Bertrand Russell'in Din İle Bilim adlı eserine önsöz
|
Akşit GÖKTÜRK
Din İle Bilim'in İngiltere'de ilk yayımlanışından bu yana nerdeyse elli yıl geçti. İnsanlık tarihinin, bilimsel ilerleme yönünden, en hızlı dönemi oldu bu elli yıl. Doğayla, insanla, evrenle ilgili bilgilerimizin vardığı yeni sınırlar, bir uzay çağını başlattı. Bilim, insanoğlunun acılarını azaltmayı, insan yaşamıyle mutluluğuna hizmeti inançla sürdürdü. Bununla birlikte, kör inancın, bağnazlığın, hoşgörüsüzlüğün dünyamızın birçok yerinde bugün bile kol gezdiği bir gerçek. Dünyayı yönetme tutkusu güdenlerin önderliğinde, yıkım gücü en korkunç, en acımasız türden silahlar geliştirildi. Özgür düşüncenin sözcüleri, kimi ülkelerin yönetimini ellerinde tutanlarca ezildiler, susturuldular, öldürüldüler. Gerçi, geri kalmış toplumlar dışında din ile bilim savaşı geçmiş yüzyıllardaki gibi açıktan açığa süren bir savaş değil artık. Ama birtakım ülkelerde din adına, baskı, işkence, öldürme olanca hızıyla sürüyor. Ülkeleri yönetenler, kendi politik ya da ekonomik adaletsizliklerini, Tanrı'nın kendileriyle birlikte olduğunu söyleyerek savunuyor, yığınları böylece kandırmayı başarıyorlar da. Yeryüzünde kimi ülkelerde, ulu Tanrı'ca gönderildiği kuruntusu besleyen devlet başkanları, politik partiler, önderler bile var. Özgür düşüncenin, deneyci araştırmanın, bilimsel görüşün karşısında birer birer yenilgiye uğruyor bunların her biri. Ama iikçağlardan beri din ile bilim kavgasının her aşamasında görüldüğü gibi, yenilgiye uğrayıncaya değin, bir sürü kan ile gözyaşı da döktürüyorlar.
Bilimsel kuşkunun temeli olan «neden?» sorusu ile yaratıcı özgür araştırmanın yön verdiği kafalar, hoşgörüsüz bir baskı yönetimine aykırı düşebilir, düşmek zorundadır. Din adına, Tanrı adına, «maneviyat» denilen soyut kavram adına, yığınların duyguları kolayca kışkırtılabilir, ilkel bir dayanışma ya da saldırı yönünde örgütlenebilir. Ama bağnazlığı ülkü edinmek, yığınların bilimin doğrularıyle aydınlanmasını geciktirmek, belli bir dönemin yöneticilerine çıkar sağlasa da, bilimsel düşüncenin önemini yok edememiştir. Bilimsel doğru dokuz köyden kovulsa bile, bir gün on köyü birden aydınlatır. İnsanlık tarihinde hep görüldüğü gibi. Bu bağlamda öğreneceğimiz çok şey var daha, B. Russell'in Din İle Bilim'inden.
Kaynak: B. Russell - Din İle Bilim
Din İle Bilim'in İngiltere'de ilk yayımlanışından bu yana nerdeyse elli yıl geçti. İnsanlık tarihinin, bilimsel ilerleme yönünden, en hızlı dönemi oldu bu elli yıl. Doğayla, insanla, evrenle ilgili bilgilerimizin vardığı yeni sınırlar, bir uzay çağını başlattı. Bilim, insanoğlunun acılarını azaltmayı, insan yaşamıyle mutluluğuna hizmeti inançla sürdürdü. Bununla birlikte, kör inancın, bağnazlığın, hoşgörüsüzlüğün dünyamızın birçok yerinde bugün bile kol gezdiği bir gerçek. Dünyayı yönetme tutkusu güdenlerin önderliğinde, yıkım gücü en korkunç, en acımasız türden silahlar geliştirildi. Özgür düşüncenin sözcüleri, kimi ülkelerin yönetimini ellerinde tutanlarca ezildiler, susturuldular, öldürüldüler. Gerçi, geri kalmış toplumlar dışında din ile bilim savaşı geçmiş yüzyıllardaki gibi açıktan açığa süren bir savaş değil artık. Ama birtakım ülkelerde din adına, baskı, işkence, öldürme olanca hızıyla sürüyor. Ülkeleri yönetenler, kendi politik ya da ekonomik adaletsizliklerini, Tanrı'nın kendileriyle birlikte olduğunu söyleyerek savunuyor, yığınları böylece kandırmayı başarıyorlar da. Yeryüzünde kimi ülkelerde, ulu Tanrı'ca gönderildiği kuruntusu besleyen devlet başkanları, politik partiler, önderler bile var. Özgür düşüncenin, deneyci araştırmanın, bilimsel görüşün karşısında birer birer yenilgiye uğruyor bunların her biri. Ama iikçağlardan beri din ile bilim kavgasının her aşamasında görüldüğü gibi, yenilgiye uğrayıncaya değin, bir sürü kan ile gözyaşı da döktürüyorlar.
Bilimsel kuşkunun temeli olan «neden?» sorusu ile yaratıcı özgür araştırmanın yön verdiği kafalar, hoşgörüsüz bir baskı yönetimine aykırı düşebilir, düşmek zorundadır. Din adına, Tanrı adına, «maneviyat» denilen soyut kavram adına, yığınların duyguları kolayca kışkırtılabilir, ilkel bir dayanışma ya da saldırı yönünde örgütlenebilir. Ama bağnazlığı ülkü edinmek, yığınların bilimin doğrularıyle aydınlanmasını geciktirmek, belli bir dönemin yöneticilerine çıkar sağlasa da, bilimsel düşüncenin önemini yok edememiştir. Bilimsel doğru dokuz köyden kovulsa bile, bir gün on köyü birden aydınlatır. İnsanlık tarihinde hep görüldüğü gibi. Bu bağlamda öğreneceğimiz çok şey var daha, B. Russell'in Din İle Bilim'inden.
Kaynak: B. Russell - Din İle Bilim