İSKENDER'İN ATI

Emile Auguste Chartier - Alain


Küçük bir yavru ağladığı, bir türlü susmak bilmediği zaman, ona bakan kişi çoğu kez, çocuğun huyları, hoşuna neyin gidip gitmediği konusunda inceden inceye tahminlerde bulunur; hatta soyaçekimin yardımına bile başvurarak: "Ne olacak işte, babasının oğlu," der; yaptığı psikoloji denemeleri, ağlamaya asıl neden olan iğneyi bulana kadar devam eder.

Boukefal adındaki ünlü at, küçük İskender'e getirildiği zaman, bu tehlikeli hayvanın üstünde duracak bir tek binici çıkmamıştı. Gelişigüzel bir adam buna bakarak: "Bu hayvan huysuz!" deyip işin içinden çıkardı. Ama, İskender iğneyi aradı ve çabucak da buldu: Boukefal'in kendi gölgesinden çok kötü korktuğuna dikkat etmişti; korku gölgeyi de şahlandırdığı için, bunun bir türlü sonu gelmiyordu. Fakat o, Boukefal'in başını güneşe doğru çevirdi, onu hep bu doğrultuda sürerek hayvanı yatıştırmayı ve yormayı başardı. Böylece Aristo'nun öğrencisi biliyordu ki, "gerçek nedenlerini bilmedikçe huylarımıza asla hükmümüz geçmez."

Pek çok kimse, korkunun aleyhinde bulunmuştur, hem de çok haklı olarak... Ama korkan insan mantık dinlemez; o yalnızca kalbinin vuruşlarıyla kanının hamlelerini duyar. Bilgiç adam, tehlikeden korkuya giden bir mantık yürütür; duygularının esiri insanın mantık yürütmesi ise korkudan tehlikeye gider; her ikisi de mantıklı olmak ister, her ikisi de yanılır; fakat bilgiç iki kat yanılır, gerçek nedenden habersizdir ve ötekinin hatasını anlamaz. Korkan adam iyice farkında olduğu bu gerçek korkuyu açıklayabilmek için tehlikeler yaratır. Tehlikesiz bile olsa, her türlü ani, habersiz oluşum korku uyandırır; örneğin pek yakından gelen beklenmedik bir tabanca sesi ya da yalnızca beklenmeyen birinin birdenbire karşımıza çıkması... Mareşal Massena, yarı karanlık bir merdivende karşısına çıkan bir heykelden korkarak tabana kuvvet kaçmıştı.

Bir insanın sabırsızlığı ve huysuzluğu bazen uzun süre ayakta kalmış olmasından ileri gelir; huysuzluğu üzerinde akı yormak yerine ona bir iskemle verin. Talleyrand, "huylar her şeyin başıdır," derken tahmininden çok daha büyük bir gerçeği ifade ediyordu. Başkalarını rahatsız etmemek kaygısıyla iğneyi arıyor, araya araya da buluyordu. Bugün bütün diplomatların kundaklarında kötü yerleştirilmiş birer iğne bulunur. Avrupa siyasetinde ortaya çıkan güçlükler bu nedenledir: Herkes bilir ki, bir çocuk bağırdı mı, başka çocuklar da bağırmaya başlar, daha beteri, bağırmaktan bağırı­lır. Dadılar, Adet edindikleri bir alışkanlıkla, çocuğu yüzükoyun yatırırlar; hemen hareketler ve rejimler değiştirilir; işte beceriksizce uygulanan bir ikna etme sanatı. 1914 felaketleri, bana kalırsa, yüksek mevkide insanların hepsinin şaşkınlı­ğa uğramış olmasından doğmuştur; o nedenle korktular. Korkudan öfkeye bir adım vardır; heyecanın ardından kız­gınlık gelir. İnsanın rahat ve huzurunun ansızın bozulması iyiye işaret değildir; bu insan çoğu kez değişiverir ve çok de­ğişir. Ansızın uyandırılan bir insan gibi fazla uyanır. Onun için, huysuz demeyin, tabiatı şöyledir, böyledir demeyin, iğ­neyi arayın...

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP