Zaferler

Alain

Bir insan mutluluğu aramaya başladı mı, onu bulamamaya mahkum demektir; bunun anlaşılmayacak bir yanı da yoktur. Mutluluk o vitrindeki, bedelini ödeyip sardırarak alıp götürebieceğiniz eşya değildir, iyi dikkat etmişseniz, o eşya vitrinde kırımızıysa, evinizde de kırmızı; vitrinde maviyse, evinizde de mavi olacaktır. Oysa mutluluk, ancak onu ele geçirdiğiniz zaman mutluluk olur; onu, çevrenizde, kendinizin dışında arayacak olursanız, hiçbir şey size mutluluk gibi görünmez. Yani, mutluluk üzerine ne mantık yürütebilirsiniz, ne de bir tahminde bulunabilirsiniz; onu hemen elde etmek gerekir. Mutluluğu gelecekte görüyorsanız, iyi dü­şünün, ona şimdiden sahipsiniz demektir. Ummak, mutlu olmak demektir.

Şairler, çoğu kez düşüncelerini iyi ifade edemezler; nedeni de belli: Heceleri kafiye düzenine koymak için o kadar zahmet çekerler ki, bilinenleri yinelemekten ileri gidemezler. Mutluluğun uzaktayken pırıl pırıl parladığını, ama elde edilince hiçbir değeri kalmadığnı söylerer; tıpkı gökkuşağı­nı yakalamak ya da bir kaynağı avcunun içinde tutmayı istemek gibi bir şey. Ama, bu basmakalıp bir sözdür. Mutlulu­ğun peşinde koşmak sözde mümkündür ama, gerçekte de­ğil; çevrelerinde mutluluk arayanları en çok üzen nokta, bir türlü onu istemeyi başaramayışlarıdır. Briç oynamak bana hiçbir şey ifade etmez; çünkü ben briç oynamam. Boks ve eskrim için de durum böyle. Müzik de, ancak birtakım güç­lükleri yenmesini bilenin hoşuna gidebilir; okumak da öyle. Balzac'ı okumaya girişmek için cesaret ister; başlangıçta adamı heyheyler basar. Tembel okuyucuya dikkat edin: Yaprakları karıştırır, şurasından burasından birkaç satır okur kitabı fırlatıp atar. Okuma mutluluğu o kadar umulmadık bir şeydir ki, tiryaki bir okuyucu bile buna şaşmaktan kendini alamaz. Bilgi uzaktan hoşa gitmez, içine girmek gerekir. Başlangçta kendini sıkıntıya sokmak, sürekli olarak da güç­lüğe katlanmak gerekir. Düzenli bir çalışma ve üst üste elde edilen zaferler; işte mutluluğun formülü! Yapılan iş, kağıt oyunu, müzik ya da savaş gibi, birçok kişi tarafından birlikte yapılan bir işse, mutluluk o oranda güçlü olur.

Ama hareket, çalışmak, zafer gibi aynı nedenlerden ileri gelen gizli mutluluklar da vardır; öreğin, birbirine çok benzeyen cimrinin ve koleksiyoncunun mutlulukarı gibi. Eski altınları çömleğe dizen cimriyi neden ayıplar da, vitrinlere zümrütler, fildişleri, resimler ya da ender bulunur kitaplar dizen kişilere hayran oluruz? Altınları başka zevkler uğ­runa bozdurmayan cimriye kıarız, oysa nice kitap koleksiyoncuları vardır ki, kirlenmesinler diye kitaplarına el sürmezler. Gerçekte bu mutluluklar, bütün mutluluklar gibi, uzaktan tadılabiecek şeyler değildir; posta pullarını koleksiyoncu sever, aynı pullardan ben bir şey anlamam. Boksör boksu sever, avcı avı, politikacı politikayı... İnsanlar serbest hareket içinde mutludurlar; kendilerine çizdikleri kurallar yüzünden mutludurlar; bilimde ve futbolda olduğu gibi, kö­rü körüne kabul edilen disiplin yüzünden mutludurlar. Uzaktan bakılınca, bütün bu sorumluluklar insana çok sıkı­cı, tatsız şeyler gibi görünür. Mutluluk, peşinden koşmayanları gelip bulan bir ödüldür.

Kaynak: Alain - Mutlu olma sanatı

1 Yorum

27 Ocak 2019 01:44  

Yazıda geçen önermelerin tümü, ancak, "mutluluk" kavramına atfettiklerimize bağlı olarak, göreli olarak geçerli olabilir. Yazarın son cümlesi aslında artık klasik bir söylem haline gelmiş olan "cehalet mutluluktur."u doğrulama gibidir.
Daha başka bir ifadeyle önerilen sözde mutluluk tanımı bir "tatmin olmuşluk" halidir. Biliyoruz ki bazı zehirler de insanı geçici olarak "mutlu" eder. Oysaki "mutluluk" kavramı da kaliteyi, içinin, içeriğinin doldurulması hakeder. Örneğin bilgelik, özgürlük, toplumsallık, emek, gerçeklik... Evet, insan gerçekler ile, bilginin ortaya çıkardığı soğuk gerçeklerle veya hayattaki adaletsizlik ve zulümlerle karşılaşınca "mutsuz" olabilir; ancak bu koşullar altında dahi, kendince, yapılması gerekenleri yapabilirse, "gerçek"ten mutlu olabilir...

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP