Bilim felsefesi nedir?
|
Bilim felsefesinin amacı kısaca bilimi anlamaktır, diyebiliriz. İmdi bilimi anlamada çeşitli yaklaşımlar vardır. Bilimi tarihsel gelişimini inceleyerek anlamaya çalışabiliriz. Günümüzde giderek önem kazanan bilim tarihinin yapmak istediği budur. Bir başka yaklaşım, bilimsel faaliyette bulunan kişilerin tek, tek ya da grup olarak taşıdıkları nitelikleri ve içinde bulundukları sosyal ve kültürel koşulları inceleyerek bilimi anlamaya çalışmaktır; bir başka deyişle, bilimin oluşum ve gelişiminde kişisel ve sosyal koşulların etkisine bakılarak bilimi açıklama yoluna gidilir. Psikoloji ve Sosyoloji bu açıdan bilime yaklaşır. Bilime bir de mantık veya felsefe açısından bakılabilir.
Bu açıdan bilim hem bir süreç hem de bir sonuçtur. Sonuç olarak bilim düzenli ya da organize bir bilgi bütünüdür. Bilgilerimiz «önerme» denilen dilsel ifade biçimlerinde yer aldığından, bu yaklaşıma göre bilimi anlama bir bakıma bu önermeleri inceleme, eleştirme ve tahlil etme demektir. Önermelerin ihtiva ettikleri kavramları aydınlatma, bu kavramlar arasındaki ilişkileri belirleme, önerme ve kavramları mantıksal bir ilişki düzeni içinde kapsayan teori veya benzer sistemleri yapı ve işleyiş olarak açıklığa kavuşturma bu yaklaşımın başlıca özelliğini teşkil eder. Bu anlamda bilim felsefesi, bilimin dilsel yapısını tahlil etme, eleştirme ve aydınlatma çabasından başka bir şey değildir.
Süreç olarak bilimi birtakım eylemsel ve zihinsel işlemlerin bir örgüsü sayabiliriz. Gözlem, deney, ölçme gibi olgu saptama amacı güden işlemler birinci grupta, endüktif ve dedüktif çıkarım, kavram ve hipotez kurma gibi işlemler ikinci grupta yer alan işlemlerin başlıcalarıdır. Hemen işaret etmeli ki bilimsel süreçte yer alan işlemleri eylemsel ve zihinsel diye ayırmamız kesin olmaktan uzaktır.
Birinci grupta toplanan işlemler için «daha çok eylemsel» ikinci grupta toplanan işlemler için ise «daha çok zihinsel» demek doğru olur. Gerçekten, ne derece eylemsel görünürse görünsün, hiç bir bilimsel İşlem yoktur ki, aynı zamanda zihinsel olmasın.
Bilimsel süreci teşkil eden bu ve benzeri işlemlerin yapı ve işleyişini mantıksal tahlile tabi tutan bilim felsefesi bilimi anlama çabasını başlıca şu iki temel ayırım üzerinde yürütür: (1) Olgu ve teori ilişkisi; (2) Buluş ve doğrulama bağlamları. Bilimin, salt matematik ve formel mantık dahil, bütün diğer düşünme biçimlerinden ayıran belirgin özelliği olgusal oluşudur. Doğrudan ya da dolaylı olgulara ilişkin olmayan hiç bir iddia, varsayım veya teori bilimsel olma niteliğini kazanamaz; olguların doğrulamadığı hiç bir önerme kabul edilemez. Öte yandan, olgular kendi başına bir şey ifade etmez, ancak bir hipotez veya teorinin ışığında bilimsel incelemeğe veri niteliğini kazanırlar. Kant’ın deyişi ile kavramsız olgu kör, olguya dayanmayan kavram boştur. Bilim bu iki unsurun uygun bir birleşimini gerektirir.
İkinci ayırıma gelince, bu olgusal ve teorik genellemelerin ortaya atılması ile bunların temellendirilmesi işlemlerinin apayrı zihinsel süreçlere dayandığını belirtme amacı gütmektedir. İlerde daha etraflı göreceğimiz üzere ortaya atılmış bir hipotez ya da teorinin temellendirilmesi kuralları belli, mantıksal nitelikte bir işlemdir. Oysa, olguları, açıklayıcı güçte bir hipotez ya da teorinin bulunması bilinen hiç bir mantık kuralına dayanmayan psikolojik bir olgu niteliğinde görünmektedir.
Bilim felsefesinin amaç ve konusunu açıklamaya çalışırken neyle uğraştığı kadar neyle uğraşmadığı da belirtilmelidir. Bazen sanıldığının tersine ne bilim ve bilimin öğrettikleriyle tutarlı bir dünya görüşü geliştirmek; ne de bilimin sonuçlarına uygun bir davranış ve yaşam anlayışı ortaya atmak bilim felsefesinin görevleri arasında değildir. Aynı şekilde, bilim felsefesi bilim adamlarının dünya görüşleri, ya_da çalışmalarında dayandıkları kişisel varsayım ve değer yargıları ile de ilgilenmez. Bilim felsefesi, bilimin mantıksal tahlile elverişli yapı ve işleyişini açıklama amacı dışında hiç bir iddiası olmayan bir düşünme biçimidir. Olguları betimleme ve açıklama yoluyla anlama bilime, bilimin mantıksal karakterini anlama ise bilim felsefesine ait bir görevdir.
Kaynak: Cemal Yıldırım - 100 Soruda Bilim Felsefesi
Bu açıdan bilim hem bir süreç hem de bir sonuçtur. Sonuç olarak bilim düzenli ya da organize bir bilgi bütünüdür. Bilgilerimiz «önerme» denilen dilsel ifade biçimlerinde yer aldığından, bu yaklaşıma göre bilimi anlama bir bakıma bu önermeleri inceleme, eleştirme ve tahlil etme demektir. Önermelerin ihtiva ettikleri kavramları aydınlatma, bu kavramlar arasındaki ilişkileri belirleme, önerme ve kavramları mantıksal bir ilişki düzeni içinde kapsayan teori veya benzer sistemleri yapı ve işleyiş olarak açıklığa kavuşturma bu yaklaşımın başlıca özelliğini teşkil eder. Bu anlamda bilim felsefesi, bilimin dilsel yapısını tahlil etme, eleştirme ve aydınlatma çabasından başka bir şey değildir.
Süreç olarak bilimi birtakım eylemsel ve zihinsel işlemlerin bir örgüsü sayabiliriz. Gözlem, deney, ölçme gibi olgu saptama amacı güden işlemler birinci grupta, endüktif ve dedüktif çıkarım, kavram ve hipotez kurma gibi işlemler ikinci grupta yer alan işlemlerin başlıcalarıdır. Hemen işaret etmeli ki bilimsel süreçte yer alan işlemleri eylemsel ve zihinsel diye ayırmamız kesin olmaktan uzaktır.
Birinci grupta toplanan işlemler için «daha çok eylemsel» ikinci grupta toplanan işlemler için ise «daha çok zihinsel» demek doğru olur. Gerçekten, ne derece eylemsel görünürse görünsün, hiç bir bilimsel İşlem yoktur ki, aynı zamanda zihinsel olmasın.
Bilimsel süreci teşkil eden bu ve benzeri işlemlerin yapı ve işleyişini mantıksal tahlile tabi tutan bilim felsefesi bilimi anlama çabasını başlıca şu iki temel ayırım üzerinde yürütür: (1) Olgu ve teori ilişkisi; (2) Buluş ve doğrulama bağlamları. Bilimin, salt matematik ve formel mantık dahil, bütün diğer düşünme biçimlerinden ayıran belirgin özelliği olgusal oluşudur. Doğrudan ya da dolaylı olgulara ilişkin olmayan hiç bir iddia, varsayım veya teori bilimsel olma niteliğini kazanamaz; olguların doğrulamadığı hiç bir önerme kabul edilemez. Öte yandan, olgular kendi başına bir şey ifade etmez, ancak bir hipotez veya teorinin ışığında bilimsel incelemeğe veri niteliğini kazanırlar. Kant’ın deyişi ile kavramsız olgu kör, olguya dayanmayan kavram boştur. Bilim bu iki unsurun uygun bir birleşimini gerektirir.
İkinci ayırıma gelince, bu olgusal ve teorik genellemelerin ortaya atılması ile bunların temellendirilmesi işlemlerinin apayrı zihinsel süreçlere dayandığını belirtme amacı gütmektedir. İlerde daha etraflı göreceğimiz üzere ortaya atılmış bir hipotez ya da teorinin temellendirilmesi kuralları belli, mantıksal nitelikte bir işlemdir. Oysa, olguları, açıklayıcı güçte bir hipotez ya da teorinin bulunması bilinen hiç bir mantık kuralına dayanmayan psikolojik bir olgu niteliğinde görünmektedir.
Bilim felsefesinin amaç ve konusunu açıklamaya çalışırken neyle uğraştığı kadar neyle uğraşmadığı da belirtilmelidir. Bazen sanıldığının tersine ne bilim ve bilimin öğrettikleriyle tutarlı bir dünya görüşü geliştirmek; ne de bilimin sonuçlarına uygun bir davranış ve yaşam anlayışı ortaya atmak bilim felsefesinin görevleri arasında değildir. Aynı şekilde, bilim felsefesi bilim adamlarının dünya görüşleri, ya_da çalışmalarında dayandıkları kişisel varsayım ve değer yargıları ile de ilgilenmez. Bilim felsefesi, bilimin mantıksal tahlile elverişli yapı ve işleyişini açıklama amacı dışında hiç bir iddiası olmayan bir düşünme biçimidir. Olguları betimleme ve açıklama yoluyla anlama bilime, bilimin mantıksal karakterini anlama ise bilim felsefesine ait bir görevdir.
Kaynak: Cemal Yıldırım - 100 Soruda Bilim Felsefesi