Sağlıklı olmanın tehlikeleri

Bir cerrahsınız ve biraz da filozof. Başarılı sonuçlarla dolu temiz bir sicile sahip, birinci sınıf bir organ nakli uzmanları takımının başısınız. Bekleme listenizde dört genç var, hepsi ümitsiz derecede hasta ve acilen organ nakline ihtiyaçları var, yoksa yakında ölecekler. Andrea'nın karaciğere, Barry'nin kalbe, Clarissa' nın pankreasa ve Donald' ın da akciğere ihtiyacı var. Organ bağışında bulunan hiç kimse yok. Ümitsizlik içindesiniz. Tıbba para için girmediniz; insanlara yardım etmek ve hayatlarını iyileştirmek istiyorsunuz; ama işte tam burada dört insanın ölümünü seyrediyorsunuz. Bu insanlar yanlış hiçbir şey yapmadı, önlerinde uzun ve mutlu bir hayat olabilirdi; ama işte, hastalıkları... Eğer organ bulunabilseydi her şey güzel olurdu; çünkü doku uyuşması, aktarılan organın vücut tarafından kabul edilmemesi gibi problemleri aşmış olurdunuz.

Tam da hastalarınıza hiç umut olmadığını söyleyecekken yeni bir resepsiyon görevlisinin işe alındığını fark ettiniz; Eric adında genç bir adam. Hastane kayıtlarından sağlıklı olduğunu öğrendiniz. Gözleriniz parladı! Etrafı şöyle bir göstermek için ondan ameliyathaneye kadar size eşlik etmesini rica ettiniz; tabii ki, tabii ki. . . Şöyle akıl yürüttünüz:

“Olabildiğince çok insan için elimden gelenin en iyisini yapmak istiyorum. Eric'i öldürüp organlarını Andrea, Barry, Clarissa ve Donald arasında paylaştırarak onların hayatlarını kurtarabilirim. Evet, Eric'in daha fazla yaşama şansı olmayacak; bu tabii ki kötü bir kayıp. Ama dünya dört hayat daha kazanacak. Bire karşı dört, büyük kazanç.”

Elbette ki Eric'i öldürmek yasal değil; ama amacımız ahlaki açıdan doğru olanı yapmak. Hiçbir şey yapmazsak Andrea ve diğerlerini kaybederiz ama Eric yaşamaya devam eder. Eric'i kurban edersek onun hayatını kaybederiz ama diğer dördünü kazanırız. Yaşam kalitesi açısından - aile ilişkileri, topluma katkı - her bireyin benzer olduğunu düşünürsek ahlaki soru sadece nicelikte yatıyor gibi görünür, kurtarılacak yaşamların sayısında. İşin tuhafı birçok insan, çok daha büyük bir rakamı kurtaracak olmasına rağmen, masum bir insanı öldürme fikrinden dehşete düşer.

Ahlaken, diğerlerinin hayatı nı kurtarmak için bir insanı öldürmemeli misiniz?

Birçoğumuz hayatın önemi konusundaki görüşlerimizde tutarlı değiliz. (Burada yalnızca insan hayatından bahsettiğimizi farz edelim.) Savaş esnasında birçok kişi diğerlerinin daha güvende olması için masum sivillerin öldürülmesini kolaylıkla kabul eder. Eğer hükümet, vergi mükelleflerini düşük vergilerle mutlu etmeye devam etmek yerine sağlık harcamalarını arttırsaydı pek çok insan daha uzun yaşayacaktı. Ayrıca vergiyle birikmiş paranın bir kısmı sanata, itibarlı spor projelerine ve hükümet eğlencelerine harcanır. Paralar bu şekilde harcanmasaydı yaşlı ve fakirlere daha iyi bir bakım sağlamak için kullanılabilir, bu da her sene ölenlerin sayısını azaltırdı. . . Günümüz toplumunda, diğerlerine daha kaliteli bir hayat sağlamak için pek çok yaşamın kaybolmasına göz yumuluyor.

Neyse, siz cerrah olarak, kalitesini yükseltmek için değil, dört yaşamı kurtarmak için Eric' i öldürmeyi teklif ediyorsunuz. Sizin akıl yürütmenizi kabul etmememiz mi gerekir? Eğer etmeliysek, biraz kaba bir tabirle, daha fazla sayıdaki insana daha büyük mutluluk getiren ya da getirmesi muhtemel olanı doğru davranış olarak benimseyen ahlaki doktrin faydacılığı izliyoruz demektir. Çabalamamız gereken bu mu? Çoğu insan bu soruya "hayır" cevabını verir. "Hiç kimse, benim isteğim dışında benim organlarımı kullanma hakkına sahip değil" fikrinde diretir.

Birçok insan yalnızca kendi üzerim izde hakkımız olduğunu - öz iyelik - ve biz yanlış bir şey yapmadığımız sürece herhangi birinin onayımız dışında bize saldırmasının, organlarımızı almasının ya da bizi öldürmesinin ahlaken yanlış olduğunu söyler. Bazıları, emeğimiz ve emeğimizin sonuçları üzerinde de haklarımız olduğunu öne sürerek bunu daha ileri taşır; bu yüzden vergilerin çoğu aslında bir tür hırsızlıktır. Böyle haklar ahlakın temel taşlarını oluşturur ve böyle bir ahlak bireyi "kral" yapar. Ana fikir budur.

Eğer birey kralsa dört kişinin hayatını kurtarmak gibi değerli bir amaç için de olsa masum bir bireyin ölümüne neden olmak ahlaken yanlıştır. Ama öte yandan diğer dördünün yaşamı Eric'in ölümüne bağlı. Tabii ki bazen öldürmeler ahlaki açıdan doğru olanı yapmanın sonucu olarak gerçekleşir, öngörülmüş olsa bile amaç bu değildir. Masum sivillerin ölmesi genellikle savaşın amaçlarından biri değildir, daha ziyade savaşın talihsiz bir yan etkisidir (en azından böyle olduğu söylenir) . Sivillerin bu şekilde kasıtsız olarak öldürülmesi yalnızca bir savaşta mazur görülebilir ve ahlaki açıdan, bazı teröristlerin esas hedef olarak sivilleri öldürmesinden farklıdır.

Bireyi kral yapmanın ve hedeflenen sonuçlarla öngörülen yan etkiler arasında bir ayrım yapmanın aksine faydacılığın daha fazla insana daha büyük mutluluk ideali, önceliği, mutluluk açısından genel sonuca verir. Faydacı kimseler için, eğer sonuçlar aynıysa, ölümlerin yan etki ya da planlanmış bir amaç olup olmadığı arasında ahlaki açıdan önemli bir fark yoktur. Faydacı düşünce için sonuçları aynı olduğu sürece örneğin, savaşla terörizm arasında hiçbir ahlaki ayrım yoktur.

Faydacı anlayışı benimsemiş olsak bile cerrahın savunmasında yanılabiliriz. İnsanlar organları için kaçırılıp öldürülüyor olsaydı, sağlıklı bireyler genellikle kendilerini güvende hissedemezlerdi. Unutmayın, tedaviden yararlananların bizzat kendileri kurban olabilirler. Bu güvensizlikten ötürü, böyle cerrahların olduğu bir toplumdaki genel mutluluk da büyük oranda düşebilir. Tabii ki bu, insanlar ameliyatta böyle bir şey yapıldığını bilirlerse gerçekleşir. Bunun gizli bir hükümet politikası olduğunu farz edin. Yani, çok fazla faydacılığa dayanan mantık, sağlığımıza zarar verebilir.

Sağlıklı mı görünüyorsunuz? Organ nakli yapan hastanelerin çok yakınında dolaşmamanız belki de en iyisidir.

Kaynak: Peter Cave - Zihni Allak Bullak Eden 33 Felsefi Bilmece

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP