İyi bir felsefe eğitiminin ön koşulları
|
Üst düzey hayvanlarının yavrularına uyguladıkları eğitimi gerçek anlamda eğitim saymazsak, gerçek anlamda eğitimin yalnızca insan için sözkonusu olduğunu söyleyebiliriz. İnsan eğitilebilen tek varlıktır ya da tek hayvan türüdür.Başka hayvanların bireyleri kendi önceki deneylerinden ve başkalarının, bu arada kendilerinden öncekilerin deneylerinden yararlanamazlar. Bir sirkte iki köpek topluluğunun balonlara kafa atarak maç yapmaları kazanılmış yoğun deneyimlerin sonucu değildir, basit ya da iğreti bir öykünme olgusudur, sık sık yinelenmedikçe yokolup gideceği gibi başka öykünmelerin gerçekleştirilmesine de katkıda bulunmaz. Yeni bir öykünme için çalışmaya baştan başlamak gerekir.
İnsan tüm beden yapısıyla ve tüm fizyolojik ve ruhsal işlevleriyle eğitime uyarlı bir varlıktır. Doğayla yaşamsal alışveriş içinde kurulmuş ya da oluşmuş olan beynimizin ve başparmağımızın gücü bizi eğitilebilir kılan etkenlerin başında gelir. Bir önceki biçimimiz olan maymun dallarda sallanırken kuyruğuyla ve elleriyle övünedursun, biz başparmağımızla hemen her şeyi istediğimiz gibi tutabilme yeteneğine sahibiz. Bu durum bizi doğa içinde ayrıcalı kılarken yaratıcı düzeye de yükseltmektedir. Yaratıcı gücümüzün en büyük kaynağı elbette beynimizdir. İnsan yalnızca verileri alan bir varlık değil, olasılıklar arasından olacağı gören ve geleceği kuran bir varlıktır. Yaratıcılığın temel anlamı bu dönüşme ve dönüştürme yatkınlığında ya da bu yaratma yatkınlığında kendini ortaya koymaktadır.
Evet, insan eğitilebilen bir varlıktır, daha doğrusu kendini eğitebilen bir varlıktır. Eğitimin dıştan gerçekleştirilen bir dönüştürme etkinliği olduğunu düşünmek yanlış olur. Eğitimin şu ince noktası her zaman gözümüzden kaçıyor: gerçekte kimseyi eğitemeyiz, ancak birilerinin kendilerini eğitmesine yardımcı olabiliriz. Bu çerçevede felsefe eğitimini de kişiye felsefi bilgiler vermek yerine kişiyi felsefi bilgiler edinme çabasında yalnız bırakmamak olarak düşünebiliriz. İyi bir eğitim göstermeye değil buldurmaya dayanır. İyi bir felsefe eğitimi de kişiye felsefi bilgi donanımına ulaşma yolunda yardımcı yöntemler geliştirebilecek bir eğitim olabilir ancak.
"Gel bana felsefe öğret" diyebilen bir kişinin felsefe öğrenmek gibi bir kaygısı olmadığını rahatça söyleyebiliriz. Felsefe eğitimi yoğun bir yöntem arayışı ve sorunların sağlıklı bir biçimde tartışılması temeli üzerine kurulmalıdır. Ancak bunun her şeyden önce, bugün felsefe bölümlerinde uygulandığını sandığım öğretim anlayışının tersi bir yönde, tarihsel çerçevede gerçekleştirilmesi gerekir. Felsefi bilgi tarihsel bilgidir, tüm felsefi bilgiler tarih boyunca birbiri içinden çıkarak gelmişlerdir. Marx'ı Hegel'siz, Hegel'i Kant'sız, Kant'ı Leibniz'siz, Leibniz'i Descartes'sız, Descartes'ı Platon'suz kavrayamayız. Bu çerçevede felsefeye başlayacak kişiye önerilecek temel yöntem tarihsel araştırma yöntemi olmalıdır.
İyi bir felsefe eğitimi gelişmiş bir kültür temeli üzerine kurulabilir ancak. Üniversiteler ve yüksek okullar özel meslek eğitimi veren kurumlardır. Felsefe de özel bir meslek dalı olarak bu kurumlarda öğretilebilir ancak. Kültür ilkokullarda, ortaokullarda ve liselerde verilecektir. Bilimin, sanatın, felsefenin ve siyasetin gerçekliğe uygun temel kavramlarına ya da ilksel bilgisine azdan çoğa doğru bu basamaklardan geçerek ulaşılacaktır. Bilim, sanat, felsefe ve siyaset, birbiriyle sürekli etkileşen bu dört alan, bütün bir gerçekliğin temel anlatımını ortaya koyarlar. İnsanı bilmek bu dört alanda insanlık tarihinin gelişimini ve bu gelişim içinde sağlanan kavramsal zenginliği görmek ve edinmek demektir. Sağlıklı bilinç ancak böylesi bir çaba içinde oluşabilir.
Bizim ilkokullarımızda, ortaokullarımızda ve liselerimizde verilen eğitimin kişiyi gerçekliğe uyarlı bir bilince yani sağlıklı bir. bilince ulaştırması olası değildir. Liseyi bitirmiş bir delikanlı ya da bir genç kız tam anlamında bozuk bir bilinçle bir meslek sahibi adayı olarak üniversitenin kapısına gelir. Bu kapıyı açabilmek için bir takım yalan yanlış ezber bilgiler edinmiştir, bu durumda ona gerçekliğin temel bilgisine ulaşmış bir kişi diyemezsiniz. Onda ne ortak bilinç adına bir tutarlılık ve yetkinlik ne de ayrı bilinç adına bir renklilik bulabilirsiniz. Bu kişi yazık ki sağlıklı bir biçimde çocukluğunu ve erginliğini yaşayıp yetişkinliğe adım atmış kişilikli bir insan adayı görünümünde değildir. Onun zihni felsefede de başka alanlarda da ancak bir takım teknik ilişkileri kavrayabilecek düzeydedir.
Böyle bir kişiye felsefe eğitimi yaptırmak, daha doğrusu böyle bir kişinin felsefede kendini eğitmesine yardımcı olmak bir mucizeyi gerçekleştirmek olacaktır. On sekiz yirmi yaşlarında bir insan bireyinin bütün bilincini kazımak ve onu yeni baştan oluşturmak düşüncesi ancak bilim-kurgu filmlerine yaraşır bir düşüncedir. Gene de bozulmuş bir bilinci felsefenin aydınlatıcı ve düzenleyici gücüyle arındırmak belli ölçülerde de olsa olasıdır. Bozuk bilinç sahibi kişi kafasında giderilemez şemalar ya da inanç kalıpları oluşturmuş kişidir. Onun için düşünmek kafasındaki bir düşünce kalıbını dışlaştırmaktır. Felsefe eğiticisine burada çok büyük bir iş düşmektedir: bozulmuş ya da yabancılaşmış bilinci boş katışıklarından arındırmak.
Felsefe bölümleri edebiyat fakülteleri içinde iğreti bölümlerdir. Edebiyat sanatın bir bölümüdür, felsefe edebiyatın bir bölümü değildir. Felsefe bölümlerinin edebiyat fakültelerine bağlanmış olmasındaki saçmalık kimseyi tedirgin etmemektedir. Felsefe bölümlerinin öğreticileri sorunlarını edebiyatın sorunlarıyla bir tutmak zorundadırlar bu durumda. Oysa felsefe apayrı bir bilgi alanıdır, onun kendi yöntemlerini tam tamına bağımsız bir biçimde ortaya koymuş olan felsefe fakültelerinde öğretilmesi ya da okutulması gerekir. Edebiyat uzmanıyla felsefe uzmanını yanyana getirecek tek koşul her ikisinin kültür adamı olarak insanlığın çeşitli sorunlarına ortak bir gözle bakıyor olmaları olabilir ancak.
Öte yandan filozof ya da en azından felsefe araştırmacısı yetiştirmeyi amaçlayan kurumla felsefe öğretmeni yetiştirmeyi amaçlayan kurumun aynı olması da akla yatkın değildir. Felsefe öğretmenleri felsefe fakültelerinde yetiştirilirken filozof ya da felsefe araştırmacısı yetiştirmek için kitlesel eğitim yaptırmak diye bir sorunu olmayan felsefe enstitüleri kurulmalı ve bu alanda çalışmak isteyen gençler bugün hemen her fakültede yapıldığı gibi engellenmek yerine alabildiğine özendirilmelidir. Kitlesel eğitim yaptırmakla yükümlü bir felsefe adamının filozof ya da felsefe araştırmacısı yetiştirmeye vakit ve güç ayıramayacağı kesindir.
Kaynak: AFŞAR TİMUÇİN - ÖZGÜR PROMETHEUS
İnsan tüm beden yapısıyla ve tüm fizyolojik ve ruhsal işlevleriyle eğitime uyarlı bir varlıktır. Doğayla yaşamsal alışveriş içinde kurulmuş ya da oluşmuş olan beynimizin ve başparmağımızın gücü bizi eğitilebilir kılan etkenlerin başında gelir. Bir önceki biçimimiz olan maymun dallarda sallanırken kuyruğuyla ve elleriyle övünedursun, biz başparmağımızla hemen her şeyi istediğimiz gibi tutabilme yeteneğine sahibiz. Bu durum bizi doğa içinde ayrıcalı kılarken yaratıcı düzeye de yükseltmektedir. Yaratıcı gücümüzün en büyük kaynağı elbette beynimizdir. İnsan yalnızca verileri alan bir varlık değil, olasılıklar arasından olacağı gören ve geleceği kuran bir varlıktır. Yaratıcılığın temel anlamı bu dönüşme ve dönüştürme yatkınlığında ya da bu yaratma yatkınlığında kendini ortaya koymaktadır.
Evet, insan eğitilebilen bir varlıktır, daha doğrusu kendini eğitebilen bir varlıktır. Eğitimin dıştan gerçekleştirilen bir dönüştürme etkinliği olduğunu düşünmek yanlış olur. Eğitimin şu ince noktası her zaman gözümüzden kaçıyor: gerçekte kimseyi eğitemeyiz, ancak birilerinin kendilerini eğitmesine yardımcı olabiliriz. Bu çerçevede felsefe eğitimini de kişiye felsefi bilgiler vermek yerine kişiyi felsefi bilgiler edinme çabasında yalnız bırakmamak olarak düşünebiliriz. İyi bir eğitim göstermeye değil buldurmaya dayanır. İyi bir felsefe eğitimi de kişiye felsefi bilgi donanımına ulaşma yolunda yardımcı yöntemler geliştirebilecek bir eğitim olabilir ancak.
"Gel bana felsefe öğret" diyebilen bir kişinin felsefe öğrenmek gibi bir kaygısı olmadığını rahatça söyleyebiliriz. Felsefe eğitimi yoğun bir yöntem arayışı ve sorunların sağlıklı bir biçimde tartışılması temeli üzerine kurulmalıdır. Ancak bunun her şeyden önce, bugün felsefe bölümlerinde uygulandığını sandığım öğretim anlayışının tersi bir yönde, tarihsel çerçevede gerçekleştirilmesi gerekir. Felsefi bilgi tarihsel bilgidir, tüm felsefi bilgiler tarih boyunca birbiri içinden çıkarak gelmişlerdir. Marx'ı Hegel'siz, Hegel'i Kant'sız, Kant'ı Leibniz'siz, Leibniz'i Descartes'sız, Descartes'ı Platon'suz kavrayamayız. Bu çerçevede felsefeye başlayacak kişiye önerilecek temel yöntem tarihsel araştırma yöntemi olmalıdır.
İyi bir felsefe eğitimi gelişmiş bir kültür temeli üzerine kurulabilir ancak. Üniversiteler ve yüksek okullar özel meslek eğitimi veren kurumlardır. Felsefe de özel bir meslek dalı olarak bu kurumlarda öğretilebilir ancak. Kültür ilkokullarda, ortaokullarda ve liselerde verilecektir. Bilimin, sanatın, felsefenin ve siyasetin gerçekliğe uygun temel kavramlarına ya da ilksel bilgisine azdan çoğa doğru bu basamaklardan geçerek ulaşılacaktır. Bilim, sanat, felsefe ve siyaset, birbiriyle sürekli etkileşen bu dört alan, bütün bir gerçekliğin temel anlatımını ortaya koyarlar. İnsanı bilmek bu dört alanda insanlık tarihinin gelişimini ve bu gelişim içinde sağlanan kavramsal zenginliği görmek ve edinmek demektir. Sağlıklı bilinç ancak böylesi bir çaba içinde oluşabilir.
Bizim ilkokullarımızda, ortaokullarımızda ve liselerimizde verilen eğitimin kişiyi gerçekliğe uyarlı bir bilince yani sağlıklı bir. bilince ulaştırması olası değildir. Liseyi bitirmiş bir delikanlı ya da bir genç kız tam anlamında bozuk bir bilinçle bir meslek sahibi adayı olarak üniversitenin kapısına gelir. Bu kapıyı açabilmek için bir takım yalan yanlış ezber bilgiler edinmiştir, bu durumda ona gerçekliğin temel bilgisine ulaşmış bir kişi diyemezsiniz. Onda ne ortak bilinç adına bir tutarlılık ve yetkinlik ne de ayrı bilinç adına bir renklilik bulabilirsiniz. Bu kişi yazık ki sağlıklı bir biçimde çocukluğunu ve erginliğini yaşayıp yetişkinliğe adım atmış kişilikli bir insan adayı görünümünde değildir. Onun zihni felsefede de başka alanlarda da ancak bir takım teknik ilişkileri kavrayabilecek düzeydedir.
Böyle bir kişiye felsefe eğitimi yaptırmak, daha doğrusu böyle bir kişinin felsefede kendini eğitmesine yardımcı olmak bir mucizeyi gerçekleştirmek olacaktır. On sekiz yirmi yaşlarında bir insan bireyinin bütün bilincini kazımak ve onu yeni baştan oluşturmak düşüncesi ancak bilim-kurgu filmlerine yaraşır bir düşüncedir. Gene de bozulmuş bir bilinci felsefenin aydınlatıcı ve düzenleyici gücüyle arındırmak belli ölçülerde de olsa olasıdır. Bozuk bilinç sahibi kişi kafasında giderilemez şemalar ya da inanç kalıpları oluşturmuş kişidir. Onun için düşünmek kafasındaki bir düşünce kalıbını dışlaştırmaktır. Felsefe eğiticisine burada çok büyük bir iş düşmektedir: bozulmuş ya da yabancılaşmış bilinci boş katışıklarından arındırmak.
Felsefe bölümleri edebiyat fakülteleri içinde iğreti bölümlerdir. Edebiyat sanatın bir bölümüdür, felsefe edebiyatın bir bölümü değildir. Felsefe bölümlerinin edebiyat fakültelerine bağlanmış olmasındaki saçmalık kimseyi tedirgin etmemektedir. Felsefe bölümlerinin öğreticileri sorunlarını edebiyatın sorunlarıyla bir tutmak zorundadırlar bu durumda. Oysa felsefe apayrı bir bilgi alanıdır, onun kendi yöntemlerini tam tamına bağımsız bir biçimde ortaya koymuş olan felsefe fakültelerinde öğretilmesi ya da okutulması gerekir. Edebiyat uzmanıyla felsefe uzmanını yanyana getirecek tek koşul her ikisinin kültür adamı olarak insanlığın çeşitli sorunlarına ortak bir gözle bakıyor olmaları olabilir ancak.
Öte yandan filozof ya da en azından felsefe araştırmacısı yetiştirmeyi amaçlayan kurumla felsefe öğretmeni yetiştirmeyi amaçlayan kurumun aynı olması da akla yatkın değildir. Felsefe öğretmenleri felsefe fakültelerinde yetiştirilirken filozof ya da felsefe araştırmacısı yetiştirmek için kitlesel eğitim yaptırmak diye bir sorunu olmayan felsefe enstitüleri kurulmalı ve bu alanda çalışmak isteyen gençler bugün hemen her fakültede yapıldığı gibi engellenmek yerine alabildiğine özendirilmelidir. Kitlesel eğitim yaptırmakla yükümlü bir felsefe adamının filozof ya da felsefe araştırmacısı yetiştirmeye vakit ve güç ayıramayacağı kesindir.
Kaynak: AFŞAR TİMUÇİN - ÖZGÜR PROMETHEUS