Bilimi anlamanın önemi nedir?

Bilimi anlamanın önemi nedir, buna neden lüzum vardır? Bu soruya şu iki yönden cevap verebiliriz.

1 — Bilimin uygulama sonuçları yaşamamızı giderek artan ölçülerde her cephesinde etkilemektedir;

2 — Bilimsel düşünceyi tanıma çağımız aydını için bir entelektüel zorunluluktur.

Bilimin yaşamamızı etkileyen uygulama sonuçları çok çeşitlidir. Her gün kullandığımız alet ve makinelerin bir listesi bile bunların hayatımızdaki önemini göstermeye yeter. Telefon, radyo, tren, uçak, otomobil, elektronik hesap makineleri, atom bombası v.b... bilimin teknolojideki uygulamasından elde edilen, dünyamızı hızla değiştiren araçlardan başlıcalarıdır. Bilimsel yollardan edinilen bilgiler insanoğluna doğal çevresini kontrol altına alma olanağını sağlamış; doğa kuvvetlerini kendi yaşamını kolaylaştırma, daha rahat, daha emin ve daha uzun yaşama yolunda kullanma yeteneğini vermiştir. 300 yıl önce, Francis Bacon, «Bilgi kuvvettir» demişti. Bilginin tükenmez bir kuvvet kaynağı olduğu, insanoğlunun uzaya açılan teknik başarılarıyla gü­nümüzde iyice ortaya çıkmıştır.

Bu sonuçlar bilimin bizim için önemli olan bir cephesini teşkil eder. Bundan belki de daha önemli bir başka cephesi, bilimin güçlü bir düşünme metodu olmasıdır.

Bilimsel düşünme belli bir kafa disiplini gerektirir. Bu disiplini kazanmış bir kimse her şeyden önce gerçeğe dö­nüktür; olaylara saygılıdır. Yargılarında tutarlı ve ihtiyatlı olmasını bilir; olgulara dayanmayan uluorta genellemelerden kaçınır; akla ya da ortak-duyuya ne kadar yakın görünürse görünsün hiç bir konuda peşin fikirlere, dogmatik inanç­lara saplanmaz. Bilimsel düşünme yeteneğini kazanmış bir kimse için, düşüncenin hareket noktası olduğu gibi, geçerlik ölçüsü de güvenilir gözlem verileridir. Gözlem verilerine ters düşen, ya da onları aşan, her türlü iddia, teori veya genelleme, duygusal çekiciliği ne olursa olsun, şüphe konusu olmak zorundadır. Bir iddianın geçerliği, olgulara uygunluk gösterdiği kadardır.

Bilimsel düşünme belli bir dünya görüşüne dayanır. Bu görüş rasyoneldir; her türlü mistik ve doğaötesi görüşlerin karşısında yer alır. Doğada cereyan eden olayları, doğaüstü kuvvetlerin varlığını tasarlayarak değil, gene doğal olaylara başvurarak açıklamaya gider.

Son olarak bilimsel düşüncenin bir anlama, bir bulma ve doğrulama metodu olduğunu söylemeliyiz. İnsanlık uzun geçmişinde, aynı amaçlar için başka yolları da denemiştir. Mitoloji, din, metafizik gibi bilim dışı yollar, evreni anlama çabaları arasında sayılabilir. Fakat bu çabaların hiç biri ba­şarılı olmamıştır, bilimsel metodun sağladığı güvenilir bilgiye, olguları açıklama gücüne erişememiştir.

İlerde daha genişçe ve ayrıntılı olarak işleyeceğimiz bu üç nokta bilimin entelektüel değerini belirten temel özelliklerdir. Demek oluyor ki, bilimin değeri bir yandan teknolojideki uygulaması ile faydaya yönelmiş icatlarda, öte yandan nitelikleri belli bir kafa disiplini, rasyonel bir dünya görüşü ve evrenin insanoğlu için sır olan yanlarını ve iş­leyişini anlama, açıklama ya da betimleme metodu teşkil etmesinde kendisini göstermiştir. Bu iki cepheli değer, yü­zeyde uyuşmaz gibi görünse de aslında birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Zira, faydaya dönük teknolojik gelişmeler, temelde fayda gözetmeyen, sırf insanoğlunun bilme ve anlama çabasına dayanan bilgi ve açıklamaları gerektirdiği gibi, bu tür bilgi ve açıklamaların kapsamını genişletme, ge­çerlik ve güvenirliğini artırma bakımından da teknik araçlara ihtiyaç vardır.

Kaynak: Cemal Yıldırım - 100 soruda bilim felsefesi

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP