlı olduğunun göstergesidir. O halde savunuların aksine din, toplumsal hayatta ortaklaştırıcı bir etken olamaz; çünkü dinin ortak fayda açısından bakıldığında işlevsiz olduğu Bentham'ın akıl yürütmesinden anlaşılmaktadır. Ortodoks dini inançlara sahip olan  bireyler, bu anlayışın dışında kalan her türden dini yönelime karşı kin besledikleri ve onları kendi inançları için bir tür tehdit olarak algıladıkları için dinin toplum için temel ve kurucu bir ilke olması mümkün ve iyi/doğru değildir. Zira Bentham’a göre toplumu bir arada tutan şey zaten vardır ve bu hukuk kurallarıdır. O halde dinin  ahlak yoluyla toplumu bir arada tutma talebi hem gereksizdir hem de mümkün değildir. Sonuç olarak diyebiliriz ki inançlar ve din, Bentham’ın felsefesinden temel yapı taşı, kurucu ilke olma anlamında uzaklaştırılmış durumdadır.

Bentham'ın inançlarla ilgili olarak onların toplumdaki / politik yapıdaki yeri ile ilgili görüşleri aynı zamanda muhafazakarlığa da bir başkaldırı olarak görülmektedir. Bunun nedeni, Bentham’ın her zaman ilerlemeden yana olması, bunun ise ancak bilimler yolu ile gerçekleşeceğini düşünmesindendir. Din, inançlar ve ona eklemlenebilecek muhafazakarlık gibi düşünce şekilleri, hem bilime hem de ilerlemeye ket vuracak bir şeydir ve bu yüzden tüm topluma hakim olmamalıdır. Dinin muhafazakarların istediği gibi toplumda başrol oynamasını sağlamak, bireyden ziyade aile, toplum gibi kavramlara daha fazla değer vermeyi gerektirmektedir. Oysa Bentham, liberal, bireyci bir filozof olarak aile ve toplum gibi kurumları kendinde birer  değer olarak görmemektedir. Bu kurumlar, ancak bireyin mutluluğunu sağladığı oranda değerli ve toplum için gereklidirler. Dolayısıyla bireylerin bireyselliklerinin din ve inançlar yoluyla ikincil öneme sahip olması Bentham’ın felsefesinde mümkün değildir.

Dini ilkelerin ve inanç sistemlerinin politik yapıya egemen olması ya da topluma içkin olması gerektiği ile ilgili başka bir tez ise, inançların politik yapıya itaati sağladığının iddia edilmesidir. Ancak Bentham’a göre, bireye önsel olan din ya da herhangi bir otorite, eninde sonunda bireysel ihtiyaçları karşılamakla karşı karşıya kalacak ve bu durumda yetersiz olacaktır. O halde bireyi geri planda tutan bir politik düzen, ön plana aldığı otoritenin kaynağı ne olursa olsun sadece birey haklarını çiğnemekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal düzene de zarar verir. Bu durumda görülecektir ki bireye dışsal veya önsel bütün otoriter düzen ve sistemler aslında irrasyoneldir. Politik yapıya itaat, bu şekilde dışsal olarak sağlanamayacaktır, aksine itaat, bireye içsel olan ve  ona fayda getiren ilkeler yoluyla tesis edilecektir. Faydacılığın sağladığı itaat, dinin otoritesi ile sağlanan itaatten daha etkili olacaktır. Bentham, faydaya dayalı hukukla yapılanın, yani dini değil de hukuki olanın salt ahlaki ya da dini olandan daha kuvvetli ve zorlayıcı olduğunu düşünmektedir.

1 | 2 | 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP